Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Niçin Müslüman Oldular ?

Eski 12-25-2007   #15
[KAPLAN]
Varsayılan

Cevap : Niçin Müslüman Oldular ?



MUHAMMED JOHN WEBSTER (İngiliz)

Ben Londrada, tam bir protestan terbiyesi alarak yetişdim 1930 senesinde, dahâ genç bir talebe iken, her genç gibi ba’zı hâdiselerle karşılaşıyor, bunları anlamağa çalışıyordum Bunlardan birisi, din ile dünyâ arasında bir münâsebet aramak, ya’nî râhat ve huzûr içinde yaşamak için, dinden nasıl fâidelenebileceğimi düşünmek oldu O zemân, ilk def’a olarak, farkına vardım ki, mensûb olduğum hıristiyan dîni, bu husûsda çok za’îf ve çok âciz Zîrâ hıristiyanlık, dünyâyı yalnız fenâlıklarla dolu bir işkence yeri, insanları günâhkâr doğan mahlûklar olarak kabûl ediyor Onlara hayâtda râhat bir yol göstermek şöyle dursun, her yapdıkları işin günâh olduğunu, bu günâhdan kurtulmak için, hiç bir çâre bulunmadığını, insanlar için ancak râhiblerin Allahü teâlâya düâ edebileceğini söylüyordu Hıristiyanlık, insanları temâmen başı boş bırakmış ve yalnız pazar günleri, insanı hiç bir sûretde tatmîn etmiyen bir (kilise havası) içinde ibâdete teşvîk etmişdir O senelerde, İngilterede büyük bir ekonomik buhran ve fakîrlik vardı İnsanlar hayâtlarından ve hükûmetden hiç memnûn değildi Hıristiyanlık, onlara bu ızdırâb dolu günlerde hiç yardım etmiyor, insanlar ondan bir tehammül kudreti bulamıyorlardı Bu keyfiyyet, benim üzerimde çok fenâ bir te’sîr yapmışdı Aklımdan çok, hislerime kapılarak, dînin ma’nâsız bir şey olduğuna karâr verdim Hıristiyanlığı red ederek, kendimi, birçok gençler gibi, dinsizliğe ve komünizme verdim

Komünistlik, uzakdan işitilince gençlere bir haz veriyordu Çünki, ekonomik sıkıntılar içinde bunalan ve yaşama kudreti bulamayan genç nesl, servet ve rütbe farkını ortadan kaldırdığını iddi’â eden komünizmi bir kurtarıcı olarak görüyordu Fekat, kısa bir zemân sonra, farkına vardım ki, komünizmin iddi’âları, yalnız bir propagandadan ve boş lafdan ibâretdir Onlarda da, hem rütbe, hem servet farkı aynen vardı Her şey, her memleketde aynı idi Bunun üzerine komünistlikden vaz geçerek, kendimi felsefeye verdim Böylece kendimi, bir (panteist) olarak, (Vahdet-i vücûd) i’tikâdında olarak, yetişdirmeğe başladım

Garb memleketlerinde, islâmiyyet ile temâs etmek çok müşkildir Çünki, orada islâmiyyete karşı, tâ Haçlı seferlerinden kalma bir düşmanlık vardır Avrupalılar hiç tanımadıkları islâmiyyeti, nefret ile red ederler Çocuklarını müslimân düşmanı olarak yetişdirirler Müslimânlıkdan bahs etmek çok ayıp sayılır Birisi bu bahsi açdı mı, herkesin suratı asılır ve herkes susar Bu aralarda, beni bir vazîfe ile Avustralyaya göndermişlerdi Bana verilen, (müslimânlıkdan nefret) terbiyesine rağmen, birgün, nasılsa merak ederek, bir Kur’ân tercemesini elime aldım Fekat, dahâ kitâbı terceme edenin önsözünü okuyunca, kitâbı hemen kapatdım Çünki, kitâbı terceme eden, dahâ önsözde Kur’ân-ı kerîm aleyhinde o kadar ağır laflar söylüyor, Kur’ân-ı kerîmi o kadar tahkîr ediyordu ki, böyle bir kitâbı okumak ma’nâsız olurdu Sonra düşündüm Mâdemki, hıristiyanlar müslimânlardan nefret ediyorlardı O hâlde, tercemeyi yapan hıristiyanın, bu te’sîr altında kalarak, bozuk bir terceme yapması, ba’zı yerleri yanlış anlaması imkânı vardı Bir kerre meraklanmışdım Artık işi ciddiyyet ile ele aldım ve birkaç hafta sonra, Avustralyanın garb tarafında Perth şehrine gitdiğim zemân, bu şehrin büyük kütübhânesine uğrayarak müslimânlar tarafından tefsîr edilmiş bir Kur’ân-ı kerîm bulunup bulunmadığını araşdırdım Bana böyle bir terceme bulup verdiler Bunu açıp, içindeki ilk sûreyi, (Fâtiha-i şerîfe)yi okuyunca, ne kadar mütehassis olduğumu size anlatamam Fâtiha, (Âlemlerin rabbine hamd) ile başlıyordu (Bize doğru yolu göster) diye yalvarıyordu Ne güzeldi! Fâtiha-i şerîfi birçok def’alar okudum Burada zikr edilen büyük hâlık, (Rahmân ve Rahîm) ya’nî çok merhametli idi Hıristiyanların dediği gibi, insanları günâhkâr olarak yaratmamışdı Kur’ân-ı kerîmi okumağa başladım ve okudukça kendimden geçdim Bütün arzûlarımın, tesavvurlarımın aynını bu kudsî kitâbda buluyordum Sâatler geçmiş ve ben nerede olduğumu, zemânı, her şeyi unutmuşdum Bana Kur’ân-ı kerîmle berâber, Muhammed sallallahü teâlâ aleyhi ve sellemin hayâtına dâir ba’zı kitâblar da bulup getirmişlerdi Kendimden geçerek bunları okuyordum Nihâyet kütübhâne me’mûru yanıma gelerek, (Vakt geldi, artık kütübhâneyi kapatıyoruz)deyince kendime geldimKütübhâneden evime dönerken, (İşte şimdi maksadıma kavuşdumBen artık müslimân oldum)diye tekrâr edip duruyordum Artık, Allahü teâlânın inâyeti ile, hidâyete kavuşdum

Eve dönerken sıcak bir kahve içmek için münâsib bir yer aradım Caddeden aşağı doğru inerken aklımda yalnız Kur’ân-ı kerîm, müslimânlık ve Allahü teâlâ vardı Nereye gitdiğimin farkında değildim Birdenbire ayaklarım kendiliğinden durdu Başımı kaldırınca, kızmızı tuğladan yapılmış bir binânın önünde olduğumu gördümBacaklarım kendiliğinden beni buraya kadar getirmişdi Binânın üzerindeki levhaya bakdım Burası Avustralyadaki bir câmi’ idi

Kendi kendime, (Allahü teâlâ sana doğru yolu ihsân etdi ve sana ne yapman îcâb etdiğini bildirdi Sen müslimânlığı tanıdın Allahü teâlâ seni câmi’in kapısı önüne kadar getirdi Hemen içeri gir ve bu dîni kabûl et) dedim İçeri girdim ve müslimân oldum

O zemâna kadar bir tek müslimân tanımamışdım İslâmiyyeti kendi kendime buldum ve kabûl etdim Kimse bana bu husûsda rehberlik etmedi Benim rehberim yalnız akl-ı selîmim oldu

Alıntı Yaparak Cevapla