Yalnız Mesajı Göster

İnceden İnceye İstanbull

Eski 11-04-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İnceden İnceye İstanbull



Rüstem Paşa Cami (Eminönü)



Tahtakalede Hasırcılar Caddesi üzerinde bulunan bu cami, Kanuni Sultan Süleymanın damadı ve aynı zamanda Sadrazam olan Rüstem Paşa tarafından 1560 yılında Mimar Sinana yaptırılmıştır Mimar Sinan burada sekiz dayanaklı ilk kubbe denemesini uygulamıştır

Cami merkezi plânlı olup, alt kısmına mahzenler, depolar ve dükkanlar yapılmıştırCaminin revaklı avlusuna iki taraftan merdivenle çıkılmaktadır 1962 yılında dış saçaklar, 1968de de minaresi, dış avlusu ve zemin duvarları onarım geçirmiştir

Dikdörtgen plânlı caminin merkez kubbesi kemerlerle dört fil ayağına ve sütunlara oturtulmuştur Köşelerdeki kemerler yarım kubbe şeklindedir İki yanlardaki sekizgen plânlı iki fil ayağı ile mekân üç kısma ayrılmış, ortadaki merkezi alan kare, kubbe kaidesi ise sekizgen şeklindedir Yanlarda birer uzun dikdörtgen iki yan sofa bulunmaktadır Bu sofalar ikişer büyük kemerle üç kısma ayrılmış ve her kısım tonozlarla örtülmüş ve üzerlerine küçük kubbeler yerleştirilmiştir



GİRİŞ cephesi, küçük fakat çarpıcı iç mekan duvarları, devrinin en meşhur İznik çini örnekleri ile süslüdür Çiniler geometrik, yaprak ve çiçek motifleri ile bezenmiştir



Caminin avlusu bir tavanla örtülmüştür Bu tavan, kenardaki sütunlar arasına yapılmış kemerlerle son cemaat yerinin kemerleri üstünü örtmektedir Son cemaat yeri altı sütunla beş kısma ayrılmış olup, her kısmın üstü kubbelidir Caminin sağında binaya bitişik tek şerefeli bir minaresi vardır

Yeni Cami (Eminönü)



Eminönü Meydanında, Mısır Çarşısının yanında bulunan, Sultan III Mehmedin annesi ve Sultan III Muradın eşi Safiye Sultan adına 1597de Mimar Davud Ağa tarafından yapımına başlanan caminin temeli 1957 yılında atılmıştır Caminin inşaat alanının deniz seviyesinde ve dolma bir arazi olması nedeniyle temel çukurlarında su çıkmaya başlamış, bunun üzerine Mimar Davut Ağa, buraya büyük kazıklar çaktırarak bunların başlarını kurşun kuşaklarla birleştirmiş ve yapının temel taşlarını bu tabanlara oturtmuştur 1598 yılında İstanbuldaki veba salgınında Mimar Davut Ağanın ölmesi üzerine, yapının mimarlığına Dalgıç Mehmed Çavuş getirilmiştir İlk pencere taklarına kadar yükselen bina, 1603 yılında IIIMehmet ve Safiye Sultanın ölümü ve IAhmetin tahta çıkması üzerine yarım kalmıştır

Yarım yüzyıldan fazla (59 yıl) Sultan IVMehmetin annesi Turhan Sultan tarafından 1660 yılında, duvarlarından bir sıra taş sökülerek yeniden başlatılmıştır Bu kez mimarlığına Ser Mimar-ı Hassa Mustafa Ağa getirilmiş ve cami 1663te tamamlanabilmiştir

Yapı topluluğu cami, sıbyan mektebi, sebil, çeşme, hünkar kasrı ve türbeden oluşmaktaydı Bunlardan sıbyan mektebi günümüze ulaşmamıştır

Caminin etrafındaki yolların genişlemesi nedeni ile dış avlusu ortadan kaldırılmıştır Mısır Çarşısı yönünde 18 sütunlu, 21 kubbeli ve üç kapılı olan iç avlunun ortasında güzel bir şadırvanı vardır Sekiz sütun ve dokuz kubbeli son cemaat yeri ikinci kat pencere altlarına kadar çinilerle kaplıdır Pencere üstlerinde de Hattat Tenekecizade Mustafa Çelebinin hatları vardır Sağda ve solda üçer şerefeli iki minare yer almıştır Kare planlı camiye merdivenle üç kapıdan girilir Çinilerle süslü olan dört fil ayağına ve dört kemere oturan merkezi kubbeyi dört yarım kubbe desteklemektedir Köşelerdeki dört kubbe ve köprü ile türbe önlerinde sütunlarla çevrili kubbelerle birlikte 66 kubbe bulunmaktadır Mihrabı ve minberi beyaz mermerdendir Mihrabın solunda değerli taşlarla süslü bir mozaik tablo bulunmaktadır



Turhan Sultan için yapıldığı söylenen Hünkar Kasrı, klasik Türk evinin bütün özelliklerini taşıyan görkemli bir yapıdır En güzel İstanbul panoramalarından birini seyredecek şekilde konumlanmıştır Üç odalı ve bir salonludur Duvarları desen ve şekillerle, değerli İznik çinileri ile kaplıdır Ahşapları sedef ve fildişi kakmalıdır 1948 yılına kadar bir depo olarak kullanılmıştır1948 ve 1966 yıllarında restore edildikten sonra 1967 yılında müze olarak açılmışsa da kısa bir süre sonra kapatılmış ve yeniden depo olarak kullanılmıştır Ardından bu tarihi yapı kiraya verilmiş, 2002 yılında da Hünkâr Kasrının içerisine giren hırsızlar, XVI ve XVIIyüzyılın en güzel örneği olan çini panolarının bazılarını sökerek götürmüşlerdir
Günümüzde Osmanlı mimarisinin bir biblo kadar güzel olan bu eserinin çatısından içeriye sular sızmakta ve perişan haldedir

Yeni Cami külliyesinden Mısır Çarşısı yanında Turhan Hatice Sultanın türbesi bulunmaktadır Türbenin içerisi çağının en güzel çinileriyle bezenmiş olup, Turhan Hatice Sultandan başka Sultan IVMehmet, Sultan IIMustafa, Sultan IIIAhmet, Sultan IIIOsman ve Sultan IMahmut gömülüdür Ayrıca bir çok şehzade ve sultanların sandukaları da burada bulunmaktadır Bu türbeye sonradan iki türbe daha eklenmiş olup, buraya Sultan Abdülmecid ve Sultan IIAbdülhamitin şehzadeleri, sultanları, bir köşesine de Sultan VMurat gömülmüştür Türbenin bahçesinde ise bazı sultan ve hasekilerin mezarları bulunmaktadır

Turhan Hatice Sultan türbesinin sağına Sultan IIIAhmetin yaptırdığı bir kütüphane bulunmaktadır Bu kütüphanenin kitapları, günümüzde Süleymaniye Kütüphanesindedir

Bugünkü İş Bankasının sol tarafında bulunan geniş saçaklı, mermer işçiliği ve bezemesiyle dikkati çeken sebil, IIMeşrutiyetten sonra yanmış, sonradan orijinal biçimiyle yenilenmiştir

Firuz Ağa Cami (Eminönü)

Divanyolunda, Adliyeden Sultanahmete inen yolun sağında bulunan Firuz Ağa Cami, Sultan IIBeyazıtın Hazinedarbaşısı Firuz Ağa tarafından yaptırılmıştır Divanyolunun genişletilmesinden önce daha büyük bir avlusu olan cami, kapısı üzerindeki yazıttan da anlaşılacağı üzere, 1491 yılında yapılmıştır Kitabedeki yazı Şeyh Hamdullah Efendiye aittir

Tek kubbeli küçük camilerin tipik bir örneği ve Bursa üslubunun basit bir karışımı olan Cami, kare planlıdır İçeride duvarların oluşturduğu dört köşenin yukarı kısımlarına dört bingi inşa edilmiş ve böylece oluşan sekiz köşeli kasnağın üzerine kubbe oturtulmuştur Caminin iç avlusu yoktur Yapı kesme taştan olup, kubbe kasnağı 12 kenarlı ve basıktır Her duvarda altlı üstlü ikişer pencere vardır

Son cemaat yerinin derinliği 425 m Ve üç kubbelidir Bu bölümün sütun başlıkları stalaklitlidir Cümle kapısı dışarı biraz çıkıntılı olup, sade silmeli bir çerçeveye sahiptir Kapının kenarları yuvarlağa oldukça yakın basık kemerli, beyaz ve pembe mermerden yapılmıştır Kemer üstünde iki sıra, dört satırlık kitabe, onun da üzerinde sade bademler işlenmiştir Tam ortada bir şemse, yanlarda ise birbirinin eşi iki geometrik Muhammed yazısı bulunmaktadır

Firuz Ağa Camisinin tek şerefeli minaresi sol tarafta olup, gövdeye geçen pabuç kısmı son derece kısa ve baklavalıdır Gövde ve kaide arasındaki çap farkı çok azdır Şerefe ve korkuluk klasik üsluptadır

Firua Ağanın türbesi günümüzde yoktur Türbe binası Divanyolunun genişletilmesi sırasında Sadrazam Keçecizâde Fuat Paşanın emriyle yıktırılmış, Firuz Ağanın mermer mezar sandukası minarenin bulunduğu sol duvar önünde, açıklıkta durmaktadır Caminin mezarlığı ise tamamen kaldırılmıştır

Beyazıt Cami (Eminönü)



Bizans devrinin en büyük meydanı olan Forum Theododsiacum veya Tauri Forumunun bulunduğu yerde, Beyazıt Meydanına ismini veren, Fatih Külliyesinden sonra ikinci büyük külliye olan II Beyazıt Külliyesinin yapımına, kapı kitabesinden öğrenildiğine göre1500 yılında başlanmış, 1505 yılında da tamamlanmıştır Cami kapısı üzerindeki bu kitabeyi Hattat Şeyh Hamdullah yazmıştır

Caminin mimarı olarak Mimar Kemaleddin ve Mimar Hayreddinin isimleri üzerinde durulmuşsa da sonradan bulunan bir belgeye dayanılarak mimarının Yakup Şah bin Sultan Şah olduğu ileri sürülmüştür Günümüzde kesin bir söz söylenememekle beraber bu üç mimarın da burada çalıştıkları, ancak hangisinin mimarbaşı olduğu kesinlik kazanamamıştır Rıfkı Melûl Meriç bunlardan Mimar Hayreddini burada Su Yolcu olarak çalıştığını ileri sürmüştür

Hadikatül-Cevami Beyazıt Camisi için şu bilgileri vermektedir:

“Der- beyan-ı Camii Sultan Beyazıd-i Hanı-ı Veli
Sultan Beyazıd Hazretlerinin Camii Şerifi birer şerefeli, iki minareyle bina olunup, sonra imaret ve tabhane ve mektep ve dahi sonra medrese bina edip müderrisliğini Devleti Aliyye de şeyhülislam olanlara şart eylemiştir İptida müderris olan, Zembilli Ali Efendidir Bâdehû Fatih-i Mısır, Sultan Selim-i Kadim Hazretleri pederi üzerine müstakil türbe bina eylemiştir ve kurbinde bir sağır türbede kerimesi Selçuk Sultan medfûnedir ve mihrab üzerinde ve büyük kubbede ve orta kapı haricinde Şeyh Hamdullah hattile işbu nesr-i arâbî tarih vardır:
Vakad vakael ibtidâ bil-binâi fî evâhiri zil-hicce li-seneti sitte ve tısa mie 906 Vetefekul itmami fî seneti ahadi ve aşre ve tisa mie 911 Hicriye

Yapı topluluğu cami, imarethane, sıbyan mektebi, tabhaneler, medrese, hamam, kervansaray ve türbelerden oluşmaktadır Daha önce yapılmış bulunan Fatih Külliyesinden farklı olarak simetrik ve bir düzen içerisindeki külliye görünümünden uzak, dağınık bir şekilde inşa edilmiştir Beyazıd Camisi değişik bir plân şekli göstermektedir Caminin plân düzeni ile Ayasofyanın plânı arasında bağlantı kurulmaya çalışılmıştır Ancak bu iddia gerçeği yansıtmamaktadır Erken Osmanlı mimarisinde görülen yan mekânlı camiler (ters T plânlı) tipinin klâsik mimariye geçişi arasındaki bir dönemin örneği olarak kabul edilmelidir Burada yan mekânlı plan düzeninden yola çıkılarak tamamen Klasik Türk mimarisinin başlangıcı olmuş bir örnektir

İbadet mekânı büyük bir kubbe ve ona bitişik iki yarım kubbe ile örtülmüştür Bunların iki yanındaki dörder yan kubbe de üst örtüyü tamamlamaktadır Caminin ibadet mekânı 3702 ve 3706x3680 metre ölçüsündedir Merkezi kubbe 1678 metre çapındadırSon cemaat yeri altı sütunun taşıdığı yedi kubbelidir Mihrap ve minber mermerden yapılmış olup, oymalı ve kabartmalıdır Minberin sağında renkli on sütun üzerine oturtulmuş hünkar mahfili, sağda da sekiz sütunun taşıdığı müezzin mahfili bulunmaktadır

Caminin birer şerefeli minareleri tabhaneye bitişik olup, diğer camilerden ayrı özelliğidir Bu nedenle iki minare arasındaki uzaklık 79 metredir Bunlardan sağdaki minare 1953-1954 yıllarında onarılmış ve orijinalliğini yitirmiştir Soldaki minare de küpüne kadar yıkılarak yenilenmiştir Minarelerin üzerinde yontma silmeler, çerçeveler ve sivri kemerli nişler vardır Buradaki kırmızı ve yeşil kakma ile yapılmış panoların içerisine kûfi yazılar yerleştirilmiştir Renkli taşlarla geometrik süslemeli minarelerdeki bu bezeme, özellikle soldakinde tahrip edilmiştir

Caminin şadırvanı Sultan IVMurad döneminde (1623-1640) yapılmıştırAvlu döşemesi ve şadırvanın sütunları Bizanstan kalma malzemenin yeniden işlenmesi ile elde edilmiştir Özellikle şadırvan sütunlarında Bizans izleri görülebilmektedir

Külliyenin imarethane ve kervansarayının bugüne ulaşan kısmı Beyazıt Devlet Kütüphanesi tarafından kullanılmaktadır ve caminin solunda yer almaktadır Medrese ise caminin sağında ve oldukça uzağında yapılmıştır Günümüzde Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesi olarak kullanılmaktadır Külliyenin hamamı medreseden de uzakta olup, Ordu Caddesi üzerinde, Edebiyat Fakültesinin yanındadır Halk arasında yanlış olarak Patrona Halil ismi ile tanınmaktadır

Beyazıd Camisinin mihrap tarafındaki küçük hazirede 1512de Yavuz Sultan selimin yaptırdığı Sultan IIBeyazıdın türbesi bulunmaktadır Oldukça sade ve zengin bir mimarisi olan bu türbenin duvarları kalem işleri ile süslüdür Türbe içerisinde yalnızca Sultan IIbeyazıdın sandukası bulunmaktadır Caminin kıble tarafındaki boşlukta ise II Bayezidin kızı Selçuk Sultanın ve Tanzimat Fermanının ilan eden Mustafa Reşid Paşanın türbeleri bulunmaktadır Ayrıca burada Sultan IIMahmud döneminin devlet adamları, Sadrazam Çerkez Mehmed Paşa, Şeyhülislam İvazpaşazade İbrahimin mezarları bulunmaktadır

Beyazıd Camisi 1797-1870-1940 ve 1958 yıllarında onarım görmüştür Bu onarımlar sırasında ön cephedeki iki yan kapının üzerindeki ahşap revaklar kaldırılmıştır

Şebsafa Hatun Cami (Eminönü)

Zeyrekte, Atatürk Bulvarı üzerindedir Sultan I Abdülhamidin eşlerinden Fatma Şebsafa Hatun tarafından ölen oğlu Şehzade Mehmed için 1787 yılında yaptırılmıştırHalk tarafından yanlış olarak Zeyrek Camii diye tanınan bu cami barok üslupta, tek kubbeli olarak kesme taş ve tuğladan inşa edilmiştir Son cemaat yeri 5 sütunlu olup, bunlar yukarıdaki dışa kapalı mahfel kısmını taşımaktadır

Merdivenle çıkılan caminin giriş kapısı üzerinde Şeyhülislam SYahya Tevfikin (1715-1791) 9 satırlı, 20 mısralık talik yazılı ile h1200 (1787) tarihli kitabesi bulunmaktadır Bu kitabenin 2 kıtası:

“ Şehzade Hazreti Sultan Mehmed Maderi
Fatma altıncı kadın Şebsafa Fahrünisa
Yaptı bir cami mahalli lâyıkında biriyâ
Etti zuhrü âhret makbul olan ruzu ceza”

Kubbe kasnağında 16, duvarlardaki 13 pencere ile ibadet mekânı aydınlatılmıştır Caminin sağında kesme taştan tek şerefeli minaresi bulunmaktadır Şebsafa Hatunun h1200 tarihli (1787) mezarı caminin arkasındadır Ayrıca sol tarafta klasik üslupta üzeri örtülü sıbyan mektebi yapıya eklenmiştir

Nuru Osmaniye Cami (Eminönü)



Kapalıçarşının Cağaloğlu ve Çemberlitaşa açılan kapısının önünde yer alan Nuruosmaniye Camisi, Osmani ve Nuruosmani isimleriyle tanınmıştır Bu caminin bulunduğu yerde daha önce, Hasan Canzade Şeyhülislam Hoca Sadettin Efendinin eşi Fatma Hatunun mescidi bulunuyordu Mescit harap ve yıkılmaya yüz tuttuğundan, Sultan IMahmudun emriyle ortadan kaldırılmış ve yerine bugünkü caminin yapımına h1161 (1748) yılında başlanmıştır Ancak padişahın ölümü üzerine camiyi kardeşi IIIOsman tamamlatmış h1169 (1755), bundan ötürü de “Osmanın Nuru” anlamında Nuruosmaniye olarak isimlendirilmiştir

Nuruosmaniye Camisinin en büyük özelliği batı mimarisinin etkisiyle yapılmış ilk camilerden oluşudur Burada klasik Osmanlı mimarisinin izlerini görmek çok zordur Barok üsluptaki caminin mimarı da tartışmalıdır Bazı kaynaklarda Mimar Mustafa Ağanın ismi geçiyorsa da büyük olasılıkla Simon Kalfa tarafından yapıldığı sanılmaktadır

Yapı topluluğu; cami , medrese, imaret, kütüphane, türbe, çeşme, sebil ve muvakkithaneden meydana gelmiştir Çevresinde dükkanlar ve aynı ismi taşıyan bir de han vardır Külliyenin bulunduğu arazinin dışa eğimli oluşundan ötürü avlunun kuzey ve batı duvarları boyunca ortaya çıkan mekânlar dükkana dönüştürülmüş ve böylece külliyeye gelir sağlanmıştır



Barok üsluptaki cami, iki kapılı, 12 sütunlu, 14 kubbeli revaklı geniş bir dış avlu ile çevrilidir Bu avlu klasik plân üslubundan tamamıyla ayrılmış olup, yarım daire şeklinde bir plân gösterir Klasik üsluptaki cami avlularında görünen şadırvan burada bulunmamaktadır

İki taraftan geniş merdivenlerle çıkılan caminin giriş kapısı üzerinde Hattat Eğrikapılı Rasimin yazdığı bir kitabe yerleştirilmiştir Girişin iki tarafındaki ayetleri de Hattat Fahrettin Yahya yazmıştır

Caminin ibadet mekânını örten kubbesi, klasik Türk mimarisinde görülen uygulamalardan ayrı olarak, payeler yerine duvarlar üzerine oturtulmuş ve ağırlık buraya verilmiştir Mihrap dışarıya doğru çıkıntılı olup, üzeri de yarım bir kubbe ile örtülüdür Kubbe 25 metre çapında, kubbe eteğinde 32 pencere bulunur Klasik mimariden ayrı olarak beş sıra halinde 174 pencere ile aydınlatılmıştır Yapının dengesini kontrol etmek için mihrabın iki yanına döner terazi sütunlar yerleştirilmiştirAyrıca kubbenin dışa açılmasını önlemek için, yapının her iki tarafına ağırlık kuleleri oturtulmuştur Minber ve mihrabı mermerdendir Mihrabın sağından başlayan fetih suresi mermer üzerine oyularak bir kuşak gibi bütün camiyi çevrelemektedir Ayrıca pencere üzerinde renkli taşlar üzerine hadisleri hattat Bursalı Müzehhip Ali Efendi celi-sülüs yazıyla yazmıştır

Taş alemli ikişer şerefeli iki minaresi vardırOsmanlı mimarisinde taş alemler ilk kez burada kullanılmıştır

Kütüphanenin sağında IIIOsmanın annesi Şehsuvar Sultanın türbesi bulunmaktadır Yapı topluluğunun imareti ve medresesi caminin kuzeyinde, Kapalı Çarşı yönünden avluya girildiğinde sağda yer almaktadır Sebil sağdadırTürbe ve kütüphane, hünkar mahfilinin arkasında yer almaktadır Türbe de Sultan IIIOsmanın annesi Şehsuvar Valide Sultan gömülüdür

Zeynep Sultan Cami (Eminönü)

Alemdar Caddesi üzerinde Gülhane Parkı karşısında yer alan Zeynep Sultan Camisini Sultan IIIAhmetin (1703-1730) kızı Zeynep Sultan 1769 yılında yaptırmıştır Yapının mimarı Mehmet Tahir Ağadır Zeynep Sultan Camisi ile birlikte bir sıbyan mektebi, bir sebil ve bir de çeşme yapılmıştır Ancak, çeşme ve sebil, atlı tramvayların buradan geçebilmesi için yol genişletilmesi sırasında kaldırılmıştır Daha sonra bu sebilin yerine 1780 tarihli, Sirkecideki IAbdülhamit Külliyesinin (bu yapı da günümüze ulaşamamıştır) yine Mehmet Tahir Ağanın eseri olan sebil (1777) ve çeşme buraya taşınmıştır

Zeynep Sultan Camisi de XVIIIyüzyılın sonlarına tarihlenen barok üslupta bir yapıdır Mimar Mehmet Tahir Ağa bu camiden altı yıl önce (1763) yapmış olduğu Laleli Camisinde barok üslubun tüm özelliklerini uygulamış olmasına rağmen burada barok ile klasik üslubu kaynaştırmıştır

Zeynep Sultan Camisi sıbyan mektebi, medrese, meşruta evler ile hazirenin bulunduğu bir avlu içerisindedir Kuzeydoğudan ve güneybatıdan girilen avlusunun kapısı üzerinde sonradan yazılmış bir kitabede banisinin ismi ile bir de besmele bulunmaktadır Caminin dört porfir sütunlu, sivri kemerli ve beş kubbeli son cemaat yerinden içeriye girilir Caminin ana mekânı kare planlı olup, güney duvarında dikdörtgen çıkıntı yapan bölüm mihraba aittir Kare mekânı örten 1220 metre çapındaki kubbe trompların taşıdığı bir kasnak üzerine oturtulmuştur Kubbenin ağırlığı trompların yardımıyla duvarlar tarafından taşınmaktadır Girişin hemen üzerinde altı ince mermer sütunun taşıdığı ahşap bir kadınlar mahfili, onun solunda da hünkâr mahfili bulunmaktadır Kubbe kasnağındaki yuvarlak alçı pencereler ve duvarlardaki dikdörtgen pencerelerle iç mekân aydınlatılmıştır Caminin içerisi zengin kalem işleriyle süslenmiştir Burada rûmi, palmet, lotus gibi klasik üslubun öğelerine yer verilmiştir

Minare, caminin batısında olup, kürsü ve pabuç kısımları kesme taştan, gövdesi tuğladan tek şerefelidir Minarenin tuğla gövdesi yapılırken taş merdivenler dışarıdan görülecek şekilde bırakılmış ve böylece tuğla örgü arasında beyaz renkleriyle helezoni bir şekilde minareye özgü bir konum yaratılmıştır Minarenin şerefesindeki bitkisel bezemeli demir korkuluklar da tamamen barok üslubu yansıtmaktadır

Caminin batısında, 1967 yılında yenilenen meşruta evlerinin yanı başındaki sıbyan mektebi ve önünde de haziresi bulunmaktadır 1970 yangınında medrese ve sıbyan mektebi yanmış, 1983te Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmış ve Abideleri Koruma Derneğine tahsis edilmiştir Caminin haziresinde Zeynep Sultandan başka Alemdar Mustafa Paşanın mezarı vardır

Zeynep Sultan Camisi uzun süre harap bir durumda kalmış, 1917de onarılmıştır Bunun ardından 1958de Vakıflar Genel Müdürlüğünce, 1983te de Abideleri Koruma Derneğince onarılmıştır

Mahmut Paşa Cami (Eminönü)

Eminönü İlçesinde, Nuruosmaniye Külliyesinin kuzeydoğusunda yer alan Mahmut Paşa Cami ve külliyesi, fetih sonrasının ilk büyük vezir külliyesi olup, Fatih külliyesinden sonra XVyüzyılın en önemli yapı grubudur 1460lı yılların başında yapımına başlanan külliyenin camisi 1462de tamamlanmış; diğer kısımlarının inşası ise 1474 yılına kadar sürmüştür Külliye, Sadrazam Mahmud Paşa tarafından Mimar Atik Sinana yaptırılmıştır

Yapı, cami, türbe, hamam, han, medrese, imaret ve sıbyan mektebinden oluşmaktaydı Ancak, günümüze cami, türbe, han ve hamamdan başka yapısı ulaşamamıştır Cami, giriş kapısı üzerindeki Arapça kitabesine göre 1462de tamamlanmış, Hamam 1466-1467de, medresesi 1472de, türbesi ise 1473te tamamlanmıştır

Cami, tabhaneli ya da zaviyeli cami denilen erken dönem Osmanlı camileri tipinde yapılmıştır Cami iki büyük kubbe ve etrafında üçer ufak kubbe ile örtülüdür İçersindeki mavi üzerine beyaz yazılı çiniler sonradan konulmuştur Minber ile mihrabı işlemeli mermerden yapılmıştır Son cemaat yeri 6 kesme taş sütun üzerine 5 kubbelidir Son cemaat yerinin arkasında beş kubbeli bir giriş kısmı daha vardır Yanlardaki ufak kubbeler altında koridorlar yer alır Kıble kapısının üzerinde hicri 868 tarihli ve caminin yapılış tarihini belirten bir kitabe bulunmaktadır Kapısının etrafı işlemeli mermerdendir Kapının yanında Sultan III Osmana ait onarım kitabesi yer almaktadır Çıkan bir yangında büyük zarar gören cami 1755 yılında Sultan III Osman tarafından tamir ettirilmiştir Cami 1766 yılı depreminde yıkılmış, 1785 yılında tamir görmüştür 1827 yılı yangınından sonra 1829 yılında tekrar tamir edilmiştir Geçirmiş olduğu bu onarımlar nedeniyle, cami içerisindeki bezemeler orijinalliklerini kaybetmişlerdir Kesme taştan tek şerefeli minaresi 1936 restorasyonundan sonra bu günkü şeklini almıştır

İstanbul un en eski han ve hamamları olan Mahmud Paşa Hamamı ve Kürkçü Han ise caminin kuzeyinde yer alırlar Caminin doğusunda bulunan medresenin sadece bir dershanesi günümüze ulaşmıştırCaminin kuzeyinde bulunan hamam, İstanbuldaki en eski hamamlardan biridir

Avlusundaki çeşme ve sebil Darüssade Ağası Mustafa Ağa tarafından yaptırılmıştırMahmut Paşanın türbesi caminin arkasındadır

Laleli Cami (Eminönü)



Laleli semtinde, Ordu Caddesi ile Fethi Bey Caddesinin kesiştiği köşede yer alır Sultan III Mustafa tarafından 1760-1763 arasında yaptırılmıştır Külliyenin mimarı bazı kaynaklarda Mehmed Tahir Ağa olarak geçmektedir Ancak bunu doğrulayan kesin bir bilgi bulunmamasına karşılık, yapının inşaatının ilk aylarda mimarbaşılık görevini Hacı Ahmed Ağanın yaptırdığı bilinmektedir Yapının bitmek üzere olduğu (1762 Aralık başı) dönemde ise hassa başmimarı olarak yine Ahmed Ağanın adını veren belge bulunmaktadır

Adını yakınındaki Laleli Baba Türbesi veya Laleli Çeşmeden alan külliye, cami, imaret, çeşme, sebil, türbe, han, medrese, muvakkithaneden oluşmuştur Cami, külliyenin merkezini teşkil etmektedir Bodrum niteliğindeki bir altyapının üzeri, aynı zamanda caminin avlusudur Bu avlu yer seviyesinden yüksektedir ve avluya basamaklarla çıkılır Laleli Camisi bu yüksek avlunun ortasında yer alır XVII yüzyıl Osmanlı mimarisinin en özgün eserlerinden biridir 24 pencereli büyük kubbesi, giriş ve kıble taraflarındaki üçer yarım kubbeyle desteklenir Tek şerefeli iki minaresi vardır Özellikle minarelerin külahları çok değişiktir Toplam 105 pencere tarafından aydınlatılan caminin iç duvarları renkli somaki mermerlerle kaplanmıştır

Cami barok üslupla yapılmış olsa da daha çok klasik üslubun özelliklerini taşımaktadır Yapımından kısa bir süre sonra İstanbulun geçirdiği 1766 depreminden çok etkilenmemiştir Yalnız bazı kaynaklara göre sol taraftaki minaresi altı yıl sonra camiye eklenmiştir Nitekim kapısı üzerinde bulunan 1197-1783 tarihli Arapça onarım kitabesinden, 1782de geçirdiği büyük yangından sonra onarım gördüğü anlaşılmaktadır Aynı yangında caminin vakfı olan dükkanlar da yanmıştır

Caminin dış avlu cümle kapısı 1957-1958 yılında yol genişletme çalışmaları sırasında geriye çekilmiş ve caddeye ek dükkanlar yapılarak bodrum onarılmıştır Yapıldığı yıllarda ticari amaçlarla kullanılmayan cami bodrumu da günümüzde çarşıya dönüştürülmüştür

Külliyenin hanı, Fethi Bey Caddesi üzerinde, caminin kuzey yönündedir ve hala çarşı olarak kullanılır Taş Han, Çukur Çeşme ve Sipahiler Hanı olarak da bilinen han iki katlı, biri büyük, diğeri küçük iki avlulu bir yapıdır Külliyenin medresesi, bugün Tayyare Apartmanları olarak bilinen yapı topluluğunun bulunduğu yerde, eski adı Derbent Sokağı olan taraftaydı 1894 depreminde harap olan yapı, 1911deki yangında yanarak tamamen yok olmuş ve yerine bu apartmanlar yapılmıştır

Külliyenin türbeleri ve sebili, Ordu Caddesi üzerinde Aksaray yönündeki köşesindedir Öndeki türbede Sultan III Mustafa, Sultan III Selim, Heybetullah, Mihrimah, Mihrişah ve Fatma Sultanlar gömülüdür Bu türbenin yanında Haseki Sultanlar Türbesi ve caminin haziresinde üzeri bronz şebekeli Âdilşah Kadının üzeri açık türbesi vardır

Kalenderhane Cami (Eminönü)

Veznecilerde, 16 Mart Şehitleri Caddesinde ve Bozdoğan su kemerlerine bitişiktir Kiliseden çevrilme camilerdendir Kalenderhane ismi Fatih döneminde verilmiş ve günümüze kadar bu isimle gelmiştir

Bizans dönemindeki adı kesin olarak bilinmemekle birlikte, Akataliptos İsaya ithaf edildiği sanılmaktadır Ancak bu isim konusunda da kesin bir bilgi bulunmamaktadır

Bugünkü yapının aslı, Latin istilası sırasında Katolik İtalyanlara tahsis edilmiş bir XII yüzyıl kilisesidir Fetihten sonra Fatih Sultan Mehmed vakfı olarak zaviyeye çevrilerek Kalenderi tarikatına tahsis edilmiştir XVIII yüzyılın ilk yarısında Babüssaade Ağası Maktul Beşir Ağa tarafından camiye dönüştürülmüş ve bütünüyle onarılmıştır Aynı zamanda hünkâr mahfili de ekleyen Beşir Ağanın bu onarımı ile ilgili bir kitabesi bulunmaktadır

Duvarları taş ve tuğla karışımı olan caminin bir büyük ve bir küçük olmak üzere iki kubbesi vardır Köşeleri kum saatli olan mihrabı oldukça güzel bir eserdir Minber ampir üslupta olup, ahşaptandır İç duvarlarında renkli mermer kaplamalar ve kabartma halinde friz süslemeler bulunmaktadır

XIX yüzyılda büyük bir yangın geçiren cami, 1854de onarılmıştır Minaresi 1930 yılında yıldırım düşerek yıkılmıştır Bu tarihlerden sonra terkedilmiş, 1966-1975 yılları arasında Harvard Üniversitesi ile İstanbul Teknik Üniversitesi işbirliği ile yapılan bir araştırma ve kazıya konu olmuş, 1968 yılında restore edilerek tekrar ibadete açılmıştır

Küçük Ayasofya Cami (Eminönü)

Cankurtaran ile Kadırga arasında, Küçük Ayasofya Caddesinin sonundadır Kiliseden çevrilme camilerdendir 527 yılında Bizans İmparatoru I Jüstinyen zamanında yapılmıştır Sergios ve Bakhos adlı iki azize ithaf edilmiş olup, adı Sergios ve Bakhos Kilisesidir Fetihten sonra 1504 yılında kilise, Sultan II Beyazid zamanında Darüssaade Ağası Hadım Hüseyin Ağa tarafından kiliseye, beş kubbeli bir son cemaat yeri, binadan ayrı duran minare ile, içerisine bir müezzin mahfili, minber ve mihrap eklenerek camiye dönüştürülmüştür Çeşitli zamanlarda onarımlar geçiren binanın bugünkü minaresi 1955 yılında yaptırılmıştır

Küçük Ayasofya Camisi 30x34 boyutlarında bir alanı kaplamaktadır Kubbe 19 m Yükseklikte ve sekiz köşeli bir kasnağa oturtulmuştur Son cemaat yeri beş sivri kemerli olup, üzeri kubbelidir Sütun başlıkları baklavalıdır Orta kubbe köşelikleri stalaktitlidir Kemerlerde eski süslerin kalıntıları görülebilmektedir

Caminin cümle kapısı beyaz-pembe mermerdendir Bu kapı üzerinde iki ayrı kitabe vardır Bunlardan ortadaki caminin asıl kitabesidir Arapça olan diğer kitabede ise onarımı ve tamamlandığı tarih bulunmakta olup, diğer kitabede ise Hadis-i Şerif yazılıdır Bu cümle kapısındaki ahşap kapı, çok harap olmakla birlikte, XVIyüzyıl ağaç işçiliğinin en güzel örneğidir

Mihrabı mermerden beş kenarlı ve sadedir Üzerindeki tacı süslüdür Minberi de sadedir Kapı üstünde pembe mermerden kenarları laleli bir taca sahiptir Müezzin mahfili sekiz kenarlı on sütun üzerindedir Tavanı çatılı, korkuluğu sağırdır

Yapıdan ayrı ve caminin sağında bulunan minare sekiz kenarlıdır Köşelerinde sütunçeler vardır Caminin kuzeyinde ise Hüseyin Ağa Türbesi bulunmaktadır Türbe sekiz köşeli, moloz taş ve tuğladan yapılmıştır

Şehzade Cami (Eminönü)



Şehzadebaşı semtindeki cami, genç yaşta ölen oğlu Şehzade Mehmet için, Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinana yaptırılan külliye içerisindedir Mimar Sinan, Şehzade Cami ve külliyesini 1544-1548 tarihleri arasında dört yılda tamamlamıştır Mimar Sinan daha sonraları yaptığı bir değerlendirmede “Şehzade çıraklık, Süleymaniye kalfalık, Edirne Selimiye de ustalık eserimdir” demiştir Bu nedenle Şehzade Camisi, Mimar Sinanın mimari dehasındaki ana devirler olan bu üç anıt eserin ilk basamağıdır

Bu yap topluluğu, cami, imaret, tabhane, medreseler ve mekteplarden oluşmaktadır Bunlardan imaret ile mektep avlu dışında olup, cami, medrese, tabhane ve türbeler bir avlu içerisindedir

Cami kare planlı olup, üstü yarım küre şeklinde bir büyük kubbe ve bunun etrafında dört yarım kubbeyle örtülmüştür Dört köşede yarım küre, dört de küçük kubbe vardır Bütün kubbeler dört büyük fil ayağı üzerine oturur Mimar Sinanın eserlerinde görülen sadelik ve tezyinat bu camide de görülür

Hünkâr mahfili harimin solunda sütunlar üzerindedir Minber ve mihrap mermerden işlenmiş olup, kafesli ve parmaklıklıdır Müezzin mahfili ise sekiz sütun üzerindedir

Camiye üç ayrı kapıdan girilir Ortadaki cümle kapısının üzerinde bir kitabe bulunmaktadır Cami avlusu 12 sütuna dayanan 16 kubbe ile çevrilidir Buradaki kalem işleri dikkat çekicidir Avlunun ortasında şadırvan vardır Caminin sağ ve solunda ikişer şerefeli iki minaresi bulunmaktadır Minareler çeşitli şekillerde işlenmiştir Medrese, sıbyan mektebi, imaret ve tabhanesi, kuzey yönünde ve avluya duvar teşkil edecek biçimde yerleştirilmişlerdir



Şehzade cami haziresi bir çok türbeyi içine almaktadır Şehzade Mehmedin türbesi camiden daha önce bitirilmiştir Sonraki yıllarda eklenen çeşitli türbelerle bu alan bir hazireye dönüşmüştür Özellikle Şehzade Mehmet Türbesi süsleme ve bezemeleriyle Mimar Sinanın eserlerinin en güzel örneğidir Mermer, breş ve terrakotta ile polikrom bir kaplamaya sahiptir Tek kubbe ile örtülü sekizgen bir yapıdır Üç açıklıklı, düz saçaklı revaklı bir girişi vardır Kubbe yivleri sıklaştırılmış ve derinleştirilmiş; silindirik tambur, yivli bir sütun tamburu niteliği kazanmış, bir palmet dizisiyle sonlandırılmıştır Kapının iki yanına “cuerda seca” tekniğinde İznik çinilerinden panolar yerleştirilmiştir İçeride de aynı teknikte yapılmış çini kaplama kubbe eteğine kadar yükselir Şehzade Mehmedin sandukasının üstüne ağaçtan bir taht yerleştirilmiştir Şehzade Mehmed Türbesinin sol tarafında yine Mimar Sinanın eseri olan ve sekiz köşeli plân düzeninde tek kubbeli Rüstem Paşa Türbesi vardır Ayrıca hazirede Şehzade Mahmud, Hatice Sultan, Fatma Sultan ve İbrahim Paşanın türbeleri yer almaktadır

Külliyede, haziresinde beş tane, dış avlu duvarlarında dörtgen biçiminde bir tane olmak üzere toplam altı türbe vardır Bunlardan özellikle Şehzade Mehmed Türbesi İstanbulun en güzel mezar yapılarındandır

Sokullu Mehmet Paşa Cami (Eminönü)

Kadırga, Su Terazisi Sokakta bulunan cami, IISelimin kızı ve Sadrazam Mehmet Paşanın eşi Esma Sultan tarafından 1571 yılında kocası adına yaptırılmıştır Cami, Sultanahmet Meydanından Kadırgaya inen yolun üzerinde, eğimli bir mevkide bulunan Bizans dönemine ait Aya Anastasia Kilisesinin bulunduğu yerde yapılmıştır Mimarı Mimar Sinandır

Dış avlusu olmayan caminin iç avlusuna kuzey kapısından merdivenlerle girilir Bu avlunun üç tarafı revaklar ve bunların gerisinde yer alan üzerleri kubbeli 16 medrese odası ile çevrelenmiştir Merdivenle çıkılan girişin üzerinde dershane ile yan girişlerde müezzin ve kayyım odaları bulunmaktadır Ayrıca avlunun ortasında, sütun ve mermer şebekeli, kubbeli bir şadırvanı vardır

Cami, dikdörtgene yakın plânlıdır Son cemaat yeri, stalaktitli mermer sütunlar, sivri kemerlerle birbirine bağlanmış, üzerleri kubbeli yedi bölümden oluşmuştur Yuvarlak kemerli portalin üzerinde sülüs hatlı kapı yazıtı bulunmaktadır

Caminin ana mekânı 13 m Çapında merkezi bir kubbe ile örtülüdür Bu kubbe mihrap ve portal tarafından ikişer, yan kenarlarının ortasında birer tane olmak üzere toplam altı ayağa dayanmaktadır Bu ayaklar birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlanmışlardır Buradan bir altıgene ve oradan da çini pandantiflerle kubbe yuvarlağına geçilmektedir Kubbenin yanlara açılmasını önlemek amacıyla, caminin dışına, her ayağın üzerine bir ağırlık kulesi oturtulmuş ve köşelere birer yarım kubbe eklenmiştir Mihrap ve minberi taş işçiliğinin en güzel örneklerindendir Minberin külahı çinilerle kaplanmıştır Caminin kemerlere kadar İznik çinileri ile kaplı mihrap duvarı, Türk çini sanatının en gelişmiş döneminin örneğidir

Caminin kesme taştan minaresi, sağ taraftadır Gövdesi üzerinde dikey hatlar bulunmaktadır Pencereleri üzerinde mavi zemine beyaz süslü hatla, tamamen çini dekorlu kitabeler bulunmaktadır Cami kalem işleri ile bezenmiştir Özellikle avlu giriş kapısı tavanındaki malakâri örnekler ile mahfil tavanları çok güzel eserlerdir

Caminin haziresinde Sokullu Mehmet Paşanın iki torunu gömülüdür

Alıntı Yaparak Cevapla