Yalnız Mesajı Göster

Y Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları

Eski 01-19-2011   #42
Şengül Şirin
Varsayılan

Y Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları



Y HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER

Ya Allah deyip (atılmak): Cenab-ı Hak`a sığınarak (atılmak)”Ya Allah deyip düşmanın üzerine atıldı


Yabana atmak: Önem vermemek, önemsiz görüp dikkate almamak, üzerinde durmamak”Babanın sözlerini sakın yabana atayım deme


Yabancılık çekmek: Bir iş ya da çevrede yabancı olmaktan dolayı ortaya çıkan zorlukların etkisinde kalmak”Ona hiç yabancılık çektirmedi


Ya bu deveyi gütmeli, ya bu diyardan gitmeli: “Bu işi mutlaka yapmalısın, başka yolu yok, aksi taktirde burada kalamazsın” anlamında kullanılır
Ya devlet başa, ya kuzgun leşe: “Giriştiğim iş beni ya büyük bir varlığa ve mevkiye ulaştıracak ya da mahvedecek, batıracak” anlamında söylenir

Yad eller: 1 Baba ocağından uzak yerler, gurbet 2 Yabancı kimseler, yabancılar”Yiğidim yad ellerde kalmasın, dönsün geri Rabbim

Yâd etmek: Anmak, hatırlamak”Seni her gün yad ederiz buralarda

Yağ bağlamak: Semirmek, üzerine biriken yağ katılaşmak

Yağ bal olsun: “Yediğin, içtiğin helâl ve afiyet olsun” anlamında söylenir

Yağcılık etmek: Dalkavukluk etmek, övmek, pohpohlamak”Öğrenci öğretmenine yağ çekiyor, gözünün içine bakıyor, bu şekilde iyi not alacağını sanıyordu


Yağlı ballı olmak: Araları çok iyi, içli dışlı, samimi olmak”Öyle yağlı ballı olmuşlardı ki birbirlerine her şeylerini anlatıyorlardı


Yağlı kapı: Çalıştırdığı kimselere bol kazanç sağlayan kimse, kuruluş, aile ya da yer”Herkese nasip olmaz öyle yağlı kapı


Yağlı kuyruk: Kolayca ve bolca yararlanılabilecek kaynak; basitçe sömürülebilecek iş veya kimse”Bulmuşsun bir yağlı kuyruk, çek babam çek!”


Yağlı müşteri: Bol paralı, çok alışveriş yapan zengin alıcı”İki üç yağlı müşterimiz de olmasa kapamak zorunda kalacağız bu dükkânı


Yağma gitmek: Bir şey çok alıcı bulup çok satılmak, kolay müşteri bulmak”Kapanın elinde kalıyor, yağma gidiyor, koş koş, sen de yetiş!

Yağma Hasan`ın böreği: Hakkı olanın da olmayanın da kolayca yararlandığı, kimsenin korumadığı, her yanından sömürülen kaynak


Yağma yok: “Öyle şey olmaz, buna izin vermezler, kolay kolay elde edemezsin” anlamında bir tutumun ya da davranışın yanlışlığı ifade etmek için kullanılır


Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak: Bir tehlikeden, güç bir durumdan kaçarken daha kötüsüyle karşılaşmak


Yağmur yağarken küpünü doldurmak: Kazanma fırsatı varken ondan yararlanıp para veya mal edinmek”Bana bak aslanım, daha ne istiyorsun, yağmur yağarken küpünü doldur yoksa pişman olursun


Yağ tulumu: Çok şişman, çok yağlı”Birkaç ay sonra yağ tulumu olacak, şuna birisi söylese de çok yemese


Ya herrü (herro) ya merrü (merro): “Tehlikeyi göze aldık, giriştiğimiz işte ya batar ya da çıkarız” anlamında kullanılır


Yahudi pazarlığı: Tarafların çıkarlarını düşünerek çekişe çekişe yaptıkları pazarlık”Benimle Yahudi pazarlığı yapmaya kalkma lütfen


Yakadan atmak: Savıp kurtulmak, başından atmak “İnan onu yakamdan atmaya çalışıyorum


Yaka paça: Hiçbir itiraz dinlemeden, zorla, kuvvet kullanarak (götürmek)”Polisler adamı yaka paça götürdüler


Yakası açılmadık: Hiç duyulmadık, bilinmedik, ayıp söz, küfür


Yakasına sarılmak: İstediği şeyi almak ya da dövmek için tutup bırakmamak, zorlamak”Çocuk annesinin yakasına sarılmış balon diye ağlıyordu


Yakasına yapışmak: Hesap sormak ya da bir şey istemek için tutup bırakmamak”Beni de götüreceksin diye yakama yapıştı, ben de getirmek zorunda kaldım


Yakasını bırakmamak: Bezdirecek kadar üstüne düşmek, ısrar etmek, yanından ayrılmamak”Ne olursa olsun yakasını bırakmayıp paramı alacağım ondan


Yakasını kaptırmak: Bir şeyin, bir kimsenin etkisinden kendisini kurtaramamak, ona bağlanmış olmak


Yakayı sıyırmak: Kurtulmak, kaçmak”Çok şükür şu adamdan yakayı sıyırdık
Yaka silkmek: Bıkıp usanmak; bir iş, durum, yer ya da kimsenin olumsuz yanlarından tedirginlik duyduğunu belirtmek”Doğrusu yaka silkinecek bir iş seninki de


Yakayı ele vermek: Yakalanmak, kaçamayarak ele geçmek”Mahallenin hırsızı sonunda yakayı ele verdi


Yakayı kurtarmak: Umulmazken bir işten ya da kimseden kurtulmak, kaçmak”Bu pis işten yakayı nasıl kurtardık hâlâ anlayabilmiş değilim


Yakınlık duymak: Birine karşı sevgi ve ilgi duymak, yabancılık hissetmemek”Hayatta yakınlık duyduğum tek insandı


Yakışık almamak: Yerinde olmamak, uygun düşmemek, yaraşmamak”Çocuğu herkesin içinde azarlaman hiç de yakışık almadı


Yalancı pehlivan: Yapamayacağı bir işi yapabilecekmiş gibi görünen kimse, palavracı”Yalancı pehlivanın biridir o, ona güvenmeyin


Yalancısı olmak: Doğruluğu bilinmeyen, inanılmayacak sözleri bir başkasından işiterek söylemiş olmak”Ben şefin yalancısıyım, müdür ihalelerde insiyatifini kullanıyor ve rüşvet yiyormuş


Yalan dolan: Hile, düzen, dalavere, yolsuz davranış,”Yalan dolanla iş görmeye kalkanların başına işte bunlar gelir


Yalan yere: Gerçeğe uygun olmayarak”Yalan yere adamı şikâyet ettiler


Yalayıp yutmak: 1 İştahla, hiçbir şey bırakmadan yiyip bitirmek 2 Kötü bir söz ya da davranış karşısında sessiz kalıp, kabullenmek”Sofradaki bütün yemekleri yalayıp yuttu

Yalpa vurmak: İki yana, sağa sola; bir o yana, bir bu yana sallanarak yürümek”Nedendir bilmem, yalpa vurarak yürüyordu


Yalvar yakar olmak: Çok yalvarıp yakarmak


Yan bakmak: Beğenmeyerek, kötü niyetle, düşmanca bakmak”Bu adamın her gün yan bakması artık canıma yetti!”


Yan basmak: 1 Aldanmak 2 Kaypaklık edip dürüst davranmamak”Sana tanınan bu fırsatı iyi değerlendir, sakın yan basayım deme


Yan çizmek: Kendisine yüklenen bir görevden kaçmak”Üç kişi yan çizdi, demek ki ikimiz taşıyacağız bu bidonları


Yandan çarklı: 1 Şekeri yanına konmuş olan kahve veya çay”Usta, iki yandan çarklı yap!” 2 Bir omuzu düşük olarak yürüyen 3 Çarkı yanda olan gemi

Yan gelip yatmak: Yapacak işleri olduğu hâlde yapmamak, rahatına bakmak, keyfince yaşamak”Hiç çalışmıyor, yan gelip yatıyor akşama kadar

Yangına körükle gitmek: Anlaşmazlığı, gerginliği, kargaşalığı artırıcı, her iki tarafı kışkırtıcı söz ve davranışlarda bulunmak”Sen karışma, çekil aralarından, yangına körükle mi gitmek istiyorsun?”

Yan gözle bakmak: 1 Kötü niyetle, düşmanca bakmak 2 Göz ucuyla bakmak”Tezgâhtaki mallara yan gözle bakıp geçti
Yanık ses: Hüzünlü, çok dertli, içindeki acıyı dile getiren ses

Yanına bırakmamak: Kendisine yapılan kötülüklerin öcünü almak, cezasını sert karşılıklarla vermek”Bunu, onun yanına bırakmayacağım

Yanına (kâr) kalmak: Kendisinden öç alınmamak, yaptığı kötülük sert karşılık görmemek, cezasız kalmak”Adamın yaptığı yanına kâr kaldı, nasıl adalet bu?”

Yanına salâvatla varılır: Çok öfkeli, kızgın ve kibirlidir

Yanından bile geçmemiş: Hiç ilgisi yok, en ufak benzerliği bile yok”Sen kardeşini bir görsen, bu onun yanından bile geçmemiş

Yanıp tutuşmak: 1 Elde etmek için güçlü bir istek duymak, elde edemediği için de büyük üzüntü içinde olmak 2 Kuvvetli bir aşkla sevmek”Bakan olmak isteğiyle yanıp tutuşuyordu


Yanıp yakılmak: Sızlanıp şikâyet etmek, derdini döküp durmak”Çoluk çocuk açtı, kimse yardım elini de uzatmıyordu, birine de yanıp yakılmayı bir türlü kendine yediremiyordu

Yanlış ata oynamak: Kazanmak için giriştiği işte tuttuğu yol, dayandığı kimse dayanıksız ve çürük çıkmak, dolayısıyla aldanmış olmak

Yanlış kapı çalmak: İsteğinin yapılamayacağı bir yere başvurmak”Meğer biz yanlış kapı çalmışız


Yan tutmak: Taraflardan birini desteklemek, onun söz ve davranışlarını benimsemek, yansız olmamak”Yan tutmayıp tarafsız kalırsan senin için daha iyi olur


__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla