Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Açıklamalı Deyimler Sözlüğü

Eski 01-19-2011   #12
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Açıklamalı Deyimler Sözlüğü



C HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER

Caka satmak: Çalım satmak, gösteriş yapmak”Caka satmayı bırak da işine bak
Cambul cumbul: Pek sulu, suyu bol (yemek için)”Yemek cambul cumbuldu ama lezzetli olmuştu

Cana can katmak: İnsanda yaşama sevincini artırmak; insana neşe, heves ve iç gücü vermek”Ah o cana can katan yaylaya bir daha çıkabilsem

Can alacak yer (nokta): Bir şeyin en önemli yeri, en temelli noktası”Meselenin can alıcı noktasına bir türlü ulaşamadık

Cana minnet (bilmek): İhtiyacı olduğu hâlde arayıp da bulamadığı şeylerden saymak”Yalnızca su mu? Canıma minnet, çabuk ver

Can atmak: Herhangi bir şeye sahip olmayı, ya da herhangi bir şeye erişmeyi çok istemek”Top oynamaya can atıyordu

Can borcunu ödemek: Ölmek”Beni korkutamazsın, bir can borcum var, onu da öder kurtulurum

Cana yakın: Sevimli, sokulgan, insana pek sıcak davranan”Ne cana yakın bir insanmış meğer

Can baş üstüne: İstenilen, arzu edilen şeyin büyük bir memnunlukla yapılacağını anlatır”Can baş üstüne efendim, kasabaya varınca onu hemen göreceğim
Can çekişmek: Ölmek üzere bulunmak”Yanına vardığımızda hayvan can çekişiyordu

Can damarı: Bir şeyin en önemli noktası, en mühim unsuru; bir şeyin yaşaması için en önemli araç”Babam evin can damarıdır

Can damarına basmak: Bir işin en önemli noktası üzerinde durmak, ya da bir şeyin en duyarlı noktasını açığa çıkarmak”Adamın en sonunda can damarına bastılar, zararı da kendileri gördüler

Can dayanmamak: Bir acı, üzüntü, sıkıntı ve istek karşısında direnme gücü kalmamak; dayanıklılığı yitirmek”Yıllarca uğraşıp didinip yaptığı ev bir anda kül oldu, buna can mı dayanırdı?”

Can düşmanı: Öldürmeyi bile düşünen, aşırı kin ve düşmanlık besleyen, dost olmayan”Can düşmanları etrafında cirit atıyorlardı

Can evi: 1 Yürek 2 En duyarlı bölge”Onları can evlerinden vurmaya yemin etti

Can evinden vurmak:
En etkileyici, en can alıcı yönden saldırmak; bir daha yaşama imkânı kalmayacak şekilde vurmak”Onları can evinden vurmalıyız ki bir daha bellerini doğrultamasınlar

Can havli ile: Ölüm korkusundan kaynaklanan güçlü bir tepkiyle (bir eylem yapmak)”Silâh sesini duyunca can havli ile yerinden fırladı

Canı burnuna gelmek: Bir şey yaparken çok zorluk çekmek, bunalmak”Kömürü taşıdım ama canım da burnuma geldi

Canı (gönlü) çekmek: Bir şeyi istemek, istek duymak, çok arzulamak”Şimdi o yeşil eriklerden olsa da yesek, öyle de canım çekti ki

Canı çıkmak: 1 Ölmek 2 Çok yorulmak 3 Çok yıpranmak”Onu razı edinceye kadar canım çıktı

Canı gitmek: Önem ve değer verdiği, beğendiği bir şeye zarar gelecek diye çok korkmak, kaygılanmak”Araba çizilecek diye canı gidiyor

Canına değmek: 1 Çok hoşlanmak, yararına yapılan işten ötürü çok sevinmek 2 Ruhu şad olmak”Büyükannenin canına değsin, ikramın bizi oldukça sevindirdi”

Canına kıymak:
1 İntihar etmek, kendini öldürmek 2 Acımadan öldürmek 3 Kendini yoracak, yıpratacak kadar iş görmek”Komşunun kızı canına kıymış

Canına okumak:
1 Bir kimseye büyük bir zarar vermek, kötülük etmek 2 İyi bir şeyi kötü hâle getirmek, heder etmek, harcamak”Yeni aldığım oyuncağın canına okudu bir günde

Canına tak demek: Sabrı kalmamak, bir sıkıntıya dayanamaz duruma gelmek”Canıma tak dedi artık, ya yaptıklarına son verirsin ya da burayı terkedersin!”

Canına yandığım (yandığımın):
Kimi zaman sevgi ve hayranlık, kimi zaman da kızgınlık ve öfke gibi duyguları anlatmak için kullanılır”Canına yandığımın adamı, bizi saatlerce bekletti bu soğukta

Canına yetmek: Bezmek, bıkmak, bir zorluğa dayanamayacak duruma gelmek”Canıma yetti artık bu işi yapmayacağım

Canından bezmek: Çektiği sıkıntılar yüzünden içinde olduğu hayatı artık istemeyecek bir duruma gelmek”Ne yapayım böyle hayatı, beni canımdan bezdirdi!”

Canını almak: Öldürmek”Allah canını alsın da kurtulalım senden!”

Canını bağışlamak: Öldürebileceği bir kişiyi öldürmekten vazgeçmek”Ona kıyamadı ve canını bağışladı

Canını dişine takmak: Büyük sıkıntıları, tehlikeleri göze alarak bir işi başarmaya çalışmak”Canını dişine takıp koca kayayı parçalamaya devam etti

Canını sokakta bulmak: Sağlığını koruması, kendini yıpratmaması ve tedbir alması gerektiğini anlatmak için kullanılır”Biraz soluk almama izin ver Ben canımı sokakta bulmadım

Canının içine sokacağı gelmek: Birine karşı büyük ölçüde sevgi duymak, birinden çok hoşlanmak”Öyle ki o yavrucağı canımın içine sokacağım geliyor!”

Canını vermek: 1 Hiçbir şey esirgememek 2 Bir şey uğrunda en değerli varlığını feda etmeye, hatta ölmeye hazır olmak 3 Bir şeye aşırı ölçüde düşkün olmak”Vatan uğruna kim can vermez ki?”

Canını yakmak: 1 Fizikî acı vermek 2 Bir kimseyi zarara ya da sıkıntıya sokmak; üzmek, kaygılandırmak”Lütfen canını yakma çocuğun

Canı tatlı: Acıya, üzüntüye ve sıkıntıya katlanmayan”Öyle de canı tatlı ki ne zaman bir şey taşınacak olsa bir bahane bulup ortadan kayboluyor

Canı tez: Sabırsız, beklemeye tahammülü olmayan, ivecen”Bekle de gör, ne canı tez adamsın sen öyle!”

Canı yanmak: 1 Fizikî bir acı duymak 2 Bir işte zarar görmek, manevî bir üzüntü duymak”Canını yakmadan ver o elindekini bana!”

Can kalmamak: Gücü, kuvveti kesilmek; bitkin bir duruma düşmek”Daha fazla yürüyemeyeceğim, can kalmadı bende, siz gidedurun

Can kaygısına düşmek: Her şeyi bırakıp, içine düştüğü tehlikeden varlığını kurtarma ve koruma çabasında olmak”Ortalık birbirine girip silâhlar patlamaya başlayınca can kaygısına düştü zavallı kadın

Can kulağıyla dinlemek: Kendini vererek, büyük bir dikkatle dinlemek”Babasının söylediklerini can kulağıyla dinlemeye başladı

Canla başla: Seve seve, her türlü zorluğa göğüs gererek, var gücüyle, hiçbir fedakârlıktan kaçınmayarak”Hepsi canla başla çalıştı

Canlı cenaze: Çok zayıf, güçsüz, zayıflıktan kemikleri çıkmış kimse”Adam canlı cenaze gibiydi

Canlı yayın: Kişilerin ses ve davranışlarını o anda ve doğrudan doğruya veren radyo ve televizyon yayını”Parti temsilcileri bu akşam televizyonda canlı yayında tartışacaklar

Can pazarı: Herkesin kendi canının kaygısına düştüğü ve kendi canını kurtarmaya çalıştığı tehlikeli bir durum, yer”Ortalık toz dumandı; haykırışlar, inlemeler ortalığı çınlatıyordu; insanlar can pazarının tam ortasındaydılar

Can sağlığı:
Esenlik, kişinin sağlıklı olması”Ne demeli canım kardeşim, inan bundan ötesi can sağlığı

Can sıkıntısı: Yapılacak iş ve bir şeyle oyalanma imkânı bulamamaktan duyulan tedirginlik, içine düşülen bunalım”Bütün gün evde oturuyor, can sıkıntısından ne yapacağımı bilemiyordum

Can vermek: 1 Ölmek 2 Ruha güç vermek, yaşar duruma getirmek 3 Bir şeyi çok ister olmak”Adam bir kurşunda can verdi

Can yakmak: 1 Üzmek, acı vermek 2 Zulmetmek, eziyet etmek 3 Bir kimseyi büyük zarar ve ziyana sokmak”Şu hareketlerinle canımı yakıyorsun

Can yoldaşı: Yalnızlıktan kurtulmak için birlikte yaşanılan kimse”Her insanın bir can yoldaşına ihtiyacı vardır

Cart curt etmek: Göz dağı vermek ya da övünmek amacıyla abartılı konuşmak”Karşımda cart curt edip durma

Cart kaba kâğıt: Yüksekten atan, yapamayacağı şeyleri yapar gibi konuşan, çalım satan kimselere karşı söylenen küçümseme ünlemi

Cebi delik: Parasız, cebinde para tutmasını bilmeyen”Daha ne kadar cebi delik dolaşacaksın

Cebini doldurmak: Karşılaştığı fırsatları değerlendirerek bol para kazanmak”Cebini doldurmaktan başka bir düşüncesi yok adamın

Cehennem azabı: 1 Çok büyük sıkıntı, eziyet 2 İman etmeyenlerin, kâfirlerin, günahkârların cehennemde çekecekleri ceza”Allah bizi cehennem azabından korusun

Cehennem olmak: Defolup gitmek”Çabuk cehennem ol yanımdan

Cemaziyülevvelini bilmek: Bir kimsenin herkesçe bilinmeyen, geçmişteki kötü bir yönünü veya kötü durumunu bilmek”Sakın güvenme ona, ben onun cemaziyülevvelini bilirim

Cendereye sokmak: Çok sıkıştırmak, manevî baskı altına almak”Adamı cendereye almayı iyi beceriyorsun

Cevabı yapıştırmak: Karşısındakinin, beklemediği, ters, güç duruma düşürücü bir cevap vermek”Öyle bir cevap yapıştırdı ki hasmı donakaldı

Ciğeri beş para etmemek: Değersiz, kendisine güvenilmez, korkak, aşağılık (bir kimse olmak)”Bırak, ondan söz etme bana, ciğeri beş para etmez adamlarla işim yok

Ciğerimin köşesi:
1 Çok sevdiğim 2 Sevgili evlâdım”O, hâlâ benim ciğerimin köşesidir

Ciğerini okumak: Karşısındakinin gizli düşüncelerini bilmek, aklından geçenleri anlamak”Bizimi düşünüyormuş? Ben onun ciğerini okurum; o kendinden başkasını düşünmez

Ciğerini sökmek: Bir kimseyi büyük ölçüde zarar ve ziyana uğratmak”Söyle ona, beni oraya getirtmesin, gelirsem ciğerini sökerim onun

Cin çarpmışa dönmek: Neye uğradığını anlayamayacak kadar kötü duruma düşmek”Bir tokatta cin çarpmışa döndürdü adamı

Cin fikirli: Zeki, çok kurnaz, her zaman kendi çıkarını kollayan, çok anlayışlı”Endişelenmeyin; o cin fikirli, o işin de üstesinden gelecektir

Cinler cirit (top) oynamak: Bir yerin ıssız, ürküntü verir olduğunu anlatmak için kullanılır

Cinleri başına toplamak: Öfkelenmek, kızmak, çok sinirlenmek”Zorla cinleri başıma topladınız

Curcunaya çevirmek (veya döndürmek): Bir yeri kargaşa, şamata, gürültü patırtı ile doldurup kimsenin ne dediğini anlamayacak hâle getirmek”Çocuklar bir dakikada ortalığı curcunaya çevirdiler

Cümbür cemaat: Topluca, hep birden”Halamlara cümbür cemaat gitmeye karar verdik

Cümle kapısı: Konak, saray gibi büyük binaların ana giriş kapısı”Devletin ileri gelenleri konağın cümle kapısı önünde toplandılar

Cüret etmek: Ataklık etmek, yüreklilikle davranmak”O, hemen herkesin yanında söz söylemeye cüret eden bir yapıya sahipti

Cürmü meşhut hâlinde yakalamak: Bir kimseyi suçu işlerken şahitlerle birlikte yakalamak




__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla