Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Peygamberlerimizin Tarihi

Eski 01-28-2008   #33
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : Peygamberlerimizin Tarihi



Peygamberliği ve Mekke Dönemi:

Böylece kendisine verilecek ilâhî risâlet görevini üstlenebilecek bir seviye ve vasata geldiği bir sırada, kırk yaşında iken yine böyle bir uzlet anında Hıra mağarasında, Cenâb-ı Hakk'ın peygamberlere vahiy getirmekle görevli meleği Cebrâil (as), O'na ilk vahyi, Alak Sûresi'nin ilk beş âyetini getirdi Artık Allah'ın Rasûlü, insanları hak din olan İslâm'a çağırmakla görevli idi O, bu görevine ailesi halkından ve hak davaya gönül verebilecek yakın arkadaşlarından, gerçeği kabul edebilecek kabiliyetde olan, fıtratı bozulmamış, düşünme istidadı körelmemiş kişilerden başladı İlk önce O'nu sevgili eşi Hz Hatice tasdik etti Erkeklerden Hz Ebûbekir, çocuklardan Hz Afi, âzadlı kölelerden Zeyd b Hârise kendisine ilk iman eden kimselerdi Ardından Hz Ebûbekir'in de aracılığıyla Hz Osman, Abdurralıman b Avf, Zübeyr b el-Avvâm, Talha b Ubeydullah, Sa'd b Ebî Vakkâs, Ebû Ubeyde b el-Cerrah, Sa'id b Zeyd, Abdullah b Mes'ûd gibi şahsiyetler müslüman oldular Hz Peygamber ilk üç yıl davetini gizli sürdürdü Yalnız bu gizlilik, İslâm'ın esasları ve prensipleri açısından değildi İslâm, sır perdeleri arkasında, gizli saklı, esrarengiz ve gizemli, anlaşılmaz bir takım düşünceler ve doktrinler ihtiva eden bir din değildi Onun esasları gayet açık, net, anlaşılır, sâde, arı duru olup akıl ve mantığa da uygun idi Aynı şekilde bu gizlilik, İslâm'ın sadece belli bir zümreye has bir grup dini oluşundan da değildi Aksine İslâmiyet cihanşümûl bir din olup bütün bir beşeriyetin hidayet ve saâdetini hedeflemişti Ancak Hz Peygamber'in ilk üç yıl davetini gizli sürdürmesi, çevredeki insanların İslâm'a karşı takındıkları düşmanca tavırdan, inanç ve ibadet hürriyeti tanımayacak kadar insafsız ve bağnaz oluşlarından kaynaklanıyordu Müslüman olanların mallarına ve canlarına bir zarar gelmemesi, filizlenmekte olan İslâm davâsına acımasız bir balta vurulmaması açısından gizli davete gerek duyulmuştu Bu safhada Hz Peygamber faâliyetini genellikle davet merkezi edindiği Dâru'l-Erkam'dan yürütmüştür Burası ilk iman edenlerden el-Erkam b Ebi'l-Erkam'ın* Kâbe karşısında Safâ tepesi yamaçlarındaki evi idi İlk müslümanlardan bir çoğu İslâm'ı burada kabul etmişler, Hz Peygamber'in eğitimine burada mazhar olarak İslâm'ın eşsiz esaslarını ruhlarına ve hayatlarına burada nakşetmişlerdi Hz Peygamber burada İslâm davâsına gönül bağlayarak mallarını ve canlarını bu hak davâ uğrunda fedâdan çekinmeyen sâdık, vefâlı ve ihlâslı bir kadroyu oluşturmakla meşgûldü O, biliyordu ki böyle bir kadro olmaksızın İslâm davâsının ortaya çıkıp yayılması mümkün değildir Bu bakımdan Hz Peygamber'in bu devredeki icraatı ashabını birbirine kenetlendirmiş ve aralarında mükemmel bir bağlılık oluşturmuştu

İşte Hz Peygamber İslâm davâsı etrafında böyle bir kadro oluşturduktan sonra peygamberliğin dördüncü yılından itibâren İslâm'ı açık açık tebliğ etmeye başladı Kureyş müşriklerinin İslâm'ı engellemek için başvurdukları çok çeşitli çareler, Hz Peygamber'e ve İslâma samimiyetle bağlı kadro elemanlarına engel olamıyordu Bu arada Mekke müşrikleri özellikle korunmasız müslümanlara insaf ve vicdana sığmayan eziyet ve işkencelerde bulundular Bu işkenceler karşısında Hz Peygamber, isteyen müslümanların Habeşistan'a gidebileceklerini belirtip hicret izni verince, nübüvvetin beş ve altıncı yıllarında müslümanlardan birer grup I ve II Habeş hicretlerini gerçekleştirdiler Mekkeli müslümanların böylece Mekke hâricine İslâm'ı taşımaları, müşriklerin hınç ve kinini artırmıştı Ama Cenâb-ı Hakk'ın yardım ve inâyeti sebebiyledir ki İslâm'a gösterilen bu düşmanlıklar bile hak dinin yayılmasına yardımcı oluyordu Meselâ azılı müşriklerden Ebû Cehil'in bizzat Hz Peygamber'e yaptığı sözlü ve fiili bir sataşma, Kureyş arasında şahsiyeti ve kuvvetiyle büyük bir itibâra sahip olan Hz Hamza'nın müslüman olmasını sağladı Ardından Mekke idare meclisi Dâru'n-Nedve'de alınan Hz Peygamber'i öldürme kararını uygulamak için harekete geçen güçlü şahsiyet Ömer b el-Hattâb, Hz Peygamber'i öldürmek üzere O'nu ararken aslında ayakları onu hidâyete sevkediyor ve Ömer'in gücü İslâm saflarına yeni bir heyecan ve şevk katıyordu Arka arkaya Hz Hamza'nın ve Hz Ömer'in müslüman olmaları, Kureyş müşriklerinin gözünü bir süre yıldırmış, artık müstümanlara dokunamaz olmuşlardı İşte bunu izleyen günlerde Habeş muhâcirlerinden bir kısmı Mekke'ye geri döndü Ancak bu sırada müşrikler yeniden şiddete başlayıp, cehâlet ve bağnazlıkla bağlandıkları ata dinlerini, zulme dayalı olduğu için İslâm'ın ortadan kaldıracağı şahsî çıkar ve menfaatlerini, bâtıl tahakküm ve zorbalıklarını kurtarabilmek için akıl almaz çarelere başvurmuşlardı Bu türden olmak üzere hem müslümanlar, hem de müslümanları koruyan Hâşimoğulları, peygamberliğin yedinci senesi ile onuncu senesi arasında tam üç yıl devam eden bir boykot ve muhâsaraya marûz kaldılar Mekkeliler ne müslümanlarla, ne de onları koruyan Hâşimoğulları ile hiç bir münâsebette bulunmayacaklarına, her türlü ilişkiyi keseceklerine, onlarla hiç bir şekilde alış-verişte bulunmayacaklarına, oturup kalkmayacaklarına, kız alıp vermeyeceklerine dair bir karar almış, bu karan yazdıklan sahifeyi Kâbe'nin iç duvarına asarak dinî bir hüviyet de vermişlerdi Bu karara muhâlefet eden, hem vatana, hem de dine ihânet etmiş sayılacak ve en ağır şekilde cezalandırılacaktı Mekkeliler tarafından üç yıl süreyle ve titizlikle uygulanan bu karar, elbette müslümanlara sıkıntılı, güç günler yaşatmıştır Peygamberliğin onuncu yılında bu karar iptal edilip boykot ve muhâsara kaldırıldığı vakit müslümanlar pek ziyade sevinme imkânı bulamadılar Çünkü çok geçmeden Hz Peygamber iki büyük yakınını, amcası Ebû Tâlib'i ve eşi Hz Hatice'yi üç gün arayla ardı ardına kaybetti Rasulullâh'ın üiüntüsüne müslümanlar da katıldılar ve bu seneye Hüzün yılı* adını verdiler Özellikle Ebû Talib'in vefatı, Hz Peygamber'in Mekke'de İslâm'ı tebliğ etmesini bir hayli güçleştirdi Çünkü Ebû Tâlib'in sağlığında Mekkeliler Ona hürmet duydukları için himayesine aldığı yeğenine dokunmuyorlardı Şimdi bu himaye ortadan kalktığı için Hz Peygamber her yerde sataşma ve engellemelerle karşılaşıyordu Böyle bir ortamda İslâm'ı tebliğ etmek âdeta imkânsız hâle geldiğinden Hz Peygamber, İslâm'ı kabullenecek yeni bir kitle aramaya başladı Bu sebeple de azadlı kölesi Zeyd b Hârise ile birlikte bir gün gizlice Tâif'e gitti Ancak dolaylı akrabalarından olan reislerinden gördüğü alaylı ve acımasız muâmele Hz Muhammed'in derhal Mekke'ye geri dönmesini gerekli kıldı Hz Peygamber şehirden gizlice çıkmıştı Şayet bu durum Mekkelilerce öğrenilmişse onun gidişi ülke dışına kaçma olarak değerlendirilebilir ve kendisi siyâsi suçlu sayılabilirdi Bu düşüncelerle Hz Peygamber şehre ancak bir emân ve himâye altında girmek gerektiğine kanâat getirerek müşriklerin ileri gelenlerinden Mut'ım b Adî'nin himâyesini sağladı ve onun koruması altında şehre girdi

__________________
Alıntı Yaparak Cevapla