Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Niçin Müslüman Oldular ?

Eski 12-25-2007   #23
[KAPLAN]
Varsayılan

Cevap : Niçin Müslüman Oldular ?



MUHAMMED ESAD LEOPOLD WEİSS (Avusturyalı)

(Avusturyada Lwow [şimdi Polonyada] şehrinde 1318 [m 1900] de doğmuş olan Weiss, 22 yaşında iken, bir gazete muhâbiri olarak Arab memleketlerini ziyâret etmiş, İslâm dînine hayrân olarak, onu kabûl etdiğini söylemiş ve sonra, bütün islâm devletlerini, bu arada Hindistânı ve Afganistânı da ziyâret ederek, intibâlarını dünyânın en büyük gazetelerinden biri olan (Frankfurter Zeitung)da neşr etmişdir Bir müddet Frankfurter Zeitung’un neşriyyat müdîrliğini yapan Weiss, Pâkistânın istiklâle kavuşmasından sonra, bu hükûmet tarafından dînî tedrîsâtın kurulmasında yardımcı olarak, Pâkistâna gitmiş ve ondan sonra Pâkistânı temsîl için Birleşmiş Milletler merkezine gönderilmişdir Kendisinin (İslâm yol kavşağında), (Mekkeye giden yol) adlı iki eseri vardır Son zemânlarda Kur’ân-ı kerîmin İngilizce yeni bir tercemesini yapmışdır İslâm ilmlerinden haberi olmıyan bu kimsenin tefsîr yapmağa kalkışmasından, Ehl-i sünnet mezhebinde olmadığı anlaşılmakda, tefsîrinin ve diğer yazılarının zararlı olacaklarını göstermekdedir Vehhâbîler ve diğer mezhebsizler, bu câhil, sapık adamı medh etmekde, islâm âlimi olarak tanıtmakdadırlar)

Muhâbir ve muharrir olarak çalışmakda olduğum gazeteler, beni 1922 senesinde “husûsî muhâbir” ünvânı ile Asya ve Afrikaya yolladı Başlangıçda müslimânlar ile temâsım, her hangi bir yabancının başka bir yabancı ile temâsından ibâretdi Fekat islâm memleketlerinde uzun zemân kalınca ve müslimânlar ile dahâ fazla tanışınca, onların dünyâya ve dünyâda zuhûr eden hâdiselere Avrupalılardan büsbütün başka bir tarzda bakdıklarını görmeğe başladım Onların olaylara çok ağırbaşlı ve soğuk kanlı olarak bakmaları, i’tirâf edeyim, bizden çok dahâ insânî bir tarzda düşünmeleri, bende bir alâka uyandırmağa başlamışdı Ben koyu bir katolik âileden gelmişdimBütün çocukluğum esnâsında bana müslimânların dinsiz olduğu, şeytâna tapdığı telkîn olunmuşdu Müslimânlarla temâs edince, bana söylenen bu sözlerin doğru olmadığını görerek, islâm dînini incelemeğe karâr verdimBu husûsda birçok kitâblar te’mîn etdim Bunları dikkat ile incelemeğe başlayınca, bu dînin ne kadar temiz, ne kadar kıymetli bir din olduğunu hayret ile gördüm Fekat, kendileri ile temâs etdiğim ba’zı müslimânların hareket tarzı, benim okuduğum müslimânlık esâslarına uymuyordu Müslimânlık, her şeyden evvel temizlik, açık kalblilik, kardeşlik, merhamet, sadâkat, sulh ve selâmet telkîn ediyor ve biz hıristiyanların inandığı (insanların dâimâ günahkâr olduğu) akîdesini red ediyor, bunun aksine, (Hayâtdan, kimseye zarar vermemek ve günâh işlememek şartıyle zevk alınız) diyordu Hâlbuki, ben bu kâ’idelere uymayan pis ve yalancı müslimânlara da rastladım Bu işi dahâ ziyâde anlamak için, tecrîbe maksadıyle kendimi bir müslimân yerine koydum ve kitâblarda okuduğum esâslara uyarak, islâm âlemini incelemeğe başladım Şunun farkına vardım ki, islâm âleminin gitdikçe bozulması, za’îflemesi, âdetâ inhitâta (çökmeğe) uğramasının en büyük sebebi, müslimânların dinlerine, gitdikçe kaydsız kalmalarıdır Müslimânlar, tâm müslimân oldukları müddetçe, dâimâ yükselmişler, müslimânlığı bırakmağa başlayınca, aşağılara düşmüşlerdirHâlbuki, bir memleketin, bir milletin, bir cem’iyyetin yükselmesi ve terakkîsi için ne lâzımsa, müslimânlıkda mevcûddur Bütün medeniyyet esâsları onda vardır İslâm dîni, hem çok ilmî, hem de çok amelî [pratik]dir Koyduğu esâslar, tâm mantıkî ve herkes tarafından anlaşılabilen, içinde; ilme, fenne, insan tabî’atine uymıyan tek bir unsur bile bulunmıyan kâ’idelerdir Onda lüzûmsuz hiç bir şey yokdur Diğer din kitâblarında bulunan, garîb [anlaşılmaz] yerler, mugâlatalar [yanıltmacalar], mantıka sığmıyan hurâfe [mistik] husûslar, islâm dîninde yokdur Bu husûsları ben bütün müslimânlarla konuşdum ve onları (Niçin bu güzel dîninize dahâ fazla bağlanmıyorsunuz, niçin ona iki elle sarılmıyorsunuz?) diye azarladım Nihâyet 1344 [m 1926] senesinde Afganistânda bir vâlî ile bu husûslar üzerinde görüşürken, o bana, (Siz müslimân olmuşsunuz da haberiniz yok Zîrâ, ancak hakîkî bir müslimân islâmiyyeti sizin gibi müdâfe’a eder) dedi Vâlînin bu sözü üzerine beynimde bir şimşek çakdı Eve döndüğüm zemân, derin derin düşünceye daldım ve kendi kendime, (Evet, ben artık müslimân oldum) dedim Derhâl (Kelime-i Şehâdet) getirdim O târîhden beri müslimânım

Bana, (Müslimânlıkda sizi en çok ne cezbetdi?)diye soruyorsunuz Buna cevâb veremem Zîrâ bütün müslimânlık benim kalbimi istilâ etmiş, kaplamışdır Bunun içinde bana ayrıca te’sîr eden hiç bir husûs yokdur Ben, müslimânlıkda, hıristiyanlıkda bulamadığım her şeyi buldumMüslimânlığın hangi kâ’idesinin, hangi esâsının bana dahâ yakın geldiğini söyliyemem Zîrâ onun her kâ’idesine, her esâsına hayrânım Müslimânlık, mu’azzam bir âbidedir Onun tek parçasını bile ondan ayırmak kâbil değildir Bütün parçalar birbiri ile bir nizâm içinde kenetlenmiş ve perçinleşmişdir Parçaların arasında mu’azzam bir âhenk vardırHiç bir eksiği yokdur Herşeyi yerli yerindedir Belki, bu son derece takdîre lâyık intizâm, beni islâm dînine bağlıyan bir âmildir Hayır, beni islâm dînine bağlıyan, ona karşı duyduğum aşkdır Bilirsiniz ki, aşk birçok şeylerden teşekkül eder:Arzû, yalnızlık, ihtirâs, te’âlî, yükselmek ve ilerlemek hevesi, kuvvet ve kudretimizle karışık za’flarımız, mu’âvenet ve muhâfaza edici bir yardımcıya olan ihtiyâc ve benzerleri İşte ben, bütün kalbimle ve aşkımla islâm dînine sarıldım ve o da, bir dahâ çıkmamak üzere kalbime yerleşdi

Alıntı Yaparak Cevapla