Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Niçin Müslüman Oldular ?

Eski 12-25-2007   #36
[KAPLAN]
Varsayılan

Cevap : Niçin Müslüman Oldular ?



MUHAMMED SÜLEYMÂN TAKEUCHİ (Japon)

Allahü teâlânın inâyeti ile müslimân oldum

Müslimân olmağa aşağıdaki sebebler ile karâr verdim:

1)İslâmiyyetde çok kuvvetli bir kardeşlik rûhu vardır

2)İslâmiyyet, bir insanın hayâtında zuhûr edebilecek her nev’den müşkilâtın bir çâresini bildirir Din ile dünyâyı birbirinden ayırmamışdır İslâmiyyetde yalnız ma’nevî husûslar değil, bunun aksine, insanları bir araya toplamak, hangi ırk ve sınıfdan olursa olsun, aynı sâfda berâber ibâdet etmek, fakîrlere mu’âvenet etmek, birbirlerinin derdlerini öğrenip müştereken çâre bulmak gibi, bugünkü nizâmlara temâmen muvâfık ictimâî husûslar da mevcûddur

3) İslâm dîni, hem rûhu, hem de bedeni terbiye etmekdedir Ya’nî islâmiyyet rûhânî ve cismânî husûsları kendisinde cem’ etmişdir

İslâmiyyetdeki uhuvvet [kardeşlik], ne ırk, ne de sınıf farkı tanımaz Bütün dünyâdaki müslimânlar birbirlerinin kardeşidir Dünyâda çok müslimân vardır İslâmiyyet, akl-ı selîm sâhiblerinin dînidir İster Hindli, ister Pâkistânlı, ister Arab, ister Afganlı, ister Türk, ister Japon veyâ Çinli olsun, dünyâda bulunan bütün müslimânlar birbirlerini kardeş bilirler Bu sebebden, islâm dîni temâmiyle beynel-milel bir dindir Bugün bozulmuş, perîşân hâle gelmiş insan cem’ıyyetlerini doğru yola sokacak, onun kusûrlarını düzeltecek biricik vâsıta, islâm dînidir Allahü teâlânın ihsân etdiği bir din olduğu içindir ki, hangi ırkdan, hangi milletden olursa olsun, hepsinin uyacakları mezhebler vardır İslâm dîni, medeniyyet târîhinde çok mühim rol oynamış, yarı barbar insanları kısa bir zemân içinde, medeniyyete vâsıl etmişdir İslâm dîni, insanların sulh ve huzûr içinde yaşamalarını ister Onların, se’âdete, huzûra kavuşmaları için, îcâb eden ahkâmı va’z etmişdir Bu husûsda diğer dinlerin, meselâ hıristiyanlık veyâ budizmin emrleri temâmen farklıdır Bu iki din, insanları bir araya getirmek şöyle dursun, insanların dünyâdan elini eteğini çekmesini ve birbirlerinden uzaklaşmalarını emr eder Birçok Buda ma’bedleri, güç aşılabilen dağların tepesinde kurulmuşdur Bunun sebebi, buralara mümkin olduğu kadar az insanın gelmesini temîn etmekdir Japonların dînî akîdeleri tedkîk edilecek olursa, onların da birbirinden mümkin olduğu kadar uzak yaşamağı esâs tutdukları görülür Hıristiyanlara gelince, koyu hıristiyanların kiliseleri hep tenhâ yerlerde kurulmuşdur İçleri mümkin olduğu kadar karanlık tutulmuşdur Ancak son zemânlarda, kiliseler şehrin içine girebilmişdirHıristiyanlar, insanların günâhkâr olarak doğduğunu, onun için dünyâda dâimâ azâb çekmeleri îcâb etdiğini ileri sürerler Görülüyor ki, bütün bu dinlerde din ile insan hayâtı birbirinden ayrılmış, dünyâdaki hayâtın ancak çile çekmek olduğu telkîn edilmişdir

Hâlbuki islâm dîni, insanları Allahü teâlânın sevgili kulları olarak kabûl eder Mescidler köylerin tam ortasına, insanların arasına kurulmuşdur İçerleri ferâh ve aydınlıkdır İnsanlar buraya seve seve ibâdete gelirler Bir araya gelir, cemâ’at ile ibâdet ederler İbâdetden sonra, birbirlerine hayr düâ ederler Hâtırlarını sorar, îcâb ederse, birbirlerine yardım ederler İslâmiyyetde muhtâc olanlara yardım etmek, hattâ yardım edemiyenin, güler yüz, tatlı dil ile bir müslimânı sevindirmesi çok sevâb olur

Bir insanda hem rûh, hem beden vardır Allahü teâlâ, bize hem rûh, hem beden vermişdir Biz hayâtımız müddetince hem rûhu, hem de bedeni farklı terbiye etmeğe ve bunları birbirinden ayırmamağa mecbûruz İşte islâmiyyet, insanın yalnız rûhî ihtiyâcını değil, aynı zemânda bedenini de hesâba katmış, her ikisi için de son derece mantıkî ve ilâhî ahkâm koymuşdur

Ben yeni bir müslimânım Müslimânlığı iki sene evvel kabûl etdim İslâmın, rûhî ve bedenî bütün ihtiyâçlarımı birlikde karşıladığına emînim Bugün Japonya, teknolojide son derecede ilerlemiş bir memleketdir Bütün dünyâ ile başarılı olarak yarışmakdadır Japon halkı, bu mu’azzam fennî terakkî ve maddî kazanç yüzünden temâmen değişmişdir Japonyada tabî’î kaynaklar yokdur Bütün ibtidâî maddeler hâricden gelir Buna rağmen, diğer memleketlerden dahâ mükemmel ve dahâ ucuz mal yapabiliyoruz Bu da, devâmlı çalışmak ve aza kanâ’at etmek sâyesinde oluyor İşte, mütemâdiyen, durmadan, gayret etmek, çalışmak ihtiyâcında olan Japonların, rûhiyyât ve ma’neviyyât ile meşgûl olmağa vaktleri kalmamış, birer makina hâline gelmişlerdir Japonlar, şimdi kendilerini Avrupalıların maddî hayâtına uydurmuşlardır Dinleri, îmânları kalmamış, ma’neviyyât ile alâkayı kesmişlerdir Bugünkü Japonların karınları mükemmel sûretde doymuşdur Ceplerinde çok para vardır Amma, rûhları gitdikçe fakîrleşmekde ve boş kalmakdadır Ma’nevî fakîrlik karşısında, maddî zenginliğin ne kıymeti olabilir Vücûdü güzel elbiselerle süslenmiş, fekat rûhu boş kalmış olan insanların dünyâya ne fâidesi olabilir?

Benim kanâ’atimce, şimdi Japonyada İslâm propagandası yapmanın tâm zemânıdır Çünki, maddî varlık bakımından kemâle varmış olan Japonlar, rûhlarındaki noksanlığı çok iyi his etmekde ve kendilerine bir rehber aramakdadır Rûhlarındaki bu iflâsı, yalnız ve yalnız islâm dîni telâfî edebilir Çünki islâmiyyet, onlara aynı zemânda hayâtda da rehberlik edecekdir Ben şuna emînim ki, eğer Japonyada islâm dîninin tanınması için ciddî ve muntezam bir teşkîlât kurulacak olur ve îcâb eden neşriyyât yapılırsa, iki üç nesl sonra, bütün Japonlar müslimân olacakdır Böyle olunca, müslimânlık, yalnız uzak şarkı şerefli bir mevkı’a ulaşdırmakla kalmıyacak, bütün beşeriyyet bundan fâidelenecekdir

Alıntı Yaparak Cevapla