Yalnız Mesajı Göster

Tıp Sözlüğü

Eski 02-09-2010   #1
bukett
Varsayılan

Tıp Sözlüğü



-- A --

Abazi : Merkez ve sinir sistemi hastalıkları olmaksızın da görülebilen, yürüme yeteneğinin yitirildiği hareket kusuru

Abdomen : Karın, batın

Abdominoplatik: Laparoplastik

Abdüksiyon: Kol yada bacağın tamamının ya da bir bölümünün vücudun dikey ekseninden yana doğru hareketi

Abiyogenez: Canlıların cansız maddelerden meydana geldiğini savunan görüş

Ablasyon: Cerrahi girişimle patolojik bir oluşumun alınmasını belirten terim

Abrasyon: Derinin yüzeysel katmanlarındaki lezyon

Abortus: Çocuk düşürme,düşük

Absans: Kısa süreli şuur kaybı

Abse: Çevre dokulardan kese tarzında doku ile sınırlı içerisi cerahat ile dolu oluşum

Absorbsiyon: Emilme, örnsindirim, gıdaların barsaklarda absorbsiyonudur denilebilir

ACE: Anjiyotensin dönüştürücü enzim için kullanılan kısaltma

Açık dolaşım: Kanın damarlardan dokular arasındaki özel boşluklara yayılıp, madde alış-verişi olduktan sonra toplayıcı damarlarla kalbe dönmesine denir

Adaptasyon: Canlının yaşama ve üreme şansını artıran çevreye uyumunu sağlayan ve kalıtsal olan özellikleri

Addis sayımı: 24 saatlik toplam idrardaki alyuvar ve akyuvarların sayısını ölçme işlemi

Addüksiyon: Kol ya da bacağın tamamının ya da bir bölümünün vücudun dikey eksenine doğru hareketi

Adenin: Pürin grubundan azotlu bir organik bileşik (Adenintimin protein çiftinin bir azotlu bir bileşeni)

Adenit: Salgı bezlerinin akut ya da kronik iltihabı

Adenohipofiz: Hipofizin salgıbezi yapısı gösteren ön lobu

Adenoidektomi: Adenoitlerin (geniz bademcikleri) cerrahi girişimle çıkarılması

Adenoidit: Geniz bademciklerinin iltihabı

Adenokarsinom: Mikroskobik yapısı salgıbezi özellikleri gösteren kötü huylu tümör

Adenom: Salgıbezi dokularından kaynaklanan iyi huylu bir tümör

Adenopati: Salgıbezleriyle ilgili hastalık süreci

Adenosarkom: Yapısında mikroskobik incelemeyle saptanabilen iki tür hücrenin bulunduğu kötü huylu tümör

Adenovirüs: Adenoviridae familyasından DNA içeren virüs

Adenozin trifosfat (ATP): Canlıların doğrudan kullandığı hücresel enerji molekülü, biyolojik enerji

Adinami: Kuvvetin azalması ya da kaybı

Adipoz doku: Hücrelerinde yağ kabarcıkları içeren bağ doku

Adipozite: Derialtı dokusunda aşırı yağ birikimi

Adiyadokokinezi: Elleri açıp kapama gibi birbirine karşıt hareketleri art arda hızla yapma yeteneğinin kaybı

Adjüvan: Organizmanın bağışıklık yanıtlarını güçlendirmek için kullanılan değişik yapılardaki maddelere verilen ad

Adneks: Belirli bir sistemin ana organıyla hem anatomik, hem işlevsel bağları olan yapıların genel adı

Adneksit: Dölyatağı ekleri olan yumurtalıklar ve tüplerin akut ya da kronik iltihabı

Adrenalin: Böbreküstü bezlerinin iç kısımları tarafından salgılanan bir hormondur Tabiatta bu hormonun görevi, organizmayı acil harekete hazırlamaktır ve etkisini, nabzın atışı, kanın iç organlar ve deriden kaslara sevk edilmesi, karaciğerdeki glikojenin glikoza değişmesi ve böylelikle acil bir enerji kaynağı sağlanması şeklinde gösterir

Adventisya: Kan damarları duvarının dış katmanı

Aeorafaji: Yemek yerken ya da yutarken sindirim sistemine aşırı hava girmesi

Aerobik solunum: Hücrede yalnız moleküler oksijenin kullanıldığı bir solunum şeklidir

Afaki: Gözde merceğinin bulunmaması

Afazi: Beyindeki ilgili alanların tahribi sonucu, konuşma veya konuşulanı anlama yeteneğinin kaybı Disfazi, aynı durumun daha hafif bir formudur

Afrodizyak: Cinsi arzuyu artırıcı maddeler, ilaçlara verilen isim

Afoni: Ses kaybı Kısmi veya tam olabilir Afoni sebepleri, genellikle konuşma kaslarını kontrol eden sinirlerin hastalığı veya zedelenmesi, boğaz, gırtlak hastalıkları veya nörozdur Histerik afoninin nedeni, şuuraltı, hiç konuşamamak veya özel bir durumda konuşmamamk arzusudur

Aft: Ağız ya da yutak mukozasında genellikle çok sayıda yüzeysel ülserleşme

Agalaksi: Doğumdan sonra süt salgısının bulunmaması

Agenezi(aplazi): Organizmanın doku, organ ya da organ gurubu gibi bir bölümünün bulunmaması

Agenitalizm: Üreme organlarının bulunmaması

Aglütinasyon: Sıvı bir süspansiyonda, ufak cisimciklerin bir araya gelip birbirlerine yapışmasıdır

Agnozi: Duyular aracılığıyla algılanan uyarılara anlam verme yeteneğinin yok olması

Agoni: Solunum ve kalp atımlarının düzensizleşmesi, el ve ayakların soğuması gibi yaşam belirtilerinin giderek zayıfladığı ölümden önceki durum

Agorafobi: Geniş, açık bir sahada yalnız kalınca hissedilen, kontrol edilemeyen bir korkudur

Agrafi: Yazı yazma becerisinin kaybolması

Agramatizm: Sözdizimi açısından doğru cümleler kurarak konuşabilme yeteneğinin olmaması

Agranülositoz: Kanda ve kemik iliğinde akyuvarların iyice azaldığı ya da tümüyle yok olduğu ağır hastalık

Aguzi: Tat alma duyusunun kaybolması

Ajitasyon: Kişinin etrafa saldırganlığı, aşırı aktivitesi ile karakterize durum

Akalazya: Bir büzgen kasın yetersiz gevşemesiyle ortaya çıkan bozukluk

Akalküli: Düzenli düşünme yeteneğinde sayısal simgelerle işlem yapma güçlüğü biçiminde ortaya çıkan bozukluk

Ajite: Rahatsız, huzursuz, taşkınlık yapan

Akinezi: Normal bir insanda kendiliğinden oluşan otomatik hareketlerin bir bütün olarak azalması ya da kaybı

Akne: Yüz, omuzlar, sırt ve göğüsteki yağ bezleriyle ilgili kronik bir deri hastalığıdır En çok 14-20 yaşlar arasında görülür ve bu hastalığın tipik belirtileri olan siyah noktalar, sivilceler, gençlerin bu en hassas devirlerinde genellikle psikolojik rahatsızlıklara yol açar Yağ bezlerinin kanalında bir tıkaç oluşur ve bu tıkacın başı sertleşip siyahlaşır Bazen, kanal tıkalı olduğu halde, bez yağ salgılamaya devam eder ve böylece içi yağ dolu bir kist oluşur Siyah noktalara tıpta komedon adı verilir

Akoli: Bağırsaklarda safranın bulunmadığı patolojik durum

Akomodasyon: Gözün farklı uzaklıklarda bulunan cisimleri net olarak görmek için yaptığı uyum

Akondroplazi:Tedavisi olmayan, sebebi bilinmeyen kalıtsal bir cücelik tipidir Gövde normal büyüklüte olup, kol ve bacaklar anormal derecede kısa ve baş normalden büyüktür

Akrofobi: Yüksek yerlerde ya da uçak gibi hızla yükselen araçlarda bulunma korkusu

Akromatopsi: Renk algılamasının bulunmadığı görme bozukluğu
Akromegali: Beyin tabanında bulunan hipofiz bezinin ön bölümünün aşırı çalışmasına bağlı bir durumdur Büyüme tamamlanmadan, kemiklerin uzaması sona ermeden erken çağlarda baş gösterirse jigantism adı verilen dev görünüm oluşur Bozukluk büyüme çağının bitiminden sonra baş gösterirse, el ve ayakların genişlemesi, çene ve burnun büyümesi ve sesin kalınlaştığı görülür

Akson: Sinir hücrelerinin uzun uzantısısinaptik bağlantıların sağlantığı uzantılardır

Aktif taşıma: Yarı geçirgen bir zarda maddelerin az yoğun ortamdan çok yoğun ortama enerji harcayarak geçmesi olayıdır

Aktin: Kaslarda kasılmayı sağlayan protein yapıdaki ince iplikler

Akustik Sinir: İşitme siniri

Alel: Bir karakter üzerinde aynı yada farklı yönde etkili olan iki veya daha fazla genden herbiri

Alg: Sulu ortamda yaşayan tek hücreli organizmalardırFotosentez yada fagosite yaparak beslenir

Ambliyopi: Gözde belirli bir bozukluk olmaksızın oluşan görme tembelliği

Allantoyis kesesi: Yumurta içindeki metabolik artıkların depolandığı embriyonik kese

Alveol: Akciğerlerde genişlemiş küçük kesecik

Amino asit: Proteinlerin yapı taşıdır Bir amino asit, amino grubu (NH2) ile bir karboksil grubu (COOH) taşıyan bileşiklerdir Çok sayıda amino asit peptid bağları ile bağlanarak proteinleri oluşturur

Amnezi: Hafızanın kısmen veya tamamen kaybolması

Amonyak (NH3): Protein metabolizması sonucu oluşan azot ve hidrojen bileşimi olan keskin kokulu bileşik

Anaerobik solunum: Hücrede moleküler oksijenin kullanılmadığı bir solunum şeklidir

Analjezik: Ağrı kesici

Anemi: Kısaca, halk arasında kansızlık olarak bilinen anemi, alyuvarların sayı olarak az olması ve alyuvarların içerisinde bulunan hemoglobin adı verilen maddenin miktarının azlığıdır

Anemik: Kan değerleri düşük olan, yani kan sayımında eritrosit sayıları ve hemoglobin miktarı düşük olan kişi

Anerji: Özel bir antijene cevap verilmemesi hali Organizmanın savunma yeteneğinin kaybolması

Anestezi: Doktorlar, ameliyat sırasında ağrı duymaması için, ameliyattan önce hastaya bir iğne yapar ya da solunum yoluyla bir gaz verirler Hastanın bilincini yitirerek uykuya geçmesine narkoz, böylece vücudundaki ağrıları duyamayacak duruma gelmesine anestezi, bu duyu yitimine yol açan maddelere de anestezik denir

Anizogami: Farklı şekil, büyüklük ve yapıdaki gametlerin birleşimiyle yapılan eşeyli üreme şekli

Anksiete: İç sıkıntısı, iç daralması

Anosmi: Koku alamama, nezle grip gibi enfeksiyonlarda olabildiği gibi koku siniri ile ilgili beyin bölgesindeki patolojilerde de görülebilir

Anoreksi: Anorexia Nervosa, özellikle genç kadınlarda görülebilen, yemek yememek, çok az uyumak, buna rağmen çok aktif olmakla beliren psikolojik bir bozukluktur Bu durum genellikle kişinin çok şişmanladığı kanısı ile mübalağalı bir şekilde rejim uygulaması ile başlar, önceleri kontrol edilebilen iştah bir süre sonra hakikaten yok olur ve zayıflama normal ölçüleri aşar

Ansefalit: Beyin iltihabı

Antiasit: Asit giderici

Antidiüretik hormon: Böbreklerden suyun geri emilmesini sağlayan ve hipofizin arka lobundan salgılanan hormon

Antienflamatuar: İltihabi reaksiyonu önleyen madde, ilaç

Antijen: Canlı vücuduna dışarıdan giren ve antikor oluşmasını sağlayan yabancı madde

Antikodon: tRNA'daki üçlü baz dizilişi

Antikor: Vucuda giren yabancı maddeleri(antijen) yok etmek için vücudun ürettiği savunma maddesi

Antiseptik: Mikropları, yani insan, hayvan ve bitkilerin dokularına yerleşerek hastalığa yol açan bakteri, virüs, mantar gibi tek hücreli asalak canlıları yok etmek sağlıklı yaşamın temel koşullarından biridir Antiseptik, antibiyotik ve dezenfektan gibi değişik adlarla anılan birçok madde bu amaçla geliştirilmiştir Ama genel olarak "mikrop" öldürücüler denen bütün bu maddelerin bazı özellikleri ve kullanımları farklıdır

Antiseptiklerin Tarihi
İnsanlar, "mikrop kuramının" bulunmasından yüzyıllarca önce neden ve nasıl etki yaptığını bilmeksizin antiseptikleri kullanıyorlardı Örneğin çiğ etin bol tuz ve baharatla yoğrularak sucuk biçiminde saklanması, sebzelerin yoğun bir tuz ve limon ya da sirke çözeltisi içinde bekletilerek turşu yapılması, bakterileri büyük ölçüde yok ederek bu besinlerin bozulmasını önlüyordu Bugünkü antiseptikler ise Louis Pasteur'ün değerli çalışmalarının ürünüdür

Antiseptikler Nasıl Etki Eder?
Kimyasal antiseptiklerin mikroplar üzerinde nasıl etkili oldukları tam olarak açıklanamamıştır Bu maddeler doğrudan doğruya mikrop hücresine girerek yaşamsal işlevlerini engelleyebileceği gibi, mikrop hücresinin dış zarını eriterek de yıkıcı etki gösterebilir Ne var ki birçok antiseptik normal hücreler üzerinde de ayn etkiyi yapar Bu yüzden bu maddelerin dikkatli kullanılması gerekir Bazı antiseptikler ağızdan alındığında ya da vücuda şırınga edildiğinde ağır sonuçlara, hatta ölüme yol açabilir

Antispazmodik: Spazm çözücü, daha çok iç organlardaki düz kasların kasılmalarını çözen ilaç grubuna verilen isim

Antistatik: Statik elektrik birikimini önleyen madde

Antitoksik: Toksin giderici

Antitüssif: Öksürük giderici

Antiviral: Virüslara etkili, virusların zararlı etkilerini önleyen

Anüler: Halka şeklinde

Anüri: İdrar çıkaramama

Anüs: Makat, sindirim kanalının bitiş kısmı

Aorta: Kalpten çıkan, vücudun en büyük damarı, kalpten çıktıktan sonraki kavisli bölümüne arcus aorta, göğüs kafesi içersinde seyreden kısmına torasik aorta ve karın içersinde seyreden bölümüne de abdominal aorta denir

Aortik Anevrizma: Aort damarının her hangi bir bölümünde görülen genişleme

Apandis: İnce bağırsak ile kalın bağırsağın birleştiği yerde parmak şeklinde bir çıkıntı

Apandisit: Kör barsak (apendiks) iltihabı

Apati: Çevre ile anormal derecede ilgisizlik, duygusuzluk, kayıtsızlık

Apeks: Uç, tepe, zirve

Apirojen: Ateş yükselmesine neden olan herhangi bir madde taşımayan

Apne: Solunumun geçici bir zaman içinde durması

Apoenzim: Enzimin koenzim olmadan etkinlik gösteremeyen protein kısmıdır

Apopleksi: Felç, inme

Araknoit: Beynin üzerinin örten ince zar

Asetabulum: Uyluk kemiğinin başının, kalça kemiği ile eklem yaptığı çukurluk

Asetilsalisik Asit: Yaygın olarak kullanılan ve bilinen aspirinin kimyasal adı

Asidoz: Organizmanın asit baz dengesinde asit istikametinde bozulma sonucu ortaya çıkan entoksikasyon tablosu

Aso: "Antistreptolizin O" için kullanılan kısaltma Streptolizin, "Hemolitik Streptokok" adı verilen bakterilerin salgıladığı toksinin adıdır Bu toksinin varlığını tespit için yapılan tetkike de kısaca ASO adı verilir ASO, romatizma gibi bazı Hemolitik Streptokok enfeksiyonlarında yükselir bu açıdan teşhis te ASO değerleri önem taşır

Asthma: Astım Bkz Detaylı Bilgi

Aşil Tendonu: Baldır arka kısmındaki kas grubunun, topuk kemiğine birleşmesini ve ayağın aşağı yukarı hareketini sağlayan yapı (kiriş)

Atropin: Belladonna (Güzel Avrat Otu) adlı bitkiden elde edilen bir alkaloiddir Tıpta çok değişik kullanım alanları vardır Örneğin, göz dibinin muayenesinde, göz bebeğinin genişletilmesi için, ayrıca anesteziden önce üst solunum yollarında salgıların azaltılması için kullanılır

Atmosfer basıncı: Atmosferin yer yüzünde bulunan her cisim üzerine yaptığı basınç Deniz seviyesinde, 760 mm'lik civa sütununun 1 cm2 alana yaptığı basınç "1 atmosfer" basıncıdır

__________________





G€rç€k ßana bîr adım daha yaklş gafl€t ßnd€n ßîr adm daha g€rî at ama uzak dr ßnd€n d€ssas



Alıntı Yaparak Cevapla