Yalnız Mesajı Göster

Kardiyoloji Ve Kalp Cerrahisi

Eski 08-16-2012   #22
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kardiyoloji Ve Kalp Cerrahisi



Hipertansiyon



Temel Bilgiler


Kan Basıncı Nedir? Kan Basıncı yani tansiyon, damar yatağındaki kanın akım sırasında damar duvarlarına yaptığı basınçtır Kalp tarafından pompalanan kan miktarı ve damarların bu akıma karşı oluşturduğu dirence bağlıdır


Sistolik ve Diastolik Kan Basıncı Nedir? Kalbin her kasılmasında içindeki kan atardamarlara pompalanır Bu durum atardamarlar içerisindeki basıncı yükseltir Kalp atımları arasında ise bu basınç azalır Bu durum kan basıncının iki ayrı değer ile belirtilmesinin sebebidir (örneğin 130/70 mm Hg)


Hipertansiyon Nedir? Kan basıncının, ısrarlı olarak 140/90 mmHg veya daha yüksek olarak sebat etmesine hipertansiyon denir


Hipertansiyonun Sebebi Nedir? Yüksek kan basıncının muhtelif sebepleri vardır Ancak çoğu zaman sebep bilinmemektedir Bu durum “esansiyel hipertansiyon” ya da “primer hipertansiyon” olarak adlandırılır Ancak hipertansiyon bazan, hastada mevcut olan böbrek hastalığı, böbrek damarlarının hastalığı, hormonal bozukluklar gibi başka bir hastalığa ya da ilaçlara da bağlı olabilir Böyle bir durumda ortaya çıkan hipertansiyon ise “sekonder hipertansiyon” olarak adlandırılır


Hipertansiyonun Önemi Nedir? Hipertansiyon, günümüzde dünyadaki en önemli sağlık sorunlarından birisidir Hipertansiyon başağrısı , başdönmesi gibi bir takım yakınmalara yol açabildiği gibi, hiçbir şikayete yol açmadan da ortaya çıkabilir Hipertansiyon, herhangi bir şikayete yol açmasa da uzun vadede felç, kalp hastalıkları ve kalp yetmezliği ile böbrek hastalıklarının en önemli sebeplerindendir ve yalnızca kan basıncı ölçümü ile teşhis edilir Bu da düzenli kan basıncı ölçümünün neden bu kadar önemli olduğunu gösterir Farkına varıldığı takdirde kan basıncı yüksekliği sıklıkla kontrol edilebilir Beslenme alışkanlıklarındaki değişiklikler ve egzersiz sıklıkla kan basıncını düşürür Bunun yanı sıra, doktor önerisi ile çeşitli tansiyon ilaçları kullanılarak kan basıncı kontrol altına alınabilir Hipertansiyonu olan hastaların yaklaşık üçte biri hastalığının farkında değildir Tanı konmuş ve tedavi uygulanmakta olan hastalarınsa sadece %40’ının kan basınçları kontrol altındadır Benzer orandaki hasta yetersiz tedavi almakta ve kalanları ise hiç tedavi almamaktadırlar Kan basıncının kontrol altına alınması, kalp hastalıkları ve inme gibi serebrovaskuler hastalıklar nedeni ile olan ölümleri azaltmakta, böbrek yetmezliğinin ilerlemesini yavaşlatmakta ve hipertansiyonun daha da şiddetlenmesini önlemektedir


Hipertansiyona Eşlik Eden Risk Faktörleri Nelerdir? Eğer siz kan basıncı 140/90 mmHg’nın üzerinde olan bir erişkin iseniz, dünyadaki pek çok hipertansif hasta ile ortak özellikleriniz olabilir Bunlar; yüksek kalorili, yağ ve kolesterolden zengin gıdalar ile beslenme, önerilenin üzerinde kiloya sahip olma, sedanter hayat sürme, egzersiz yapmama veya çok az yapma gibi özelliklerdir Ayrıca sigara içiyor iseniz risk daha da belirgin olarak artmaktadır Bu durumlarda, yaşam biçimi değişiklikleri büyük oranda kan basıncı kontrolüne yardımcı olacaktır



Kan Basıncı Nasıl Düşürülür?


Yaşam biçimi değişiklikleri


Zayıflama: Şişman bireylerde kan basıncı yüksekliği daha fazladır ve zayıflama programları hem kan basıncında düşme sağlamakta hem de kan basıncını düşürmek amacıyla kullanılan ilaçların etkinliğini artırmaktadır Sağlıklı bir vücut ağırlığına sahip olma yeterli ve dengeli beslenme ile mümkündür Gıdalar meyve ve sebzeden zengin, yağlardan, özellikle de doymuş yağlardan fakir olmalıdır Gıdaların tuz içeriği az olmalı ve bunlara ek olarak yeterli fiziksel aktivite yapılması da gereklidir Alkol eğer alınıyorsa aşırı olmamalıdır Sigaranın Bırakılması: Sigara içimi kan basıncında belirgin yükselmeye yol açmaktadır Bunun yanısıra sigara içildiğinde kan basıncını düşürmek amacıyla kullanılan ilaçların etkinliği de azalmaktadır Sigara içimi bırakıldığında ilk günden itibaren kan basıncı daha rahat kontrol altına alınmaya başlayacaktır Egzersiz: Düzenli fiziksel aktivite başta kalp sağlığı olmak üzere sağlıklı bir vücut için zorunludur Fizik aktivite HDL “iyi” kolesterolu artırmakta, kan basıncını ve kandaki yağ miktarını düşürmektedir Tüm bunlar kalp hastalıklarına yakalanma riskini de azaltmaktadır Düzenli aktivite bunların yanısıra stresi azaltır, daha sağlıklı uyku düzeni sağlar Stres: Stres kan basıncını belirgin olarak artırabilir Stresin kontrol altına alınması kan basıncı kontrolünü kolaylaştırır


İlaç tedavisi: Eğer yaşam biçimi değişiklikleri ile kan basıncı kontrol altına alınamıyorsa ilaç tedavisi kullanılır Ancak, kan basıncı ilaç yardımı ile kontrol altına alınmaya çalışırken de yaşam biçimi değişikliklerinin sürdürülmesi tedavinin daha az ilaçla yapılmasına yardımcı olur Eğer ilaç tedavisi uygulanıyor ise ilaçların yan etkileri ve uygun kullanımları konusunda dikkatli olmak gerekir Hipertansiyon tedavisinde kullanılan ilaç gruplarının özellikleri aşağıda özetlenmiştir: İdrar söktürücüler (diüretikler): Vücuttaki aşırı tuz ve suyun idrar aracılığı ile atılmasını sağlarlar Kısa vadede vücuttaki sıvı miktarını azaltarak, uzun dönemde ise damar direncini azaltarak kan basıncının düşmesine yol açarlar Beta blokerler: Kalp ve kan damarlarının sinirler aracılığı ile uyarılmasını azaltırlar Sonuçta kan basıncı düşer ve kalp daha az bir iş yükü ile çalışır ACE inhibitörleri: Böbrekte yapılan ve kan damarlarını daraltıp, kan basıncında yükselmeye yol açan bir hormonun etki göstermesini engellerler Kalsiyum Kanal Blokerleri: Kalsiyumun kalpteki ve kan damarlarındaki kas hücrelerine girişini engellerler Bu durumda damarlar gevşer



Kan Basıncının İzlemi


Kan Basıncının Ölçümü: Kan basıncı ölçülmeden önce kolu sıkan kıyafet varsa çıkarılmalıdır Hasta en az 5 dakika dinlenilmiş olmalıdır Ölçüm öncesi kahve ve sigara içimi kan basıncını yükseltebilir Kişi oturur pozisyonda olmalı, kan basıncı ölçümü yapılırken kol kalp hizasında tutulmalı ve aşağıdan desteklenerek kolun gergin olmaması sağlanmalıdır En az iki dakika ara ile iki ya da daha fazla ölçüm yapılmalı ve ortalaması alınmalıdır Kol tansiyon aletinin manşonu ile sarıldıktan sonra manşon şişirilmelidir Daha sonra manşon sarılı kolun dirsek bölgesinin iç yüzüne dinleme aleti (steteskop) konarak akıma ait bir ses duyulmadığından emin olunmalıdır Ardından saniyede yaklaşık 3 mmHg olacak şekilde manşonun havası yavaş olarak indirilmeye başlanmalıdır Bu esnada kalp atımının ilk duyulduğu yer büyük tansiyon yani sistolik kan basıncı değerini gösterir Manşon indirilmeye devam edilir Atımların artık duyulamaz hale geldiği düzey ise küçük tansiyon, yani diastolik kan basıncı değerini gösterir


Doktorun değerlendirmesi


Öykü ve Fizik Muayene: Doktor hastanın şikayetlerini dinleyip muayene ederek, hipertansiyonun süresini, şiddetini, vücutta ortaya çıkarabileceği olumsuzlukları, varsa daha önceden uygulanan tedavilerin sonuçlarını saptayarak, bazı laboratuvar incelemeleri yapılmasını ister Laboratuvar Değerlendirmesi: Laboratuvar testlerinin amacı yüksek kan basıncının sebebine yönelik değerlendirmeler yapmak ve bunun yanı sıra yüksek kan basıncının yol açmış olabileceği olumsuz sonuçların bulunup bulunmadığını açığa çıkarmak ve ek olarak kalp hastalıkları için bilinen önemli risk faktörlerinin olup olmadığını araştırmaktır Her hipertansiyonlu hastada mutlaka tam kan sayımı, tam idrar tetkiki, açlık kan şekeri, böbrek fonksiyon testleri, serum elektrolitleri, serum kolesterol ve trigliserid ölçümü yapılmalıdır EKG: Bu test de, hipertansiyonun varsa kalp üzerindeki olumsuz etkilerini araştırmak amacı ile rutin olarak yapılır Kalpte bir büyüme olup olmadığı ve kalbi besleyen damarlarda (koroner damarlar) darlık veya tıkanıklık nedeni ile kalbin beslenmesinde bir bozukluk olup olmadığını gösterir Her zaman yeterli bilgi vermeyebilir Bu durumda ekokardiyografi adlı incelemeden yararlanılır Kalp röntgeni (Telekardiyografi): Kan basıncının uzun vadede kalp büyümesine yol açıp açmadığının değerlendirilmesinde kullanılır Bu filmde kalpte büyüklük saptanması hastalığın şiddetli olduğunun bir göstergesidir



Hipertansiyonda Ek Risk Faktörleri


Risk Faktörleri: Hipertansiyona eşlik edebilen bir kısmı kontrol edilebilen, ancak bir kısmı da kontrol edilemeyen çeşitli risk faktörleri tanımlanmıştır

Kontrol edilebilir risk faktörleri: Ağırlık: Aşırı kilo kan basıncı yüksekliğinde rol oynayan önemli faktörlerden biridir Fazla kiloların verilmesi yüksek kan basıncının kontrol altına alınmasında önemli adımlardan birisidir Sigara içimi: Her sigara içimi kan basıncını yükseltir Nikotin kan damarlarında daralmaya yol açar ve kan akımını güçleştirir Sigara içimi aynı zamanda koroner kalp hastalıkları riskini de artırmaktadır Aktivite: Yetersiz aktivite kalp ve damar hastalıklarının sağlığı için olumsuz bir faktördür Egzersiz kalp akciğer ve kasları güçlendirir, stresi azaltır ve kan basıncını düşürülmesine yardımcı olur Beslenme: Yağ ve kolesterolden zengin beslenme yüksek kan basıncı riskini artırır Stres: Stres kan basıncında yükselmeye yol açar Sinirli yapıdaki kişilerde yüksek kan basıncı sıklığı daha fazladır Tuz: Bazı kişiler sodyuma oldukça duyarlıdır (Sıklıkla Sodyum klorür yani tuz olarak alınır) Sodyum duyarlılığı vücut sıvılarında artışa ve bu da kan basıncında artışa yol açar Çoğu kişi gereksiniminden fazla sodyum tüketir Alkol: Düzenli alkol alımı özellikle fazla miktarda ise kan basıncında artışa yol açar Doğum Kontrol İlaçları: Bazı kadınlarda özellikle sigara içimi ile birlikte ise doğum kontrol ilaçları kan basıncında yükselmeye yol açabilmektedirler


Değiştirilemeyen Risk Faktörleri: Genetik: Ailede yüksek kan basıncı varlığı yüksek risk göstergesidir Cinsiyet: Erkeklerde risk kadınlara göre daha fazladır Ancak kadınlarda hamilelik döneminde ve menopoz sonrası dönemde yüksek kan basıncı sıklığı artmaktadır Yaş: 35 yaşından sonra hipertansiyon riski artmaktadır



Gebelik ve Hipertansiyon


Kronik Hipertansiyon: Gebelikten önce yüksek kan basıncı varlığı biliniyorsa veya gebeliğin 20 haftasından önce hipertansiyon saptanmışsa bu kronik hipertansiyona işaret eder Kan basıncı yüksekliği ilk kez gebelik sırasında tesbit edilmiş, ancak doğumdan sonra haftalar geçmesine rağmen devam ediyor ise yine “kronik hipertansiyon” varlığı sözkonusudur ve tedavi gerekir Doktor kontrolu altında yaşam stili değişiklikleri ve gerekirse uygun ilaç kullanımı gerekebilecektir Eğer kronik hipertansiyonu olan bir hamile hasta sözkonusu ise doktor tarafından daha yakından takibi gereklidir Hasta eğer ilaç kullanıyorsa acilen bir iç hastalıkları ya da nefroloji uzmanı tarafından değerlendirilmelidir Çünkü bazı tansiyon ilaçlarının gebelikte kullanımı güvenli değildir Bebeğin gelişimi üzerinde ciddi olumsuz etkileri olabilir Değiştirilmeleri gerekebilir Kronik hipertansiyonu olan pek çok kişi sağlıklı bebek sahibi olabilmektedir Bu nedenle ümitsizliğe kapılmaya gerek yoktur Ancak “preeklampsi ve eklampsi”” ya da “gebelik zehirlenmesi” denilen rahatsızlığın gelişme riski kronik hipertansiyonu olan gebelerde daha yüksektir Preeklampsi hem annenin hem de bebeğin yaşamını tehdit eden ciddi bir durumdur Eğer kronik hipertansiyonu olan ve hamile kalmak isteyen bir bayan sözkonusu ise bu kişinin mümkünse bir nefroloji uzmanına eğer ulaşamıyorsa bir iç hastalıkları uzmanına başvurarak durumu ile ilgili bir değerlendirme yapılmasını isteyebilir Doktor genel bir değerlendirmenin yanısıra ne kadar zamandır hipertansiyonu olduğunu, kan basıncı yüksekliğinin şiddetini, şeker hastalığı, böbrek hastalığı gibi başka hastalıkları olup olmadığını araştırarak içinde bulunduğu durum ve karşılaşabileceği riskler hakkında kendisini ayrıntılı olarak bilgilendirebilir


Preeklampsi: Preeklampsi gebeliğin ikinci yarısında yüksek kan basıncı, idrarda protein varlığı ve vücutta şişlik (ödem) olması halidir Bu belirtilerin tümü her zaman birlikte olmayabilir Risk faktörleri: Preeklampsinin sebebi tam olarak bilinmemektedir Ancak sıklığının arttığı bazı durumlar vardır 1 Hipertansiyonun yanısıra böbrek yada şeker hastalığı olması 2 Önceki hamileliklerinde preeklampsi gelişmiş olması 3 Çoğul gebelik 4 Genç yaş 5 İlk gebelik 6 40 yaşın üzerinde olmak 7 Aşırı şişmanlık Preeklampsi varlığı için dikkat edilmesi gerekenler: Gebeliğin 20 haftasından sonra: 1 Ani kilo artışı 2 Yüz ve ellerde şişme 3 Başağrısı 4 Görme bulanıklığı 5 Karın sağ üst kesiminde ağrı Tedavi: Preeklampsi hafif ise kan basıncı yüksekliği aşırı değildir Kan basıncı yüksekliği kontrol altında tutulabilirse sağlıklı bir bebek dünyaya gelme olasılığı yüksektir Preeklampsi daha şiddetli ise karaciğer, böbrekler ve beyini de içeren birçok yaşamsal organ olumsuz etkilenebilir Kanın pıhtılaşma mekanizması bozulabilir ve beyinde ödem gelişebilir Böyle bir tehdit sözkonusu ise hastanın hastanede gözlem altına alınması kan basıncı kontrolu, olası nöbetlerin önlenmesi için uygun tedavi ve bebeğin sağlık durumunun yakından takibe alınması gerekir Bu yaklaşımlar için gelişmiş doğumevleri ve üniversite kliniklerinin donanımları gerekir Bu durumdaki hastalar nefroloji veya iç hastalıkları uzmanları ile kadın doğum uzmanlarının birlikte takip etmesi gereken hastalardır Preeklampsinin pek çok semptomu tıbbi tedavi ile kontrol altına alınabilir Ancak gerçek tedavi bebeğin doğumu ile sağlanır Bazen bebeğin prematüre (erken ) olarak doğurtulması gerekebilir

Alıntı Yaparak Cevapla