KRDNZ
|
Osmanlı Ordusunda Geri Hizmet
Osmanlı Ordusunda Geri Hizmet
(Savaş, silah, araç, gereç ve yiyecek içecek ikmali)
Osmanlı İmparatorluğunun yükselme devrine rastlayan 300 seneye yakın bir süre, Osmanlı ordularının yaptıkları meydan muharebeleri göz önüne alınacak olursa, bu savaşlarda zafere ulaşmalarını iki faktörde aramak doğru olur: Birincisi, savaşlarda uyguladıkları savaş usul ve kaidelerinin, en üstün olması, ikincisi: savaş silahlarının, vasıtalarının, cephane, yiyecek, yem ve içeceklerin iyi bir şekilde ikmalidir Devletin savaşa hazırlanmasında, ordusunun yığınağında, yürüyüşünde, savaş tertibiyle, sevk ve idaresindeki uygulamalar bundan evvel bütün teferruatı ile anlatılmıştı Şimdi de ordunun düşmanla çarpışacağı savaş alanına gidinceye kadarki süre içinde ve savaşta önemle üzerinde durulacak esas, ordunun, silah, mühimmat, cephane, yiyecek, yem ve içeceğin ikmali, depolanması, dağıtım noktasında dağıtıma hazır bulundurulmasıdır Osmanlılar; bu hizmette de büyük ustalık göstermişler, kazanılan zaferlerde bu yönden payları olduğunu ispatlamışlardır
Osmanlı Devleti esasen askeri bir devlet olarak kurulmuş ve bu şekilde uzun bir süre yaşayabilmiştir Bu devletin kurduğu ordu, bulundukları asırların en kudretli orduları olmuştur Bu kudretli ordunun geri hizmetindeki üstünlüklerine bir kaç örnek verelim: Yavuz Sultan Selim İstanbul’dan Suriye’ye, Suriye’den TİH sahrasını yaya aşarak, büyük ordusunu, Kölemen ordularının karşısına bu hizmetin gayretiyle çıkarmıştır Kanuni Sultan Süleyman 300000 kişilik ordusu ile İstanbul’dan kalkıp hiç bir müşkülata uğramadan Edime-Filibe-Sofya-Niş-Belgrat üzerinden Viyana kapılarına kadar gidebilmiş ve orada büyük savaşlar vermiştir Bu hareketler geri hizmetin ne kadar mükemmel işlediğine birer delilidir
O devirlerde, geri hizmetler, silah, savaş mühimmatı ve cephane üzerinde değildi Çünkü bu hizmet daha barışta iken hazırlanıyordu Mevcutlar askere dağıtılıyor, geri kalanlar taşıma kollarıyla beraberlerinde götürülüyordu Bu hizmet ordu için mesele olmuyordu Savaşlarda bu hizmetin bütün yükü insanların ve hayvanların doyurulması idi Bu da insan ve hayvanların savaş boyunca tüketebileceği yiyecek maddeleriyle, hayvan yemleri idi Bütün bunlar orduların ayakta kalmalarını sağlardı
Tarihte; kuvvetli ordular, ikmal üslerinden çok uzaklara açıldıkları zaman, ikmal maddelerinden mahrum kalınca, bütün kuvvet ve kudretlerine rağmen Allah’a "ekmek ekmek" diye bağırdıkları ibretle görülmüştür
Osmanlı devleti bir harbe karar verdiği zaman, aşağıda sıralanan hususları tamamlanmadıkça katiyen bir savaşa başlamazdı Bunların en önemlisi para idi Padişah hazineleri altınla dolu olmadıkça savaşa girişilmezdi Zaferin ancak para ile kazanılacağını bilirlerdi Çoğunlukla savaşı düşman memleketinde yapmak isterlerdi, düşmanın bütün kaynaklarından faydalanma çareleri ararlardı Savaşa karar verildikten sonra, derhal lazım olacak yiyecek, yem, silah ve vasıtalarını toplamaya başlar, sonra savaşa giderlerdi O zamanki Osmanlı orduları adeta yürüyen bir kale gibi idiler
Osmanlılar memleketlerinin sınırlarına kadar, ülkelerinin bütün yiyecek kaynaklarından faydalanmayı planlarlardı Bunun için de ordularını yığınak yerlerine gelinceye kadar, Rumeli ve Anadolu’da gidiş anayolları üzerinde orduya, lazım olacak yiyecek yem maddelerini toplarlar ve depolar açarlardı Ordular bu dağıtım noktalarından faydalanarak yığınak bölgelerine giderlerdi Savaşa başlamadan evvel, çok sayıda taşıma vasıtaları sağlarlardı Bunlar; at, katır, develer ve arabalardır O devirlerde deveyi diğer taşıma araçlarından daha faydalı görürlerdi Çünkü deve yem yemeden ve su içmeden yürüyebiliyorlardı Bir yiyecek ve dağıtım noktasından diğerine kadar rahatlıkla askerin yiyecek ve içeceklerini taşıyabiliyorlardı
Yavuz Sultan Selim, Çaldıran ve Mısır savaşlarında 20 bin kadar deveye sahipti Bu develerle ordunun yiyeceğini, içeceğini taşıtmış bu uzun yollarda geri hizmette de büyük başarı göstermişti Ordunun yiyecek ve yemi; deniz ve nehir yollarından ve deniz araçlarından da faydalanılarak, orduların ayaklarına kadar götürmek mümkün olmuştu
Kanuni Sultan Süleyman Viyana üzerine yürüyüşe başlamadan, İstanbul civarından sağladığı çok sayıda gemile
__________________
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar, 'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?
Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
|