Yalnız Mesajı Göster

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-03-2008   #39
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük



MÜELLEFE-İ KULÛB:
Kalbleri İslâm'a ısındırılmak istenenler Kalblerine îmân yerleştirilmesi istenilen veya yeni îmân etmiş müslümanlar ve kötülükleri önlemek istenilen bâzı kâfirler olup, zekât verilen sekiz sınıftan biri iken hazret-i Ebû Bekr zamânında kendilerine z ekât verilmesinin nesh yâni hükmünün kaldırıldığı husûsunda Eshâb-ı kirâmın icmâı (sözbirliği) bulunan kimseler
Hazret-i Ebû Bekr zamânında, beytülmâl (devlet hazînesi) emîni (vazîfelisi) olan hazret-i Ömer, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf okuyarak müellefe-i kulûb olanlara zekât verilmesini Resûlullah nesh eylemiştir, kaldırmıştır, dedi Halîfe ve Eshâb-ı kirâ mın hepsi bunu kabûl ettiler; artık bunlara zekât verilmemesi için icmâ, söz birliği hâsıl oldu Nesh, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem zamânında olur İcmâ ise, Peygamber efendimizin vefâtından sonra olur İslâmiyet'e yardım için, düşmanın zararını önlemek için onlara mal, para her zaman ödenir Fakat beytülmâlin zekât bölümünden değil, başka bölümünden ödenir Görülüyor ki, müellefe-i kulûb denilen kimselere ödeme yapılması yasak edilmemiş, onlara zekât verilmesi yasak edilmiştir (İbn-i Âbidîn)

MÜEZZİN:
Ezân okuyan kimse
Her kim ezân-ı Muhammedîyi işittiği zaman müezzin ile berâber hafifçe okursa, her harfine bin sevâb verilir, bin günâhı affolur (Hadîs-i şerîf-Ey Oğul İlmihâli)
Ezân-ı Muhammedîye ta'zîm ve hürmet edenler ve onun harflerini, kelimelerini değiştirmeden, bozmadan ve tegannî etmeden minâreye çıkıp sünnete uygun okuyan müezzinler, yüksek derecelere vâsıl olacaklardır (Süleymân bin Cezâ)

MÜFESSER:
Açıklanan Usûl-i fıkıhta, nass denilen lafzdan daha açık olan lafızdır Nass, sevkedildiği mânâya açıkça delâlet eden lafızdır
Kur'ân-ı kerîmde bulunan salât, zekât gibi kapalı kelimeler, Peygamber efendimiz tarafından açıklanmıştır Böylece bu kapalı kelimeler, müfesser hâline gelmiştir Müfesserlerle amel etmek vâcibdir (Serahsî)

MÜFESSİR:
Kur'ân-ı kerîmi tefsîr eden; Allahü teâlânın kelâmında, murâd edilen, kasdedilen mânâyı anlayan âlim
Müfessirler, uyumayarak, dinlenmeyerek, istirâhatlarını fedâ ederek, hadîs-i şerîfleri toplayıp tefsîr kitaplarını yazmışlardır Bu tefsîr kitaplarını anlıyabilmek için otuz sene durmadan çalışıp, İslâm'ın yirmi ana ilmini, iyi öğrenmek lâzımdır (Seyyid Abdülhakîm)
Müfessirlerin baş tâcı Kâdı Beydâvî'dir Tefsîr ilminde, en büyük dereceye yükselmiştir Her meslekte senettir Her mezhebde önderdir Her düşüncede rehberdir (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)

MÜFLİS:
1İflâs eden
Bir vasî (bir yetimin veya akılca zayıf ve hasta olan bir kimsenin malını idâre eden kimse), yetîmin (babası veya anası-babası ölmüş çocuğun) ekim arâzisini bir müflise satsa; satış gözden geçirilir Eğer bu uygun satış ise, kâdı (hâkim), müşteriye ü ç gün mühlet tanır İmkânı olursa, bu müddet içinde malın bedelini öder, değilse, satış bozulur (Ebü'l-Leys Semerkandî)
2 Dünyâda iken insanların haklarını yemiş, onları dövmüş, sıkıntı ve eziyet vermiş; bu sebeblerle âhirette hesâblar görülürken, hakkı olanlara bütün günahları verilip, hiç sevâbı kalmayan ve hak sâhiplerinin günâhlarını yüklenerek, Cehennemlik olan kimse
Resûlullah efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde; "Müflis kimdir, biliyor musunuz?" buyurdu Eshâb-ı kirâm (Peygamber efendimizin arkadaşları); "Bizim bildiğimiz müflis; parası, malı olmayan kimsedir" dediler Bunun üzerine; "Ümmetimden müflis şu kimsedir ki, kıyâmet günü namazları ile oruçları ile ve zekâtları ile gelir Fakat; kimisine sövmüştür, kiminin malını almıştır, kiminin kanını akıtmıştır, kimini dövmüştür Hepsine bunun sevâblarından verilir Haklarını ödemeden önce sevâbları biterse, hak sâhiblerinin günâhları alınarak buna yüklenir Sonra Cehennem'e atılır" buyurdu (Hadîs-i şerîf-Mektûbât-ı Rabbânî)
Âhirette müflis olmaktan çok korkmalıdır Onun için kimsenin hakkını yememeli, herkese güler yüzle muâmele etmelidir (Seyyid Abdülhakîm) Huzûruna müflis olarak geldim, Yüzünün güzelliğinden bir şey isterim Şu boş zembilime elini uzat, O mübârek eline güvenirim
(Şâh-ı Nakşibend)

MÜFRİD HACI:
İhrâma girerken ömreye niyet etmeyip yalnız hac yapmağa niyet eden kimse (Bkz Hac)
Mekke'de oturanlar yalnız müfrid hacı olur (M Mevkûfâtî)

MÜFSİD:
1 Başlanılan ibâdeti bozan şeyler
Dünyâ kelâmı konuşmak, kendisi işitecek kadar gülmek, sakız çiğnemek, farzın birini özürsüz terk etmek, namazın müfsidlerindendir (Muhammed bin Kutbüddîn İznikî)
2Karışıklık çıkaran ve bozgunculuk yapan
Yalnız hadîs-i şerîf okuyup, fıkıh öğrenmeyen kimse dinde müfsiddir (Ebü'l-Leys Semerkandî)

MÜFTÂBİH:
Müctehid âlimlerin ictihadlarının (kavillerinden, sözlerinden) kendisiyle fetvâ verilen
Her müslümanın ibâdet yaparken ve haramdan sakınırken kendi mezhebi âlimlerinin "Müftâbih olan budur", "En iyisi budur", "En doğru söz budur" gibi bildirdiklerine uyması lâzımdır (İbn-i Âbidîn)

MÜFTERÂ HADÎS:
Peygamberlik iddiâsında bulunan Müseylemet-ül-Kezzâb'ın ve ondan sonra gelen münâfıkların (kalbi ile inanmayıp, sözleriyle inandık diyenlerin), zındıkların (kâfirlerin), müslüman görünen dinsizlerin uydurma sözleri (Bkz Hadîs)

MÜFTÎ (Müftü):
Fetvâ veren
1 Vilâyet ve kazâlarda din işlerine bakan, İslâm âlimlerinin dînî bir konuda vermiş oldukları hükümleri yâni fetvâyı, insanlara bildiren kimse; nakleden me'mur
Birçok işlerde âdet, nass (Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerin hükümleri) gibidir Bir işin nasıl yapılacağı nass ile bildirilmemiş ise, müctehidlerin ictihâdları ile yâni dînî konuda verdikleri hükümle yapılır Bir iş üzerinde çeşitli ictihâdlar va rsa, müftî, bunlar arasında, zamâna ve âdete uygun ve elverişli olanını seçer Zamâna, âdete uymak bu demektir Yoksa, dînin emirlerini değiştirmek, ibâdetleri bırakarak, haramları işlemek demek değildir (Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî)
Müftî, ictihâd etmeğe ehliyetli değilse, İslâm âlimlerinin kitablarında açıkladıkları bilgileri, nakledip halka bildirmekten başka yetkiye sâhib değildir (Müftî Mahmûd Efendi)
Müctehîd olmayan müftîlerin, âyet ve hadîslerden herhangi bir hüküm çıkarmağa yetkileri yoktur Çünkü âyet ve hadîslerden hüküm çıkarabilmek için müctehîd olmak şarttır (İbn-i Âbidîn)
Fâsıkın (açıktan günâh işleyenin), müftî olması uygun değildir Bunun verdiği fetvâlara güvenilmez Çünkü fetvâ vermek, din işlerindendir Din işlerinde fâsıkın sözü kabûl edilmez Dört mezhebde de böyledir Böyle müftîlere bir şey sormak câiz değild ir Müftînin müslüman ve akıllı olması da, söz birliği ile şarttır (İbn-i Âbidîn)
2Fetvâ veren, yâni herhangi bir şeyin, İslâm dînine uygun olup olmadığını bildiren, Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerden doğrudan hüküm çıkaran kimse, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını yâni İslâmiyet'i bildiren âlim
Müftînin, müctehîd (dînî bir hüküm verebilecek makâma yükselmiş âlim) olması vâcibdir (gerekir) Mutlak müctehîd (Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerden hüküm, mânâ çıkarabilen dinde müctehîd âlim)olmayan müftînin, fetvâ (dînî bir hüküm, karar) vermes i haramdır Böyle müftîlerin, müctehîdlerin fetvâlarını nakletmesi câizdirMüctehîd olmayan müftîden yeni bir fetvâ istemek câiz değildir (Mahmûd bin Abdülgayyûr Pişâvûrî)
Gerçekte müftî müctehiddir Eğer müctehid değil de müctehidlerin sözlerini naklediyorsa, bu şahıs müftî değildir (Fetevâ-i Hindiyye)
Bütün İslâm âlimleri ittifakla bildiriyorlar ki: Müftîler, muhakkak ictihâd ehli, yâni Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerden hüküm, mânâ çıkarmaya ehliyetli, yetkili olmalıdırlar (Kâdı Zâhireddîn Buhârî)

Müftî-yi Mâcin:
Din bilgilerini fıkıh kitablarından öğrenmeyip, kendi düşüncelerini din bilgisi olarak söyleyen, müslümanları mezhebsiz yapan câhil din adamı

__________________
Alıntı Yaparak Cevapla