Yalnız Mesajı Göster

Osmanlı Ordusunda Geri Hizmet

Eski 04-15-2009   #6
KRDNZ
Varsayılan

Osmanlı Ordusunda Geri Hizmet



Osmanlı Ordusunda Geri Hizmet

(Savaş, silah, araç, gereç ve yiyecek içecek ikmali)
Osmanlı İmparatorluğunun yükselme devrine rastlayan 300 se­neye yakın bir süre, Osmanlı ordularının yaptıkları meydan muha­rebeleri göz önüne alınacak olursa, bu savaşlarda zafere ulaşmala­rını iki faktörde aramak doğru olur: Birincisi, savaşlarda uygula­dıkları savaş usul ve kaidelerinin, en üstün olması, ikincisi: savaş silahlarının, vasıtalarının, cephane, yiyecek, yem ve içeceklerin iyi bir şekilde ikmalidir Devletin savaşa hazırlanmasında, ordusunun yığınağında, yürüyüşünde, savaş tertibiyle, sevk ve idaresindeki uygulamalar bundan evvel bütün teferruatı ile anlatılmıştı Şimdi de ordunun düşmanla çarpışacağı savaş alanına gidinceye kadarki süre içinde ve savaşta önemle üzerinde durulacak esas, ordunun, silah, mühimmat, cephane, yiyecek, yem ve içeceğin ikmali, depo­lanması, dağıtım noktasında dağıtıma hazır bulundurulmasıdır Osmanlılar; bu hizmette de büyük ustalık göstermişler, kazanılan zaferlerde bu yönden payları olduğunu ispatlamışlardır
Osmanlı Devleti esasen askeri bir devlet olarak kurulmuş ve bu şekilde uzun bir süre yaşayabilmiştir Bu devletin kurduğu ordu, bulundukları asırların en kudretli orduları olmuştur Bu kudretli or­dunun geri hizmetindeki üstünlüklerine bir kaç örnek verelim: Ya­vuz Sultan Selim İstanbul’dan Suriye’ye, Suriye’den TİH sahrası­nı yaya aşarak, büyük ordusunu, Kölemen ordularının karşısına bu hizmetin gayretiyle çıkarmıştır Kanuni Sultan Süleyman 300000 kişilik ordusu ile İstanbul’dan kalkıp hiç bir müşkülata uğramadan Edime-Filibe-Sofya-Niş-Belgrat üzerinden Viyana kapılarına ka­dar gidebilmiş ve orada büyük savaşlar vermiştir Bu hareketler geri hizmetin ne kadar mükemmel işlediğine birer delilidir
O devirlerde, geri hizmetler, silah, savaş mühimmatı ve cepha­ne üzerinde değildi Çünkü bu hizmet daha barışta iken hazırlanı­yordu Mevcutlar askere dağıtılıyor, geri kalanlar taşıma kollarıy­la beraberlerinde götürülüyordu Bu hizmet ordu için mesele olmu­yordu Savaşlarda bu hizmetin bütün yükü insanların ve hayvanla­rın doyurulması idi Bu da insan ve hayvanların savaş boyunca tü­ketebileceği yiyecek maddeleriyle, hayvan yemleri idi Bütün bun­lar orduların ayakta kalmalarını sağlardı
Tarihte; kuvvetli ordular, ikmal üslerinden çok uzaklara açıl­dıkları zaman, ikmal maddelerinden mahrum kalınca, bütün kuv­vet ve kudretlerine rağmen Allah’a "ekmek ekmek" diye bağırdık­ları ibretle görülmüştür
Osmanlı devleti bir harbe karar verdiği zaman, aşağıda sırala­nan hususları tamamlanmadıkça katiyen bir savaşa başlamazdı Bunların en önemlisi para idi Padişah hazineleri altınla dolu olma­dıkça savaşa girişilmezdi Zaferin ancak para ile kazanılacağını bi­lirlerdi Çoğunlukla savaşı düşman memleketinde yapmak isterler­di, düşmanın bütün kaynaklarından faydalanma çareleri ararlardı Savaşa karar verildikten sonra, derhal lazım olacak yiyecek, yem, silah ve vasıtalarını toplamaya başlar, sonra savaşa giderlerdi O zamanki Osmanlı orduları adeta yürüyen bir kale gibi idiler
Osmanlılar memleketlerinin sınırlarına kadar, ülkelerinin bü­tün yiyecek kaynaklarından faydalanmayı planlarlardı Bunun için de ordularını yığınak yerlerine gelinceye kadar, Rumeli ve Anado­lu’da gidiş anayolları üzerinde orduya, lazım olacak yiyecek yem maddelerini toplarlar ve depolar açarlardı Ordular bu dağıtım nok­talarından faydalanarak yığınak bölgelerine giderlerdi Savaşa baş­lamadan evvel, çok sayıda taşıma vasıtaları sağlarlardı Bunlar; at, katır, develer ve arabalardır O devirlerde deveyi diğer taşıma araçlarından daha faydalı görürlerdi Çünkü deve yem yemeden ve su içmeden yürüyebiliyorlardı Bir yiyecek ve dağıtım noktasından diğerine kadar rahatlıkla askerin yiyecek ve içeceklerini taşıyabili­yorlardı


Yavuz Sultan Selim, Çaldıran ve Mısır savaşlarında 20 bin ka­dar deveye sahipti Bu develerle ordunun yiyeceğini, içeceğini ta­şıtmış bu uzun yollarda geri hizmette de büyük başarı göstermişti Ordunun yiyecek ve yemi; deniz ve nehir yollarından ve deniz araçlarından da faydalanılarak, orduların ayaklarına kadar götür­mek mümkün olmuştu
Kanuni Sultan Süleyman Viyana üzerine yürüyüşe başlama­dan, İstanbul civarından sağladığı çok sayıda gemile

__________________

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?




Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
Alıntı Yaparak Cevapla