Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Bizden Gizlenen Gerçekler

Eski 12-16-2010   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Bizden Gizlenen Gerçekler



Batının İslam,la Kavgası


Protestan mezhebinin kurucusu Martin Luther’in, Osmanlı’nın Avrupa içlerine kadar ilerleyip, ortaya koyduğu adilane sistemle yerli halkın gönlünde taht kurması üzerine, halkını acımasızca sömüren yöneticileri:” Sizin gibi gözü doymaz prenslerin, toprak ağalarının ve burjuvaların idaresi altında yaşamaktansa, Türk idaresi fakirlere daha hayırlı gelebilir” diyerek Hristiyanları uyardığını,, (1 17 /a)
Yine Luther’in Hristiyanları Türklerle savaşmaya teşvik etmek için çıkardığı bir emirnamede
“Türklerin başlattığı bir savaşta o ara karşı savaşan bir kimsenin, Tanrının bir düşmanı ve İsa’ya hakaret eden biriyle hakikatte bizzat şeytanla savaşmakta olduğunu düşünmeli ve bundan dolayı, masum bir kimsenin kanını döktüğü veya bir Hrıstiyanı öldürdüğü zehabına kapılmamalıdır” diye yazdığını,,(117/b)


Nüfusun Önemi


Nüfusun, milletler ve medeniyetler arasındaki mücadelede çok önemli bir faktör olduğunun idrakinde olan Roma İmparatoru Sezar’ın , çok çocuğu olan aileleri mükafatlandırdığını ve çocuk yapmayan kadınları da bazı haklardan mahrum ettiğini(118)


Endülüs ve Batıda İlim


10 yüzyılda Endülüs’te ilim ve irfanın Avrupa ile kıyaslanamayacak kadar gelişmiş olduğunu ve Halife elHakem kütüphanesinde altıyüzbin yazma kitabın bulunup, bunların kırk dördünü katalogların teşkil ettiğini…
O tarihten dörtyüz sene sonra bile Avrupa’da bilgili Charles diye tanınan Fransa Kralı V Charles’in krallık kütüphanesinde sadece ve sadece dokuzyüz eser bulunduğunu… (1l9)
Batıda Karanlığın Saltanatı
19 Y üzyılda bile batıda karanlık fikirlerin hüküm sürdüğünü ve Klönische Zetung(18 Mart 1819) gazetesinin bir yorumunda, “Geceleri yolların sokak lambalarıyla aydınlanmasının teolojik sebeplerle ayıp birşey olduğu, İlahi nizam ve karanlığı insanın bozamayacağı” düşüncelerin ileri sürdüğünü
Bundan yıllar önce 950 yılında Endülüs’teki Kurtuba şehrinin arabalarla düzenli de temizléndiğini ve evlerin dış duvarlarına yerleştirilen lambalarla caddelerin aydınlatıldığını (120)


Teravih Şerbeti


Sultan Dördüncü Mehmed’in annesi Hatice Sultan’ıın, Galata köprüsünün başını süsleyen ve Sinan mektebinin bir şaheseri olan Yeni Cami’yi ve yanına da onun kadar muhteşem bir vakıf yaptırdığını
116 kişinin vazife aldığı bu cami ve vakıfta, yaz ayları boyunca içine kar atılıp soğutmak suretiyle halka dağıtılıp bu iş için her sene yirmi bin akçe tahsis edildiğini
Ayrıca Hatice Sultan’ın:
“Bu vakfiye şartlarını her kim değiştirirse günahı onların üzerine olsun Allah, duyuran ve bilendir” diye başlayan bu vakfiyesine: “Ramazanlarda, teravih namazından sonra, caminin üç kapısından Atina balından yapılmış şerbet dağıtılsın Eğer Ramazan yaza rastlarsa şerbete kar konsun Her sene şerbet için 3000 okkalık Atina balı alınsın ve her kapı için , her gece 33 okkalık baldan şerbet yapılarak ikişer şerbetçi tarafından cemaata dağıtılsın” diye hayır hasenat için yapılması gerekenleri yazdırdığını (121)


Misyonerler ve Sinsi Planları


İzmir’e yerleşmiş ve Bergama, Marmaris ve Bodrum civarında maden işletmeciliği yapmakta olan
İngiliz ailelerinden Percy Hatkinson’un II Dünya Savaşı yıllarında, Cizvit papazlarıyla birlikte Türkiye aleyhine casusluk yaptıklarını
Bergama’da ele geçen bu casusluk şebekesinin belgeleri arasında, harpten evvel İsviçre’nin Friburg şehrinde toplanan Beynelmilel Hristiyan Misyonerler kongresinde alınan kararlar bulunduğunu
Bunların bir tanesinde: “Türkleri Hristiyan yaparmıyız Bu is için sarfettiğimiz paranın yarısıyla onlara papaz yerine şantöz gönderelim corription(fesat) yolu ile Böylece zaafa sürüklenirler ve biz de kuvvetimizi artırırız diye yazdırdığını (122)


Osmanlı’nın Parlayan Kılıçları


16 yüzyılın kudretli padişahı Yavuz Sultan Selimin huzuruna girerek yer öpüp itimatnamesini sunan Venedik elçisi Antonio Jüstiniani’ne ülkesine döndüğünde Padişahın nasıl biri olduğu hakkında bilgi istediğinde elçinin şaşkınlık içinde: ‘Kılıcı öyle parlıyordu ki yüzünü göremedim” diye itirafta bulunduğunu
Elçinin bu itirafının daha sonraları Yavuz Selim tarafından öğrenilmesi üzerine Haşmetli Hünkarım,Paşalarım Osmanlının kılıcı parladığı sürece düşmanların başı daima önde olur A m a Allah korusun bu kılıç kınına girer ve paslanmaya başlarsa o zaman bu kafalar yavaş yavaş dikilir ve birgün bize yukardan bakar dediğini… (123) Biliyor muydunuz?


Japon İmparatoru ve AbdüIhamid Han


Japon İmparatorunun Sultan Abdulhamid’den:İslam dininin bilhassa tefekkür, gaye, felsefe ve manevi terkibi üzerinde şahsen kendisine izahat vermek için japonca bilen yoksa tercihen İngilizce Fransızca ve Almancası kifayetli Osmanlı alimleri, istemesi üzerine Ulu Hakanın çaresizlik içinde, karşı tarafa menfi müsbet arası, zaman kazandıran dolaylı bir cevap verdiğini…
Abdülhamid Han’ın kalbinde yara olan bu hadise hakkın da, daha sonraları(sürgün yıllarında) Ali Fethi Bey’e: “Eğer ben, Japon İmparatorunun istediği kıymette din ve maneviyat şahsiyetleri bulabilseydim evvela kendi memleketimi kurtarırdım ” dediğini…(124)


İhtilal Mantığı


Sık sık ihtilal yapılan Güney Amerika ülkelerinin birinde,batılı bir gazetecinin, kaldığı otelin müdürüne: “Burada niçin bu kadar çok ihtilal yapılıyor?” diye sorması üzerine otel müdürünün :
“Anayasamıza göre herkesin devlet başkanı olmaya hakkı var Bu yüzden her vatandaş bir defa devlet başkanı olmayı deniyor” diye cevap verdiğini (125)
“Ruhu Batırmamak İçin”
Yunan filozof ve ahlakçısı Sokrat’ın (M Ö 47 0-3991 hayranı olan zengin bir tüccarın, bütün serveti olan bir çuval altını bu filozofa bağışladığını…
Tüccarın ölümünden sonra, vasiyeti gereği aldığı bir çuval altını, bir kayığa yükletip, denizin ortasına teker teker atan Sokrat’ın :
“Ey para! İşte seni batırıyorum ki, benim ruhumu batırmayasın!” hikmetli sözünü2 söylediğini…(126)


Kızılderililerin Ataları


Kanadalı Tarihçi, Profesör Miss Ethel G Steward’ın 1987 yılında Türkiye’de düzenlenen tarih kongresinde sunduğu bildiride ve yazdığı “Cengiz Han’dan Amerika’ya Kaçış” isimli kitabında “Kızılderililerin atalarının Türk olduğunu ” yazdığını
Kitapta anlatıldığına göre, 13yüzyılda Orta Asya’daki Moğol baskısından kaçan bazı Türk boylarının iki koldan Alaska’ya ulaşarak oradan da kıtanın güneyine yayıldıklarını
Yine Steward’ın araştırmalarına göre Kızılderililer ile Türk boyları arasında gerek fiziki, gerek sosyolojik ve gerekse kültürel açıdan büyük benzerlikler bulunduğunu tesbit ettiğini…(127)


Kızılderili Medeniyeti


Sömürgeleştirmek gayesi ile gittikleri Kuzey Amerikada, Kızılderili kabilelerinin hayat tarzlarını ve kültürlerini araştıran bir misyonerin :
“Son derece hayret uyandırıcı nokta şu ki karşılıklı münasebetlerde, medeni dünyanın alelade insanları arasın da görülemeyecek şekilde nazik ve lütufkarlar Bu da şüphesiz, bizim kalplerimizdeki cömertlik şefkat hissini söndüren ‘benim , ve ‘senin’ kelimelerinin bu insanların dilin de bulunmadığı için” diyerek itirafta bulunduğunu…(128)
Gaflettekine İmdat
Hazreti Mevlana’nın, müridi Siraceddin’in evinde misafir kaldığı gün sabaha kadar namaz kılıp Rabbine niyazda bulunması üzerine, müridinin: “Sultanım sabah oldu bir nefes dinlenseniz” diye ricada bulunduğunu
Bunun üzerine Hz Mevlana’nın:”İyi ama, eğer biz de uyursak, bunca uyuyana kim imdat edecek?” diye hikmetli bir cevap verdiğini…(129)


Türk Vergisi


Osmanlı Devleti’nin l521′de Belgrad’ı, l522′de Rodos’u fethetmeleri ve 1526′da da Mohaç’ta büyük bir zafer kazanmalarının ardından batı dünyasında büyük bir panik yaşandığını…
Çeşitli kentlerde toplanan Alman Meclisleri’ nin (Reich stag) , Türklere karşı ordu toplayıp sefer düzenleyebilmek için “Türk Vergisi” adı altında yeni bir vergi konulmasını kararlaştırdıklarını (130)


İade-i Ziyaret


Meşhur bir politikacımıza Fransa’da: “Siz Osmanlıların Viyana kapılarında ne işiniz vardı?diye sorması üzerine, o politikacımızın gayet veciz bir şekilde: “Haçlı seferlerinin iade-i ziyaretiydi diye cevap verdiğini …(131)


Paspas


Sultanüş-şuara Necip Fazıl Kısakürekin yürekten bağlı olduğu Seyyid Abdülhakim Arvasi Hazretlerine:
“Efendim! Ben kurtulacak mıyım?” diye sorması üzerine Arvasi Hazretleri’nin :
“Bir gemi giderken, paspas da içinde gider Yeterki o geminin içinde ol Necip!’diye cevap verdiğini…(132) Biliyor muydunuz?


Sibirya’ya Sürgün


Tarihin en korkunç emirlerinden birinin 1799 yılında Rus Çar’ı I Paul tarafından verildiğini…
Bir sabah, önünde resmi geçit yapan birliğin yürüyüşünü beğenmediği için: “Sibirya’ya marş marş!” diye emir verdiğini ve dörtyüz kişilik bu birlikten bir daha haber alınamadığını… ( 133)


Keçeli Beni Orman Korucusu mu Yaptın?”


Bediüzzaman Hazretleri’nin Barla’da Nur risalelerini telif ettiği yıllarda, Bedre yakınlarındaki bir korulukta yangın çıkması üzerine orada bulunan Sıddık Sabri Efendi’nin yangını söndürmek için çok uğraştığını…
Yangının sönmemesi üzerine sırtındaki Üstadı’ndan yadigar olan cübbeyi çıkartan Sabri Efendi’nin, onu alevlere doğru savurup yandan da: “Yak işte yakabilirsen bu Bediüzzaman’ın cübbesi” diye haykırdığını ve ardından alevlerin yavaş yavaş azalarak söndüğünü…
Daha sonraları bu hadisenin Bediüzzaman Hazretleri’ne intikal ettirilmesi üzerine, Nurlu Üstad’ın tebessüm buyurarak Sabri Efendi’ye: “Keçeli beni orman korucusu mu yaptın!diye latifede bulunduğunu… ( 1 34)


Miskinler Tekkesi


Sari ve tehlikeli bir hastalık oluşundan dolayı, toplum tarafından istiskal görerek tecrid edilen cüzzamlılara, Osmanlı vakıf medeniyetinin şefkat elini uzatarak, onlar için her türlü bakım ve görümünün yapıldığı miskinhaneler kurduğunu…
Bunların ilkinin de, 1421-1451 seneleri arasında Edirne’de II Murat tarafından yaptırıldığını ve buralara “Miskinler tekkesi ” denildiğini…(135)


Son Halife Abdülmecid Han’ın İnkisarı


Son halife Abdülmecid Han’ın, Osmanoğulları’nın yurt dışına Sürülmesi ile ilgili çıkartılan kanun gereğince apar topar İstanbul’dan çıkartılmasına müteakip ziyaretine gelen bir dostunun kendisine Halife Hazretleri!” diye hitap etmesi üzerine, Abdülmecid Han’ın büyük bir inkisar içinde:
“Bizim hilafetmeablığımız artık kalmadı Bir gece apar topar hanedanımızın altıyüz sene hükümdar olduğu bir memleketten kovulduk Kim derdi ki, Fatihlerin, Yavuzların, Kanunilerin torunları, çamaşırlarını bile alamadan yolcu edilecekler’ dediğini (136)

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla