Yalnız Mesajı Göster

Nafakanın Azaltılması/Arttırılması/Kaldırılması İle İlgili Yargıtay Kararları

Eski 09-09-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nafakanın Azaltılması/Arttırılması/Kaldırılması İle İlgili Yargıtay Kararları



TC
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

E:2005/3-169
K:2005/235
T:06042005

TEMYİZ SINIRI

Nafaka davaları yönünden temyiz edilebilirlik sınırının belirlenmesinde yıllık nafaka tutarı esas alınmalıdır

1086 s HUMK m 427

Taraflar arasındaki "iştirak nafakası" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Ankara Dördüncü Aile Mahkemesi)nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 13112003 gün ve 2003/744-603 sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesinin 2932004 gün ve 2004/2461-2901 sayılı ilamı ile;
(Davada, anlaşmalı boşanma ile hükmedilen aylık 100000000 lira iştirak nafakasının 400000000 liraya yükseltilmesi istenilmiş; mahkemece istemin kısmen kabulü ile aylık 300000000 lira iştirak nafakasına karar verilmiştir
Ancak, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine ve özellikle küçüğün yaş, eğitim düzeyi ile davalının gelirindeki artışa göre yaklaşık bir yıl önce hükmedilen nafakada, yapılan iyileştirme miktarı fazla olup, TMKnun 4 maddesinde vurgulanan "hakkaniyet" ilkesine uygun bulunmamıştır
Ayrıca, davacı kendisini vekille temsil ettirmediği halde lehine ücreti vekalete hükmedilmesi de usul ve yasaya aykırı görülmüştür)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir
Temyiz eden: Davalı
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, katılım (iştirak) nafakası istemine ilişkindir
A- DAVACININ İSTEMİNİN ÖZETİ: Davacı, davalı ile 1452002 tarihinde boşandıklarını müşterek çocukları Ebru'nun velayetinin kendisine verildiğini, öğretmen olduğunu, boşanma ilamı ile birlikte Ebru için aylık 100000000 TL katılım (iştirak) nafakasına 23032002 tarihi itibarı ile hük-medildiğini, ancak çocuğun okula başladığını, astım hastası olduğunu, hükmedilen nafakanın ve kendisinin gelirinin ihtiyaçlarını karşılamaya yetmediğini ileri sürerek, aylık nafakanın 400000000 TLye çıkarılmasını istemiştir
B- DAVALININ CEVABININ ÖZETİ: Davalı mühendis olduğunu, aylık 1250577099 TL net maaş aldığını, oturduğu ev için aylık 190000000 TL kira ödediğini ileri sürerek, daha önce Ebru için hükmedilen 100000000 TL katılım (iştirak) nafakasının yeterli olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir
C- YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ: Yerel mahkemece, davalının davacıdan boşandıktan sonra başka birisi ile resmen evlenmediği, küçük
Ebru'nun ilkokul 1 sınıf öğrencisi olduğu, günümüz koşulları ve ortak çocuğun paraya olan gereksinimi göz önüne alındığında aylık 300000000 TL nafakanın yeterli olacağı sonucuna varılarak, daha önce hükmedilen aylık 100000000 TL katılım nafakasının 300000000 TLye çıkarılarak bu şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir
D- TEMYİZ EVRESİ, BOZMA VE DİRENME: Davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece; "Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine ve özellikle küçüğün yaş, eğitim düzeyi ile davalının gelirindeki artışa göre, yaklaşık bir yıl önce hükmedilen nafakada yapılan iyileştirme miktarı fazla olup, TMKnun 4 maddesinde vurgulanan "hakkaniyet" ilkesine uygun bulunmadığı" gerekçesiyle yerel mahkeme kararı bozulmuş, Yerel Mahkeme; "çocuğun eğitimi, bakımı ve korunması ile ilgili gelişen ihtiyaçları göz önüne alındığında hükmedilen nafakanın yeterli olacağı" görüşüyle ilk hükümde direnmiştir
E- UYUŞMAZLIK: Tarafların ortak çocukları Ebru için hükmedilen iştirak nafakasının Türk Medeni Kanunu'nun 4 maddesinde yer alan "hakkaniyet" kuralına uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır
F- GEREKÇE: a- Temyiz edilebilirliğe ilişkin ön sorunun incelenip değerlendirilmesi; dosyada daha önce hükmedilen 100000000 TL katılım nafakasının 400000000 TLye cıkarılması istenmiş, mahkemece aylık 300000000 TLye hükmedilmiş olması ve kararı davalının temyiz etmesi karşısında, dosyanın kesinlik (temyiz edilebilirlik) sınırı altında kalıp kalmadığı, buradan giderek nafaka davalarında temyiz edilebilirlik (kesinlik) sınırı belirlenirken aylık nafaka miktarının mı, yoksa yıllık nafaka miktarınının mı esas alınması gerektiği hususunun ön sorun olarak incelenmesi gerekli görülmüştür
Kural olarak, mahkemelerden verilen son (nihai) kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir Bununla birlikte kanun koyucu belirli düşüncelerle miktar ve değeri belirli bir miktarın altında kalan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin son kararların kesin olduğunu, dolayısıyla temyizinin olanaklı bulunmadığını hükme bağlamıştır (HUMKnun m 427)
Bir kararın temyizinin olanaklı olup olmadığı, diğer bir soyleyişle, kesinlik sınırı belirlenirken yalnız dava konusu (müddeabih) menkul ya da alacağın değeri esas alınır Faiz, İcra (inkar) tazminatı ve giderler hesaba katılmaz (YHGK 1311988 gün, 1988/13-586 E ve 25 K sy ilamı)
Bilindiği gibi, 1472004 tarih ve 5219 sayılı "Çeşitli Kanunlarda Degişiklik Yapılmasına Dair Kanun" 2172004 gun ve 25529 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanmıs olup, bu tarih itibarı ile temyiz edilebilirlik (kesinlık) sınırı 1000000000 TL (1000 YTL) olarak belirlenmiştir
Öte yandan, 5219 sayılı Kanun'un Genel Gerekçesinde yer alan "Kararların kesinlik sınırının çok düşük olması, davaların gereksiz yere uzamasına ve Yargıtay'ın iş yükünün artmasına neden olmaktadır" şeklindeki ifade de, Kanun koyucunun, günümüz ekonomik koşullarını ve paranın satın alma gücünü gözeterek miktar ve değeri belirli bir sınırın altında kalan uyuşmazlıklar hakkında yerel mahkemelerce verilen hükümleri Yargıtay denetimi dışında tutmayı amaçladığını göstermektedir
Bu aşamada nafaka davalarında temyiz edilebilirlik (kesinlik) sınırının saptanmasında aylık nafaka miktarının mı; yoksa yıllık nafaka miktarının mı esas alınması gerektiği sorunu gündeme gelmiş, bu yönün Hukuk Usulü Muhakemesi Kanunu ve diğer paralel düzenlemelerin genel yapısı, ruhu ve öngördüğü yargılama ilkeleri çerçevesinde, 5219 sayılı Kanun ve gerekçesi de dikkate alınarak, yargısal içtihatlarla açıklığa kavuşturulması gerektiği düşüncesi, Hukuk Genel Kurulu'ndaki ön sorunla ilgili görüşmeler sırasında benimsenmiştir
Hukuk Genel Kurulu'nda ön sorun bakımından yapılan görüşmeler sırasında azınlıkta kalan bir kısım üyeler, kesinlik, (temyiz edilebilirlik) sınırının belirlenmesinde aylık nafakanın esas alınması gerektiği konusunda Yargıtay Daireleri arasında bir uygulama birliği olduğu bundan ayrılmayı gerektirecek makul bir nedenin bulunmadığı yönünde görüş bildirmişlerdir
Buna karşılık, çoğunlukça bu görüş benimsenmeyerek şu sonuca varılmıştır;
Temyiz edilebilirlik (kesinlik) sınırı belirlenirken hüküm altına alınan nafakanın aylık veya yıllık tutarının dikkate alınması gerektiği yönünde açık bir hüküm bulunmamaktadır Sorunun çözümünde nafaka davalarında davanın değerinin (müddeabihin) ne olduğunun saptanması önem arz eder Bir davada müddeabihin bir tek değeri olur, bu tek değer mahkemenin görevli olup olmadığı, mahkemenin kararının temyiz edilip edilemeyeceği, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılıp yapılamayacağı, temyiz sonucunda verilecek Yargıtay kararına karşı karar düzeltme yoluna gidilip gidilemeyeceği, harç hesaplanması ve vekalet ücreti takdir edilirken ölçüt olarak alınır (Prof Dr Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı 2001 Cilt 1 sayfa 179)
492 sayılı Harçlar Kanunu'nun, Harç Alma Ölçüleri kenar başlıklı 15 maddesine göre, "Yargı harçları (1) sayılı tarifede yazılı işlemlerden "deger" ölçüsüne göre nispi esas üzerinden alınır" denmiş, 1 sayılı Tarife'nin Karar ve ilam Harcı kenar başlıklı III bolümünun, Nispı Harc baslıklı 1 bendinin Nafaka davalarında alınacak harcın düzenlendiği (d) fıkrasında; nafaka verilmesine dair hükümler de bir senelik nafaka bedeli üzerinden harç alınacağı ifade edilmiştir
1136 sayılı Avukatlık Kanununun 168 maddesine dayalı olarak hazırlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin Nafaka, kira tespiti ve tahliye davalarında ücret kenar başlıklı 9 maddesinde; "Tahliye davalarında bir yıllık kira bedeli tutarı, kira tespiti ve nafaka davalarında tespit olunan kira bedeli farkının veya hükmolunan nafakanın bir yıllık tutarı üzerinden vekalet ücretinin hesaplanacağı" açıklanmıştır
Nafaka ve nafakanın arttırılması davaları kanundan doğan bir alacağın tespiti ve tahsili davası niteliğindedir
Yukarıda açıklandığı üzere nafaka davalarında gerek Harçlar Kanunundan, gerekse Avukatlık Kanunu ve buna dayalı olarak çıkarılan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi dava değerinin (müddeabihin) yıllık nafaka miktarı olduğunu açık bir biçimde ortaya koymuştur
Mahkeme harcı ve vekalet ücret hesaplanırken ayrı bir dava değeri, temyiz edilebilirlik sınırı belirlenirken ayrı bir dava değeri belirlenmesinin yasal bir dayanağı bulunmadığına göre; temyiz edilebilirlik (kesinlik) sınırı yönünden de, nafakının yıllık tutarını esas almak gerekecektir
Sonuç olarak, yukarıda açıklanan nedenlerle nafaka davaları yönünden temyiz edilebilirlik (kesinlik) sınırının belirlenmesinde yıllık nafaka tutarının esas alınması gerektiği benimsenmiştir
Somut olayda, davacı daha önce hükmedilen aylık 100000000 TL nafakanın aylık 400000000 TLye çıkarılmasını istemiş, mahkeme aylık 300000000 TL nafakaya hükmetmiş, kararı davalı temyiz etmiş olup, hükmedilen ve temyize konu olan nafakanın yıllık tutarı 1200000000 TL (1200 YTL) olması karşısında 20102004 tarihli direnme kararının temyizi olanaklı bir karar olduğu sonucuna varılarak, işin esasının incelenmesine geçilmesine oyçokluğu ile karar verildi
b- Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır
Sonuç: Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK nun 429 maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 642005 gününde oyçokluğu ile karar verildi

Alıntı Yaparak Cevapla