Yalnız Mesajı Göster

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-02-2008   #34
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük



NEBİZ:
Hurma veya kuru üzümü soğuk suda bırakıp, şekeri suya geçince, kaynayıncaya kadar ısıtıldıktan sonra soğuyunca süzülerek elde edilen sıvı
Nebizin tadı keskin olsa da, sarhoş yapmadıkça, içmesi helâl olur Isıtılmazsa, köpürünce ve tadı keskin olunca haram olur (İbn-i Âbidîn)

NECÂSET:
Aslı îtibâriyle veya sonradan meydana gelen bir sebeble pis olan şeyler Namaza mâni olup olmama yönünden; hafif necâset ve kaba necâset, görülüp görülmeme yönünden; mer'î (görülen) ve gayr-i mer'î (görülmeyen) ve akıcı olup olmama yönünden; mâî (akı cı) ve câmid (katı) olmak üzere kısımlara ayrılır
Namazın şartlarından birisi de necâsetten tahâret olup, bedende, elbisede ve namaz kılınacak yerde necâset bulunmamaktır (İbn-i Âbidîn)
Katı şekil almış necâset, insan derisinde, elbisesinde ise veya bevl, kan gibi akıcı necâset, mest üzerinde olsa da, ancak yıkamakla temizlenir Kan, şarap, ispirto, bevl (idrar) gibi sıvı necâsetten biri bulaşmış toprak, katı necâset demektirKatı n ecâset, kemer, çanta, mest, ayakkabı üzerinde olunca, oğmakla, silmekle temizlenir (İbn-i Âbidîn)
Sarhoş eden bütün içkiler, şarap gibi kaba necâsettir (Halebî)
İğne ucu kadar elbiseye sıçrayan bevl (idrar) ve kan damlaları ile sokakta sıçrayan çamurlar ve necâset buharlarının, necâsete dokunarak gelen gazların, rüzgârın ve ahırda ve hamamda meydana gelen buharlardan, duvarlarda hâsıl olan damlaların elbisey e, yaş deriye değmesi affedilmiştir (İbn-i Âbidîn)
Necâset bulaşmış ayakkabı ile cenâze namazı kılınmaz (Alâüddîn Haskefî)

NECÂŞÎ:
Habeş hükümdârı Habeş krallarına verilen isim
Peygamber efendimiz zamânındaki Necâşî'nin adı Eshame idi Nasrânî (hıristiyan) iken müslüman oldu Cenâze namazını Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem Medîne'de kıldırdı (İbn-i Hişâm-Halebî)
Eshâb-ı kirâm, Necâşî'nin memleketi Habeşistan'a hicret ettiklerinde, Necâşî onlara bir takım suâller sorduktan ve Peygamber efendimiz hakkında bilgi aldıktan sonra şöyle dedi:"Sizi ve yanından geldiğiniz zâtı tebrik ederim Ben şuna inandım ki, O, A llah'ın resûlüdür Zâten biz O'nun ismini, geleceğini İncîl'de görmüştük O resûlü (peygamberi), Meryem oğlu Îsâ aleyhisselâm da haber verdi Vallahi eğer Muhammed aleyhisselâm buralarda, Habeşistan'da olsaydı gidip O'nun eşyâlarını taşır, mübârek ayaklarını yıkardım Şimdi siz ülkemde istediğiniz gibi emniyet ve huzûr içinde yaşayınız Bana dağ kadar altın verseler, sizlerden birini üzüntüye sokmaya râzı olmam!" Necâşî'nin müslüman olması ve alâkası, Eshâb-ı kirâmı ziyâdesiyle sevindirip, memnun etti (Halebî, Abdülhak-ı Dehlevî)

NECÂT:
Kurtulma, kurtuluş
Bir kimse, namazı edâ ederse, bu namaz kıyâmet günü nûr ve bürhân olur ve Cehennem'den kurtulmasına sebebdir Namazı muhâfaza etmezse, nûr ve bürhân olmaz ve necât bulmaz Kârûn ile Fir'avn ile Hâman ile ve Übey bin Halef ile birlikte bulunur (Hadîs-i şerîf-Cennet Yolu İlmihâli) Bir gün terâzi kurulur, dünyâ işleri sorulur, Helâl lokma yimeyip de, cevap vermek ne müşküldür Hasta olup yıkılınca, gözler göke dikilince, Can alan melek gelince, necât bulmak ne müşküldür
(M Sıddîk Gümüş)

NECCÂRİYYE:
Hicretin üçüncü asrında Hüseyin bin Muhammed en-Neccâr tarafından kurulan bozuk fırka
Neccâriyye fırkasının inanışlarının bâzıları Cebriyyeye, bâzıları Mûtezileye uygundur Neccâriyyeye göre Allahü teâlâ kalbdeki bilgi kuvvetini göze verir Bu bilgi kuvvetiyle Allah'ı bilir Îmân; Allah'ı, peygamberleri, farzları bilmek ve bunu dil il e ikrâr etmek (söylemek)tir Bunlardan birini bilmeyen ve ikrâr etmeyen kâfirdir Îmân artar fakat eksilmez Neccâriyye fırkası Allahü teâlânın ilim, kudret, hayat ve diğer ezelî sıfatlarını kabûl etmez Allahü teâlânın Cennet'te görülmeyeceğini kabûl eder (Abdülkâhir Bağdâdî)
Neccâriyye fırkası, birbirlerini küfürle (îmânsızlıkla) suçlayan birçok kollara ayrıldı Bunlar arasında meşhûr olanları; Burgûsiyye, Za'ferâniyye, Mustadrikedir (Zâhid-ül-Kevserî)

NECDET:
Yiğitlik, kahramanlık
Necdet sâhibi, korkulu hâllerde, sıkıntılı işlerde sabır ve sebât eder (kararlılık gösterir), bağırıp çağırmaz, uygunsuz iş yapmaz (Ali bin Emrullah)
Necdet sâhibi olmak insanı yükseltir Korkaklık ise zelîl eder (alçaltır) (Celâleddîn Devânî)

NECEŞ:
Müşteri kızıştırmak, bir malı satın almaya niyeti olmadığı hâlde alacakmış gibi malın fiyatını yükseltmek
Abdullah bin Ömer şöyle rivâyet etmiştir: "Şüphesiz ki, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem neceşten men etmiştir (Müslim)
İki kişi bir malın fiyatında uyuşmuş iken, neceş yapmak mekrûhtur (İbn-i Âbidîn)

NECİYYULLAH:
Allahü teâlâ tarafından tûfandan kurtarılan mânâsına Nûh aleyhisselâmın lakabı
Tufândan önce, Allahü teâlânın emri ile bütün ehlî, vahşî ve yırtıcı hayvanlar hazret-i Nûh'un huzûrunda toplandı Bunların toplanmasıyla çok büyük izdihâm, kalabalık meydana geldi Hayvanların herbiri: "Bizi al yâ neciyyallah!" diye yalvarır, gemiye binebilmek için yarış ederdi Nûh aleyhisselâm sağ elini uzatınca aynı cins hayvanın erkeğini, sol elini uzatınca da dişisini alırdı (Sa'lebî, Kisâî)

NECM SÛRESİ:
Kur'ân-ı kerîmin elli üçüncü sûresi
Necm sûresi Mekke'de nâzil oldu (indi) Altmış iki âyet-i kerîmedir İlk âyetinde geçen ve yıldız mânâsına gelen Necm kelimesi sûreye isim olmuştur Sûrede; mîrâc mûcizesi, putların uydurma ilâhlar olduğu, Allahü teâlâdan yüz çevirip, dünyâya kul ola nlara îtibâr etmemek gerektiği, büyük günâhlardan ve ahlâksızlıklardan kaçanları Allahü teâlânın mağfiret edeceği, günahlarını bağışlayacağı bildirilmektedir (İbn-i Abbâs, Râzî, Taberî, Kurtubî)
Allahü teâlâ Necm sûresinde meâlen buyuruyor ki:
İnsan için (âhirette) , ancak dünyâda) ihlâsla (Allah rızâsı için) işlediği sâlih amelleri ve niyeti fayda verir (Âyet: 39)
Kim Necm sûresini okursa, Mekke'de Muhammed'i (aleyhisselâm) tasdîk ve inkâr edenlerin adedidin on katı sevâb verilir (Hadîs-i şerîf-Kâdı Beydâvî Tefsîri)

NECS (Necis, Neces):
Dînen temiz olmayan, pis, murdar
Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki:
Ey îmân edenler! Müşrikler (kâfirler) ancak bir necestir Onun için bu yıllardan sonra onlar Mescid-i Harâm'a (Kâbe-i muazzama ve çevresine) yaklaşmasınlar (Tevbe sûresi: 28)
Müşriklerin kendileri (bedenleri) necs olsaydı, îmân edince temiz olmamaları lâzım gelirdi O hâlde onlara neces denilmesi, kalblerinin neces olduğunu bildirmek içindir Îmân edince bu neceslik gider, temiz olurlar Îtikâdlarının (inançlarının) kalbl erinin pis olması, bedenlerinin pis olması demek değildir (Ahmed Fârûkî)
Hınzırdan başka her hayvan diri iken temizdir Ölünce necs olurlar Hınzırın derisi ve her parçası necstir (M Zihni Efendi)
Kapalı şişe içinde idrâr taşıyanın namazı câiz olmaz Çünkü şişe bevlin meydana geldiği yer değildir Bundan anlaşılıyor ki, cebindeki şişede dirhemden (4 gram 80 santigram) fazla kan, ispirto veya kapalı kutuda kanlı mendil, necs bez varken namaz kı lmak câiz değildir (İbn-i Âbidîn)
Necâsetin imbiklenmesi ile elde edilen sıvı necstir Bunun için rakı ve ispirto kaba necs olup, içilmeleri şarap gibi haramdır (Tahtâvî)
Elbisenin bir yerine necâset bulaşsa, bulaşan yeri unutsa, zan ettiği yeri yıkasa temizlendi kabûl edilir Yaş ayağı ile necs yerde yürüse, yer kuru ise ayakları necs olmaz Yer yaş olup ayakları kuru ise, ayakları ıslanırsa necs olurlar (Abdülganî Nablüsî)
Şıra yâni üzüm suyu temizdir Şarab hâline dönünce necs olur (Abdülganî Nablüsî)
Namazı bozanlardan birisi de necs yerde durmak ve secde etmektir Necs yere temiz şey sererse bozmaz (Alâüddîn-i Haskefî)

NEFHA:
Üfleme, üfürme İsrâfil aleyhisselâmın, kıyâmetin kopup insanların öleceği ve tekrar diriltilecekleri zaman, nasıl olduğu bizce bilinmeyen sûra üflemesi
Allahü teâlâ, âyet-i kerîmelerde meâlen buyurdu ki:
Sûr'a nefha edileceği o gün (mezarlardan kalkıp, mahşer denilen alana) bölük bölük gelirsiniz (Nebe' sûresi: 18)
Onların beklediği sâdece bir sayhadır (sûr'a ilk üfürülüştür) ki, onlar (ticârette ve) birbirleriyle çekişip (itişip) dururlarken, kendilerini yakalayıverir (İşte o zaman) bunlar bir vasiyyette bile bulunamazlar (Hattâ o vakit, onlar çarşıda ticârette iken) âilelerine dahi dönecek (halde) değildirler (hemen can verirler) (Bir de kırk yıl sonra ikinci defâ) sûr'a nefholunmuştur Artık bakarsın ki onlar, kabirlerinden (kalkıp) Rablerine doğru sür'atle giderler (Yâsîn sûresi: 49-51)
İki nefha arası kırk senedir Ondan sonra Allahü teâlâ bir yağmur yağdırır ki, dereden nebâtın (bitkinin) bitmesi gibi insanlar hayat bulur (dirilir) Hâlbuki, kuyruk sokumundaki tek bir kemik hâriç olmak üzere, insanda hiçbir şey kalmamıştır İşte kıyâmet gününde insanlar, tekrar ondan halk olunacaktır (yaratılacaktır) (Hadîs-i şerîf-Râmûz-ül-Ehâdîs)
Kıyâmet günü elbette vardır O gün, gökler, yıldızlar ve şu üzerinde yaşadığımız erd (yeryüzü), dağlar, denizler ve hayvanlar, nebâtlar (bitkiler) ve mâdenler, hâsılı her şey yok olacaktır Gökler parçalanacak, yıldızlar dağılacak, yeryüzü, dağlar to z olup savrulacak Bu yok oluş, sûr'un ilk işâreti ile olacaktır İkinci nefhasında; her şey tekrar yaratılıp, insanlar mezardan kalkacak, mahşer denilen bir yerde toplanacaktır (Ahmed Fârûkî)

Nefhat-ül-Ba's:
İsrâfil aleyhisselâmın, nasıl olduğu bizce bilinmeyen ve sûr denilen bir âlete ikinci defâ üflemesiyle bütün canlıların dirilmesi
Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki:
Kıyâmetin yok edici sûr'undan sonra, ikinci bir sûr üflenir Bu sese, bütün beşeriyyet (insanlar) tâbi olur (uyar) Bu emir ile kalkıp hâzır olurlar (Zümer sûresi: 62) Bu nefhat-ül-ba's ile bütün mahlûkât (yaratılmışlar) kabirlerinden kalktıkları va kit, görürler ki, dağlar pamuk gibi atılmış, denizlerin suyu çekilmiş, yer ise kendisinde eğrilik ve yükseklik olmayan, dümdüz olmuş bir kâğıt sayfası gibi görünür (İmâm-ı Gazâlî)
Nefhat-ül-ba's ile, bütün canlıların hepsi bir anda dirilir Meleklerden en önce diriltilecek olanlar, Allahü teâlâya yakın olan dört mukarreb melektir ki; Cebrâil, Mîkâil, İsrâfil ve Azrâil'dir İnsanlardan en önce dirilecek olan, Muhammed Mustafâ s allallahü aleyhi ve sellemdir (Seyyid Alizâde)

Nefhat-ül-Fer':
İsrâfil aleyhisselâmın, kıyâmetin kopacağına yakın, nasıl olduğu bizce bilinmeyen sûr'a birinci defâ üflemesi
Zamânın sonuna ulaştığı ve yeryüzünde kötülük yapılarak, her yerin, herkesin kötü olduğu vakit, Allahü teâlâ, İsrâfil aleyhisselâma; "Ey İsrâfil! Sûr'a üfle!" buyurur İsrâfil aleyhisselâm, sûr'a üfler Bu nefhat-ül-fer'de yeryüzüne zelzele, sarsıntı düşer Anneler, çocuklarına süt veremez olur İnsanlar, sarhoş gibi olurlar Kıyâmetin heybetinden ve Allahü teâlânın azâbının şiddetinden böyle olurlar Nitekim Allahü teâlâ bu hâlden haber veriyor: "Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Şüphe yok ki, o kıyâmet sarsıntısı çok büyük bir şeydir Onu göreceğiniz gün her emzikli kadın emzirdiğinden geçer ve her yüklü kadın çocuğunu doğurur İnsanları da hep sarhoş görürsün Hâlbuki sarhoş değildirler Fakat Allah'ın azâbı çok şiddetlidir" (Hac sûresi: 1,2) (Muhammed Rebhâmî)

NEFRET:
Tiksinmek, ürküp kaçmak
Doğru yola kavuşan, hidâyete eren kimsenin nefsi gafletten kurtulup, namazın tadını duymaya, ibâdetlerden zevk almaya başlar Günâhlardan, haram olan şeylerden, kötü huylardan nefret duyar (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)
Halktan nefret etmek, insanların kabahatlerini saymakla başlar Giderek bütün insanlığı küçümsemeye kadar varır Daha sonra normalin dışına mübâlağaya varan davranışlarıyla eğriyi-doğruyu seçemez olur (Ahmed Rıfat)
Büyük İslâm âlimlerini tanıyıp onları sevenler, haramlardan nefret ederler (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)

__________________
Alıntı Yaparak Cevapla