Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Kurtuluş Savaşı İle İlgili Kısa Hikayeler Anılar -Kurtuluş Savaşı İle İlgili Anılar

Eski 04-24-2014   #9
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Kurtuluş Savaşı İle İlgili Kısa Hikayeler Anılar -Kurtuluş Savaşı İle İlgili Anılar



YERE DÜŞMAYAN SANCAK 57ALAY
Çanakkale Savaşları üstüne onlarca komutanın ayrıntılı hatıraları
elli yıldır önümüzde dururken,
Çanakkale üzerine bir film ve bir tiyatro yapılmayışı, utancımızdır
Tarihimizin en eşsiz sayfasını oluşturan 57 Alay'ın isminin
tek bir sokak ve caddeye verilmeyişi de ayrı bir utanç


Kvai Köprüsü ve benzer II Dünya filmlerini bin defa seyreden gençlerimiz, dünya tarihinin en eşitsiz ve en eşsiz Çanakkale Savaşı'nı kulaktan dolma bilgilerle geçiştirir Oysa hepimiz bu savaşı avcumuzun içi gibi bilmeliyiz Bu trajedilerin en büyüğünü dönüp dönüp anlatmak, vatan ve insanlık görevidir

Avcumuzun içi gibi Sol elimiz, Gelibolu olsun Sol avuç ayamızı açalım Serçe parmağımız kıyısı Saroz Körfezi'ne açılan Arıburnu olsun Başparmağımız Çanakkale Boğazı Avucumuzun ortasında büyük çizgiler, dereler, Arıburnu'na dökülen, Ağıl deresi, Çatlak Deresi, Sazlı dere Başparmağımızın en yüksek yeri Kocaçimen Onun altı, dik bayır Conkbayırı, onun da altı Şahinsırtı tepesi Bileğinizde nabzın attığı yer Anafartalar olsun Avcunuzun içindeki tepelerin, yerlerin isimleri yoktu, savaş sırasında haritalar çıkartılırken verildi: Süngübayırı, Topçutepesi, Kanlısırt Korkuderesi, Domuzderesi, Kemalyeri Ve parmakuçlarınızdaki sahil Seddülbahir, Gelibolu'nun tam ucu Parmakaralarında Azmak deresi, Kozlar çayırı, Suvak kuyusu

Bu küçük bir avuç harita üstünde tam 950 bin kişi savaştı Bu arazi, tamamen fundalık, çalılık, engebeli, çukurlarla dolu Değil savaşmak yürümek mümkün değil Düşman komutanları hatıralarında, 'Haritasız, barış zamanında dahi yürünemez Karmakarışık, çapraşık, çukurlarla, tehlikelerle dolu, dikenli otlarla kaplı' diye yazmakta!

Kara savaşları 25 Nisan 1915'te başladı, tam sekiz ay sürdü Savaşın ilk dört günü verilen muharebelerin şiddeti tüm sekiz aya bedel Düşmanı ilk karşılayan 27 Alay'ın komutanı Şefik Aker'dir, ardından 57 Alay'dır, komutanı Mustafa Kemal'dir, sol yanına takviye gelen alayın adı ise 77 Alay'dır

Sekiz ay boyunca onlarca alayımız, fırkamız, komutanımız kahramanca savaştı, herbirini anlatmak kitaplar doldurur, bu üç alayımızın özelliği, düşmanı ilk karşılamaları ve durdurmaları!

Bir manga dokuz kişiden oluşur Dokuz manga bir takım demek Bir bölük, üç takımdan oluşur Düşmanın ilk çıkartması dörtbin askerdir, bu dörtbin askere karşı önce, sadece iki takım asker savaşmıştır Yani arkadan 27 Alay gelene kadar otuz-kırk kişi düşmanı oyaladı Dörtbin kişiye karşı otuz kişi Tarih kitapları bu birkaç manga askerin kahramanlığını ayrıntılarıyla yazmakta Mesela bir çavuşumuz, omuzundan vuruldu, devam etti, diğer omzundan vuruldu, yine devam etti, bir bacağından vuruldu, yine devam etti

Savaşın stratejisi basittir, Arıburnu'na gelen dünyanın gelmiş geçmiş en büyük en kalabalık zırhlı gemileri, önce Şahin Sırtı'na, hemen üstüne Conkbayırı'na tırmanıp, sonra, boğaza hakim tepe Kocaçimen'i ele geçirince, Çanakkale'den düşman gemileri rahatlıkla geçebilecek

Ancak, düşmanın hangi sahilden çıkartma yapacağı, komutanlar arasında bugüne kadar süren tartışmalar yarattı Düşman, Gelibolu'nun ucu Seddülbahir'den de çıkabilir, Arıburnu'ndan da, göstermelik olarak Anadolu kıyısına asker çıkarabilir! Bu tereddüt düşmanın sahile çıkar çıkmaz vurulması hazırlığını karıştırmıştır!

Her alayımızda sadece bir makinelitüfek takımı var ve bu makinelitüfeklerin geri çevirme mekanizmaları yoktu İlk günlerde düşman öndeyken sakıncası yoktu, ama sonraki günler bu makinelitüfekler işe yaramadı Askerlerimizin sırt çantaları bu çukurlarla dolu arazide çok yük olmuştur Yemekleri, kazma kürek takımı dışındaki yükleri atılınca askerler hafifleyip, yükten kurtulmanın sevinciyle bayram yapmakta Çünkü bu arazide yürümek, savaştan daha yorucu!

19 yüzyılda tüm dünyayı sömürgeleştirip, uçsuz bucaksız köle ve maden kaynaklarına ulaşan İngilizler, dünyanın en büyük savaş gemilerine sahip Açıkta demirlemiş yüzlerce gemi, laz askerler, kıyıda henüz savaştan habersiz horon tepmekte Okumuş, bilgili, genç teğmen, askerlere, 'Düşman açıkta, siz burada horon tepiyorsunuz', der, 'O gemiler asker dolu, hepsinde azrail gibi toplar var', der Laz asker: 'Korkma komutanım, Allah'tan büyük değiller ya' diye cevap verir

Bu inanılmaz toplara, yüksekten keşif yapan balonlara, bomba atan ve yine keşif yapan yüzlerce teyyaresine karşılık, Türklerin bir topçu cephanesi fabrikası yoktu İstanbul'da Yüzbaşı Piepen topçu cephanesi fabrikası kurulmuştu Ama hikaye Yirmi toptan ancak biri patlıyor Yine de komutanlar, boş mermileri manevra topu gibi atıyor, askerlere psikolojik destek için Piyadeler, 'topçular bizi destekliyor' sansın diye Topların boş seslerini kullanıyor Bugün dahi komutanlar, arkalarına topçu desteği alamadıklarını kahırla anlatıyor Elimizde Bulgar cephanesinden kaptığımız birkaç top!

Bir de komutanların hatıralarında naklettiği, hepsi bir alem, Fatih zamanından kalma toplar Şimdi Avustralya'da Gelibolu müzesindeki bir topun hikayesi ilginçtir Bu bilgileri komutanlarımızın hatıralarından aldılar 'Ey ziyaretçi, önünden geçmekte olduğun top, Türkler'in 1 Dünya Savaşı'nda ne kadar zaruret içinde olduğunu gösterir Çünkü bu topu Türkler, Kafkasya cephesinden Süveyş'e sürmüş, Süveyş'ten Çanakkale'ye, biz de bu topu Çanakkale'den Avustralya'ya getirdik!'

Üstelik, yine komutan hatıralarında, bu topun da arızalı olduğu söylenir İngilizler Arıburnu'na yaptıkları çıkarmayı yıllar boyu milli bir bayram gibi 'andılar' İngiliz komutanlar hatıralarında askerlerine 'kahramanlık' payını bol keseden biçti Mesela bir İngiliz komutan, 'O gün Conkbayırı tepesindeki makinelitüfeği ele geçirdik', diye yazıyor Bizim komutanlarımız, bu hatıraları okuyunca, hatıralarını yeniden yazmaya başlıyor: 'Ele geçirdikleri o makinelitüfeği iki saat sonra ellerinden aldığımızı neden yazmıyorlar' diye

Daha ilk gün, düşman, Arıburnu'ndan karaya çıkınca, hemen harekete geçen düşmanı göğüs göğüse karşılayan 27 Alay'ın komutanı Şefik Aker'dir Ardından ona yetişmeye çalışan 57 Alay'ın komutanı Mustafa Kemal'dir Hem Şefik Aker, hem Mustafa Kemal, komutanları Enver Paşa ve Limon Von Sanders tarafından eleştirildi Oysa hem Şefik Aker, hem Mustafa Kemal, silahsız, bombasız, topsuz, alayına sürekli cesaret ve yiğitlik telkin ederek, onları, çıplak bir boğazlamaya sürüklemekte, eşsiz nutuklar atmakta Türk tarihine geçen: 'Size ölmeyi emrediyorum, sizler ölürken arkadan birliklerinizin yetişmesi için zaman kazanacaksınız' nutku, 57 Alay'a söylenmiştir Avustralya Gelibolu müzesinde sergilenen bir sancağımızın önünde şu bilgiler var: 'Ey ziyaretçi, önünden geçmekte olduğun sancak, dünya müzelerinin en nadir eseridir Gelibolu'dan getirilmiştir Son askerin altında cansız yattığı bir ağaç dalında asılı bulunmuştur!'

Mermileri bittikten sonra elleriyle ve süngüleriyle gırtlak gırtlağa savaşan bu alayımızın tümü şehit olmuştur

Şefik Aker Paşa, Cemil Conk Paşa, Fahrettin Altay Paşa, Selahattin Adil Paşa ve Mustafa Kemal gibi daha nicelerinin hatıralarında Şahin Sırtı, Conkbayırı ve Kocaçimen muharebelerinde bu alaylarımızın kahramanlığı ayrıntılarıyla ve çok dokunaklı işlenir!

Topu, tüfeği, mermisi kalmayan, arkadan takviye alması imkansız, süngüsüyle düşman üzerine çullanmaktan başka hiçbir şansı kalmayan kahraman Şefik Aker ve Mustafa Kemal'in çaresizlikle askerlerine sabah akşam nutuk çekmesi Onlara yalınkılıç, yumruk yumruğa kavgadan başka şansları olmadığını anlatması Türk milletini Fakru zaruretleri Anadolu'yu Yetimleri, öksüzleri, yokluğu, açlığı anlatması Düşmanları anlatması Silahsız askeri, yumruklarıyla, dünyanın en büyük mekanize birlikleri üstüne sürüklemeleri, dünya savaş tarihinde eşine bir daha rastlanmayacak, olağanüstü, masalsıdır!

Daha ilk gün düşmana yumrukları ve süngüleriyle çullanan 27 Alay'ın komutanı Şefik Aker ve ardından yetişen 57 Alay'ın komutanı Mustafa Kemal'in savaş tarihindeki tartışmaları sürmekte, çünkü, Enver Paşa ve Limon Von Sanders, ilk gün ani kararlarla büyük kayıplar verildiğini düşünürler Şefik Aker'in iddiası, 'Acil ve ani kararla düşmanın önü kesilmeseydi, savaş başlamadan Çanakkale düşecekti', der Ve birçok komutan hatıralarında, bu ilk dört gün içinde 27 ve 57 Alay'ın ani kararını destekler Ayrıca, Şefik Aker ve Mustafa Kemal'in ani karar vermek zorunda kalması, arkadaki birliklerden hiç haber alınamamasıdır

Enver Paşa cepheyi ziyaretinde bu yüzden Mustafa Kemal'in yanına uğramaz Mustafa Kemal işte o gün Enver Paşa'ya küser Savaşın sonraki aylarında Mustafa Kemal, arkadaki, Anafartalar'a tayin edilir

O günlerin Time dergisi, Çanakkale Savaşı'na muhabir gönderir ve savaşı 'kavimler savaşı' olarak niteler Çünkü İngilizler'in yanında, İskoçyalılar, İrlandalılar, Avusturyalılar, Yeni Zelandalılar, Gurkaslar, Çığlar, Pencabiler, Fransızlar ve Senegalliler omuz omuza savaşıyordu Bizim birliklerimiz, geçtiğimiz beş yıl içinde, Balkanlar'da, Süveyş'te savaşmış, çok yorgun, hepsi Yozgatlı, Çankırılı, Trabzonlu ve özellikle İstanbullu çocuklardı İstanbul çok yakın olduğu için ve sürekli takviye birlik istendiği için, İstanbul'dan savaşa erkek göndermeyen tek hane kalmadı Bir de birlikte savaşa girdiğimiz için yanımızda Almanlar'ın beşyüz kişilik sembolik kuvveti vardı

İlk günkü savaşların en trajik yanı, 27 ve 57 Alay'ı çaresiz bırakan, 27 Alay'ın solyanını korumakla görevli 77 Alay'ın çözülmesi ve savaş dışı kalmasıdır

77 Alay korktu ve çalılıklara dağıldı Sağa sola belirsiz ateş açıyor, hepsi başlarının çaresini düşünüyor Kimi karın ağrısına tutulduğunu, kimi komutanını kaybettiğini bahane ediyor Muharebenin en çetin safhasında 27 Alay'a takviye diye gelen 77 Alay, bir Arap birliğiydi O kadar ruhsuzdu ki, cesed gömmek için verilen küçük aralarda keyifle nargile içiyorlardı 77 Alay, ordumuzun tüm birliklerinde büyük hayalkırıklığı yarattı Tüm komutanlarımız hatıralarında, bu Arap birliği yerine ön cephede, yanımızda bir Türk birliği olsaydı, savaşın ön cephesinde bu kadar ağır kayıplar verilmezdi, deniyor

Düşmanın Arıburnu mu, Seddülbahir mi, Saroz Körfezi'nden mi çıkartma yapacağı tartışması, komutanların arasını açtı, sinir krizi geçirip, aklını kaybeden komutanlarımız oldu Çünkü, Arıburnu'na çıkarılan birlikler 'göstermelik' olabilir, bütün kuvvetleri Arıburnu'na çıkartma yapılıyor diye buraya yığmak da çok tehlikeli olabilirdi

Sonraki aylarda İngilizler 21 Ağustos'ta, tüm güçlerini toplayıp, büyük bir taarruza geçtiler Bu taarruzda, İngiliz birlikleri içinde, İngiliz soylu ailelerinin en seçkin çocukları, hassa birliği, büyük kayıplar verince, İngilizler'in gözü korktu Ve savaşı artık savunmaya, geri çekilmeye doğru düşünmeye başladılar Sayısı hala tartışmalı, kırk, elli, yüz nakliye, savaş gemisi, aylarca İngiltere'ye, Londra'ya cesed taşıdı Beşyüz bin asker çıkardılar sahile

Conkbayırı'na sürünerek çıkan beşyüz bin kertenkele Hepsi gördü sonunda, neymiş, Çanakkale!

Mustafa Kemal'in 57 Alay'ı yönettiği yerin adı Kemalyeri konuldu Bugün toprağı kazın, havada birbirine çarpışıp kaynaşmış mermiler bulacaksınız

Birbirlerinin gırtlaklarına sarılmış iskeletler göreceksiniz Birbirinin kaburgasına süngü girmiş ve ikisi de karşılıklı dizçökmüş iskeletlerle karşılaşacaksınız

Boğaz boğaza, gırtlak gırtlağa böyle bir savaşı tarih yazmaz

Komutanlarımız hatıralarında 'Kahramanlarımız, uçarak düşmana hücum ettiler' diye yazıyor ve peşinden şöyle ekliyorlar: 'Buradaki uçarcası lafı bir benzetme değil, gerçekten uçtular Conkbayırı tepesi uçurum, düşmanı kovalarken peşinden uçarak havada öldüler!'

Yaralanmayan Türk komutanı yoktur, askerler savaştan düşmesin diye, hepsi göğüslerindeki şarapnel parçalarını askere göstermez

Sedyeyle botürülen askerler, düşmanla biraz daha savaşamadım diye, kahırdan küfürler savuruyor Kıpkırmızı sedye üstünde, yaralarından değil, savaştan geri kaldıkları için acıyla naralar atıyorlar

İşte o savaşın ön cephesinde savaşan Avusturyalı Anzaclar, tam seksen sene, hiçbir sene sektirmeden, her yıldönümü, gemilerle yine Arıburnu sahiline geldiler Conkbayırı tepesinde onları gazi dedelerimiz bekledi Bu sefer süngüyle değil, kollarını açarak, sarılmak için birbirlerine koştular

İnsanoğlunun büyük trajedisine yazılmış, çok ağlamaklı sahnelerdir bunlar Mustafa Kemal'in topraklarımıza gömülen Anzac şehitliğine yazdığı o meşhur: 'Onlar artık bizim evlatlarımızdır' kitabesi, edebi olarak çok güçlüdür

Düşman gemileri günlerce Conkbayırı sırtını bombalıyor İngiliz komutanları çok haklı, bu kadar bombardımana tek bir otun, tek bir böceğin yaşaması mümkün değildi Türk siperleri tamamen paramparça edildi Yeniden siper kazmak vakit alıyor Kazılsa da fazla derin kazılamıyor Bu 'paramparça', büyük toplarla tamamen yerin altına gömülmüş siperlerden, Türk askerlerinin yerin altından fışkırıyor gibi yeniden savaşa koşması, herkesin aklını başından aldı Gerçekten 'aklını' aldı, çünkü çok sonra, geride kalan askerlerimiz, şehidlerimizin, yeşil sarıklıların yanımızda savaştığı gibi bir yığın hikaye anlattı Bir yeşilsarıklı Türk birliği hikayesi, çok meşhurdur

Askerlerimiz siper için, şehid arkadaşlarının cesed bedenlerini kullanmakta Türk askerleri, önündeki arkadaşının ölüsüne, yanına ve soluna tahta koyup, üstüne birkaç kürekle toprak atıp, cesed yüksekliğinden sipere giriyor Bir komutanımızın hatırası: 'Siperde atış yapan askerim, ikide bir doğrulup önündeki kumula toprak atıyor, ayağa kalktığında düşmana hedef oluyor, 'ne yapıyorsun' dedim Asker, düşman mermilerinin ölen arkadaşının üstündeki toprağı boşaltıp, arkadaşının bacaklarını, karnını dışarda bıraktığını, yeniden üstüne toprak atmam gerekiyor, diye cevap verdi'

Komutanlarımız hatıralarında, 'İngilizler bizi, zavallı Hintliler, uyuşuk Çinliler, ilkel Etiyopyalılar gibi kolaylıkla esir alıp burnumuza köle halkası takacaklarını sanıyorlardı', diyor

Bu savaş, ordularımıza komutanlık yapan Limon Von Sanders'in ve birçok komutanımızın özetlediği gibi, çeliğe karşı, etin ve kemiğin savaşıydı

Mevziler sekiz ay, yüz-yüzelli metre mesafeye kadar düştü, ancak, savaşın bazı bölümlerinde mevziler inanılmaz ama, beş metreye kadar düştü Gemiler durmaksızın aylarca, bir ot, bir böcek kalması imkansız, gece gündüz dövüyor Şahinsırtı'nı, Conkbayırı'nı, Kocaçimen'i Komutanımız atından iner inmez büyük bir top atışı parçalıyor atı, et parçaları, yüzüne çarpıyor, ya da, komutanımız haritası başındayken bir bombayla komuta ettiği bölüğün tümü bir anda havaya uçuyor

Ya da, düşman lağımcıları, yerin altından, otomatik kazıcılarla, muhtemelen motorlarla, bizim mevzilerin gizlice tam altına kadar gelip dinamitliyorlar Mevzilerimiz, üç-dört minare yüksekliğinde havaya uçuyor

Mustafa Kemal anlatıyor, birinci siperdekiler hiç kurtulamamacasına düşüp ölüyor, arkalarında bekleyen ikinciler hemen siperlerine geçiyor, bir dakika sonra onlar da düşüyor, arkada bekleyenler, üç dakika sonra kendilerinin de öndekiler gibi öleceğini biliyor ve koşar adım yerlerini alıyorlar, onlar da ölüyor!
BİSKÜVİ VE ÖLÜM
Ellion cambel Çanakkale'de savaşmıştıCambel hatırasının bir bölümünde on dört nisan ateşkes gününü ve sonrasında yaşadıklarını anlatıyordu: Türkler ölülerini gömüyorduArkadaşlarımızdan bir kaçı onlara gönüllü olarak yardım ettiBu korkunç görevde dost düşman iş birliği yaptıBu sırada bir Avusturalya'lı asker siperine gidip mehmetçiklerden birine biraz et ve bisküvi getirirMehmetçik duygulanır ama galiba onun verecek bir şeyi yoktur veya o an aklına gelmezDerken ateşkes biterTürk subayı bir kaç adım ilerler selam veriirAteşkes sona ermiştiDüşmanlarımızın nezaketinde bir yüce ruhluluk,bir soyluluk vardıDünya şovalyeliğinin kutsal emaneti onlardaydı sankiBirkaç hafta sonra Anzaklar büyük hucümlarından birine başlarlarAvusturalya'lı bir asker çarpışma sırasında Türk siperinin yakınına düşerÇarpışma sürerken kurtarılması imkansızdır Orada ölümü bekleyecektirAma orada ölümden başka bir şeyler de vardırMermi yağmurunun altında bir türk siperinden çıkıp bizim askeri sırtladı ve yavaşça siperimizin korkuluklarından aşağıya bıraktıDönmek için üç dört adım atabilmişti ki vuruldu ve öldüHiç bir zaman unutulmayacak bir kahraman olarakMEHMETÇİK GEÇ DE OLSA HEDİYESİNİ VERMİŞTİYaralı Avusturalya'lı Türk'e et ve bisküvi veren askerdiÖlen Türk de o kumanyayı alan askerdi
RECEP ŞÜKRÜ APUHAN'IN ÇANAKKALE GEÇİLMEZ KİTABINDAN ALINTIDIR

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla