Yalnız Mesajı Göster

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-02-2008   #14
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük



RIZÂ:
Râzı olma, hoşnutluk, memnunluk
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki:
Dünyâ malından, sarıldığınız, sakladığınız her şey yanınızda kalmayacaktır Ancak Allah rızâsı için yaptığınız iyilikler ve ibâdetler sizinle berâber kalacaktır (Nahl sûresi: 96)
Kim benim kazâma rızâ göstermez, verdiğim belâya sabretmez ve nîmetlerime şükretmezse, benim yerimden ve göğümden çıksın Kendine benden başka Rab arasın (Hadîs-i kudsî-Mektûbât-ı Ma'sûmiyye)
Rızâ sâhiblerine belâlar, musîbet değildir Onlar belâları beğenmemezlik etmezler Çünkü belâları veren yine Allahü teâlâdır (Muhammed Bâkî-billâh)
Allahü teâlânın takdîrine rızâ göstermeyen kimse ahmaktır ve tedâvisi yoktur (Meymûn bin Mihrân)
Allahü teâlânın rızâsını kazanmak için dünyâ nîmetlerinden aza kanâat eden kullarının, amelleri az olsa da, cenâb-ı Hak böyle kullarından hoşnûd olur (Ali Havâs Berlîsî)
Bu kadar zahmet ve meşakkatlere, sıkıntılara katlanarak aradığımı, annemin rızâsını almakta buldum Çok basit gibi gelen anne rızâsını almanın bütün işlerin evvelinde lâzım olduğunu anladım (Bâyezîd-i Bistâmî)

RIZK (Rızık):
Allahü teâlânın takdir ettiği maddî ve mânevî nîmet, kısmet Yiyecek, içecek, giyecek ve barınacak yer
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki:
Dünyâdaki maddî ve mânevî bütün rızıklarını aralarında taksim ettik (Zührûf sûresi: 32)
Allahü teâlâ tarafından rızkı gönderilmeyen yeryüzünde bir canlı yoktur (Hûd sûresi: 6)
Rızık husûsunda endişeye düşmeyiniz İnsan son rızkını da yemeden ölmez Allah'tan korkunuz, iyi ameller yapınız Helâlı alıp, harâmı terk ediniz (Hadîs-i şerîf-İhyâ)
Rızık husûsunda Allahü teâlâya tevekkül eden kimsenin güzel huyları fazlalaşır; cömert olur ve ibâdetlerinde vesvese bulunmaz (Şakîk-i Belhî)
Allahü teâlâ bir kimsenin sûretini ve rızkını güzel yapar, o da, Allah için tevâzû gösterirse, o, Allahü teâlânın yakın ve hâlis kullarından olur (Avn bin Abdullah)
Rızık mukadderdir, ezelde takdir edilmiş, ayrılmıştır Fazla ve noksan ihtimâli yoktur Rızkın noksan veya ziyâde olması, Hak teâlânın husûsî fadlı (ihsânı) iledir Hiç kimsenin bunda bir katkısı yoktur (Muhammed Ma'sûm Fârûkî)
Allahü teâlâ, her insanın ve her hayvanın rızkını ezelde takdîr edip, ayırmıştır İnsanların ve hayvanların ecelleri ve nefeslerinin sayısı belli olduğu gibi, her insanın bedeninin ve rûhunun rızıkları da bellidir Rızık hiç değişmez Azalmaz ve çoğa lmaz Kimse kimsenin rızkını yiyemez Kimse kendi rızkını yiyip bitirmeden ölmez Bir kimse, Allahü teâlâ emrettiği için çalışır, rızkını helâl yoldan ararsa, ezelde belli olan rızkına kavuşur Bu rızk ona bereketli olur Bu çalışmaları için sevâb kazanır Eğer, rızkını Allahü teâlânın yasak ettiği yerlerde ararsa, yine ezelde ayrılmış olan o belli rızka kavuşur Fakat, bu rızk ona hayırsız, bereketsiz olur Rızkına kavuşmak için kazandığı günâhlar da, onu felâkete sürükler (Seyyid Abdülhakîm)

RİBÂ:
Fâiz; ödünç vermekte, rehnde (ipotekte) ve alış-verişte, alıcıdan veya vericiden (satıcıdan) birinin ötekine karşılık olarak vermesi şart edilen fazla mal (Bkz Fâiz)
Allahü teâlâ âyet-i kerîmelerde meâlen buyuruyor ki:
Allahü teâlâ bey'i (alış-verişi) helâl ve ribâyı ise haram kılmıştır (Bekara sûresi: 275)
Allahü teâlâ ribâ karışan malı yok eder ve sadakaları verilen malı artırır (ona bereket verir) (Bekara sûresi: 276)
Aralarında, zinâ ve ribâ yayılan bir memlekette bulunanlara, Allahü teâlânın azâbı helâl oldu (Hadîs-i şerîf-Zevâcir)
Fâiz (ribâ) almak ve vermek, insanın son nefesinde îmânsız gitmesine sebeb olabilir (Kutbüddîn İznikî)
Alış-veriş yaparken ve ödünç verirken, ribâdan çok sakınmalıdır Ödünç verilen kimseden, bir menfaat beklenmemelidir Zîrâ, azıcık alınan veya verilen ribânın (fâizin) günâhı, Allahü teâlâ indinde, annesiyle zinâ etmiş gibidir Fâizin azı da, çoğu da , alması da vermesi de haramdır Çok sakınmak lâzımdır (Süleymân bin Cezâ)
Zekâtı ve fıtraları, dînin emrettiği kimselere seve seve vermelidir Fakirlere ve borç istiyenlere merhamet etmelidir Malı, parayı, İslâmiyet'in izin vermediği yerlere harcamamalı, isrâf da etmemelidir Ribâdan, kumarlı ve kumarsız oyunlardan sakınm alıdır (Muhammed Ma'sûm)

Ribâ'l-Fadl:
Ölçü veya tartıyla alınıp satılan şeyleri, kendi cinsleriyle peşin olarak, karşılığı olmayan bir fazlalıkla değişmek
Bir dirhem gümüşü, bir buçuk dirhem gümüş ile, peşin olarak değişmek, ribâ'l-fadl olur (İbn-i Âbidîn)

Ribe'n-Nesîe:
Gecikme ribâsı Bir cinsten olan iki şeyin birini, diğeri karşılığında veresiye olarak satmak veya başka başka cinslerden olup; ağırlık, hacim veya uzunluk ölçüsüyle yâhut belirli ölçülerde olup, sayıyla alınıp satılan iki şeyi veresiye değişmek Mik tarlar eşit olsa bile ribâ sayılır
Kışın bir kile buğdayı yazın vermek üzere bir buçuk kile ile satın almak ribe'n-nesîedir Ribe'n-nesîe'nin haram kılınışında müslümanların imâmları (dört mezheb) arasında ihtilâf yoktur O büyük günahlardandır Ribe'n nesîenin haramlığı; Kur'ân-ı ker îm ile, Resûlullah efendimizin sünnetiyle ve müslümanların icmâiyle (sözbirliğiyle) sâbittir (Abdurrahmân el-Cezîrî)

RİBÂT:
Sınır karakolu; İslâm dînini üstün kılmak, müslümanlardan kâfirlerin şerrini, zararını def etmek için düşman sınırında nöbet beklemek
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
Ey îmân edenler! Din uğrundaki eziyetlere sabredin ve düşmanlarınızla olan savaşlarda üstün gelmek için sabır yarışı yapın Ribâtta bulunun ve Allah'tan korkun ki, felâh bulasınız (Âl-i İmrân sûresi: 200)
Bir kimse, Allah için bir gece ribât bekler, müslümanları muhâfaza ederse, onların oruç ve namaz sevâbına kavuşur (Hadîs-i şerîf-Taberânî)
Benim mescidimdeki namaz, on bin namaza, mescid-i harâm'daki bir namaz yüz bin namaza, ribât bölgesindeki namaz ise bir milyon namaza denktir (Hadîs-i şerîf-Ebü'ş-Şeyh)

RİCÂL-İ GAYB:
Her devirde bulunan fakat herkesçe tanınıp bilinmeyen ve görülmeyen, dünyânın nizâmı ile vazîfeli mübârek, büyük zâtlar
Nûr Muhammed Pünti, ricâl-i gaybdendir (İmâm-ı Rabbânî)

RİC'Î TALÂK:
Geri dönülebilen talâk (boşanma) Zevceye yaklaştıktan sonra sarîh (açık) veya işâretle, üç adedine veya bir ivâza (bedele, karşılığa) bağlı olmaksızın ve beynûnete yâni ayrılığa delâlet eden (gösteren) bir sıfatla sıfatlanmamış ve bir şeye teşbîh ed ilmemiş (benzetilmemiş), gerek sarîh (açık) lafızlardan (sözlerden) ve gerek talâk-ı ric'îyi gerektiren kinevî (açık olmayan) lafızlarla yapılan talâk (Bkz Talâk)
Ric'î talâkta zevc (koca), iddet zamânı içinde (talâktan sonra ilk temizlik müddetinin başından, üçüncü hayzın sonuna kadar olan müddette) söz ile veya fiilen eski nikâhına rücû' edebilir (dönebilir) Evliliği devâm eder Şâhid lâzım olmaz ise de iki âdil şâhide haber vermesi müstehâb (iyi) olur (İbn-i Âbidîn)

RİCS:
Pis, murdar
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
Ey îmân edenler! İçki, kumar, (tapmaya mahsus) dikili taşlar, fal okları, ancak şeytanın amelinden birer rics'tir Onun için bunlardan kaçının ki kurtulasınız (Mâide sûresi: 90)
(Ey Resûlüm!) Deki: Bana vahy olunanlar (bildirilenler) içinde, yiyen bir kimsenin yiyeceği arasında dediğiniz gibi haram edilmiş bir şey bulmuyorum Yalnız haram olarak şunlar var: Leş, yâhut akıcı kan, yâhut domuz eti ki o şüphesiz ricstir (En'âm sûresi: 145)

RİDDET:
İrtidâd etme İslâm dîninden çıkma (Bkz İrtidâd ve Mürted)
Riddet, niyyetle yâni kalbinden dinden çıkmaya karar vermekle yâhut küfr olan söz veya fiil ile İslâm'dan ilgiyi, alâkayı kesmek ile olur (İmâm-ı Şa'rânî)
Ahkâm-ı İslâmiyye (İslâmî hükümler) dört büyük kısma ayrılır Bunlardan biri ukûbât yâni had denilen cezâlar olup, başlıca altı kısma ayrılmaktadır: Kısas, sarhoşluk, sirkat (hırsızlık), zinâ, kazf (iftirâ) (Bkz İlgili maddeler) ve riddettir (Ahmed Zühdü)


__________________
Alıntı Yaparak Cevapla