Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat Sözlüğü

Eski 12-03-2010   #12
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat Sözlüğü



Kabartma şemse: Eski ciltlerde kapak süsleme motifi şemsenin kabartmalı olanlarına verilen ad Kabartma olmayanlarına yazma şemsedenilirdi

Kafes: Bk Zilbahar cilt


Kaftan giydirmek: Yazı meşk edenlerin yazıları hocaları tarafından beğenildiğinde, yazının üstüne beğenme (pesent) işareti çekilmesi


Kâğıda çekmek: Müzehhiplerin ve yaldız işleyenlerin altın varakları deste kâğıdına çekmelerine denir


Kâğıt: Bitkisel maddelerin hamur hâline getirildikten sonra yufka gibi açılarak kurutulmasıyla elde edilen ince yaprak
Yazma eserlerde ve levhalarda Şarktan ve Avrupa'dan gelen ham kâğıtlar kullanılmış; bunlar çeşitli şekillerde aharlanıp mührelenmişlerdir (Bk Ahar)

Kâğıt makası: Makas kelimesinin aslı mıkraz, mikras'tır Eskiden yazı kâğıtları tek ve büyük tabakalar hâlinde satıldığından, herkes istediği ölçüde kâğıt kesmek için kâğıt makası kullanmıştır «İstanbul, Foça, Sivas, Rumeli, Bosna ve Prizren'de kâğıt makasçılığı mahallî el sanatları arasında yer almıştır Devamı>>


Kâğıt oyma: Bk Katı'


Kakum: Hattatların yazı yazarken, kâğıdı yağlandırmamak ve elin hareketlerine engel olmamak için, ellerinin altında tuttukları altı ince tüylü, üstü çuha kaplı deri parçasının adı


Kalem: 1- Yazı yazmakta kullanılan kamış Hattatlarımızın kullandıkları kamış kalemler genellikle Irak ve İran'dan gelirdi Bu kamışlar, kararmaları için gübreye yatırılır, koyu kahverengini alırdı Devamı>>
2- Eski harflerle yazılan yazı çeşitlerinden her biri: sülüs kalemi, reyhani kalemi, kûfî kalemi vb

Kalem çekmek: Tezhip işlerinde motiflerin etrafına çizgi ile çerçeve yapmak


Kalem fırça: Müzehhiplerin kullandığı tek tüylü ince fırça Desenin kâğıt, üzerine çizilmesi için kullanılır Minyatürde de kullanılan bu fırçalar, 3 aylık kedinin ensesinden kesilen kıllardan yapılır Bu kıllardan birkaç tanesi alınıp, içlerinden birinin sivri tarafı taşkın olarak ibrişimle bağlanır ve bir güvercini kanadı sapına dip taraflarından takılarak bu kanal yine ibrişimle boğulmak suretiyle tüyler raptedilir Böylece hazırlanan fırça bir tahta sopaya geçirilerek kullanılır Eğer kılın ucu pürüzlü ise bir kibritin alevinden hafifçe geçirilerek düzeltilir

Kalem sırçası: Kamış kalemlerin üzerindeki parlak mine Kalem açıldıktan sonra hemen mürekkebe batırılacak olursa bu parlak tabaka mürekkebi almaz Bunu gidermek için, içine kül konmuş bezi bu tabakaya sürmek lâzımdır


Kalem tepsisi: Kalemleri koymaya mahsus dar ve uzunca tepsiye verilen addır Ağaçtan yapılanlarının yanı sıra gümüşten, altından olanları da vardır
Kalem yastığı: Bk Makta

Kalemdan: Kalem koymağa yarayan kutu Arapçası «mikleme» dir Kubur ve kalemlik de denir Kalemler birbirine çarpmasın diye kalemdanların içine mitreşe adı verilen çuha örtü konulurdu Bağa, sedef, fildişi süslemeli olanları vardır Düz tahtadan, gümüşten yapılanlar ve üstleri beyitlerle süslenmişleri de bulunurdu


Kalemgir: «Yazıya elverişli» demektir Yazı yazılırken kalemin kâğıda sürtünmeden kolaylıkla yürümesi Kâğıtların kalemgir olması için üzerlerine âhar ve tıl sürülürdü


Kalemkâr: Kalemle iş işleyen sanatkâr

Kalemkârî: Kalemle yapılan boya işleri

Kalemkeş: Eski yazma kitapların veya yazı levhalarının kenarına yaldız veya mürekkeple çizgi çizen kişi Bk Cedvelkeş

Kalemlik: Bk Kalemdan

Kalemsilen: Kalemin ucuna toplanan ye kuruyarak pürüzlenen mürekkebi silmekte kullanılan çuha veya sünger

Kalemtıraş: Kamış yazı kalemlerini açmakta kullanılan uzunca saplı bıçak Arapçası mibree' dir Gezlik de denir Yazı takımları arasında mutlaka kalemtıraş bulunur; sapları kemik, fildişi, sedef, öd ağacı, abanoz, akik, mercan, hünnap veya pelesenkten yapılırdı


Kalemtıraş kını: Kalemtıraşı saran, meşin veya ağaçtan yapılmış koruyucu, mahfaza


Kalemtıraş tığı: Kalemtıraşın madenî bıçak kısmı


Kalıp: 1- Hattatlar arasında cel'î yazıların müsveddelerine verilen ad Kalıplar çeşitli şekillerde meydana getirilirdi Bazı hattatlar sulu mürekkeple kaba kâğıtlar üzerine yazarlar ve sonra tashih ederlerdi Bazıları ise garip usûller denemişlerdir: Recaî Mehmed Şâkir Efendi, kalıplarını makasın, iki ucunu açarak kâğıt üzerinde yürütmek suretiyle yazmış ve makasın iki ucunun bıraktığı çizgileri kalemle çizerek istediği kalıbı elde etmiş; Şefik Bey ise Beyazıt'ta bugün Üniversitenin dış kapısı üzerindeki «Daire-i Umur-ı Askeriyye» yazısını, iki kalemi birbirine bağlayarak, bir günde yazmış Hattat kalıbı yaptıktan sonra sıra, istenilen yere geçirilmesine gelir, bunu da mücellit yapardı En sık kullanılanı iğneleme usûlü idi



2 - Ciltçilikte motiflerin, deriye geçirilmesi işleminde kullanılan kalıplar Önceleri bu iş için demir ve tahta kalıp kullanılırken, sonraları deriyi bozmaması için, sertleştirilmiş deri ve özellikle deve derisi kalıplar kullanılmıştır Tıraş edilmiş deri parçaları kabartma olacak motifin büyüklüğünde kesilir, 3 cm kalınlığında oluncaya kadar çiriş denilen özel bir kola ile üst üste yapıştırılır Kuruyunca tahta kadar sert bir blok hâline gelir Bu, "muşta" denilen âletle dövülerek istenilen ölçüde inceltilir Mücellit, çizdiği deseni bunun üzerine silker ve bir hakkâka verir; hakkâk, derinin üzerindeki kabartma olacak kısımları yeterince oyarak çukurlaştırır, böylece motif kalıbı elde edilmiş olur


Kalıp baskısı: Mücellitlerin kitap cildi erine bastıkları süsleme motiflerinin kalıpları üstüne baskı yapmak için kullandıkları âletin adı


Kalledehu: Bk Ketebe


Kamış kalem: Bk Kalem


Kanad: Bk Şiraze


Kapak: Bîr kitabın üstünü örten ve cildini teşkil eden mukavva kapaklardan her birisi


Kapak süslemesi: Eski yazma kitaplarda ilk sayfaya kapak olarak yapılan süsleme


Kaplan çizgisi ve beneği: Türk süsleme motifi Bk Çintamani


Karalama: Sipariş almadığı zamanlarda hattatın, eli durmasın diye gelişigüzel karaladığı yazılar Hattatlar boş zamanlarında harf ve kısa cümleleri, noktalarını koymadan, tekrar tekrar yazarlardı Yolda giderken veya bir yerde otururken, sağ elinin parmaklan arasında, zeytin büyüklüğünde bir taneyi yuvarlayıp duran hattatlar vardır
Ord Prof Dr A Süheyl Ünver'in notları arasında rastlanan şu örnek karalamanın önemini çok güzel belirtmektedir



Hattat Mustafa İzzet Efendi; «Haftada bir gün yazmam, ertesi gün elim hemen değişir Bu bir günlük istirahattan dolayı yazının bozulan tarafını yalnız ben hissederim, kimse farkında olmaz Eğer iki gün yazmasam, başkaları da bunu farkeder» dermiş


Karga: Bk Mıklep


Kargacık: Süsleme terimi Arap harflerinin sonuna ve yazıda boş kalan yerlere konulan süs motiflerinden birinin adıdır


Karşılaştırma: Bk Mukabele kaydı


Kartuş-pafta: Geniş bordürler ya da Sertap üzerine yuvarlak veya beyzî şekilde parçalar konmuş ise bunlara kartuş-pafta denilir Bazen bu paftalarda cildi yapan sanatkârın ismi ile karşılaşmak mümkündür
Edirne ciltlerinde bu kartuş-paftaların içleri beyitlerle doldurulmuş, bu beyitlerin içinde mücellidin adı da geçirilmiştir Ayet-i kerime yazılmış kartuş-paftalar da vardır Pafta veya kitabe de denilmiştir
Kasım Beygi: Eskiden kullanılan kâğıtlardan birinin adı (Bk Kâğıt)


Kat': Kesme, kesilme


Katı': 1) Kat' eden, kesen, 2) Eski kalemtıraş çeşitlerinden biri Söğüt yaprağı biçimindedir Katı' denilen sanat eserleri bu kalemtıraşla yapılırdı


Kat'ı kâmil: Kâğıdın, asıl büyüklüğü değiştirilmeden kullanılmasıyla meydana getirilen eski yazma kitaplara verilen isim Büyük Mushaflar böyledir,


Katı'a Oyma: Herhangi bir şekil ve yazının kâğıt veya deriden oyularak çıkartılmasıyla meydana getirilen bir süsleme sanatıdır Oyulup çıkartılan kısma erkek oyma, oyulan kısma ise dişi oyma denilir Erkek ve dişi parçalar başka bir deri veya kâğıda yapıştırılarak süsleme yapılır



«Oymalar tek tek oyulmamıştır Muhtelif renkte boyanmış ve terbiye edilmiş kâğıtlar beş-altı sahifesi üst üste yapıştırılarak ince bir karton kıvamına gelince oyma âletleri ile oyulmuştur Sonra bunlar suya atılmış, suda birbirinden ayrılan parçalar isteğe göre boyanıp tahrirlenerek muhtelif yerlere yapıştırılmışlardır» Ayrıca bk Mukatta


Katı'a şemse: Bk Müşebbek şemse


Katığ: Katı'a kelimesinin katîğ olarak kullanıldığı da görülmüştür


Kâtib-i kütüb: Kütüphane görevlisi


Kâtibi kalemtıraş: Bıçak biçimli eski kalemtıraşların bir çeşidi Ucu dönük biçimliydi Safi adlı sanatkârın yaptığı kâtibi kalemtıraşlar meşhurdur


Katta': Kesmeci; katı'a, oyma işlerini yapan sanatkâr Bu sanatkârların en meşhuru Bursalı Fahri''dir,


Kattanan: Katta'lar; katı'a işi yapan sanatkârlar


Kebikeç: Eskiden yazma kitaplara yazılan bir tılsım sözü Bu tılsım, kitaplara güve ve böceğin dokunmaması için yazılırdı


Kenarsuyu: Bk Bordur, Geçme

Kesira: Bk, Kitre

Keskin yazı: Usûlüne ve kurallarına, uygun yazı


Kesme: Şemse ciltlerin köşelerinin dışına, bütün cilt devredilmek, fakat birbirine bitişmemek suretiyle yapılan motiflere verilen addır Buna «parça su» da denilir Motifler birbirine bitişik olursa «yekpare su» adını alır


Kesme yazı: Eski hattatların kâğıdı kesip oyarak meydana getirdikleri yazı; mukatta' yazı Bu şekilde hazırlanmış çok güzel bir Kaside-i Bürde, Süleymaniye Kütüphanesi, Ayasofya 4170 numarada bulunmaktadır


Keşide: Eski yazıda kuyruklu ve uzantılı harflerin bu bölümlerinin, güzel göstermek veya istife uydurmak amacıyla özel biçimde çekilmesi, uzatılması; bu uzantıya verilen ad


Ketebe: Bir hattatın yazdığı yazıya ismini koyması, demektir Yazı meşkedenler, hocalarından ehliyetlerini gösteren icazetnameyi aldıktan sonra yazılarına ketebe koyarlardı Aslı, «o yazdı» demek olan ketebehu'dur Bazı hattatlar ketebeden sonra, «min telâmiz-i filan» diyerek üstatlarının adını da yazarlardı
"Ketebe yerinde, Nemekahu, eğer yazan kendinden bir söz katıyorsa Harrerehu, harekeli yazılmış ise Rakamehu, tevazu için veya karalama olduğunu ifade için Sevvedehu, bir meşke bakarak yazmış ise veya meşk olduğunu ifade için Meşşakahu, istinsah suretiyle yazılmış ise Nesehahu veya Satarehu, aynen taklid edilmiş ise Kalledehu gibi tabirler kullanılmıştır"
Ayrıca murakka'at, kıt'a, kitap, ve levhalarda el-Fakîr, el-Hakir, el-Müznib, er-Râcî gibi takdim edilecek makama veya yazının konusuna uygun tevazu ifade eden cümleden sonra isim yazanlar da olmuştur, isimden sonra bazen "Güfire lehu, Gufire zünûbuhu" gibi dua cümlesi ilâve edenler de olmuştur»
Ketebe kıtası: Bk icazetname


Kettâb: Güzel yazı yazmayı kendisine meslek edinen sanatkâra eskiden verilen isim Yakut al-Musta'sımî'den sonra hattat denilmiştir;


Kıl kalem: Müzehhiplerin minyatür yapmak ve ince çizgiler çizmek için kullandıkları fırçanın adıdır Bu fırçalar tek kıldan yapılırdı


Kılçıklı ebru: Boyalarının, deseni, içice geçmiş V harfine benzetilerek düzenlenmiş ebrulara verilen ad


Kırma: Bir yazının, asıl kaleminden daha ince ve kırıklı yazılmasına denir Kırık döküktür Sülüs kırması, nesih, kırması gibi Ayrıca bk Hatt-ı icazet


Kırmız: Kırmızı kabuklu ve kabuğundan, lakit adında bir tür boya çıkarılan böcek


Kırtâs: Kâğıt, sayfa; kâğıtçı


Kıta: Dört mısradan meydana gelen nazım şekli Ayrıca güzel yazı ile yazılmış küçük levhalara da kıta denilmiştir


Kıvrıkdal: Süsleme motifi


Kıvrımdal: Bk, Saz yolu


Kilke: Bk Lika


Kitabe: Bk, Kartuş-pafta


Kitap başı süslemesi: Yazma ve kimi basma kitapların ilk sayfalarına yapılan süsleme


Kitre: Kesira da denilir Bir çeşit ahar yapımında kullanılır Anadolu'da yetişen geven dikeni denilen nebatın sapı çizilerek oradan akıtılan sıvının sertleşmesiyle elde edilen, yapıştırma özelliği az bir maddedir Ebru yapımında da kullanılır Taze ve beyaz olanı makbuldür


Kol: Bk Tuğra


Koltuk: Murakkaların ilk satırını teşkil eden sülüs yazıdan sonra, nesih yazı ile o satırdan kısa olarak yazılan satırların iki tarafında kalan boş kısımlar hakkında kullanılan bir terimdir Bunlara tezhip yahut altın tozundan zerefşan süs yapılırdı» Divanlarda da yazılı sayfaların uygun kare şeklindeki boşluk kısımlarına tezhip yapılarak koltuk adı verilmiştir, Buna koltuk işleme denir


Kontür: Bir rengin etrafına çekilen çizgi, çevre çizgisi Tezhipte tahrir yerine, Fransızca'dan dilimize giren bu kelime de kullanılmıştır


Kozak: Antlaşmalar, name-i hümâyunlar ve önemli emirlerin konulduğu mahfazanın adıdır

Körük: Kitap koymağa yarayan mahfazanın açılıp kapanan kısmına verilen ad


Köşe: Mücellit terimi olarak, şemse ciltlerin dört köşesine yapılan motiflere verilen isim Tezhip terimi olarak, levhaların kenar uçlarına yapılan süslere verilen ad


Köşe bezemesi: Ciltlerin köşe süslerine verilen isim; köşebent


Köşe çiçeği: Ciltlerin köşe süslemesi


Köşebent: Cilt kapağının dört köşesine yapılan süsler Türk ciltlerinde çoğunlukla şemse ile köşebent arasındaki kısım boş bırakılmıştır Az sayıda XVI yüzyıl Türk cildinde bu kısım da süslenmiştir


Köşelik: Üçgen formlardan oluşup, köşe boşluklarını süsler; köşebent


Kubbe levha: Kitap başlıklarının kubbe şeklinde yapılmış olanlarına verilen addır Sade olanlarına düz levha denirdi


Kubbeli: Tezhipli kitapların, ilk sayfalarında kubbe levha bulunanlarına verilen addır Bu tezhip, cami ve minareleri andıran şekillerde yapılmıştır


Kubur: Üstünde kalem, koymaya mahsus yeri, altında hokkası bulunan yazı âletinin adıdır Üzeri nefis tezhipli ve beyitler yazılı olanları vardır Üstüne vernik çekilmiştir, içine kalem, kalemtıraş, makta, kâğıt makası konulurdu


Kûfî: Ma'kılî yazıdan gelişerek, daha muntazam ve bazen köşeli harflerle yazılan İslâmi yazı Kûfe şehrinden adını almıştır Arabistan, İran, İspanya (Endülüs Emevîleri) ve Türk ülkelerinde yazılmıştır Selçuklu Türkleri kûfî yazının düğümlü, çiçekli, geçmeli gibi dekoratif örneklerini ortaya koymuşlardır
Geometrik karakterli kûfi'nin, yazma ve yapma kûfî, olarak iki çeşidi vardır Yazma kûfî kalemle yazılan, yapma kûfî göre, pergel gibi araçlarla çizilerek yapılan yazılardır Yazma kufiye en güzel örnekler ise kütüphanelerde bulunan ve ceylân derisi üzerine yazılmış olan en eski Kur'an cüzleri veya nüshalarıdır


Kumaş cilt: Kenarları deri, ortası kumaş cilt (Bk Çeharkuşe cila) XIyüzyılda yapılmış örneklerine rastlanmıştır Ancak XVI yüzyılda yapılanları en güzelleridir II Beyazıt devrinde ufak kareli kumaşlarla yapılmış pek çok örneği kütüphanelerde mevcuttur


Kumkuma: Yazı hokkası yerine de kullanılan bir terimdir


Kumlu ebru: Serpiştirilmiş kum tanelerini andıran şekilde yapılmış ebrulara verilen addır


Kurt: Tezhip terimi Levhaların kenarına yapıştırılan ve perva» adı verilen ebru kâğıtlar üzerine yapılan süslemeler


Kuzu: Müzehhiplerin iplikten daha kalın ve cedvelden ince olarak sayfa kenarlarına altınla çektikleri hat


Kuzulu cedvel: Yeşil altınla sarı altından bir arada çekilerek ve araları mürekkeple ayrılarak meydana getirilen cedvellere denilir Sarı altın yeşil altının dörtte biri ölçüsünde olur İnce cedvel yalnız dışa çekilirse tek kuzulu cedvel, dışa ve içe çekilirse çift kuzulu cedvel denilir


Külliyat: Bir müellifin bütün eserlerinin, yazılmış ya da basılmış, toplu biçimine verilen ad


Kümmî: Eski yazma kitap çeşitlerinden, birinin adıdır Uzunlamasına ve küçük olan bu kitapları, eskiden âlimler yenlerinde taşımak üzere yaptırmışlardır


Künye: Yazmaların fişlenmesinde bir yazarın şöhreti, adı, baba, dede adı ve nisbeti ile doğum, ölüm tarihlerini gösteren kayıt


Kürk: Yazı yazılırken elin nemi kâğıda geçmesin diye el altına konulan kürk parçası


Kürrase: Yazma kitapların, sekiz sayfadan meydana gelen formasına verilen ad


Kürsü: Bk Tuğra, (Sere)


Küttab-ı i'câm: Harfleri noktalayan, yazıya nokta koyan kâtipler

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla