Yalnız Mesajı Göster

Perşembenin Gelişi...

Eski 11-30-2007   #1
[KAPLAN]
Icon47

Perşembenin Gelişi...



Perşembenin gelişi

”Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur” denir ya, buna bir ilâve yapabiliriz:
”Eğer matematik (riyâziye) gibi düşünmeye alışkınsan, olaylar, ülkeler arasında karşılaştırmalar yapıp bağıntılar kurabiliyorsan, o zaman, perşembenin gelişini çarşambadan değil, bir önceki çarşambadan anlayabilirsin
Son yıllarda dünyanın çeşitli yerlerinde vahim olaylar cereyan ediyor; Afrika’da, Balkanlarda, Orta Asya ve Kafkasya’da, Yakın Doğu’da Bir bakıyorsun, asırlardır birlikte âhenk içinde yaşamış halklar birbirine düşürülüyor Katliamlar, yüzbinlerce ölü, aç bilaç, susuz kalan zavallı insanlar, gıdasızlıktan ölen sayısız bebek



Hani insanlık ilerlemişti; hani Batı, Asya’ya, Afrika’ya uygarlık getirmişti, getiriyordu?
Ne uygarlığı? Aslında Mehmet Âkif doğru söylemiş (ve her geçen gün dediğinin ne kadar doğru olduğu daha iyi anlaşılıyor): “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” Tabii Rahmetli Mehmet Âkif’in bunu dediği zamanlar, “Uygarlık, medeniyet” denince “Batı” akla geliyordu Sömürgeci Batı, bizzat kendisi, yağmaladığı, köle etmeye çalıştığı ülkelerde “medeniyet eşittir Batı” sahte formülünü zihinlere kazımakla meşguldu Uzak Asya, hattâ Sovyetler Birliği teknikbiligteki hamlelerini daha yapmamıştı Kültürle, insanlık anlayışı ve gönül terbiyesi ile, teknikte gelişme birleştirilmedikçe o maddî gelişmenin insanlığa zarar da getireceği genellikle idrak edilmemişti (tabii istisnâlar var: Örneğin Ziya Gökalp, “hars (kültür)” ile (yanlış olarak “teknik” anlamında kullanılan) “medeniyet” arasındaki fark üzerinde durmuştu) Bizim eski Asya kültürümüzde, gerçek “medeniyet”te ise birkaç bin yıldır, “Âlimin hem maddî bilim, hem mânevi ilimlerde âlim olması gerekir” anlayışı vardı (Kitaplarımızda onun için “Bilim+Gönül” dedik)

Evet, bir bakıyorsun, düzgün düzgün gideduran bir ülkede birden iç çatışmalar, kavga gürültü, kıyamet Ülke parçalanıyor; huzur artık bozulmuş, kavganın patırtının sonu gelmiyor O ara ülkenin her şeyi, kamu tesisleri, altyapısı, hattâ toprakları “küreselci” postuna bürünmüş yabancıların eline geçmiştir Eskiden refahı yerinde olan halk artık aç kalmaktadır Toplum dağılmış, ortak değerleri kalmamıştır Kaçan kaçana; öğrencileri dışarda, ülkenin bin bir meşakkatla yetiştirdiği hekimler dışarıda, mühendisi, bilimcisi dışarıda (gerçeklerine zâten öz yurtlarında hayat hakkı, çalışma sâhâsı yok, hele vatansever iseler) Peki o ülke için, o mazlûm halk için kim çalışacak? Vatansatarlar mı?



Dünyanın dört bir yanında, Avrupa’sı, Amerika’sı dâhil, insanlık duyguları olan, milyonlarca mazlûmun başına gelen felâketlere üzülen, daha insancıl bir dünyanın özlemini çeken insanlar var Ama, genel kamuoylarının da, onların da, bir ülkenin başına gelen felâketlerden iş işten geçtikten, milyonlarca insan perişan olduktan veya öldükten sonra haberleri oluyor Neden böyle geç? Çünkü büyük basın-yayın organları, Batı tekelindeki haber ajansları için katliamlar, büyük felâketler haber sayılıyor Yoksa bir ülkede için için, sessiz sedâsız, uzun süreler devam edebilen baş aşağı gidişat, “haber” sayılmadığı için (zâten melânetleri hazırlamakta olanlar da gizlediği için) duyulmuyor, duyurulmuyor


Halbuki, işin evveliyatına bakarsanız, o parçalanan, kana bulanan ülkelerde, 30 yıl, 50 yıl, bazen daha uzun yıllar sürmüş bir kuluçka devri boyunca “küreselci” insanlık düşmanlarının, yabancıların, sayısı zamanla artan yerli işbirlikçilerinin arkasına saklanarak, onlara gizli gizli “meşrulaştırma” imzaları attırarak o ülkenin sonunu hazırlamış bulunduklarını göreceksiniz Araba yolda devrildikten sonra hayıflanmanın, vâveylânın ne anlamı var? Önemli olan, daha yolun başlangıcında, o bineceğin arabanın yolda devrilecek biçimde tasarlanmış olduğunu fark etmek, tedbirini almak, yol üstüne konmuş tuzakları, araba oralara varmadan bertaraf etmek İşte öyle önleyici tedbirleri almak için, aklı başında, oyuna gelmemiş ülkelerin, “bağışıklık sistemi” dediğim etkin ve etkili “teşkilât-ı mahsusa”ları (Osmanlı Türk Devleti’nde ve Atatürk devri Cumhuriyet’inde olduğu gibi), bağımsız bir millî eğitim ve ulusal kültür siyasetleri, dış dünyada olup bitenleri sürekli araştıran, karşılaştırıp sonuçlar çıkarabilen ve devlete bilgi ve strateji ham maddesi sağlayan evrenkentleri, araştırma kurumları, vatanları için çalışan bilim adamları vardır Şimdi yurdumuzda da, o nitelikteki faaliyetler yoğunlaşıp etkinleşmeli, son 67 yıl masaya yatırılmalı, olanlar açık seçik anlaşılıp tarihî ve kültürel bağlarımız olmuş ülkelerin başına gelmişlerle karşılaştırılmalı, ona göre tüm vatansever ve yetenekli insanlarımız birlik olmalı, önce yakın, sonra daha uzum vâdeli geleceğimizin kurtarılması için, araba devrilmeden harekete geçmelidirler Bunları yapmak için herkesten fazla târihî birikimimiz, her dalda iyi yetişmiş, asil, vatansever ruhta bol sayıda insanımız, ve hızla gelmekte olan gençlerimiz var Başaracağız

Alıntı Yaparak Cevapla