Yalnız Mesajı Göster

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-02-2008   #30
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük



RAVDA-İ MUTAHHERA:
Temiz bahçe Medîne-i münevveredeki Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidinin içinde bulunan ve Peygamber efendimizin kabr-i şerîfi ile mescidin o zamanki minberi arasında kalan 26 m uzunluğundaki mübârek yer Ravda-i mukaddese, Ravda-i mübâreke de denir
Bu fakire göre yeryüzünün en kıymetli yeri, Kâbe-i muazzama ve bunun etrâfındaki Mescid-i Harâm denilen câmidir Bundan sonra Medîne'deki Ravda-i mutahheradır Üçüncü olarak Mekke-i mükerreme şehridir Görülüyor ki, Ravda-i mutahhera Mekke'den daha üstündür demek doğrudur (İmâm-ı Rabbânî)
Hacca giden müslümanlar Mekke'de hac vazîfesini yerine getirdikten sonra Medîne'ye gelirler Mescide girmeden önce gusl abdesti alınır Peygamber efendimizin kabr-i şerîfini ziyârete niyet edilir Salevât-ı şerîfe ve duâ okuyarak Mescid-i nebîye geli nir ve minber yanındaki Ravda-i mutahherada iki rek'at tahiyyet-ül-mescîd namazı, iki rek'at da şükür namazı kılınır Duâdan sonra Kabr-i şerîf ziyâret edilir (Abdullah Mûsulî)

RAVDA-İ MÜBÂREKE:
Mübârek, bereketli bahçe Medîne-i münevverede, Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem kabr-i şerîfi ile mescidin o zamanki minberi arasında kalan mübârek mekan, yer (Bkz Ravda-i Mutahhera)

RÂVÎ:
Rivâyet eden, nakleden; duyduğu veya gördüğü bir sözü, bir işi, bir olayı başkasına haber veren; Resûlullah efendimizin hadîs-i şerîflerini, metin (hadîs-i şerîfin kendisini) ve senedi (nakledenleri) ile birlikte nakleden hadîs âlimi
Hadîs râvîlerinden Ebû Hüreyre radıyallahü anhın bildirdiği bir hadîs-i şerîfte şöyle buyruldu: "Kadın dört şey için nikâh edilir:Malı, soyu, güzelliği ve dîni Sen, dindâr kadını seç; mes'ûd olursun" Bir başka hadîs-i şerîfte; "Abdestli olan vücûd âzâsına Cehennem ateşi dokunmaz" buyruldu
Râvîlerin önde gelenlerinden hazret-i Âişe vâlidemize, Resûlullah efendimiz şöyle buyurdu: "Ey Âişe, yumuşak ol! Zîrâ Allahü teâlâ, bir ev halkına iyilik murâd ederse, onlara rıfk (yumuşaklık) kapısını gösterir"
Müksirûn denilen binden fazla hadîs nakletmiş olan râvîlerden Enes bin Mâlik, şu hadîs-i şerîfi bildiriyor: "Kendisinde şu üç sıfat bulunan, îmânın tadını duyar: Allahü teâlâ ve Resûlünü başkalarından daha çok sevmek Sevdiğini Allah için sevmek Küfürden (îmânsız olmaktan) kurtulup hidâyete (doğru yola) kavuştuktan sonra, ateşe atılmayı ne kadar istemezse, küfre dönmeyi de o derece kerih (çirkin) ve kötü görmek"

RÂYE:
Bayrak, sancak (Bkz Livâ)
Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, yirmi yedi kerre muhârebe yaptı Bunlardan dokuzunda er olarak hücûm etti Diğerlerinde başkumandanlık mevkiinde bulundu Râyesi siyâh idi Livâsı (sancağı) daha küçük olup, beyaz idi (İmâm-ı Kastalânî)

RÂZI:
Memnûn, hoşnûd olan (Bkz Rızâ)
Kendisinden kocası râzı olduğu hâlde ölen her müslüman kadın Cennet'e girer (Hadîs-i şerîf-Zevâcir)
Namazlarını vakitleri gelince hemen kılanlardan Allahü teâlâ râzı olur Vakitlerinin sonlarında kılanları da affeder (Hadîs-i şerîf-Eşi'at-ül-Leme'ât)
Üveys-i Karnî'nin yüksek mertebelere kavuşması, annesini râzı etmesi bereketiyle idi Resûlullah efendimiz şöyle buyurdu: "Üveys-i Karnî'nin bütün o kerâmet ve ihsâna kavuşması; annesine iyilik etmesiyledir" (Meşârik-ul-Envâr)

RÂZIK:
Rızk veren Yiyecek, içecek gibi kendisi ile faydalanılan şeyi veren
Hakîkatte hâlık (yaratıcı) ve râzık Allahü teâlâdır İnsana, hâlık veya râzık demek ilhâddır (zındıklık, dinsizliktir) İnsanın aslî sıfatı, âcizlik ve ihtiyâçtır Allahü teâlânın sıfat-ı zâtiyyesi (zâtına âit olan sıfatı), kudret (her şeye gücünün y etmesi) ve gınâdır (başkasına muhtâç olmamasıdır) İnsanlara, yarattı ve yaratıcı dememeli; Allahü teâlâya mahsûs olan Hâlık ismini, kimse için kullanmamalı ve ad takmamalıdır (İsmâil Hakkı Bursevî)
Allahü teâlâ öyle bir Râzıktır ki, kullarının günâhlarından dolayı onların rızıklarını kesmiyor (S Abdülhakîm Arvâsî)

REBÎ'UL-EVVEL:
Hicrî-Kamerî senenin üçüncü ayı, Peygamberimizin doğduğu ay
Resûl-i ekrem sallallahü aleyhi ve sellem, mîlâdın beş yüz yetmiş birinci yılı Nisan ayının yirmisine rastlayan, Rebî'ul-evvel ayının on ikinci Pazartesi gecesi, sabaha karşı Mekke-i mükerreme şehrinde dünyâya gelmiştir Dünyânın her tarafındaki müsl ümanlar, her sene, bu geceyi, mevlid kandili olarak kutlamaktadır Her yerde mevlid kasîdeleri okunarak Resûlullah efendimiz hatırlanmaktadır Peygamberimiz, nübüvvetten sonra, her yıl, bu geceye ehemmiyet verirdi Her peygamberin ümmeti, kendi peygamberinin doğum gününü bayram yapmıştı Bugün de, müslümanların bayramıdır Neş'e ve sevinç günüdür (İmâm-ı Kastalânî)

RECÂ:
Ümid etmek, Allahü teâlânın rahmetini ummak (Bkz Havf ve Recâ)
Peygamber efendimiz, ölüm döşeğinde yatan bir hastanın ziyâretine giderek, ona, kendisini nasıl hissettiğini sorar Adam; "Günâhımdan korkuyor, fakat Allahü teâlânın rahmetinden de ümîdimi kesmiyorum" deyince; Resûlullah efendimiz; "Mü'minin kalbinde havf (korku) ile recâ toplandığı müddetçe, Allahü teâlâ o kuluna ümit verir ve onu korktuğundan emîn kılar" buyurmuştur (Hadîs-i şerîf-İhyâu Ulûmiddîn-Tenbîh-ül-Gâfilîn)

RECEB AYI:
Hicrî ayların yedincisi ve mübârek üç ayların birincisi
Receb, Allahü teâlânın ayıdır Receb ayına ikrâm edene, saygı gösterene, Allahü teâlâ dünyâda ve âhirette ikrâm eder (Hadîs-i şerîf-Gunyet-üt-Tâlibîn)
Receb'in ilk Cumâ gecesini ihyâ edene (saygı gösterene) , Allahü teâlâ kabir azâbı yapmaz Duâlarını kabûl eder Yalnız, yedi kimseyi affetmez ve duâlarını kabûl etmez Fâiz alan veya veren, müslümanları aşağı gören, anasına-babasına eziyet eden, karşı gelen çocuk; müslüman olan ve şerîate dîne uyan kocasını dinlemeyen kadın, şarkı ve çalgıcılığı san'at edinenler, livâta ve zinâ edenler, beş vakit namazı kılmayanlar (Hadîs-i şerîf-Gunyet-üt-Tâlibîn)
Receb-i şerîfin bir gün evvelinden, bir gün ortasından ve bir gün de sonundan oruç tutana Receb-i şerîfin hepsini tutmuş gibi, Hak teâlâ hazretleri lütf ve ihsânda bulunur (Hadîs-i şerîf-Miftâh-ul-Cenne)
Receb ayının her gecesi kıymetlidir Receb ayı Âdem aleyhisselâmdan beri kıymetli idi Her ümmet, bu aya saygı gösterirdi (Kutbüddîn İznikî)

RECM:
Taşlama; muhsan (evli) olup, zinâ eden kadın ve erkeği taşlayarak öldürme
Recm olunacak müslüman erkek ve kadının, zinâ suçunun, dört şâhid ile isbât edilmiş olması veya kendileri tarafından dört kerre îtirâf (kabûl) edilmesi lâzımdır (İbn-i Âbidîn)
Osmanlılarda, altı yüz sene içinde, bir kerre zinâ şâhidliği yapılmamış, bu sebeb ile hiç kimse, recm edilerek öldürülmemiştir (S Abdülhakîm Arvâsî)

__________________
Alıntı Yaparak Cevapla