Yalnız Mesajı Göster

Atatürk Liderliğinin Sosyopsikolojik Analizi

Eski 10-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürk Liderliğinin Sosyopsikolojik Analizi



Demokratik ve diktatör liderlik ve Atatürk

II- Sosyal bilimde liderliğe ilişkin çeşitli tasnifler vardır17 Bunlardan önemli birisi hiç kuşkusuz demokratik ve diktatör liderlik ayırımıdır: Liderlik mevkiinin kuvvet kullanma dışında, mevcut yasal örneklere uygun surette kurumlaşmış demokratik sürece ve ilerleme usullerine uyularak, kuralına uygun rekabet çerçevesinde elde edildiği ve liderin hukuk kurallarına tam uygun surette hareket ettiği hallerde demokratik liderlik söz konusudur Buna karşılık siyasî liderin, liderlik mevkiini kuvvet kullanarak sağlamış ve sürdürmekte bulunmuş olduğu hallerde diktatör liderlik vardır Diktatör lider de halkın bir kısmının desteği olmadan yerini koruyamaz “Bu itibarla diktatörlük sosyal çözülme ârâzındandır”18; bir sosyo-psiko-patoloji şeklidir

Bir kısım batı yazarları Atatürk’ü diktatör olarak tanımlamaktadırlar Bizce bu tanımlama sosyal durumları, halleri, belirli ve katı modellere uydurma gayretinden kaynaklanıyor Oysa toplum olay ve olguları bu derecede katı modellerle ifade olunamaz

Atatürk’ün liderliği herşeyden önce bir sosyo-psiko-patoloji şekli değildir; tam tersine bütünüyle sağlıklı bir sosyal gelişmeye işaret etmektedir Atatürk’ün 1919 dan başlayan siyasî liderliği ne kuvvet kullanılarak sağlanmıştır ve ne de kuvvet kullanılarak sürdürülmüştür Tam tersine yukarda da açıklandığı üzere rasyonel-yasal otorite düzeni kendisini hiç tartışmasız olarak liderliğe getirmiştir; liderlik için onunla rekabete girişmek hiç kimsenin aklına dahi gelmemiştir Kurulan düzen daima demokrasiyi hedeflemiştir ve bütün gayretler demokrasiye ulaşmak üzere sarf olunmuştur

Suistimal ve liderlik

12 - Kısaca değindiğimiz bu hususu, liderlik ve kudretin kötüye kullanılması olgusu yönünden ele alacak olursak, Atatürk liderliğinin yukarda tarifi yapılan diktatör liderlik biçiminden olan farkı daha da açık şekilde ortaya çıkabilir:

Kudret ve iktidarın suistimal yolunu da nefsinde taşıdığı ve mutlak iktidarın mutlak suistimale götürebileceği hususları sosyal bilimin verilerindendir Bu sürecin ne suretle geliştiği ve işlediği sosyal psikoloji eserlerinde ayrıntılı biçimde izah ediliyor19 Bu izahlar arasında en önemlileri, kudret sahibinin, iktidarı taşıyanın zamanla hedefin faaliyetleri bakımından kendisinin çok etkin olduğuna inanması, böylece hedefi daha az değerli görmeye başlaması, hedefle arasına mesafe koyması, nefsine biçtiği değeri abartması, kendisi dışında kalanları çok küçük görmeye alışması ve hattâ kendisini ortak ahlâkiyet sınırları dışında mütalâa etmesidir Bu sebepledir ki, bazı kuruluşlarda liderlik mevkiinin aynı kişi tarafından ancak belirli sürelerle işgal edilebileceği hukuk kurallarına bağlanmıştır Bir zamanlar üniversitelerimizde uygulanan ve bizce çok uygun sonuçlar vermiş bulunan dekanlıkta, rektörlükte rotasyon sisteminin temelinde de bu gerçek vardır

Atatürk 1919’dan ölümüne kadar sürdürdüğü liderlik dönemi çerçevesinde gerçekleştirilen bütün başarıları Türk toplumuna maletmek, bütün bunların onun eseri olduğu hususunda daima çaba göstermek ve bu hususu vurgulamak yolunu tutmuştur “Ne mutlu Türküm diyene” diye haykırdığı zaman sürekli savaşlardan yıpranmış, ekonomik gücü çok azalmış Türk halkı, dünyanın en gururlu bir toplumu olarak kendisini bütün cihanla başa çıkabilecek bir güçte görmekte idi Diktatörlere has olan kendini hergün biraz daha büyük görme, ilâhlaştırma, herşeyi kendi hesabına kaydetme eğiliminin zerresi Atatürk’te mevcut değildir ve kendisini kudretin kötüye kullanılması sürecine hiç bir suretle kaptırmamıştır

Lider ve toplum arasında alışveriş

13 - Fiedler’in liderlik konusunda açıkladığı önemli bir hususa Atatürk liderliği bakımından da eğilmek suretiyle bu incelememizi bitirmek istiyoruz:

Fiedler’e göre liderle kendisini takib edenler arasındaki ilişki, çok nadir haller müstesna, sabit değildir Liderlik ile onu izleyenler arasında adeta bir iş anlaşması, bir alışveriş ilişkisi vardır Bu ilişkinin devam edebilmesi için her iki tarafın da mümkün olduğu kadar çok kazanması şarttır Siyasî liderlik bakımından tarafı oluşturan millet yönünden kazanç iyi, yerinde politikaların üretilmesi, askerî bakımdan zaferdir Lider, amaçların gerçekleştirilmesi hususundaki katkısına göre yerini koruyabilir Zira statü, şöhret, itibar, prestij ve hattâ bazan maddî karşılıklar grubun lidere verebileceği ödüllerdir Lider, grubu, amaçlarını gerçekleştirmek suretiyle ödüllendirdikçe, grup da buna karşılık onu iktidarın yetkileriyle ödüllendirir Toplumun otorite yapısı ne olursa olsun, bu süreç geçerlidir

Türk milleti Mustafa Kemal’e Atatürk soyadını verdiği zaman öksüz kalmışlığın ortaya çıkardığı noksanlığı gidermek üzere bunu yapmış değildir Tüm tersine dünyanın en gururlu milleti liderine kendisine sağladığı ödüller karşılığı en büyük ödülü vermiş, onu bütün Türklerin atası sıfatıyla taçlandırmıştır

Liderlik kredisi ve Atatürk

14 - Başarılı liderin toplum için gerçekleştirdiği ödüller, özellikle bunların ekonomik tabiatta olanları, gruba dahil olanların beklentilerini arttırır; yeni beklentileri ortaya çıkarır Liderliğe bağlanan insanlar her şeyi ondan beklemeye başlarlar İnsanlara herşeyi vermek mümkün olmadığına göre başarılı olan lider adeta kendi eliyle sonunu hazırlamış olur

Hollander20 bu paradoksu çözmek için özetle şöyle diyor: Liderliğin zaman içerisinde gruba sağladığı faydalar adeta bir bankaya yatırılmış para gibidir; böylece kredi almak üzere bir fon oluşturulmuştur Bu kredi, liderliği halkın beklentilerinden sapmak hususunda iktidarlı kılmış olur Ancak sapmanın birikmesi bir yandan da krediyi azaltıp hattâ tüketebilir

Bu bakımdan Atatürk liderliği değerlendirildiğinde bir kere birikmiş kredinin çok yüksek olduğu görülüyor O kadar ki, İstiklâl savaşından sonra kendisine edebî başkanlık, padişahlık dahi teklif olunabiliyor Sonra “milletin atası” sıfatı tevcih ediliyor Türk geleneğinde atanın kredisi hiç bitmez İstiklâl savaşının zaferle bitmesi ve insanların bütün dünya karşısında başları dik olarak gururla yaşamak imkânına kavuşmalarında Atatürk’ün oynadığı rolün azameti bu krediyi arttırıyor Türk milleti gibi, gururlu olmanın kültürünün en önemli parçasını oluşturduğu bir halk için, bu durumun önemi olağanüstüdür ve bu bakımdan açılan kredi de sonsuz olmuştur Atatürk inkılâpları olarak ifade edilen sosyal değişme önerilerinin aslında bir iki münferit direnme dışında ciddî bir mukavemet görmeden gerçekleşebilmesi, Atatürk liderliğine açılmış bu kredi dolayısıyladır Ayrıca İstiklâl savaşından başı dik çıkmış Türk milleti ekonomik yönden gerçekten yoksul durumda idi; bundan sonra da “nisbî yoksunluk” teorisinin işlemesini sağlayacak bir gelişme ve bunun neticesi olarak da beklentilerin yükselmesi olayı gerçekleşememiştir Beklentilerin yükselmesi olayının gerçekleşmesi için Atatürk’ün gösterdiği yolda 1960’lara kadar gelmek gerekmiştir Atatürk’ün hayat süresi bu beklentilerin gerçekleşmesini mümkün kılacak derecede uzun da olmamıştır Atatürk daha uzun süreler yaşasa ve beklentiler, bugün olduğu gibi çok kabarsa idi olaylar nasıl şekil alırdı? Bu hususta tahminlerde bulunmaya girişmek bilimsel bir tutum olmayacaktır

Sonuç

15 - Biz bu incelememizde Atatürk araştırmaları bakımından yeni bir alana sadece işaret etmek ve genç araştırmacıların ve özellikle sosyolog ve sosyal psikoloji uzmanlarının dikkatini konuya çekmek istedik Değerlendirmelerimiz, teşhislerimiz ve vardığımız sonuçlar eleştirilirse herkesten çok biz mutlu olacağız

--------------------------------------------------------------------------
1 Max Weber, The Theory of Social and Economic Organization (Edited with an Introduction by Talcoot Parsons), The Free Press, New York, fourth printing) 1966

2 Bu konuda kısmen Dankwart A Rustow, Devlet Kurucusu Olarak Atatürk (Prof Dr Yavuz Abadan’a Armağan s 573 ve son); Matta Doğan, Atatürk ve de Goulle “Karizmatik nitelikli iki insan arasındaki benzerlikler” (Türkiye İş Bankası Uluslar Arası Atatürk Sempozyumu 17-22 Mayıs 1981)

3 Talcott Parsons, The Social System (The Free Press, New York second printing, 1964, s 136 ve son)

4 Frank Tachau, (Atatürk as a charismatic Leader) bu yazarlar arasında sayılmalıdır

5 Sulhi Dönmezer, Sosyoloji, 10 bası, İstanbul 1990 s 298 ve son

6 Merlin Krüger-Frieda Silvert, Charisma, (Ancyclopedia Americana, c6, s 296)

7 İktidar, Kudret başkalarının fiil ve hareketlerini etkileyerek değiştirme yeteneği olarak da tarif edilmektedir

8 Bilindiği gibi liderlerin kullandığı iktidarın muhtelif şekilleri vardır: İnsanların ilişkilerinde kullandıktan etkileme kudret ve gücü sosyal psikolojide beş grupta toplanmaktadır:
İletişim gücü: Elde bulunan iletişim araçlarıyla, kişileri etkilemek suretiyle, onların fiil ve hareketlerini değiştirmektir İnsanların, genel olarak inanç ve tutumlarına uygun surette hareket etmeleri dolayısıyla ve inanç ve tutumlar da geniş ölçüde olmak üzere insanların tasarruf etmekte bulundukları iletişim araçlarıyla belirlendiğinden, iletişim gücü çok önemli bir kudret kaynağı olmaktadır İletişim araçlarını beceriyle kullanmak suretiyle iktidarda bulunan kimseler fertlerin inanç ve tutumlarını, kendilerinin arzu ettikleri şekilde hareket etmelerini sağlayacak surette değiştirebilirler
Kişileri kendisiyle özdeşleşmeye yöneltme kudret veya gücü: Bir kişinin ve tabiî olarak liderin, diğer kişilerce pozitif bir yollama konusu haline getirilmesini ifade eder Kişide tahrik edilen liderle özdeşleşme duygusu, onun davranış ve eylemlerini etkileyecek ve lidere belirli bir miktar kudret sağlamış olacaktır (Bu hususta bk Sulhi Dönmezer, Sosyoloji, 10 bası 1990 s 104 ve son)
Meşru kudret ve güç: Meşru kudret, değişik hal ve şartlar içerisinde, kişilerin davranışlarını sevk ve idare etmek hususundaki sosyal anlaşmalardan kaynaklanan güce verilen isimdir Bu kudret sınırlıdır İnsanların kudreti kullananların belirli bir hususta karar vermek ve toplumun bunları kabul etmek mecburiyetinde bulunduğuna inandıkları hallerde kuvvetli ve güçlü olur
Eksper kudret ve gücü: Belirli işleri yapabilmek hususundaki beceriler, kişilere maddî imkân sağlamakla beraber prestij ve kuvvet de temin ederler
Ödül verme ve cebir kullanma kudret ve gücü: Liderin kullandığı araçlarından birisini de diğer kişileri ödüllendirmek veya cezalandırmak, onlar üzerinde cebir ve kuvvet kullanabilmek otoritesi yeteneği oluşturur Ödüllendirme ve cezalandırmanın kişilerde psikolojik değişme ve davranış uyumu veya uyumsuzluğu sağladığı bilinmektedir (Bu bilgiler hakkında bk Kenneth J Gergen-Mary M Gergen, Social Psychology, Harcourt Brace Jovanrvich, s 312 ve son; Sulhi Dönmezer, Sosyoloji s 301 ve son)

9 Bak not 8

10 La Pierre-Farnsworth, Social Psychology, third edit, 1949, s 256 ve son

11 La Pierre-Farnswort, sg eser

12 Zikreden J Gergen-M Gergen, s g ecer, s 325

13 Task Oriented

14 Relationship Oriented

15-16 8 Nolu nota bak

17 Sulhi D6nmeztr, Sosyoloji, s 296 ve son

18 La Pierre-Famsuıorth, sg eser s 256 ve son

19 David Kipnis, The Powerholclers, Chicago University Press 1976

20 Hollander, Competence, Status and Idiosyncracy Credit (Psychological Review, 1958; zikreden J Gergen-M Gergen, s 8 eser)

KAYNAK: Ord Prof Dr Sulhi Dönmezer

ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 22, Cilt: VIII, Kasım 1991

Alıntı Yaparak Cevapla