Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Peygamberlerimizin Tarihi

Eski 01-28-2008   #34
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : Peygamberlerimizin Tarihi



Yıllar boyu Mekkelilerin İslâm'a karşı gösterdiği kin; düşmanlık ve engellemeler, üç yıl süreyle devam eden ve insafsızca uygulanan toplumdan dışlanma ve muhâsara olayı, ardından Ebû Tâlib'in ve Hz Hatice'nin vefatları dolayısıyla Hz Peygamber'in himayesiz kalması ve Mekkelilerin sataşmalarına mâruz kalması, bunu tâkiben de Tâif halkının horlayıcı tavn, her ne kadar Allah Rasûlünün ümit ve azmini kıramamış, davet şevk ve iştiyakını azaltamamış ise de, şüphesiz bir beşer olarak O'nu üzmüş ve rencide etmişti İşte böyle bir durumda Hz Peygamber'i sevindirecek ve Kur'an'dan sonra en büyük mûcizelerinden biri olan bir mucize meydana geldi Cenâb-ı Hak, Rasûlünü teselli etmek, bunca gördüğü düşmanlıklara rağmen gösterdiği sabır ve sebat dolayısıyla O'nu taltif edip lütuf ve ikramda bulunmak üzere katına çağırdı ve Hz Peygamber'in İsrâ ve Mirâc mûcizesi gerçekleşti Bir gece vakti Hz Peygamber, bir an ifade edilebilecek çok kısa bir zaman dilimi içinde önce Mekke'den Kudüs'e gitti Oradan da göklere yükselerek Rabbinin huzuruna çıktı; dünya ötesi âlemi, Cennet ve Cehennem'i müşahede etti Böylece rûhen takviye görmüş, Rabbi tarafından mükâfaatlandırılmış olarak tekrar aynı anda Mekke'ye döndü

Bu olaydan sonra Hz Peygamber (sas) İslâmî tebliğine yine devam ediyordu Fakat İslâm'ın kitlesi olacak zümreyi arayışı genellikle Mekke'ye dış kabilelerden hac, umre veya ticaret gibi maksatlarla gelen yabancılar arasında oluyordu Önceleri bu teşebbüsü bazen olaylı, bazen sert, nâzik, veya mütereddit, ama hep menfi bir tavırla karşılanıyordu Ancak nübüvvetin onbirinci senesinde Medine'nin Hazrec kabilesinden altı kişi Akabe adı verilen yerde Hz Peygamber'le karşılaşıp kısa bir görüşmeden sonra O'na iman ettiler Bu altı Medineli, şehirlerine dönüşte Hazrec ve Evs kabileleri arasında İslâm'ı yaydılar Ertesi senenin hac mevsiminde ikisi Evsli, onu Hazrecli oniki kişilik bir heyet yine Akabe'de Hz Peygamber'le buluşup O'na bey'at ettiler I Akabe bey'atı olarak tarihlere geçen bu görüşmenin akabinde Hz Peygamber, İslâm kadrosunun ilk elemanlarından Mus'ab b Umeyr'i davetçi olarak Medine'ye gönderiyordu Mus'ab'ın Medine'de bir yıl süreyle yaptığı faâliyet öylesine verimli olmuştu ki İslâm'ın bahsedilmediği ve girmediği bir ev hemen hemen kalmamıştı ve Medineliler, Allah Rasûlünü şehirlerine buyur edip O'nu koruma konusunda her tehlikeyi göze alacak bir kıvâma erişmişlerdi Peygamberliğin onüçüncü yılında Medine'den gelen daha kalabalık bir heyet Akabe'de Hz Peygamber'le bir gece vakti gizlice buluşup II Akabe Bey'atı'nı gerçekleştiriyor ve şehirlerine göç ettiği takdirde Hz Peygaber'i ve Mekkeli müslümanları malları ve canlarını korudukları gibi koruyacaklarına and içiyorlardı İşte bu and ve karşılıklı söz vermelere İslâm tarihinde "Akabe bey'atları * " adı verilmiştir

Hicret ve İslâm Devleti:

Mekkeliler bu görüşmeleri haber aldıkları zaman başlatılan yeni baskılar, müslümanlara hicret kapılarını açtı Hz Peygamber'in izni ile Ashâb-ı kirâm gruplar halinde ve çoğunlukla gizlice şehri terkedip Medine yolunu tuttular Artık şehirde Hz Peygamber ve ailesi, Hz Ali, Hz Ebûbekir ve ailesi ile hicrete imkân bulamamış olanlarla yakınları veya akrabaları tarafından hicretleri engellenmiş kimseler kalmıştı Müslümanların Medine'de toplanarak zinde bir güç oluşturmaları, Mekkelileri ürküten ve korkutan bir husus olmuştu Bu günlerde sık sık olağanüstü toplantılar yapan müşrikler, gizli bir celsede, karşılaşılan bu zor problemi çözme yollarını aradılar Yegâne kurtuluş yolu olarak Hz Muhammed'in öldürülmesi görüldü Kararlaştırılan komplonun icrâsı için hazırlıklar yapılırken Cebrâil (as) vâsıtasıyla durumdan haberdâr olan Hz Peygamber de hicret için hazırlığa koyuldu ve hicrette kendisine yol arkadaşlığı yapacak Hz Ebûbekir'le önceden hazırladığı plân gereğince geceleyin Mekke'yi terketti Uzun ve zaman zaman tehlikeli geçen yorucu bir yolculuktan sonra 8 Rebiulevvel pazartesi günü Medine'nin banliyösü Kubâ köyüne geldiği zaman Ensâr ve Muhâcirûn'un O'nu karşılaması son derece heyecanlı ve içten olmuştu Hz Peygamber bu köy halkının ricası üzerine burada beş gün istirahat etti ve bu kısa istirahatı sırasında bilfiil kendisi de çalışarak bir mescid inşâ ettirdi Kubâ'ya gelişinin beşinci günü sabahleyin buradan ayrılarak Medine şehrine yöneldi Günlerden cuma idi Öğle vakti Rânunâ adlı mevkiye gelindiği vakit Hz Peygamber burada durdu; ilk cuma hutbesini îrad etti ve ardından ilk cuma namazını kıldırdı Sonra yoluna devam etti Şehirde bir bayram havası vardı Büyük küçük herkes yollara dökülmüş, coşkun bir tezâhürât, sevgi ve saygıyla Hz peygamber'i karşılıyor, şehirlerine ve evlerine buyur ediyordu Hz Peygamber hiç kimsenin davetini reddetmiş olmamak ve hiç kimseyi kırmamak için uygun bir çare buldu ve üzerinde hicret ettiği devesi Kasvâ kendi hâline bırakıldı; devenin çöktüğü yere en yakın evde Hz Peygamber misafir olacaktı Deve, şehrin orta tarafında iki yetim çocuğa ait boş bir arsada çöktü ve Hz Peygamber kendisine ait hâne-i saâdetleri inşâ edilinceye kadar buraya evi en yakın olan Ebû Eyyûb Hâlid b Zeyd el-Ensârî Hazretlerinin evinde misafir kaldı

Böylece Hz Peygamber'in hayatında ve davet faâliyetinde yeni bir dönem, Medine dönemi başlamış oluyordu Medine'de Hz Peygamber, İslâm'a kucak açmış büyük bir kitleye kavuşmuştu; İslâm'ın bağımsızlığı ve hâkimiyetini ilân edeceği bir vatana da sahipti Artık yapılacak şey, bu vatan sathında İslâm cemâatını teşkilatlandırmak, insanların birbirleri ile olan münâsebetlerini hak ölçüleri içerisinde düzenlemek ve hakkın hâkimiyetini sağlayarak etrafa yaymaktı Bunun için de bir devlete ihtiyaç vardı Peygamber Efendimiz bu ihtiyacı gayet iyi bildiğinden, artık Medine'ye hicretin ilk günlerinden itibâren O'nun davet merhaleleri arasında "devletleşme diye adlandırdığımız safhayı gerçekleştirmek üzere çaba sarfetti Kuruluş günlerini yaşayan İslâm devletı'nin idâre merkesi, htikümet binası, harp karargâhı vs gibi çok önemli hizmetler verecek olan Mescid'i inşâ etti Mescide bitişik olarak bina edilen suffa, İslâm cemâatının bütün İslâmî meselelerde eğitildiği ve gerekli bilgilerin öğretildiği önemli bir eğitim-öğretim müessesesi oldu Bu sıralarda okunmaya başlanan ezan, sadece namaz vaktinin geldiğini bildiren bir ilân değil, aynı zamanda İslâm hâkimiyetini âleme haykıran bir sembol ve şiâr idi Komşu devletlerle münâsebetlerin tanzimi için henüz hicri birinci senede ilk sınır tespiti gerçekleştirilmiş ve bu sınırlar içerisindeki müslümanların gücünü belirleme açısından Hz Peygamber'in emri üzerine nüfus sayımı yapılmıştı Ensâr'dan bir kişi ile muhâcirûn'dan bir kişinin bir araya getirilerek İslâm topluluğunun ikişer ikişer kardeşleştirilmesi ameliyesi demek olan muâhât *, başka bir çok faydaları yanısıra İslâm devleti'nin asıl unsurunu oluşturan müslümanlar arasında tam bir kaynaşma ve dayanışma sağlıyordu Yine aynı senede hazırlanan anayasa, müslümanları olduğu kadar Medine'de bulunan müşrikleri ve Yahudileri de kapsamına alarak Hz Peygamber'in devlet başkanlığını bu gayri müslim azınlıklara da kabul ettiriyor ve aynı ülkede yaşayan vatandaşlar olarak bu insanlar İslâm'ın hakimiyet ve koruması altına alınarak devlet açısından güvenliğin sağlanması hedefleniyordu

__________________
Alıntı Yaparak Cevapla