Şengül Şirin
|
O Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları
O HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER
Ocağına düşmek: Birine yardım etmesi için yalvarmak, koruması için sığınmak”Ocağına düştüm ağam, beni bu işten ancak sen kurtarırsın!”
Ocağına incir dikmek: Birinin evini barkını dağıtmak, düzenini alt üst etmek, yuvasını yıkıp toparlanamaz hâle getirmek”Bende senin ocağına incir dikmezsem dedi ama dediğine pişman oldu”
Ocağını söndürmek: Ailenin dağılmasına sebep olmak, çoluk çocuğunu yok etmek”Ocağımı söndürdü katiller!”
Oğul balı: 1 Evlât, evlâdın ana babaya yansıyan geliri 2 Oğul arılarının yaptığı bal
Oğul vermek: Oğul arılarının bir bölüğü kovandan ayrılıp başka bir kovana gitmek, yeni bir oğul arısı topluluğu meydana getirmek
Okkalı kahve: Bol kahve ile yapılmış ve büyük fincana konmuş kahve”Bir okkalı kahve daha çek usta!”
Okka çekmek: Hacminden daha fazla ağır gelmek
Okkanın altına girmek: Haksız yere eziyet çekmek, zarar ve ceza görmek”Uyanık ol da okkanın altına gireyim deme, tamam mı?”
Ok yaydan çıkmak: Geri dönülemeyecek bir iş yapmak, söz söylemek ya da bir harekette bulunmak”Ok yaydan çıktı bir kere, çaresiz dövüşeceğiz”
Ola ki…: Belki olur ya, olabilir ki…”Ola ki bir daha karşılaşırız”
Olan biten: Olup geçenler, olanların hepsi, meydana gelenler”Olan bitenden hiç haberim olmadı”
Oldu bittiye getirmek: Emrivaki yapmak, geri dönülmesi güç ve imkânsız bir durum oluşturmak”Oldu bittiye getirerek tarlayı satın aldılar”
Oldum bittim (veya oldum olası): Başından beri, öteden beri, ilk zamandan beri, kendimi bildiğimden beri”Oldum bittim kızarım bu adamlara”
Oldu olacak kırıldı nacak: “Olanlar oldu, iş işten geçti, olanlar geri dönülemeyecek bir durum aldı, bunu kabul etmek gerek” anlamında kullanılır
Olmayacak duaya amin demek: Sonuç vermeyecek bir işle uğraşmak ya da buna destek vermek
Olur olmaz: 1 Meydana gelmesinden hemen sonra 2 Rast gele, sıradan 3 Gerekli gereksiz, yerli yersiz, önemli önemsiz durumu gözetilmeden yapılan (iş) ya da söylenen (söz)
Oluruna bırakmak: Bir işin yapılabildiği, olabildiği kadarıyla yetinmek, müdahale etmeden bekleyip sonucuna ne olursa olsun razı olmak”Artık oluruna bıraktık işi”
Omuz omuza: 1 Birbirine destek vererek, dayanışarak 2 Yan yana, çok sıkışık”Omuz omuza vererek bu zorluğun altından kalkmamız mümkün”
Omuz silkmek: Aldırmamak, önem vermemek, benimsememek”Sana bunu alacağım dedim ama o, omuz silkti”
On parmağında on kara: İnsanlara leke sürmeyi, kara çalmayı, iftira atmayı huy edinmiş (kimse)
On parmağında on marifet: Çok hünerli, becerikli, ustalığı çok, elinden her iş gelir
Onuruna dokunmak: Onurunu, haysiyetini incitmek”Dikkatli ol, birinin onuruna dokunacak iş yapma”
Oralarda (oralı) olmamak: Anlamamış, sezmemiş gibi davranmak”O sözler ona söyleniyordu ama hiç oralı olmadı”
Ortada kalmak: 1 Yersiz yurtsuz kalmak, barınacak yer bulamamak 2 İki şey arasında kalmak 3 (Bir şeyi) kimse üzerine almamak”Belediye evlerini yıkınca çoluk çocuk öylece ortada kaldılar”
Ortadan kalkmak: 1 Görünmez, bulunmaz olmak 2 Yok olmak”Sis ortadan kalktı”
Ortadan kaybolmak: Nereye gittiği bilinmemek, sezdirmeden gitmek, görünmez hâle gelmek”Ali ortadan kayboldu”
Orta hâlli: Ne zengin ne yoksul, ne iyi ne kötü, ne çirkin ne güzel”Onlar orta hâlli bir ailedirler”
Ortalığı birbirine katmak: Kargaşa çıkarmak, herkesi birbirine düşürmek”Şimdi gelip ortalığı birbirine katacak diye korkuyorum”
Ortalık düzelmek: Tedirginlik kalmamak, toplum içindeki karışıklık yok olmak”Çok şükür ortalık düzeldi”
Ortalık karışmak: Kargaşa çıkmak, toplumda düzensizlik baş göstermek”Ortalık yine karıştı, insanlar birbirine girdi”
Orta malı: 1 Herkesin yararlandığı (şey) 2 Her isteyenle ilişkide bulunan”Benim bisikletim orta malı mı ki herkes binmeye çalışıyor”
Ortaya dökmek: 1 Gizli olan ne varsa açıklamak 2 Çıkarıp göstermek”Bütün sırlarını ortaya dökmek için harekete geçti”
O tarakta bezi olmamak: Bir şeyle, bir işle ilişiği bulunmamak, o şeyle ilgilenmemek”O tarakta bezi olacağını hiç sanmam”
Ot yoldurmak: Çok güçlük çıkarmak, zor bir iş gördürmek, çok uğraştırmak
Oya koymak: Bir işin sonucunu belirlemek üzere oy verilmesini istemek, oylama yoluyla bir topluluğun görüşünü almak”Bu görüşü oya koymayı teklif ediyorum, kabul edenler el kaldırsınlar”
Oy birliği: Bir toplantıya katılan, bir meseleyi konuşan kimselerin aynı düşüncede olup aynı yönde oy kullanmaları”Sınıf başkanını oy birliği ile seçtik”
Oyuna gelmek: Aldatılmak, tuzağa düşürülmek”Onların oyununa gelmemeye çalış, dikkatli ol”
Oyunbozanlık etmek: Mızıkçılık etmek, birlikte yapılması gereken işten tek taraflı vazgeçmek”Oyunbozanlık etme de gel birlikte eğlenelim”
Oyun etmek: Aldatmak, kurnazlıkla birini tuzağa düşürmek”Bana kötü bir oyun ettiler”
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|