Yalnız Mesajı Göster

Atatürk'ün Çocukluk Anısı: Rum Çocuk Çetesi

Eski 06-04-2021   #1
Mountain
Icontr

Atatürk'ün Çocukluk Anısı: Rum Çocuk Çetesi



ATATÜRK'ÜN ÇOCUKLUK ANISI: RUM ÇOCUK ÇETESİ
Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa akşamüstü çiftliğe geldi Hava karamaya başladığından herkes odada oturmuş, akşam yemeği öncesi sohbete dalmıştı
Hüseyin Ağa: " Millet duydunuz mu? Karşı Rum köyünden çocuklar beş-altı kişilik bir çete kurmuşlar, sağa sola saldırıyorlarmış Tarlada veya yolda yalnız Türk çocuğu görürlerse dövüyorlarmış Çevre köylerde herkeste bir korku varmış Çocuklar, yalnız evin kapısına çıkamıyormuş Bugün öğle vakitleri bizim köyden Hasan'ın oğlu Veli'yi bahçede yakalayıp dövmüşler Veli evinde yaralı yatıyor Gittim, gördüm Ayaklarına sopayla vurmuşlar Yürüyemiyor"

Hüseyin Ağa'nın Karısı: " Yazıklar olsun! Veli'den ne istemişler? Kendi halinde, saf, iyi yürekli bir çocuk o "
Zübeyde Hanım: " Ben bu Rumları hiç sevmem, çünkü her Rum, Türk düşmanı olarak doğar Rum çeteler, Türk köylerine hep saldırırlar Şimdi bir de çocukları çıktı başımıza "
Hüseyin Ağa: " Mustafa, artık bakla tarlası işi de yatar Rum çocuklar bizim köyün etrafında gezerlermiş Zannedersem bundan sonra bakla tarlasında bekçilik yapmaya gitmezsin Rum çocuklara yakalanırsan seni ikiye bölerler "
Mustafa: " Dayıcığım, bu mümkün değil Onlar beni ikiye bölmeden, ben onları dörde bölerim "
Odada gülüşmeler çoğalınca Hüseyin Ağa, ben ellerimi bir yıkayayım, deyip dışarı çıktı Akşam yemeği yendikten sonra da aynı konu konuşuldu Konuşulanlar özetlenirse, artık Mustafa, Makbule ve Hüseyin Ağa'nın çocukları kesinlikle çiftlik duvarları dışına çıkmayacaktı
Mustafa ise, korkmakla bir yere varılamayacağını, söyledi Benim tarlaya gitmemem, zalimin zulmüne dur demeyeceğim anlamına gelir Ben tarlaya gitmeyeyim, Ahmet, Mehmet gitmesin Bunun sonu nereye varır? Bu duruma karşı çıkacak birileri lazım, birisi lazım Mustafa, Rum çocuklardan korktu da tarlaya gitmedi dedirtmem kimseye, dediyse de dinletemedi
Zübeyde Hanım: " Cesaretin böylesini alkışlarım ama tarlaya yalnız gitmeni istemiyorum Otur oturduğun yerde, " dedi
Hüseyin Ağa: " Boş ver be Mustafa Önemseme böyle şeyleri Ben o Rum çocukları görürsem sopayla kovalarım Sanki memleketi sen mi kurtaracaksın? " diye sordu
Mustafa: " Evet, dayıcığım, gerekirse evet "

Mustafa ertesi gün daha güneş doğmadan yatağından kalktı Üstünü değiştirip, dışarı çıktı Çiftlikten ayrılıp bakla tarlasına doğru yürümeye başladı Ay ışığı altında önünü görüyordu Demek Rum çocuklar çete kurmuşlar ve Türk çocuklarını dövüyorlarmış Daha iki gün önce Veli'yle dört taş oyunu oynamışlardı Veli şimdi acaba ne haldeydi? Yüzündeki yaralar biraz iyileşmiştir Ayaklarına sopayla vurmuşlar Yürüyememesi çok kötü Mazluma eziyet, cezayı gerektirir Gerekirse cezalandırıcı olurum
Mustafa bakla tarlasına vardığında güneşin ilk ışıkları ortalığı aydınlatmaya başlamıştı Sabah oluyordu Tarlanın ortasında bulunan kulübeye girdi Oradaki birkaç aleti aldı Bunları eski giyecek eşyalarının altına koyarak kapının iki tarafına gizledi Daha sonra tarlanın dışına çıkarak, geri döndü Son derece yavaş adımlarla, arada bir durup düşünerek, tarlaya girdi ve kulübeye doğru yürümeye başladı Kendini çete reisi yerine koyuyor, yine kendisi için, felaket senaryosu üretiyordu

Mustafa tarlanın ortasında bulunan kulübenin yakınlarında dururken ilerideki tarlanın kenarından yürüyerek gelen birkaç kişi gördü Gelenler yaklaştıkça Mustafa bunların görünüşlerinden çocuk, giyinişlerinden Rum olduklarını anladı Bakalım bu Rum çocuklar yalnız buldukları Türk çocuklarını döven çetenin elemanları mıydılar? Mustafa, en kötü ihtimalle bunlar onlardır, diye düşünerek, dik duruşunu bozmadı Değilseler ne iyi ama ya onlarsa önce uyarıcı sonra caydırıcı olmalıydı Mecbur kalmadıkça kavga işine girmek istemiyordu Belki de büyüdüğünde çok daha büyük kavgalara kendini hazırlıyordu Böyle dar alanlarda marifet gösterilemeyeceğini düşünüyordu İnsanın bir marifeti varsa bunu dünyaya göstermeliydi

Beş Rum çocuğundan dördü tarlanın kenarında kaldı Sadece biri, kabadayı hareketlerle yürüyeni tarlaya girdi ve Mustafa'ya doğru yürümeye başladı Sağ tarafından su almış, hafifçe yana yatmış gemi gibi, kafa öne eğilmiş, gözlerini belertmiş, bakışlarını Mustafa'ya dikmiş, O'nun korkmasını ve kaçmasını bekleyerek yanından geçip kulübeye girip çıktı ve gelip Mustafa'nın iki adım karşısında durdu
" Hey arkadaş! Sen heykel gibi dimdik durmak Yok kulübede baba, dede Demek sadece kendine güvenmek var "
" Doğrudur bu Kendime çok güvenirim Her engeli aşmasını bilirim "
" Dur arkadaş! Farz et ki, önünde büyük engel, aşamadın engeli "
" O zaman, engeli yıkar geçerim "
" Vay be! Bravo arkadaş! Sen çok cesur olmak Ben seni alkışlamak Gün gelip dünya seni alkışlamak Ben sana hürmet, saygı Ben yanlış yapmak Dövmek Türk çocuklarını Senden utanmak Buralardan gitmek ben, çok uzaklara "

Rum çocuklar gittikten sonra Mustafa bir süre oralarda gezindi Cesur olmak, bana her zaman artı puan kazandırmıştır, diye düşündü Cesur olmasaydım, sabahın köründe tarlaya gelip Rum çocuklarını beklemezdim Çetenin elebaşı, karşımda tutunamayacaklarını anladığı için, ters - yüz edip, arkasına bakmadan kaçtı Benim için, birle beş hiç fark etmez Kapışma olsaydı, onların alacakları eksi puanları geldikleri Rum köyündekiler bir günde saymakla bitiremezdi
Sabah uyanınca Mustafa'nın yatağının boş olduğunu gören dayısı, Mustafa'yı aramaya çıkmıştı O'nu nerede bulacağını çok iyi biliyordu Tarlaya geldiğinde:
" Neden böyle yaptın Mustafa, erkenden tarlaya geldin? Biraz önce Rum çocuklarını gördüm Hızlı hızlı gidiyorlardı Galiba buraya uğramışlar Sende kırık - çıkık yok ya? "
" Bende kırık - çıkık yok da, çete reisiyle kısa bir tartışmamız oldu Böylelikle kötülük yapma düşüncesi kayboldu Türk, öyle güçlüdür ki, her zorluğun üstesinden gelir Daima başarılı olur Türk'ün gücünü az önce anladılar Ben büyüdüğümde daha iyi anlayacaklar "

SON

Mustafa Kemal Atatürk - Ezgi Yayınları - Yayın Yılı: Aralık 1994

Alıntı Yaparak Cevapla