Yalnız Mesajı Göster

H Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları

Eski 01-19-2011   #22
Şengül Şirin
Varsayılan

H Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları



Hayat memat meselesi: Sonucu çok tehlikeli olan, ölüm kokan bir durum”Artık burada kalamam, iş hayat memat meselesine döndü


Hayat pahalılığı: Yiyecek, içecek ve giyecek gibi geçim için gerekli olan maddelerin pahalı olması”Hayat pahalılığından herkes şikâyetçi olmaya başladı

Hayırdır inşallah!: 1 Anlatılan bir rüyayı iyiye yormak için söylenir 2 Şaşma, heyecan ve merak uyandıran durumlar karşısında söylenir

Hayır işlemek: Dine ve insanlığa uygun, iyi davranışlarda bulunmak”Hayır işle ki öbür dünyada kurtuluşa eresin

Hayır kalmamak: İşe yarar, beğenilecek bir yanı ve tarafı kalmamak”Bu arabalarda hayır kalmamış, yenilerini almamız gerekecek

Hayır sahibi: İyiliksever, yardımsever kimse”Şu yoksullara uzanacak bir hayır sahibi kalmadı mı acaba?”


Hayra yormak: Bir rüya ya da olayı iyi ve yararlı bir durumun işareti görmek

Hazıra konmak: Hiçbir emek sarf etmeden, çaba göstermeden başkasının emeği ile ortaya çıkmış olan şeyden yararlanmak”Hazıra konarak yaşamayı kural edinmiş bu adam

Hazır bulunmak: 1 Bir yerde kendisi bulunmak, var olmak 2 Bir yere hemen gidecek, bir şeyi anında yapacak durumda olmak”Yarınki toplantıda sen de hazır bulunmalısın

Hazırdan yemek: Yenisini kazanmadan elindekini harcamak”Hemen her gün bir bahane buluyor, çalışmıyor ve hazırdan yiyiyordu

Helâl süt emmiş olmak: İyi huylu, doğru yoldan sapmayan, temiz bir kişi”İnanmıyorum onun yaptığına, o helâl süt emmiş birisidir

Helâl olsun (Helâl ü hoş olsun): 1 Bunu sana gönül hoşluğu ile veriyorum, hiç pişman değilim, Allah bunu sana bağışladığıma şahit olsun 2 “Aferin, takdire değer iş yapıyorsun” anlamında kullanılır

Hele şükür!: Allah`a hamdolsun, beklediğimiz sonuç gerçekleşti

Hem kel hem fodul: “Bu kadar kusuruna, bu yeteneksizliğine rağmen bir de övünüyor, üstünlük taslıyor” anlamında kullanılır
Hem nalına hem mıhına (vurmak): Birbirine zıt olan iki yanı da desteklemek”Ben hem nalına hem de mıhına vuran adamlardan korkarım

Hem suçlu hem güçlü: Gerçekte kendisi suçlu olduğu hâlde suç işlememiş gibi davranan ve karşısındakini suçlamaya çalışan kimse

Hem ziyaret hem ticaret: Bir yeri veya kimseyi ziyarete giden kimsenin, bu görüşmeden yararlanarak başka bir işi de yapması durumunu anlatmak için kullanılır

Her kafadan bir ses (çıkmak): Bir konu üzerinde herkesin istediği gibi, rastgele konuşması ve bu konuşmalardan bir sonuç alınamaması”Ortalık kızıştı, her kafadan bir ses çıkmaya başladı, kimin ne dediği anlaşılmaz oldu

Her telden çalmak: Pek çok konuda bilgi sahibi olmak, içinde bulunduğu ortamın şartlarına göre her çeşit iş yapabilir olmak

Hesaba çekmek: Bir kişiyi, bir makamı yaptığı işler üzerine açıklama ve savunma yapmaya çağırmak”Sakın oraya gitme, seni hesaba çekecekler

Hesaba dökmek: Bir konu ile ilgili işlemlerin hesabını kâğıt üzerinde yapmak

Hesaba katmak (almak): Bir işi yaparken ya da yürüTürken bir başka şeyi de göz önünde bulundurmak”Hasan`ı da hesaba katalım, az zorluk çıkarmayacaktır bize

Hesaba (kitaba) gelmez: 1 Beklenmedik, umulmadık 2 Sayılmayacak kadar çok, pek fazla, sayısız


Hesabı kesmek: Alış verişi ya da ilgiyi kesmek”Dükkân sahibi, uzun zamandır borcunu ödemeyen müşterisinin hesabını kesti

Hesabını bilmek: Boş yere para harcamamak, tutumlu davranmak”Her ev kadını hesabını bilmek zorundadır

Hesabını görmek: 1 Alacağını ödeyip ilişkisini kesmek 2 Cezalandırmak, vücudunu ortadan kaldırmak ya da öldürmek”Çabuk şu adamın hesabını görün!”

Hesap açmak: 1 Hesap defterinde, bir kişiye alış veriş için alacağını borcunu kaydetmek üzere bir yer ayırmak 2 Bankada, gereğinde çekilmek üzere yatırılan para için işlem yapmak 3 Birine kredi açmak, birine borçlanma imkânı tanımak

Hesap etmek: 1 Kazançla gideri karşılaştırıp bir sonuca ulaşmak 2 Düşünmek, tasarlamak, ayrıntıları gözden geçirip ihtimalleri değerlendirmek”Hesap etmeden sakın işe girişmeyin!”


Hesap görmek: Taraflarca alacakla vereceği karşılaştırıp ödeşmek”Çok uzadı, hesap görmek için ne zaman bir araya geleceğiz?”


Hesap kitap: Düşünüp taşındıktan sonra, hesap sonunda”Hesap kitap, baktım işler kötüye gidiyor; hemen sizi çağırdım


Hesapsız kitapsız: 1 Sorumsuz, ölçüsüz, tutumsuz 2 Deftere geçirilmeden, herhangi bir belgeye dayanmadan”Ne hesapsız kitapsız işlerin içine girmişiz de haberimiz yokmuş


Hesap sormak: Bir kimseyi kanunsuz, kural dışı, ahlâka aykırı, usulsüz davranış ve sözlerinden ötürü sorgulamak, o kişiden savunma istemek”Size hesap sormak için mutlaka geri döneceğim

Hesaptan düşmek: Borçtan, alacaktan, hesaptan çıkarıp yok saymak”Elli bin lirayı hesaptan düşmeyi unutmadın inşallah

Hesap tutmak: Alış verişle ilgili alacağı ve vereceği bir kâğıda ya da deftere yazmak

Hesap vermek: 1 Herhangi bir davranışının ya da sözünün sebebini açıklamak 2 Bir işin sorumluluğunu üstlenmek”Rahat olun, bu konuda hesap vermek bana düşer

Hevesi kursağında kalmak: Çok istediği, imrendiği, kavuşmak dilediği şeyi elde edememek”Pikniğe gitmek istiyorduk, yağmur yağınca hevesimiz kursağımızda kaldı

Hevesini almak: İmrendiği, çok istediği şeye kavuşup ona doymak

Heyheyleri tutmak (üstünde): Çok kızıp sinirlenmek

Hık mık etmek: Bir işi yapmamak için bahaneler ileri sürmeye çalışmak, bir soruyu cevaplandırırken net şeyler söylememek”Hık mık edip durma, bu işi eninde sonunda yapacaksın!”

Hık demiş burnundan düşmüş: “Her durumuyla ona çok benziyor” anlamında kullanılır

Hır çıkarmak: Kavga, gürültü, patırtı ve olaya sebep olmak”Orada hır çıkarmaya kalkışmayacaksın değil mi?”

Hızır gibi yetişmek: Dara düştüğü, çok sıkıştığı, çaresiz kaldığı bir zaman da, beklemediği bir kişi yardımına yetişmek

Hiçe saymak: Hiç önem ve değer vermemek

Hiç yoktan: Sebepsiz, ortada hiçbir neden yokken”Hiç yoktan adamı dövemezsiniz ya!”

Hizaya gelmek: 1 Düz çizgi durumunda dizilmek 2 Aykırı, yanlış davranışlardan vazgeçmek; doğru yola gelmek, düzelmek

Hodri meydan: “Kendine güvenen ortaya çıksın” anlamında kullanılır

Hop oturup hop kalkmak: Ya heyecanından ya da öfkesinden yerinde duramaz olmak

Hora tepmek: 1 Ayaklarını yere vurarak oynamak 2 Gürültü çıkarmak”Yandaki sınıfta hora tepiyor, ortalığı birbirine katıyorduk ki…”

Hor görmek (veya bakmak): Önem vermemek, değersiz saymak, adam yerine koymamak, küçümsemek”Beni, yoksul diye hep hor gördüler

Hor kullanmak: Özen göstermeden, kabaca, dikkat etmeyerek, hırpalayarak kullanmak”Çok hor kullanmışsınız bu dolabı

Hoş beş etmek: Şundan bundan konuşarak sohbet etmek”O iki ihtiyar kadın hoş beş etmek için yaratılmışlar sanki

Hurdası çıkmak: İşe yaramayacak, kullanılamayacak hâle gelmek

Huyuna suyuna gitmek: İsteklerine, alışkanlıklarına, yapısına göre onu kızdırıp ürkütmeyecek davranışlarda bulunmak

Huyunu suyunu almak: Onun özelliklerini, davranışlarını ve karakterini yapısına geçirmek

Huzur vermek: Gönül rahatlığı, iç dirliği vermek; dinlendirmek

Huzurunu kaçırmak: Huzurunu bozmak, tedirgin ve rahatsız etmek

Hüküm giymek: Mahkemece ya da birileri tarafından kendisine ceza verilmek

Hüküm sürmek: 1 İş başında olmak 2 Yaygın olmak 3 Bir şeyin güçlü varlığı sürüp gitmek”Beşinci Kral beş yıl hüküm sürdü

Hükümet kapısı: Devlet dairesi”Hükümet kapıları halka açık kılınmalıdır

Hür düşünüş: İstediğini, düşündüğünü baskı altında kalmadan söyleme

Hüsn-ü kuruntu: İhtimalî bulunmadığı hâlde güzel bir şeyin olacağını sanma, hayal etme, buna kendini inandırma


Hüd dağı gibi şişmek: Bir hastalık sebebi ile bir tarafı, özellikle de karın tarafı şişmek Icığını cıcığını çıkarmak: 1 Her yanını ellemek, didiklemek 2 Bir meseleyi en ince ayrıntılarına kadar soruşturmak, incelemek”İyice ıcığını cıcığını çıkardınız meselenin



__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla