Yalnız Mesajı Göster

Tarikatlar Kültler Mezhepler

Eski 11-04-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarikatlar Kültler Mezhepler



Sianin müfrit ve bâtinî bir kolu Imamiyyenin Hz Ali neslinden altina imami Cafer a-Sadik (148/765)'in ölümünden sonra büyük oglu Ismail'in adina ortaya çikan bir firka Ismailliye siasi yedinci imam olarak Cafer es-Sâdik'in büyük oglu Ismail'in oldugu görüsündedirler Imâmîyye'ye göre kesin olarak açikliga kavusturulamamis bazi sebepler nedeniyle Ismail'de bulunan görev küçük kardesi Musa'ya intikal etmistir Bu haksizligin Ismail taraftarlarinca ve özellikle Ismail'in arkadasi Ebu'l-Hattab (138/755) tarafindan "Ismailiyye" adi altinda bir firka tesekkül ettirilmistir Zamanla kuvvet kazanan Ismailiyye firkasi prensip ve görüsleriyle, ihtilâlci teskilat temellerini yine Ebu'l-Hattab'in olusturdugu görülür Bu firka taraftarlari Ismail'in ölümüyle oglu Muhammed ve Ebu'l-Hattab'dan sonra Meymun el-Kaddâh ve yerine oglu Abdullah (261/784)'in geçmesiyle kisa sürede yayilma imkâni buldu Bunlar ayni zamanda Islâm öncesi eski Ortadogu, Iran ve Hind dinleri ile yeni Eflâtuncu felsefeden derledikleri inanislari ile Bâtinî inanisi denilen bir akîdenin mimarlari olmuslardir Irak'ta ortaya çikisindan sonra iki buçuk asir gibi uzun bir süre gizli olarak yürütülen firka faaliyetleri, bu zaman zarfinda dâî (tebligci) ler araciligiyla Kûfe, Basra, Iran, Yemen, Bahreyn, Kuzey Afrika gibi yerlerde kurulari teskilat merkezleri araciligiyla yayilma imkani buldu Hatta belli bir müddet Bahreyn'de iktidari ele geçiren dâiler, Karmatiler* adiyla fazla yasamayan bir devlet kurmayi basarmislardir Bir ara Suriye ve Mezopotamya civarlarinda çikardiklari isyanlardan istedikleri sonucu alamadilar (289-294/901-906) Dâîler tarafindan bu tür faaliyetler arasinda nüfuz kazanmak amaciyla ortaya attiklari "dünyanin kurtulusu ve sulhu için Mehdinin gelecegi" görüsü özellikle iktisaden zayif ve baski altinda bulunan, Abbâsî yönetiminden hosnut olmayanlarca benimsenmistir Bu zaman zarfinda Ismâilîlik mevcut iktidara karsi sosyal ve dini bir güç olarak ortaya çikti Özellikle Yemen'den Kuzey Afrika'ya gönderilen tebligciler (dâi) kendi görüs ve düsüncelerini orada öylesine basariyla anlattilar ki, "gizli imam" saklandigi yerden çikarak halkin beklentisini geciktirmedi Kendine "Mehdi" ünvani vererek halife ilan eden "Mehdi" sayesinde Ismailîler 297/909 yilinda Kuzey Afrika'da Fatumî devletini kurdular Mehdinin halîfeligi hilâfetinin de baslangici olmustur Devletin Kuzey Afrika'daki kurulus döneminden sonra doguya dogru genisleme siyaseti güderek 363/973 yilinda Kahire'ye sahip olan dördüncü Fâtimî halifesi el-Muiz yeryüzünün tek halifesi oldugunu iddia etme yoluna gitmistir
Fâtimî hilâfeti en parlak döneminde Misir, Suriye, Hicaz, Yemen, Kuzey Afrika ve Sicilya gibi topraklari elinde tutuyordu Ismailiyye firkasi fikrî merkez olarak meshur el-Ezher Medresesi ve Camiini kullaniyor ve burada yetisen dâîler Islâm dünyasinin dört bir yanina tebligci olarak gönderiliyordu Söz konusu medresede ögrenim görmüs Fatimî müelliflerinden bazilari sunlardir: Kadi Numan (363/974); Hamidü'd-Din el-Kirmânî 408/1017-1018); el-Sirazî (470/1077) vs
Misir Fâtimîlerinin hizla yayilmasi Selâhaddin Eyyübî'nin 567/1171 tarihinde yaptigi Misir seferinde onlari yenmesiyle yavaslamistir Özellikle Ismailiyye firkasinin el-Mustansir'in (424-487/1036-1094) uzun halîfeligi döneminden sonra Nizarî ve Musta'lî diye iki kola ayrilmasiyla daha da güç kaybettigi görülür
Ismaililer arasindaki bu çekismeler ordu kumandanlarini Misir Fâtimî devletinde Ismailiyye aleyhtarligina götürmüs ve kisa zamanda halîfelik askerî sinifin elinde bir oyuncak halini almistir el-Mu'iz zamaninda ise tamamen askerî bir hüviyete bürünmüs ve dini hüviyetini kaybetmis yerel bir Misir hanedanligi biçimine dönüsmüstür Bu tür bir degisiklik firka taraftarlari arasinda hosnutsuzluga yol açmis ve bunun sonucunda yönetime karsi isyanlar görülmeye baslamistir Bu isyanlarin en büyügü Ömer Hayyam'in Nisabur'dan ögrencilik arkadasi olan aslen Iranli Hasan Sabbah tarafindan gerçeklestirilmistir
el-Mustansir'in ölümüyle Nizâr'a bey'at eden Hasan Sabbah ihtilalci fikirleriyle islâm dünyasinda Bâtiniye akîdesinin yayicisi olmustur Diger taraftan Nizar'a bey'at etmeyenler ise Yemen'de azinlik olarak kalmislar ve Nizarîlerin aksine Müsta'liligi sessiz bir sekilde yasamaya çalismislardir Bugün dahi Hindistan'da Bohora (Bohra) adiyla taninmaktadirlar Musta'lilerde kendi aralarinda Dâvûdî ve Süleymânî olarak bölünmüslerdir Davûdîlerin merkezi Hindistan, Süleymanîlerin ise Yemen'dir
Bohra (Musta'li) lar Bombay, Baroda ve Haydarabat'da teskilatlanmis 1931'de nüfus olarak ikiyüz onüçbin civarinda oldugu tesbit edilmistir Hindistan'da yasayan Barodalar kendi içlerinde yasamayi tercih ederek Hindlilerle iliskileri çok sinirlidir Bu durumda onlarin güçlerini yitirmelerini engellemekte ve daima bölünmemis bir güç olma özelligini korumalarini saglamaktadir
Diger yandan Yemen'de bulunan Süleymanî Musta'lilerin ise 1930 yilinda 25-30 bin civarinda bir nüfusa sahip olduklari görülmektedir
Hasan Sabbah Nizarî Ismâîlîlerin basina geçerek 483/1090 yilinda Selçuklu hükümdari Meliksah'a karsi ayaklanmis, Kazvin'de Alamut kalesini ele geçirerek Bâtinî Ismailiye devletini kurmustur Kaynaklara göre Hasan Sabbah Selçuklular arasinda Siilik propagandasi yapmaya baslamis ve halki kendi etrafinda toplamaya çalismistir Kendine bagli bulunan adamlarini uyusturucu vererek fedâiler yetistirme yoluna gitmis ve bunlara Hashasîler de denmistir Meliksah'in ciddi bir tehlike olarak gördügü bu durum karsisinda Alamut kalesini kusatan Kizilsari! adli komutan Hasan Sabbah'i ele geçiremeden Meliksah'in ölümünden sonra geri dönmüstü Bu durum Ismailiyye devletinin 654/1256 yilinda Mogollar tarafindan ortadan kaldirilincaya kadar bir devlet olarak varligini sürdürmesini saglamistir
Ismâîliyye devletini kurarak merkezî bir güce sahip olan bu firka taraftarlari XII yüzyilda faaliyetlerini Suriye üzerinde yogunlastirarak 1070-1079 yillarinda ele geçirdikleri bu topraklar üzerinde açtiklari medreselerle Ismaililigin yayicisi olmaya devam etmislerdir Hasan Sabbah'in etrafa saldigi korku Komutani Hülâgü'nun Alamut kalesini zaptiyla (1256) ve son Alamut hakimi Rukneddin Hürsah'in teslimiyle nispeten hafiflemis ancak firka olarak Iran, Suriye ve Orta Asya'da varliklarini koruyabilmislerdir XIV asirda Nizari imamlar arasinda görülen bölünme Suriye ve Iran Ismailileri ile aralarindaki iliskiyi koparmistir 1233/1840'da l Agahan Hasan Ali Sah'la Hindistan'da yeni bir devreye giren Nizari Ismaililigi lll Agahan olan Sultan Muhammed Sah Ali zamaninda (1202-1374/1885-1957) büyük gelisme gösterdi
Bugün IV Agahan olan Kerim Sah Ali'nin idaresinde (1374/1957 imamete gelisi) Nizarî Ismâîlîleri yalniz Hindistan'da degil, Avrupa, Asya, Afrika'da 22 ülkede 20 milyon civarindadirlar Bunlar Suriye, Iran ve Afganistan'da çiftçilik; Hindistan, Pakistan ve Dogu Afrika'da ticaret ve sanayii ile ugrasmaktadirlar (bk Bernard Lewis, Ismaililer, IA, Ethem Ruhi Figlali, Çagimizda Itikadî Islâm Mezhepleri, Ankara 1986, s 130 vd; Fazlu'r Rahman, Islâm, çev Mehmet Dag-Mehmet Aydin, Ankara 1981, s 220 vd; Irfan Abdülhamid, Islâm'da itikadî Mezhepler ve Akaid Esaslari, çev M Saim Yeprem, Istanbul 1981, s 46 vd; Suphi es-Sâlih, Islâm Mezhepleri ve Müesseseleri, çev Ibrahim Sarmis, Istanbul 1981, s 80 vd)
Fikhin ibadet ve muamelelere ait hükümlerinde Isnâ aseriyye'den pek farklilik göstermeyen Ismaililer, Hacca giderken, Kerbelâyi ziyaret ederler Ismaililer, bâtini inançlara sahiptirler Fakat, Batiniligi Ismailiyyenin bir kolu olarak kabul etmek yanlistir Ismaililerden Karmat yani, Hamdan b Karmat b Es'as'a tâbi olanlara Karâmita (Karmatîler) adi verilir Bunlar hakikati yalniz imamin bildigini ve ancak onun bildirmesi (ta'lim) ile gerçege ulasilabilecegini söyledikleri için Ta'limiye adiyla da anilmislardir Ayni sekilde, te'vili kabul ettikleri için Müevvile de denmistir
Ismailiyye mezhebinin bes esas kaidesi vardir:
a- Imamlik: Sadece Ismail ve onun çocuklarina geçer, baska birisi bu makama sahip olamaz
b- Imam, yeryüzünde Allah'in halîfesidir Bu halife Allah'in nurunu özünde toplamistir Bu sebeble Allah'in imamda zuhûr ettigine inanmak din ve imana ait bir deger tasir
c- Imamlik makaminda bulunan kisinin her sözü ilâhî bir emir niteligine sahiptir
d- Imamlarin yaptigi her sey haktir Onlar yanilmazlar, suç islemezler, bu bakimdan, masumdurlar
e- Din ve iman bu mezhebe inanmakla mümkün olur Dine baglanmak imam'a tâbi olmayi kesinlikle gerekli kilar
Ismailiyye mezhebine göre imamlik gizlidir Onun için gerçek imamin kim oldugunu bilmek kolay degildir Gizli kalan imamlik, Hz Muhammed'in peygamber olusundan sonra ortaya çikti Insanlik tarihi boyunca gizli kalan, insanlara görünmeyen Hz Muhammed'in peygamberligiyle ortaya çikan gerçek imam Hz Ali'dir Imamlik Hz Ali'den sonra onun nesline geçti Cafer-i Sadik'in büyük oglu saklandi, gözlere görünmez oldu Imamlar ondan sonra yeniden ortaya çikti ve göründü (Ismail Hakki Izmirli, Yeni Ilmi Kelam, Istanbul 1339, I, 161)
Ismailîlerde "yedi imam" inanci degismez bir akidedir Bu da onlara göre yedi sayisinin mübarek olusundan kaynaklanir Yedi gezegen, yedi kat sema, birer mübarek olus belirtisidir Bütün sirlari yedinci imam bilir ve bu sirlara bâtini mana adi verilir
Ismailiyye mezhebinin sonraki dönemlerde en çok dikkat çeken temsilcisi, efsanevî bir sahsiyete sahip olan Hasan Sabbah'tir


Alıntı Yaparak Cevapla