Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Niçin Müslüman Oldular ?

Eski 12-25-2007   #30
[KAPLAN]
Varsayılan

Cevap : Niçin Müslüman Oldular ?



Prof Baron HÂRÛN MUSTAFÂ LEON (İngiliz)

(Prof Baron Leon, İngilterenin tanınmış meşhûr bir âilesinden olup, baron pâyesini hâizdir Felsefe doktoru ve başka ilmî ünvanlar sâhibi olan Prof Leon, 1882 senesinde müslimân olmuşdur Kendisi Avrupada ve Amerikada birçok ilm cem’iyyetlerinin a’zâsı bulunmakdaydı Bilhâssa lisân ve edebiyyât sâhasında büyük ihtisâs sâhibi olan Prof Leon, (Isle) mecmû’asında (İnsan lügat etimolojisi) isminde neşriyyâtı ile bütün dünyânın dikkatini üzerine celb etmişdi Amerikadaki Potomac Üniversitesi bu neşriyyât üzerine kendisine (İlmler Masteri = Master of Sciences) ünvânını verdi Prof Leon, aynı zemânda bir geoloji mütehassısıdır Birçok tanınmış müesseselerin da’vetlisi olarak, bu sâhalarda da kıymetli konferanslar vermişdi 1875 de kurulmuş olan (Milletler Arası Lügat, İlm ve Güzel San’atlar = Société İnternationale de Philologie, Science et Beaux-Arts) Cem’ıyyetinin umûmî kâtibliğine seçildi (The Philomeths) isminde mecmû’a çıkarmağa başladı Prof Leona, Sultan İkinci Abdülhamîd, Îran Şâhı ve Avusturya İmperatoru tarafından birçok nişanlar verilmişdir)

İslâm dîninin en mükemmel esâslarından biri, bu dînin müslimânlardan hiç bir zemân aklın ermediği bir şeyi taleb etmemesidir İslâmiyyet temâmen akla ve mantığa uygun olarak teblîg edilmiş bir dindir Diğer dinler ise, insanlardan bir dürlü anlıyamadıkları, akllarına sığmayan, inanamadıkları i’tikâdları zorla kabûl etmelerini istemekdedirHıristiyanlıkda bu husûsda ancak kilisenin otoritesi, hâkimiyyeti müessir olmakdadırHâlbuki müslimânlara, her şeyi akl ile araştırması ve ancak ondan sonra îmân etmesi emr olunmakdadır Muhammed aleyhisselâm, şöyle buyurmakdadır: (Allahü teâlâ, akla ve mantığa muvâfık olmayan hiç bir şey yaratmamışdır) Diğer bir hadîs-i şerîfde ise şöyle buyurmakdadır: (Ben size kat’î olarak söylüyorum ki, herhangi bir insan nemâz kılsa, oruc tutsa, zekât verse, hacca gitse de ve dînin îcâbı bütün husûsları yapsa bile, ancak Allahü teâlânın ona ihsân etdiği akl ve mantığı kullanma derecesine göre mükâfâtlandırılır)
Îsâ aleyhisselâmın neşr etdiği temiz dinde de, buna benzer kâ’ideler vardı Meselâ, (Her şeyi önce tercibe et! Ancak iyi olanı kabûl et) gibi Fekat zemânla bunlar unutuldu Kur’ân-ı kerîmde “Cum’a” sûresinin beşinci âyetinde meâlen, (Kendileri Tevrâtı öğrenmek ve mûcibi ile amel etmeğe me’mûr oldukları hâlde, onun ile amel etmiyen kimselerin hâli, sırtına kitâb yüklenmiş merkebin hâli gibidir) buyurulmakdadır

Alî “radıyallahü anh” şöyle buyuruyor, (Dünyâ karanlıkdır İlm nûrdur! Fekat, doğru olmıyan bilgi ancak gölgedir)

Müslimânlar, (İslâmiyyet, hakîkatin tâ kendisidir) diye îmân etmekde, İslâmın nûrunun ancak ilm ve mantık sâyesinde parladığını, bu bilginin ancak hakîkat ile meydâna geldiğini, bu hakîkati ise, insanların ancak Allahü teâlânın vergisi olan akl-ı selîm ile meydâna çıkardıklarını söylemekdedirler

Allahü teâlânın insanlara büyük bir lutf olarak gönderdiği son peygamberi Muhammed aleyhisselâm, vefâtına kadar, onlara tutacakları doğru yolu göstermişdi Son günlerinde şöyle bir hâdise cereyân etdi:

Muhammed aleyhisselâm vefâtından birkaç gün evvel, başını sevgili zevcesi Âişenin “radıyallahü teâlâ anhâ” dizlerine dayamış, dalgın bir hâlde istirâhat ediyordu Medînede bütün halk Resûlullahın hastalığına üzülmüş ve onun gün geçdikce kuvvetden düşdüğünü görünce, büyük bir ümmîdsizliğe kapılmışdı Erkekler, kadınlar, çocuklar, hüngür hüngür ağlıyorlardı Ağlayanlar arasında beyâz saçlı, solgun benizli, yaşlı muhâribler de vardı Peygamberimiz Muhammed Mustafâ el-emîn “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”, onların kumandanı, rehberi, lideri, dostu, çobanı, sırdaşı, fekat her şeyden evvel, teblîg etdiği islâmiyyet sâyesinde onları karanlıkdan hakîkat nûruna kavuşduran büyük Peygamberi idi İslâmiyyet ile birlikde onlara huzûr ve emniyyet getiren bu mubârek Peygamber “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” artık onlara vedâ’ etmekde idi “Peygamberimiz ölüyor” diye düşündükçe kalbleri bir demir kıskaçla sıkılıyor, gözlerinden yaşlar dökülüyor, büyük bir ümmîdsizliğe kapılıyorlardı

Nihâyet her şeyi göze alarak, bu ümmîdsizlik içinde Onun huzûruna çıkdılar Gözlerinden yaşlar akıtarak: (Yâ Resûlallah “sallallahü aleyhi ve sellem”! Sen çok hastasın Olabilir ki, Allahü teâlâ seni huzûruna çağıracakdır ve bizden ayrılacaksın O zemân, biz sensiz ne yaparız?) diye sordular

Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm, (Elinizde mürâceat için Kur’ân-ı kerîm vardır) buyurdu (Yâ Resûlallah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Kur’ân-ı kerîmin birçok işlerde bize rehber olacağı muhakkakdır Fekat eğer aradığımızı orada bulamazsak ve sen de bizden ayrılmış isen, kim bizim rehberimiz olacak?) dediler Bunun üzerine Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” onlara, (Size söylediklerim gibi hareket ediniz!) buyurdu (Yâ Resûlallah “sallallahü aleyhi ve sellem”! Sen bizden ayrıldıkdan sonra, büsbütün yeni ba’zı mes’eleler meydâna çıkar ve senin hadîslerin içinde bunlar hakkında bir şey bulamazsak ne yaparız?) diye sordular

Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, mübârek başını yavaş yavaş yasdıkdan kaldırdı ve onlara şu sözleri söyledi: (Allahü teâlâ, her kuluna şahsî bir rehber vermişdir Bu rehber, akl-ı selîmi ve vicdânın bulunduğu kalbidir Eğer bu rehberi iyi ve doğru olarak kullanırsanız, hiç bir zemân doğru yoldan ayrılmazsınız ve Allahü teâlânın rahmetine kavuşursunuz!) (İstefti kalbek, Fe-innehâ teskünü bil-halâl) İşte, seçmiş olmakla iftihâr etdiğim, islâm dini Bu din, tâm akl ve mantık üzerine kurulmuş hakîkî Allah dînidir

Mâlu mülke olma magrûr, deme var mı ben gibi!
bir muhâlif yel eser, savurur harman gibi

Alıntı Yaparak Cevapla