Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Tarihmize Şan Verenler

Eski 12-27-2007   #41
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Tarihmize Şan Verenler



Şahin Bey

Asırlar boyunca hür yaşamış necip milletimiz, hürriyetlerine, vatanlarına, dinlerine müteveccih tecavüzleri bertaraf etmek için canlarını seve seve feda etmişlerdir Bu, tarih boyunca böyle olmuştur
İstiklal Harbi neticesindeki muhteşem zafer, binlerce aziz şehidin kanlarıyla yazdıkları eşsiz bir detandır

Binlerce vatan evlâdı, vatanlarının tehlikede olduğunu görünce düşmanın önüne dikilmişlerdir Onlar Allah'ın rızasını gaye edinmişlerdi ve ebedî hayatı arzulamaktaydılar Bu yüzden dünyalıklara ve dünyaya ehemmiyet vermemiş, hayatı sadece bu dünyadaki safhadan ibaret bilen maddenin esirlerine meydan okumuşlardır

Antepli Şahin Bey de istiklal harbinin aziz şehitlerindendir Tek başına düşmana meydan okumuş, "Düşman arabaları cesedimi çiğnemeden Antep'e giremez" demiştir Bu kahramanın hayatı, fedakarlıklarla doludur, yeni nesil için ibret levhasıdır

Hayatı-İstiklal Harbine Katılışı

Şahin Bey 1877'de Gaziantep'de doğmuştur Asıl adı Mehmed Said'dir 1899'de Yemen'e er olarak giden Mehmed Said, Yemen cephesinde gösterdiği muvaffakiyet ve kahramanlık üzerine başçavuş olmuştur

Mehmed Said 1911'de Trablusgarb harbine gönüllü olarak katılmış, Balkan savaşlarında Çatalca cephesinde savaşmıştır

Galiçya'da 15 Kolorduda savaşan Mehmed Said, 1917 Ekiminde Sina Cephesinde vazife almıştır Tehlikeli vazifelere gönüllü olarak koşan, vatanperverliği, ahlakı ile dikkatleri üzerinde toplayan Mehmed Said'in rütbesi teğmenliğe yükseltilmiştir

1918'de İngilizlerle Sina cephesinde cereyan eden şiddetli bir muharebe neticesinde esir düşmüştür Mısır'daki İngiliz esir kampında 1919 Aralık ayı başlarına kadar esir olarak kalan Mehmed Said, ateşkesden sonra serbest bırakılmıştır

Şahin Bey, 13 Aralık 1919'da İstanbul'a gelmiş, Harbiye Nezaretine müracaat ederek vazife istemiştir Harbiye Nezareti tarafından Urfa'nın Birecik kazası Askerlik Şubesi Başkanlığına tayin olunan Şahin Bey, İşgal altındaki Antep'in vaziyetini görerek Antep'te kalmaya karar vermiştir

Antep Heyet-i Merkeziyesine müracaat ederek vazife isteyen Şahin Bey, heyetin kendisine Kilis-Antep yolunu kontrol altında tutma vazifesini vermesi üzerine derhal çalışmaya başlamıştır

Yıllardır evinden, ailesinden, çocuklarından ayrı kalan Şahin Bey, kendisine verilen vatan hizmetinin mesuliyetini omuzuna aldıktan sonra derhal hizmet mahalline koşmuştur Yıllar sonra döndüğü evinde ise ailesi ve çocukları arasında ancak bir gün kalmıştır

1920 yılı Ocak ayı başlarında köyleri dolaşarak cihadın ehemmiyetini ve faziletini anlatan Şahin Bey, kısa zamanda 200 fedai toplamıştır

Kilis-Antep yolu, Antep harbinin kilit noktasıdır Ne yapılıp edilmeli Fransızların bu yoldan Antep'teki işgal birliklerine yardım ulaştırmalarına engel olunmalıdır Şahin Bey kendisine haber gönderen Anteplilere şu cevabı vermektedir:

"Müsterih olunuz Düşman arabaları cesedimi çiğnemeden Antep'e giremez!"

5 Kasım 1919'da İngilizlerden işgal hareketini devralan Fransızlar bir türlü Anadolunun bu güzel beldesini işgale muvaffak olamamakta, şehir halkı, sınırlı imkânlarıyla karşı koymaktadırlar Fransızlar bütün ümitlerini Kilis'ten gelecek takviye kuvvetlerine bağlamışlardır Fakat, o yolu da Şahin Bey bir avuç serdengeçtisiyle tutmuştur

Şahin Bey ve fedaileri 3 Şubat'ta ve 18 Şubat 1920'de tam donanımlı Fransız birliklerini perişan etmişlerdir

Şahin Bey, zaferin ardından düşman kumandanına gönderdiği mektupta şöyle demektedir:

"Kirli ayaklarınızın bastığı şu toprakların her zerresinde şühedâ kanı karışıktır Din için, namus için, hürriyet için ölüme atılmak bize, Ağustos ayı sıcağında soğuk su içmekten daha tatlı gelir Bir gün evvel topraklarımızdan savuşup gidiniz Yoksa kıyarız canınıza"

Sürüyle saldıran düşman kuvvetleri bir avuç yiğit karşısında perişan olmanın şaşkınlığına düşmüşlerdi Bu şaşkınlık yerini öfkeye terketmiş ve Antep'e ulaşmak düşman kuvvetleri için bir prestij, meselesi olmuştur

Fransız kuvvetleri 25 Mart 1920'de Andorya kumandasında yola çıkar Bu Fransız küvetleri sekiz bin piyade ve iki yüz süvariden oluşmaktaydı Ayrıca bu Fransız birliğinde, bir batarya top, 16 Ağır makinalı tüfek, çok miktarda otomatik tüfek ve 4 tank mevcuttu

Kahraman Şahin Bey, ancak yüz kişiyi bulan fedâileriyle düşmanın karşısına dikilmişti 25 Mart günü sabahtan akşama kadar çatışma devam etmiş ve Şahin Bey düşmana ağır kayıplar verdirmiştir

Şahin Bey gece gündüz uyumuyor, çatışma esnasında her tarafa yetişerek fedailerin manevî kuvvetlerini yükseltmeye çalışıyordu Sırtındaki kaputu çıkartıp nöbet bekleyen yiğitlerin üzerine örten Şahin Bey, her hareketiyle örnek olmaktaydı

28 Mart sabahına kadar düşmana aman vermeyen Şahin Bey, durumun gittikçe kritik hal almasından sonra kendisine geri çekilmeyi tavsiye edenlere şöyle diyordu:

"Düşman buradan geçerse ben Ayıntab'a ne yüzle dönerim, düşman ancak benim vücudum üzerinden geçebilir"

Çatışmanın 4günü Öğleye doğru Şahin Bey'in yanında 18 kişi kalmıştı Onların da şehadet şerbetini içmelerinden sonra tek başına kalan Şahin Bey, son kurşunu kalıncaya kadar düşman ateşine karşılık vermiştir

Atacak kurşunu kalmayan Şahin Bey tüfeğini yere çarparak kırmış ve sel gibi üzerine hücum eden düşmanlara karşı yumruklarını sıkarak karşı durmuştur Silahsız Şahin Bey'in yanına yaklaşamayan düşman askerleri uzaktan ateş ederek Şahin Bey'i şehit etmişler, ardından süngü darbeleriyle aziz nâşını parça parça etmişlerdir

28 Mart 1920'de şehadet şerbetini içen Şahin Bey'in ağzından dökülen son söz şu olmuştur "Allah'ım vatanımı kurtar, alçak düşman! Gel sen de süngüle" Şahin Bey'in şehadet haberi şehre gelince yanık bağırlardan şu mısralar dökülmüştür:

Şahin'i sorarsan otuz yaşında,

Süngüyle delindi köprü başında

Çeteler toplanmış ağlar başında

Uyan şahin uyan gör neler oldu

Sevgili Ayıntab'a Fransız doldu

Şahin Bey, istiklal meş'alesini tutuşturmuş, onbinlerce Şahinler, tutuşturulan bu meş'aleyi söndürmemek için vargüçleriyle vuruşmaya koşmuşlardır Şahin Bey'in 11 yaşındaki oğlu Hayri de gönüllü olarak savaşa katılmış ve bütün çatışmalarda yer almıştır

Şair o yıllarda Ayıntaplılara şöyle seslenmektedir:

"Düşünme arkadaş, Allah büyüktür,

Alamaz bir tek taş Allah büyüktür,

Sen çalış ve uğraş Allah büyüktür

Sönmesin İslâmın parlak yıldızı"

Cenab-ı Hakka istinad edenler düşmana tek bir taş vermemek için 11 ay düşmana kan kusturmuşlar ve din için, millet için vatan için, altı bin şehid vermişlerdir

Alıntı Yaparak Cevapla