Yalnız Mesajı Göster

Atasözleri'nin Açiklamalari

Eski 10-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atasözleri'nin Açiklamalari



-A-

Abanın kadri yağmurda bilinir
Her şeyin bir değeri vardır Bir şeyin gerçek değeri (kadri) ise, ona gerçekten ihtiyaç duyulduğu zaman ortaya çıkar

Abdala “kar yağıyor” demişler, “titremeye hazırım” demiş
Yoksulluk ve sıkıntı içinde yaşayıp eziyet çekmekte olan kimseler, karşılaşacakları zor şartlardan endişe duymazlar Çünkü onlar bu şekilde yaşamaya alışıktırlar

Abdal ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanır
Kimi görgüsüz ve eğitimsiz kimseler bir rastlantı sonucu lâyık olmadıkları önemli bir işin başına geçseler ya da bir mevki elde etseler, aptalca davranmaya, o yerin adamı gibi görünmeye ve böbürlenmeye başlarlar Dahası, bunun kendi hakları olduğunu da ileri sürerler

Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz
Kimi insanlar yaptıkları işten zevk duyarlar ve onu bırakmak istemezler; bu işi sürekli olarak, tekrar tekrar yapmaktan da hiç bıkkınlık duymazlar

Abdalın dostluğu köy görünceye kadar
Çıkarı için yakınlık gösterip dostluk kuran kimse, beklediği yararı elde ettikten, işini yürütecek başka yollar bulduktan sonra sizinle olan ilişkisini keser

Abdal (derviş) tekkede, hacı Mekke`de bulunur
Hemen herkesin ilgi duyduğu bir alanı, kendine özgü bir işi vardır İlgi duyduğu alan ya da iş neredeyse kişi de orada bulunur

Acele bir ağaçtır, meyvesi pişmanlık
Telâşla, sabırsızca ve ivedilikle yapılan işler genellikle kötü sonuçlar doğurur; kişiyi pişmanlığın içine iter

Acele ile menzil alınmaz
Telâşlanıp ivmekle, sabırsız davranmakla daha çabuk sonuç alacağımız, başarı kazanacağımız sanılmamalıdır Bilinmelidir ki her işin bir süresi vardır

Acele işe şeytan karışır
Düşünüp taşınmadan, çabuk davranılarak yapılan işten iyi sonuç beklenmemelidir; o iş ya yanlış ya da bozuk olur

Acemi katır kapı önünde yük indirir
Bir işin yabancısı olan, bir işe alışmamış, beceriksiz ya da anlayışsız kişi, kendisinden beklenen işi eksik yapar ve istenildiği gibi yerine getiremez; daha başlangıç anında veya en önemli yerinde işi bırakıverir

Acıkan doymam (sanır), susayan kanmam sanır
Uzun süre bir şeyin yokluğunu çekip ona ihtiyaç duyan kimse, o şeyden ne kadar çok elde ederse etsin tatmin olmaz; kendisine yetmeyeceği duygusu içinde bulunur

Acıkmış kudurmuştan beterdir
Bir şeyden uzun süre yoksun kalan kimse, onu gördüğü anda ele geçirmek ister; kendinden geçercesine ona saldırır, sanki kudurmuş gibidir, gözü hiçbir şeyi görmez, tek düşündüğü uzun süre yokluğunu çektiği o nesnedir

Acındırırsan arsız olur, acıktırırsan hırsız olur
Bir kimsenin acınmasına yol açar, başkalarını ona merhamete getirirseniz, o kimse yerli yersiz yardım dilemeye başlar ve gittikçe arsızlaşır; bunun yanında kimilerinin hakkını kısar, emeklerinin karşılığını vermez ve onları aç-yoksul bırakırsanız, onlar da hırsızlık yapmaya başlarlar

Acı patlıcanı kırağı çalmaz
Kötü durumda olan bir kimseyi, ortaya çıkacak yeni kötü durumlar etkilemez; pek çok zorluğa katlanabilir; çünkü o, böylesi kötü durumlara alışmıştır Ayrıca, işe yaramayacak hâle gelmiş kimseler de, tutar bir yanları olmadığı için felâketlerden çekinmezler

Acı (kötü) söz insanı (adamı) dininden (çıkarır), tatlı söz (dil) yılanı deliğinden (ininden) çıkarır
Onur kırıcı, sert, kötü sözler insanı öfkelendirir; sabrını taşırır, çileden çıkarır, hoş olmayan davranışlara sürükler Bunun aksine yumuşak, tatlı, hoş sözler de öfkeli, geçimsiz, saldırgan insanları yatıştırabilir; zarar vermelerinin önüne geçip onları doğru yola sokabilir

Aç aman bilmez, çocuk zaman bilmez
Aç, yemek yeme ihtiyacı olan, yemesi gereken kimsedir Bu insanın düşüncesi de karnını doyurmaktır Onun bu isteği kimi özürlerle giderilip geçiştirilemez, böyle yapılmak istenirse kimi anlamsız ve aşırı davranışlara kaymasına neden olunur Çocuklar da bir şey istediler mi hemen onun yerine getirilmesini isterler, beklemek nedir bilmezler

Aç (arık) at yol almaz, aç (arık) it av almaz
İş gördürülen kimselerden verim umuluyorsa onlar aç, yoksul ve zaruret içinde bırakılmamalı, her yönden tatmin edilmelidirler

Aç ayı oynamaz
Kendisinden iş beklenilen kimseden emeğinin karşılığı esirgenmemelidir; insan ya da hayvan olsun, çalışan mutlaka doyurulmalıdır

Aç bırakma hırsız edersin, çok söyleme arsız (yüzsüz) edersin
Yönetiminde bulunan, gözetiminde olan kimseleri maddî ve manevî yönden tatmin etmelisin İnsanları bu yönlerden sıkıntıya düşürür, emeklerinin karşılığını vermez, kötü muameleye maruz bırakırsan yanlış yola saparlar; söz dinlemez olurlar, arsızlaşırlar

Aç doymam, tok acıkmam sanır
Uzun süre yokluk içinde olan aç insan elde ettiğinden çoğunu ister, tatmin olmaz, yetmeyeceği duygusunu taşır Tok, yani varlıklı insan ise var olanla yetinir gibidir, elindekilerin bir gün gelip tükeneceğini düşünmez, yeni kazanç yollarına başvurmaz, dahası elindekileri bilinçsizce harcamaya devam eder

Aç elini kora sokar
Aç ve yoksul insan, zorunlu ihtiyaçlarını gidermek için canı pahasına bile olsa her türlü tehlikeye atılmaktan çekinmez
Aç gözünü, açarlar gözünü
Uğraşılarında, giriştiğin işlerinde uyanık bulunup dikkatli olman gerekir; yoksa umulmadık, beklenmedik bir anda büyük zararlarla karşı karşıya kalabilirsin Bu belâdan sonra aklın başına gelir ama iş işten geçmiş olur

Açık ağız aç kalmaz
Çalışan, didinen, ne istediğini bilen, bıkmadan usanmadan bunu dile getiren kişi geçim yolunu bulur; muhtaç duruma düşmez, aç kalmaz

Açık yaraya tuz ekilmez
Acısı ve derdi taze olan bir kimsenin üzüntüsünü artıracak söz ve davranışlardan kaçınmak gereklidir

Açık yerde tepecik kendini dağ sanır
Kıymetli, yetenekli kimselerin bulunmadığı veya az bulunduğu bir yerde, kendinde az da olsa bir şey bulunan kimse böbürlenmeye, büyüklük taslamaya başlar

Açılan solar, ağlayan güler
Hayatta hemen her şey bir değişimin içindedir, olduğu gibi kalmayıp tersine dönebilir, güzel çirkinleşebilir; mutsuz mutlu, yoksul da zengin olabilirMsn Öğretmen össkpssGazeteler Sohbethazır mesajlarders izleBelirli Gün ve Haftalar Çanakkale savaşışiir
Açın gözü ekmek teknesindedir (olur)
İnsanın tek amacı, öncelikle kendisi için gerekli, yaşaması için zorunlu olan, yokluğunu çektiği şeyi elde etmektir

Açın karnı doyar, gözü doymaz
1 Bir şeyin uzun süren yokluğu açlık ve doyumsuzluk duygusuna iter insanı; bu insan hiç doymamış, aç kalacakmış gibi davranır; gözü nesnelerde kalır, o nesneleri kaybedecek sanısına kapılır 2 İhtiraslı kişi elindekiyle yetinmez, daha fazlasını ister

Aç kurt bile komşusunu dalamaz
Komşu hakkı çok yücedir Komşuya hangi şartlarda olursa olsun, aç ya da zengin iyi davranılmalıdır Çünkü toplumun dirlik ve düzenliği bir yönüyle buna bağlıdır

Açma sırrını dostuna, o da söyler dostuna
Sır özeldir ve gizli tutulmalıdır Onun gerçekten duyulup yayılması istenmiyorsa, dosta bile açılmamalıdır Açılırsa o da ağzından kaçırabilir ya da yakınına anlatabilir, bunu başkaları duyabilir, saklamaya çalıştığın şey sır olmaktan çıkar, yayılır

Aç ne yemez, tok ne demez
Yoksul kişi ihtiyaç duyduğu şeyin en kötüsüne bile razı olur; iyisini, kötüsünü arayacak durumda değildir Oysa varlıklı kişi için durum farklıdır, o her zaman daha iyisini ister, en güzel şeylerde bile bir kusur bulur, mırın kırın eder

Aç tavuk (düşünde) kendini buğday (arpa, darı) ambarında sanır (görür)
Yoksulluk çeken, varlık yüzü görmeyen kişi sürekli ihtiyaç duyduğu şeylerin hasretini çeker; kendisini onları elde etme hayaline kaptırır, olmayacak düşler kurar

Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü
Hoşuna gitmeyecek sözler söylenmesine, hakkında kötü şeylerin ortaya çıkmasına yol açmak istemiyorsan karşındakini kızdırma

Aç tokun yüzüne bakmakla doymaz
İnsan ihtiyaç duyduğu, sürekli yokluğunu çektiği şeyleri varlıklı kimselerde görmekle onlara sahip olmuş sayılmaz Tatmin olabilmek için onları gerçekten elde etmelidir

Adalet ile zulüm bir yerde barınmaz
Bu iki şey tamamen bir birinin karşıtıdır Hak, hukuk ve doğruluğun bulunduğu yerde zulüm olamaz, zalimler bulunamaz Zulmün bulunduğu yerde ise hak yeme, sömürü, eğrilik, azgınlık vardır ve orada da ne adalet ne de âdil vardır

Adam adama her daim muhtaç (gerek olur)
Tek başına yaşamak oldukça zor olduğundan insanlar bir arada yaşarlar, dayanışmaya gerek duyarlar İhtiyaçlar bu sayede karşılıklı olarak giderilir Bu bakımdan hiçbir insanı küçümseyip yararsız saymamalı; olur ki bir gün, hiçlenen o insanın yardımına gerek duyulabilir

Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil (Adam adama yük olmaz)
Birileri gelip konuğumuz olabilir, evimizde kalabilir Bu konuk tıpkı can gibidir; can nasıl gövdeye geldiği gibi gidiyorsa, konuk da günün birinde geldiği gibi gidecektir Bu sebeple yanımıza gelen arkadaş, dost, yakın ve konuklarımızdan yaka silkmemeliyiz

Adam adamdan korkmaz, utanır (hatır sayar)
Bir kimse kendisine yapılan kabalık, kötülük karşısında sert tepki göstermiyor, benzer bir şekilde karşılık vermiyorsa, bu korktuğundan değildir; hatır saydığındandır, utandığındandır, duygularına egemen olduğundandır

Adam adam denmekle adam olmaz
Değerleri olmadığı hâlde değer verip saygı duyarak, bazı unvanlar vererek, överek, pohpohlayarak bir kimseyi iyi yetişmiş, değerli bir kimse yapamayız Gerçek şahsiyet, olgunluk, insana yakışacak durum, tutum ve davranış insanın kendinde bulunmalıdır

Adam adamdır, olmasa da pulu; eşek eşektir, olmasa da çulu
Bir kimsenin toplumdaki seçkin yeri ve önemi zengin ya da yoksul hâliyle ölçülemez Kimi insanlar son derece yoksuldurlar ama kendilerinde bir adamlık vardır Kimileri de zengindir ama insanlıktan nasiplerini almamışlardır Dolayısıyla yoksul olmak insanın değerini düşürmez, zengin olmak da değerini artırmaz

Adam adamı bir kere (defa) aldatır
Bir kimse, huyunu suyunu bilmediği bir kişiye bir kez aldanır; bir daha aldanmaz Çünkü bir kez aldanmış ve ders almıştır Artık kendini ona göre ayarlar, karşı tarafın düzenbaz olduğunu bildiği için tedbir alır, düzenbaz ne derse desin inanmaz ve tuzağına düşmez

Adama dayanma ölür, duvara (ağaca) dayanma yıkılır (kurur)
İnsanlar hayatları boyunca birbirlerine destek verirler, yardımcı olurlar Ne ki her destek ve yardım sürekli olmaz O hâlde insan, yapacağı işlerde başkalarının yardımına ve desteğine değil, öncelikle kendi gücüne, bilgi ve becerisine dayanmalı ve güvenmelidir

Adam ahbabından bellidir (Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu diyeyim)
İnsan daha çok anlaştığı, huyunu suyunu bildiği, sevdiği, yanında bulunmaktan hoşlandığı kimselerle arkadaşlık kurar; dostluk eder Dolayısıyla bir kimsenin iyi ya da kötü olduğu, arkadaşlık kurduğu kimsenin kişiliğine bakılarak anlaşılabilir

Adamak kolay, ödemek güçtür
Bir işi yerine getireceğim demek, davranışıyla ya da tutumuyla o işi yapacağım duygusu uyandırmak, umut vermek kolaydır Ne var ki yerine getirmek ve yapmak güçtür Çünkü bu, bir çabaya, bir maddeye ya da bir paraya dayanır; bunlar da zor sarf edilir şeylerdir

Adamın (insanın) adı çıkacağına (çıkmaktansa) canı çıksın (çıkması yeğdir)
Toplumun bir insan hakkında verdiği yargı kolay kolay değişmez Eğer bir adamın adı kötüye çıkmış, bu yanıyla şöhret bulup tanınmışsa, bu durum onun için katlanılmazdır Nereye gitse kötü yanı yüzüne vurulacak, itilip kakılacak, aşağılanıp toplum dışına itilecektir Böyle bir hayatı yaşamak, o insan için yaşarken ölmek demektir

Adamın iyisi alış verişte belli olur
Alışveriş bir insanın karakterini, iyi ya da kötü oluşunu belirleyen en önemli ölçütlerden biridir Alışveriş her şeyden önce çıkara dayanır Birçok insan da çıkarı için ahlâk kurallarını çiğnemekten kaçınmaz Bunu anlamanın en iyi yolu da kişiyi alışverişte denemektir Alışveriş sırasında hileye başvurmayan, hakkı gözeten, yalan söylemeyen, ahlâksız yollara sapmayan kimse iyi insandır

Adamın iyisi iş başında belli olur
İnsanı gösteren sözü değil, işidir Bir insanın gerçek değeri; becerikli mi beceriksiz mi, çalışkan mı tembel mi, başarılı mı başarısız mı, iyi mi kötü mü olduğu yaptığı işlerle, çevresindekilere karşı takındığı tutumla ölçülür

Arabanın ön tekeri nereden geçerse arka tekeri de oradan geçer
1 Büyükler nasıl bir davranış veya yaşayış yolu tutmuşlarsa çocuklar da onları taklit eder, onların izinden gider 2 Yönetenlerin tavır biçimi, zamanla yönetilenlere geçer

Ar dünyası değil kâr dünyası
1 Yaptığı iş eğer namusuna dokunmuyor, onurunu zedelemiyorsa geçim için şu ya da bu işi yapmalı insan; utanıp sıkılmadan para kazanmalıdır 2 Kimi insanlar vardır ki, namus ve onur denen değerleri bir tarafa fırlatmış, çıkar için her türlü işi yapmaktadırlar

Arı bal alacak çiçeği bilir
Bazı kimseler, açıkgöz insanlar ve işinin uzmanı olanlar, çıkar sağlayabilecekleri, kazanç elde edecekleri yerleri gayet iyi bilirler

Arı, kızdıranı sokar
Hiçbir insan durup dururken çoklukla birinin canını yakmaz Kişi ancak kendisini kızdırıp bunaltana, sataşıp ilişene, kötülük yapana karşı ister istemez eyleme geçer; saldırır ve zarar verir

Arık öküze bıçak çalınmaz
Güçsüz, zayıf, kendisini zor ayakta tutan kimselerden yararlanmaya çalışmak, onlara eziyet edip çile çektirmek doğru değildir; bu yiğitliğin ve insanlığın şaşına yakışmaz

Arpa eken buğday biçmez
1 Kötü bir davranışta bulunan insan iyilik göremez 2 Yapmaya çalıştığı işin üzerinde lâyıkıyla durmayan ondan iyi sonuç alamaz
Arsızın yüzüne tükürmüşler, “yağmur yağıyor” demiş
Arsız insan kişiliğini, saygınlığını, utanma duygusunu yitirmiş insandır Dolayısıyla o ne kadar ağır hareket görse, söz işitse yine de aldırış etmez; pişkinliğe vurup iyi bile karşılar

Arslan yatağından (yattığı yerden) bellidir (belli olur)
İnsanların kişilikleri ile sürekli bulundukları yerler arasında bir özdeşlik kurmak mümkündür Bir kimsenin kişiliği çalıştığı iş yerinin niteliğinden; yatıp kalktığı evin temizliğinden, düzeninden anlaşılır

Asil azmaz, bal kokmaz (kokarsa yağ kokar, çünkü aslı ayrandır)
Kendine has özellikleri bulunan bir nesne ne denli biçim değiştirirse değiştirsin, aslî özelliğini yitirmez Bu durum insan için de söz konusudur Soylu bir aileden gelen insanlar ne denli büyük bir sarsıntı geçirirlerse geçirsinler, bayağı bir duruma düşüp yozlaşmazlar; soyluluklarını yitirmezler Ama mayalarında kötülük, noksanlık bulunan kimseler için böyle bir şeyden söz edilemez; onlar eninde sonunda bir açık verirler, olumsuz yanlarını dışa vururlar

Aslını inkâr eden (saklayan) haramzadedir
Bir insan çarpık bir ailenin üyesi olabilir; yoksul, eğitim görmemiş kaba bir aileden gelebilir Bu durumunu birilerinden saklamak ve onlara karşı bir utanç kaynağı olarak görmek son derece yanlıştır Çünkü insan, böyle bir aileden gelmekle değersiz olamaz Kendisini değerli ya da değersiz kılmak kendi elindedir Böyle bir tavrı da ancak zayıf karakterli insanlar gösterebilir ya da bu tavır ancak piçlere yaraşır

Âşığa Bağdat sorulmaz (ırak değildir)
Kim ki bir şeyi elde etmek ister, ona taşkın bir kavuşma isteğiyle yanıp tutuşur, o kimseye zor şartlar ağır gelmez; o, her türlü çabayı gösterir; her türlü fedakârlığa katlanır

Âşık âlemi kör, dört yanını duvar sanır
Aşk duygusuyla dolup taşan kişi, bu derin sevginin etkisiyle ne yaptığını bilemez; hoşa gitmeyecek davranışlarda bulunur, sanki bilincini kaybetmiş gibidir; yapıp ettiklerini kimse bilmez, görmez ve söylediklerini kimse işitmez sanır

Aşını, eşini, işini bil
Doğru, düzgün, sağlıklı, mutlu ve verimli bir hayat mı yaşamak istiyorsun? O hâlde yiyeceğine dikkat et, temiz ve helâl ye Eşini ve arkadaşını iyi seç, kötülerden uzak dur Bir iş edin, edindiğin işe sahip çık, onu lâyıkıyla yap

Aş taşınca kepçeye paha olmaz
Kimi değersiz görülen, bir kenara atılmış bulunan araçlar bir zaman gelir gerekli olurlar; bir zararı önlemeye yararlar İşte o zaman değerleri birden bire artar, kıymet biçilemez olurlar

At, adımına göre değil, adamına göre yürür
Bir atın yürümesi ya da koşması, doğrudan sırtındaki binicisinin yönetimine bağlıdır; binici ne isterse onu yapar; koşar, durur ya da yavaş gider Bir işin akışı da böyledir İşin sonucu, verimli yahut verimsiz oluşu, o işi yapanın bilgi, beceri çaba ve tutumuna bağlıdır

Ata eyer gerek, eyere er gerek
Çıplak ata binmek oldukça zordur Ata binmeyi kolaylaştıran eyerdir Ancak bu yeterli değildir Atın üzerinde oturacak kimse eyerin hakkını vermeli ve başarılı olmalıdır Bunu da ancak yiğit olan yapar Bir iş için de durum bundan farklı değildir Yapılan işten verim alınmak isteniyorsa, önce işte kullanılacak araçlar sağlanmalı; sonra da iş ve araçlar işini iyi bilen, bunları kullanabilecek birine teslim edilmelidir

Atanın (babanın) sanatı oğula mirastır
Çocuklar küçük yaşlarda öncelikle babalarının yaptıkları işlerle ilgilenirler Babanın oğulla yakın ilişkisi, çocuğun giderek babasının yaptığı işi öğrenmesine yol açar Baba da bunun için özel bir çaba sarf etmişse, çocukta, bu işi öğrenme yolu kalıcı olur Büyüyünce kendisi de bu sanatla uğraşır, geçimini bu yolla sağlamaya çalışır

Atasını tanımayan Allah`ını tanımaz
Ana-babaya değer vermek, onlara saygı-sevgi göstermek, onlara dar günlerinde yardımcı olmak, onlara “öf” bile dememek Yüce Allah`ın buyruklarındandır Bu buyruklara itaat etmeyen, ana-babaya gerekli ilgiyi göstermeyen, onlara karşı gelen bir kimse Allah`a da karşı geliyor demektir

At binenin (iş bilenin), kılıç kuşananın
1 Kim ki bir işi beceriyor, bir şeyi kullanıyor, bir şeyden gerektiği gibi faydalanıyor, o şeye sahip olmalıdır; en uygunu, yakışanı da budur 2 Kim ki başkasının yararlanmadığı, yararlanmasını bilmediği bir şeyi elinde tutuyor ve ondan yararlanıyorsa, o şey, mal sahibinden çok onun sayılır

At binicisini tanır (bilir)
Emir altında çalışan kişi, kendisini yönetenin işten anlayıp anlamadığını, ne isteyip istemediğini, hangi olay karşısında nasıl tavır takındığını bilir; işini de ona göre yapar ve yürütür

Ateş düştüğü yeri yakar
Bir felâket ya da üzücü olay gerçek anlamda ona uğrayana, yalnızca ilgili kimselere acı verir; onların yüreklerini yakar Başkalarının, uzak kimselerin duydukları acı, gösterdikleri üzüntü ise yüzeyseldir; kalıcı değil, gelip geçicidir

Ateşle barut bir yerde durmaz
Bir arada bulunmaları çok tehlikeli görülen şeyler birbirinden uzak bir yerde tutulmalıdırlar

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz
Bir olay ya da durumun varlığı, gerçekten ortada olup olmadığı, belirtisinin görülmesiyle anlaşılacak bir şeydir Eğer meydanda bir belirti varsa, olay veya durum da var demektir

Atılan ok geri dönmez
Kimi zaman iyi düşünüp taşınmadan, olacakları hesaplamadan bazı eylemlere girişir ve sonuçta pişman olur insan O anda ilk durumuna dönmek ister ama bu mümkün değildir Çünkü olan olmuş, iş işten geçmiştir çoktan

Atın bahtsızı arabaya düşer
Kimi değerli, yetenekli ama talihsiz kimseler, kişiliklerine uymayan kötü ve bayağı işlerde çalıştırılır; görevlere itilir

Atın ölümü arpadan olsun
Bir şeye tutkun olan, bir şeyin uzun süre yokluğunu çeken kimi kişiler, kendilerine zarar vereceğini bile bile o şeyi kullanmaktan çekinmezler ve şöyle düşünürler: “Sevdiğim şeye özlem duyarak yaşamaktansa, onu çokça (aşırı ölçüde) kullanıp (yiyip) hasta olayım; hatta öleyim

Atın ürkeği, yiğidin korkağı
1 Yiğit de, at da doğacak bir tehlikeye karşı hep tetikte bulunmalı; uyanık davranıp duyarlı olmalıdır 2 Atın da, yiğidin de korkağından kaçınmalı; onlardan hayır gelmez

Atlar nallanırken kurbağa ayağını uzatmaz
Meydanda olan şu ki, insana değer, nitelik ve kişiliğine göre davranılır; iş verilir Bu bakımdan kişi başkalarını ilgilendiren konularda ortaya atılmamalıdır Ayrıca, değersiz bir kimse de kıymetli ve nitelikli kişilere gösterilen ilgiyi ne beklemeli, ne de ummalıdır

Atlasa kıl yapışmaz
Dürüst, temiz, kötülükten uzak, işinde başarılı kimseler hakkında söylenen karalayıcı sözler, yapılan iftiralar havada kalır; boşuna söylenmiş olur, onlara bu sözlerin mazarratı bulaşmaz

At ölür, itlere bayram olur
Kimi yararlı, kıymetli, şahsiyet sahibi kimselerin ölmesi; bulunduğu görevden ayrılması ya da alınması kimi çıkarcı, kıskanç ve aşağılık kimselerin işine gelir; onların sevinmesine yol açar

At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır
Dünyadaki her canlı gibi at da ölümlüdür Günü gelince o da bu dünyadan ayrılır Ama onun koştuğu, gezdiği meydan onunla gitmez; kendisinden sonrakilere kalır ve onu hatırlatır İnsan için de durum atınkinden farklı değildir O da ölümlüdür Doğacak, yaşayacak ve ölecektir Ne var ki, bu dünyadan ayrılırken bıraktığı izler sürüp gidecektir İnsanlar bu dünyada bu izleriyle anılacaklardır Önemli olan dünya hayatında iyi bir iz (nam) bırakmak ve rahmetle anılmaktır Bu bakımdan kişi daha yaşarken adını yaşatacak iyi işler yapmalıdır Unutulmamalıdır ki, yaşarken iyi işler yapan, iyi eserler bırakan kişiler öldükten sonra da unutulmazlar; onları tanıtan eserleriyle de gelecek kuşaklara taşınırlar

At sahibine (biniciye) göre eşer (kişner)
Yönetilen veya buyruk altında çalışan kişi, tutumunu ya da çalışmasını yöneticisinin tavrına göre ayarlar Bu sebeple yönetilen değil yöneten, çalışan değil çalıştırıcı daha önemlidir

At yiğidin yoldaşıdır
Çok açık olarak bilinen bir şey ki, göçebe bir millet olan Türkler için at, savaşta ya da barışta candan bir dosttur Hemen her saati onunla geçer At, Türkler için soyluluğun, yiğitliğin, vefakârlığın, yararlılığın ve inceliğin bir sembolüdür Silâhsız er düşünülemediği gibi, atsız er de düşünülmemiştir Dolayısıyla at, Türk`ün edebiyatına girmiş ve önemli bir motif oluşturmuştur At hakkında şiir, menkıbe, masal, atasözü söylenmiş; risaleler kaleme alınmış, âdeta ona insan gibi muamele edilmiştir

Ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz
Uçsuz bucaksız gökyüzünde uçan, istediği yere ulaşabilen kuşlar bile avlanmak tehlikesinden kurtulamazlar Hele usta avcılar da varsa tehlike daha da artar İnsanlar da benzer biçimde tehlikelerden uzak değillerdir Hiç ummadıkları çeşitli felâketlerle karşılaşabilir, dert ve sıkıntılara düşebilirler İnsan kendini ne kadar güvenlik alanına çekmeye çalışırsa çalışsın dert, sıkıntı, tehlike, kaza ve türlü işlerden yakasını kurtaramaz

Ava giden avlanır
Bir çıkar sağlamak için birilerine tuzak kuran, onları aldatan, onlara zarar vermeye çalışan kimse, yapmaya çalıştığı kötülüğe kendisi düşer; zarara uğrar

Av avlayanın, kemer bağlayanın
Bir uğraş vererek bir şeyi ele geçiren kimse, onu hak eder; o, onundur Doğrusu ve yakışık alanı da budur Aksini düşünmek yanlıştır Bunun yanında, bir şey, onu kullanmasını becerip faydalanmasını bilenindir

Avrat var ev yapar, avrat var ev yıkar
Kimi becerikli, iyi huylu kadınlar vardır ki, yoksulluk içinde bile olsa onlar eve bir çeki düzen verir; temiz tutar, evi yaşanacak hâle getirirler; içten, samimî davranışlarıyla yuvalarını mutlulukla doldururlar Kimi kadınlar da vardır ki, huysuzlukları, beceriksizlikleri, kötü davranışlarıyla ailenin düzenini ve mutluluğunu bozarlar Bolluk içinde bile olsalar, onların tertipsizlikleri, düzensizlikleri, beceriksizlikleri yüzünden ailede huzur kalmaz; onların bu tabiatları yüzünden aile kötüye gider, perişan olur ve sonunda yıkılır

Ayağa değmedik taş olmaz, başa gelmedik iş olmaz
Hayat öyle pürüzsüz, gailesiz değildir İnsanoğlu yaşadığı hayat süresince çeşitli engeller, güçlükler ve olaylarla karşılaşır Sıkıntılara, çeşitli felâketlere uğrar Kimi zaman tersi de olmaz değildir, rahata ve mutluluğa da kavuşur

Ayağını sıcak tut, başını serin; gönlünü ferah tut, düşünme derin
Sağlıklı olmak, türlü hastalıklardan korunmak için ayağı sıcak, başı da serin tutmak oldukça faydalıdır Beden sağlığımızı düşündüğümüz gibi ruh sağlığımızı da düşünmek zorundayız Bunun için de her sorunu dert etmemeli, olur olmaz şeylere üzülmemeliyiz; sabırlı ve geniş gönüllü olmalı, rahat hareket etmeliyiz

Ayağını yorganına göre uzat
Dengeli yaşamak isteyen insan mutlaka gelirini, giderine göre ayarlamalıdır Harcamalar geliri aşmamalı, imkânlar zorlanmamalıdır Aksine bir hareket bütçeyi sarsar, dengeyi bozar, insanı sıkıntıya sokup rahatsız eder

Ayağı yürüten baştır
Bedensel hareketlerimizin tümü beynin bulunduğu kafaya bağlıdır, kafaya göre bir yön tutar ve gelişir Bunun gibi bir işçinin verimli iş yapmasını, bir toplumun dirlik düzenlik içinde yol tutmasını da başta bulunan yöneticiler sağlar

Ayı görmeden bayram etme
Müslümanlar Ramazan orucuna gökte hilâli (ay`ı) görünce başlarlar; oruç bitince, yani bir ay sonra yine gökte hilâli görünce bayram ederler Ayı görme işi de son derece dikkat isteyen bir iştir İnsanlar ayı görmeden nasıl bayram yapamıyorlarsa, sen de bir iş gerçekleşmeden ona oldu gözü ile bakıp de sevinme; dikkatli ol, ola ki bir sebep yüzünden iş gerçekleşmeyebilir, üzülebilirsin

Ayıpsız yâr (dost) arayan, yârsız (dostsuz) kalır
Hemen her şeyin, her insanın bir kusuru, bir eksiği vardır Hatasız kul olmaz Dolayısıyla insanın mükemmel bir dost, arkadaş ve sevgili aramaya çalışması boşunadır Böyle bir dost bulamayacağı gibi, dostsuz kalması da mümkündür Bu bakımdan insan bir şey elde etmek, bir dost bulmak istiyorsa onları kusurları ile kabul etmeye hazır olmalıdır

Ay ışığında ceviz silkilmez
Bir işten iyi, verimli bir sonuç alınmak isteniyorsa, o işin şartları da, araçları da yeterli ve uygun olmalıdır Aksi takdirde kötü bir sonuçla karşı karşıya kalması mukadder olur

Aza demişler: “Nereye?”, “Çoğun yanına” demiş
Çok, her zaman azdan daha baskın çıkar Bu bakımdan genellikle her şeyin azı, çoğa boyun eğer; yahut az, çoğa uyar Büyük sermaye, küçük sermayeye fırsat vermez; onu idare eder Bir toplumda çoğun oyu, azın oyunu geçersiz kılar; dolayısıyla az oy sahipleri, çok oy sahiplerine uymak zorunda kalırlar

Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz
Kim ki elindekinden hoşnut olmuyor, onu yeter bulmuyor, onunla yetinmiyor, daha fazlasını istiyor ve onu hor görüp geri çeviriyorsa büyük bir hata işliyor demektir Çünkü çoklar, azların (küçük şeylerin) birikmesiyle meydana gelir Küçük şeylere sahip çıkmayan, onların birikmesiyle olmuş olan çoğu da kaybetmiş sayılır

Azıcık aşım, kaygısız (ağrısız) başım
Aralıksız çalışarak, çeşitli sıkıntılara katlanarak, amansız zorluklara göğüs gererek zenginlere özgü bir hayat yaşamaktansa, didişmelerden ve çekişmelerden uzak, gösterişsiz ve sakin bir hayat sürmek daha yeğdir

Az söyle, çok dinle
Dinlemek, öğrenmenin güzel bir yoludur Kulak vererek dinleyen insan pek çok şey öğrenebilir Oysa çok konuşan insanda yanılma payı (özellikle bilmediği konularda) çok olur, hata yapma ihtimalî de artar Ayrıca kişi yanlış ve çok konuşmalarıyla çevresindekileri rahatsız da edebilir

Az tamah çok ziyan getirir
Elindekiyle yetinmeyen, daha fazlasını isteyen, isteklerine kavuşmak için çeşitli yollara başvuran insan, bu tutumundan ötürü zarara uğrar Çünkü aç gözlülüğün sebebiyle ihtiyatsız davranmış ve tehlikenin içine düşmüştür Bu gibi kişiler kimi zaman ellerindekileri de kaybederler

Az veren candan, çok veren maldan
Varolalı beri insan, insanın yardımına ihtiyaç duymuştur Bu bakımdan ihtiyaç sahibine yardımda bulunmak bir insanlık görevi hâline gelmiştir Kimi yoksul kimseler birilerine yardım ya da armağan olarak bir şey verirlerse (küçük de olsa) bu onlar için bir fedakârlıktır Çünkü verdikleri şeyden kendilerinde de yok denecek kadar az bulunmaktadır Dolayısıyla yardımları ya da armağanları yürekten, içten ve candandır Bunun yanında zengin olanın yapacağı yardım, fakirin yaptığı yardımdan daha fazla olabilir Ancak bu onun için fedakârlık sayılmaz Çünkü ihtiyacından fazla olan malından vermiştir Dolayısıyla verdiği malın yoksulluğunu çekmiyordur o

Alıntı Yaparak Cevapla