Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Niçin Müslüman Oldular ?

Eski 12-25-2007   #4
[KAPLAN]
Icon47

Cevap : Niçin Müslüman Oldular ?



İSMÂ’ÎL WİESLEW ZEJİLERSKİ (Polonyalı)

1900 senesinde Polonyada Krokov şehrinde doğdum Âilem Polonyanın ismi târîhe geçen meşhûr bir âilesidir Babam tam bir ateist [dinsiz] idi Fekat, buna rağmen çocuklarının katolik terbiyesi almasına izn vermişdi Polonyada çok katolik vardı Annem de koyu bir katolik olduğundan, bizim de katolik olarak yetişmemizi istiyordu Ben, dîne karşı büyük bir saygı sâhibi idim Gerek ferdin, gerek cem’ıyyetin hayâtında dînin en mühim bir rehber olduğuna inanıyordum

Bizim âile, sık sık yabancılarla görüşürdü Babam gençliğinde, çok seyâhatlar yapmış ve birçok ecnebî ahbâblar te’mîn etmişdi Bundan dolayı biz, diğer ırklara, medeniyyetlere, dinlere karşı bir saygı besliyorduk Kimseyi kimseden ayırmaz, her millete, her ırka, kısaca her insana karşı hürmet duyardık Ben kendimi Polonyalı değil, dünyâ vatandaşı sayardım

Âilemin dünyâ işlerinde düşüncesi, tam (orta yolu tutmak) fikrine dayanıyordu Babam, hiçbir iş görme âdeti olmıyan aristokrat [imtiyâzlı] bir sınıfdan gelmiş olmasına rağmen, tenbelliği, işsizliği hiç sevmez, herkesin muhakkak bir işi olmasını tavsiye ederdi Diktatörlüğün temâmiyle aleyhinde idi Fekat, dünyâda kurulmuş olan nizâmı ve intizâmı bozacak bir sosyal inkılâbı [devrimi] da aslâ kabûl etmiyordu Eski zemânın getirdiği âdetlere büyük bir saygısı vardı Bunların bozulmasını istemiyordu Kısaca, babam kurûn-u vüstânın [Orta çağın] modernleşmiş ve orta yoldan yürüyen bir şövalyesi idi Babamın bana verdiği hür terbiye, beni bir müdekkık [araşdırmacı] yapmış, sosyal mes’eleleri araşdırmağa başlamışdım Dünyâda çözülmesi lâzım birçok sosyal, siyâsî, ekonomik problemler vardı Bunları çözmek ve doğru yolu bulmak için ne yapmak gerekiyordu?Görüyordum ki, insanlar bu işlerde birbirinden çok uzak iki cebheye ayrılmışdı Bir tarafda kapitalizm, diğer tarafda komünizm Bir tarafda baskı ve terör, diğer tarafda temâmen başıboşluk Hâlbuki, insanların râhat ve huzûr içinde yaşaması için, bu iki cebhenin bir anlaşmaya varması ve orta bir yol bulması îcâb ediyordu Benim kanâatime göre insan cem’iyyeti, hür, fekat disiplinli, bugünkü hayât şartlarına uygun, fekat eski âdetlere de saygılı bir esâsa dayanmak zorunda idi (Tam orta yolda yürümek) prensiplerine uygun olarak yetişdirilen, benim gibi bir insanın böyle düşünmesi gâyet tabî’î idi Bize (İlerlemiş muhâfazakârlar = Progressive Traditionalist) adını koymuşlardı

Onaltı yaşına basdığım zemân, (Acaba katolik dîni, bu esâsı kuramaz mı?) diye düşünmeğe başladım Bunun için, katolik dînini dahâ yakından inceledim O zemân, kilisede bana telkîn edilen akîdelerin ba’zısının, bir dürlü aklıma yatmadığını gördüm Bunların en başında üç tanrı mes’elesi geliyordu Sonra İşâ-i rabbânî [Îsâ aleyhisselâmın etinin ekmeğe, kanının şerâba dönmesi] inancı, Allahü teâlâya düâ ederken, muhakkak araya bir papaz koymak mecbûriyyeti ve bizim gibi bir insan olan Papanın, günâhsız olduğu iddi’âsı, ya’nî ona bir nev’ tanrılık verilmesi, birtakım işâret, resm ve heykellere, ibtidâî insanlar gibi tapılması, birtakım garîb hareketler yapılması, beni yavaş yavaş hıristiyanlıkdan nefret duymağa sevk etdi Bu dînin insânlığı felâketlerden halâs etmesi şöyle dursun, esâsı çürük ve hiçbir kıymeti olmıyan bâtıl bir inanış olduğunu düşünmeğe başladım Artık dîne karşı temâmen kayıdsız kaldım

İkinci Cihân Harbinden sonra, içimde tekrâr bir dîne inanma ihtiyâcı duydum Farkına vardım ki, insanlık hiçbir zemân dinsiz kalamaz İnsanların rûhu dîne muhtacdır Din, en büyük rehber, en derin tesellî menbâ’ıdır Dinsiz insan mahv olmağa mahkûmdur İnsanlara en büyük fenâlık, dinsizlikden gelmekdedir Tâm ve mükemmel bir cem’iyyet hayâtı yaşayabilmek için, insanların birbirine bağlanması, doğru yolda yürümesi, ancak din sâyesinde mümkindir Şunun da farkına vardım ki, bugünkü mütekâmil bir insan, bugünün hayât şartlarına, ilmin bugün erişdiği dereceye uymıyan, yalnız birtakım garîb fikrlerden ibâret olan ve akl-ı selîme uygun gelmiyen bir dîni de kabûl edemez Hıristiyanlık dîni böyle idi Acabâ diğer dinler nasıldır diye merak ederek, dünyâda bulunan bütün dinleri tedkîk etmeğe karâr verdim Amerikalı Quakerlerin dînini, Unitarianları, hattâ Behâîleri bile tedkîk etdim Fekat bunların hiçbiri, beni temâmiyle tatmîn etmedi

Nihâyet İslâmiyyeti keşf etdim Elime Esperanto lisânında yazılmış (İslâmo Esperantiste Regardata) isminde bir kitâb geçdi Bu kitâbı, müslimân bir İngiliz olan, İsmâ’îl Colin Evans neşr etmişdi İşte bu kitâb, beni 1949 senesinde, müslimânlığa götüren rehber oldu Onu okudum Kâhirede (Dâr-ut-teblîg-ul-islâm) teşkilâtına mürâceat etdim ve onlardan müslimânlık hakkında ma’lûmât istedim Oradan bana gönderilen, gene Esperanto dilinde yazılmış (İslâmo Chies Religio) isminde bir kitâb, benim îmânımı temâmladı ve müslimân oldum

Müslimânlık, çocuklukdan beri taşıdığım düşünce, arzû ve temennîlerime tam cevâb vermekdedir İslâmiyyetde hem hürriyyet, hem de disiplin vardır İslâmiyyet, Allahü teâlâya karşı olan vazîfelerimizi sayarken, dünyâda da râhat ve huzûr içinde yaşamak için lâzım olan şeyleri bildirir İslâmiyyet, bütün insanlar için, hattâ her canlı için, haklar tanır İctimâ’î mes’elelerde, islâmiyyet en mühim problemleri en doğru tarzda çözmüşdür Ben bir sosyolog olarak, islâmiyyetdeki (zekât) ve (Hac) vazîfelerinin büyüklüğüne ve mükemmelliğine hayrân kaldım Kendisine, dünyâ malından fazla pay verilmiş kimsenin, malının belli bir kısmını fakîrlere dağıtması [zekât] ve zengin, fakîr, büyük rütbeli, küçük rütbeli, yaşlı, genç, tüccâr, esnâf, asker, bütün müslimânların bir araya gelerek yanyana Allahü teâlâya ibâdet etmeleri ve birbirini tanımaları [cemâ’at ile nemâz ve hac], bugün sosyal ilmlerin erişmek istediği ve bir dürlü vâsıl olamadıkları yüksek gâyelere, islâm dîninin çokdan vardığını göstermekdedir İslâm dîni bu sâyede, kapitalizm ile komünizm arasında en mükemmel vasat yolu göstermiş, bütün insanların arzûladığı husûsları te’mîn etmişdir İslâmiyyet, hangi ırk, hangi milliyyet, hangi sosyal derece, hangi renkden ve dilden olursa olsun, dünyâdaki bütün insanları bir araya getirebilen, onlara aynı hakları veren, servet farkını, ictimâ’î [sosyal] yardımı ayarlayan, aynı zemânda onlara Allah korkusunu da aşılayarak, maddî ve mâ’nevî disiplini sağlıyan mu’azzam bir dindir İslâmiyyetde tenkid edilen poligami [ya’nî teaddüd-i zevcât, birkaç kadınla evlenmek] bile, insanların biyolojik ihtiyâcına göre bildirilmiş bir keyfiyyet olup, hiç bir zemân tek kadınla yaşamayan katoliklerin, iki yüzlü monogamisinden [tek kadınla evlenmek] dahâ dürüst bir hükmdür

Son söz olarak, Allahü teâlâya, bana doğru yolu gösterdiği ve beni kendi rızâsına kavuşduran hak yola kavuşdurduğu için hamd-ü senâ ederim

Alıntı Yaparak Cevapla