Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Niçin Müslüman Oldular ?

Eski 12-25-2007   #19
[KAPLAN]
Varsayılan

Cevap : Niçin Müslüman Oldular ?



CELÂLEDDÎN LAUDER BRUNTON (İngiliz)

(Meşhûr bir âileden gelen ve baronet ünvanını taşıyan Sir Brunton, Oxford Üniversitesinden me’zûn olup, neşriyyâtı ile şöhret yapmışdır)

Bana niçin müslimân olduğumu bildirmek fırsatını verdiğiniz için, size minnet borçluyum Ben, hıristiyan bir anne ve babanın te’sîri altında büyüdüm Genç yaşımda, ilâhiyyat ile de meşgûl oldum Misyonerlerle tanışdım ve onların yabancı memleketlerdeki fe’aliyyetleri ile yakından alâkadâr oldum Kalbimden onlara yardım arzûsu gelmişdi Resmen bir vazîfe almadan, onlarla birlikde seyâhate çıkdım Doğrusunu söylemek gerekirse, din dersleri aldığım hâlde, hıristiyanlığın (insanların günâhkâr olarak dünyâya geldiği ve dünyâda muhakkak çile çekmesi îcâb etdiği) nazariyyesi, bana garîb geliyordu Bu nazariyyeye isyân ediyordumBu sebeb ile yavaş yavaş hıristiyanlıkdan nefret etmeğe başlamışdım Zîrâ ben, kendisinde her şeyi yaratabilmek kudreti bulunan Allahü teâlânın yalnız günâhkâr mahlûklar yaratmasını, Onun kudret ve merhametine yakışdıramıyor, bunun için, Allahü teâlâyı böyle tavsîf eden bir dînin hakîkî olamıyacağını düşünüyordum Acabâ başka dinler bu husûsda ne telkîn ediyor diye, diğer dinleri de tedkîk etmeğe karar verdim Kalbimde, âdil, merhametli, müşfik bir ilâha büyük bir ihtiyâc duyuyor, böyle bir Allahı arıyordum Acabâ, Îsâ aleyhisselâmın getirdiği hakîkî nasrânî dîni bu muydu?Yoksa Onun telkîn etdiği temiz din, zemânla bozulmuş muydu?Bunları düşündükçe, kalbimdeki şübheler çoğalıyor, o zemân, bugün mer’î olan Kitâb-ı mukaddesi tekrâr elime alıyor, karışdırmağa başlıyor ve her def’asında içinde birçok eksikler ve anlaşılmaz husûslar bulunduğunu görüyordum Sonunda, bende şu kanâ’at hâsıl oldu ki, bu kitâb Îsâ aleyhisselâmın yaydığı hakîkî dînin kitâbı değildir İnsanlar, İncîle birçok yanlış kâ’ideler koymuşlar ve Allahü teâlânın doğru kitâbını bozmuşlardır

Ben bu kanâ’ate vardıkdan sonra, artık misyonerle berâber gitdiğimiz memleketlerde rastladığımız insanlara, elimizdeki İncîli okuyacak yerde, başka telkînlerde bulunuyordum Onlara Tanrı, Tanrının oğlu ve Rûh-ul-kuds gibi üçlü tanrıdan bahs etmek yerine, insanlarda, beden öldüğü zemân ölmez bir rûh bulunduğundan, insanları bir büyük hâlıkın yaratdığından, bu büyük hâlıkın insanları günâhları sebebi ile hem bu dünyâda hem de âhiretde cezâlandıracağından, ancak çok merhametli olan bu büyük hâlıkın, eğer insanlar yapdıklarına pişmân olursa, onların günâhlarını afv edeceğinden bahs ediyordum

Gün geçdikçe, artık temâmen tek Allaha inanmağa başlamışdım Hakîkate tâm varmak için, dahâ derinlere inmek istiyordum İşte bu zemân, islâm dînini tedkîk etmeğe başladım Bu din, beni o kadar cezb etdi ki, bütün günümü ona vakf etdimBulunduğum mahal, Hindistânda şehrlerden uzak, kimsenin ismini bile duymadığı Ichra adında bir köydü Bu köyde yaşayanlar, pek fakîr, pek sefîl tabakadan insanlardı Onlara, sırf Allahü teâlânın rızâsı için tek ve merhametli bir hâlıkın var olduğunu anlatmağa, dünyâda ta’kîb etmeleri gereken doğru yolu öğretmeğe çalışıyordum Onların birbiri ile kardeş olduklarını, temizliğe çok ehemmiyyet vermek lâzım olduğunu da öğretmeğe uğraşıyordum Ne garîb ki, bütün bu öğretmeğe çalışdığım husûslar, hıristiyanlıkda değil, ancak müslimânlıkda vardı ve ben bir hıristiyan misyoner gibi değil, tâm bir müslimân din adamı gibi telkînlerde bulunuyordum

Bu ıssız, tenhâ yerde ve bu câhil halk arasında nasıl uğraşdığımı, ne kadar fedâkârlık yapdığımı, ne gibi müşkilât ile karşılaşdığımı size uzun uzadıya ifâde edecek değilim Bütün düşüncem, bu zevallı insanları rûhen ve bedenen temizliğe kavuşdurmak, onlara büyük bir hâlıkın varlığını öğretmekden ibâretdi

Yalnız kaldığım zemân, Muhammed aleyhisselâmın hayâtını inceliyordum Onun hakîkî hayâtı hakkında İngilizce pek az kitâb yazılmış ve Onu tenkid etmek, lekelemek ve bu büyük Peygamberi yalancılıkla ithâm etmek için, hıristiyanlar tarafından ne yapılmak lâzımsa yapılmışdı Fekat, ben şimdi bu düşmanca yazılı kitâbların te’sîrleri altında kalmadan, islâmiyyeti tâm bir insâf ile inceliyordum Bu tedkîklerim sürdükce, islâmiyyetin, tek Allahı ve hakîkati en doğru olarak ortaya çıkaran hak din olduğunu kabûl etmek lâzım geldiğini iyice anladım

Muhammed “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” gibi bir büyük Peygamberin, insanlığa yapdığı hizmetleri öğrendikce, Onun peygamberliğini inkâr etmenin imkânı yokdu O muhakkak Allahü teâlânın Resûlü idi O ancak; Allahü teâlânın lutfü ile, vahşet ve cehâlet içinde yaşayan, birçok putlara tapan, hurâfelere inanan, yarı çıplak bir hâlde, birçok kadınlarla hayvanca bir hayât süren Arabları, kısa bir zemân içinde, Allahü teâlâya îmân eden, medenî, temiz, dürüst, kadına hak tanıyan, iyi ve yumuşak huylu insanlar hâline getirdi Bir insan, Allahü teâlânın lutfü, yardımı olmadan böyle birşeyi hiç bir zemân başaramaz İçinde birkaç yüz kişi bulunan bu köyde, benim ne kadar zahmet çekerek uğraşdığımı ve hâlâ bu zevallı insanları doğru yola sokamadığımı düşündükçe, Muhammed “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”in eseri, gözümde gitdikce dahâ büyüyordu Hayır, ancak Allahü teâlânın Resûlü böyle bir işi başarabilirdi Onun Peygamberliğine cân ve gönülden inanmak lâzımdı

İslâm dîninde bulunan, dahâ pek çok güzel husûslardan ayrıca bahs etmeğe lüzûm görmüyorum Çünki, Allahü teâlâyı ve Muhammed aleyhisselâmın peygamberliğini kabûl etdikden sonra, artık bir insan müslimân olmuş demekdir O günlerde, müslimân bir Hindli beni ziyârete gelmişdiMian Amiruddîn ismindeki bu kibar zât ile İslâm dîni üzerinde uzun uzadıya mubâheseler yapdık Bu konuşmalar bana son cesâreti verdi ve müslimân olmağı kabûl etdim

Ben, müslimânlığın hakîkî Allah dîni olduğuna, sâdeliğine, afv ve şefkatine, samîmiyyetine, müslimânları birbirine kardeş saydığına ve birgün bütün dünyâyı birbirine bağlıyacağına inanıyorum

Artık hayâtımın sonuna vâsıl oldum Bundan sonra, ölünceye kadar kendimi islâmiyyete hizmet etmeğe adadım

Alıntı Yaparak Cevapla