Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Tarihmize Şan Verenler

Eski 12-27-2007   #40
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Tarihmize Şan Verenler



Koca Seyyid

Çanakkale önlerinde tarihte ender görülen bir muharebe cereyan etmekteydi Bir yanda dünyanın en gelişmiş askeri vasıtalarına sahip ve sayıca çok kalabalık Batı ülkeleri, diğer tarafta vatanlarını müdafaa için cepheye koşup; düşmanın topuna, tüfeğine iman dolu göğsünü siper eden Mehmedcik
Anadolunun cihangir ruhlu yiğitleri, şanlı fakat talihsiz devletlerinin elde kalan kısmını müdafaa için cansiperane vuruşmakta Düşman zırhlılarının yağdırdığı güllelere, yaylım ateşe karşılık vermekte, düşmana adım attırmamaktadır

Her hususu gözönünde bulundurduklarını zanneden ve hesaplarına göre en geç üç günde Çanakkale'yi aşacaklarını hesap eden düşmanlar yanıldıklarını acı bir şekilde görecek ve zelil bir halde kaçacaklardır Çanakkale önlerinden Onlar kaçarken, geride Mehmetçiklerin kanları, canlan pahasına kazanıp evlatlarına ithaf ettikleri şanlı bir hatıra kalacaktır

Çanakkale harbinde tarihlere şanla geçen kahramanlık tabloları çizilmiştir İşte böyle tablolan çizenlerden birisi de Koca Seyyit'tir

1889'da Balıkesir'e bağlı Havran ilçesinin Çamlık köyünde dünyaya gelen Seyit, çocukluğundan itibaren gürbüz yapısı ve pehlivanlığıyla dikkatleri çekmiştir Bu vasfından dolayıdır ki asker ocağında kendisine pehlivanlığına izafeten "Koca" lakabı verilmiş ve "Koca Seyyid" diye tanınmıştır

1909'da vatani vazifesine yapmak üzere askere giden Koca Seyit üç senelik asker iken 1912'de Balkan harbi patlak vermiş, Seyit de birliğiyle birlikte savaşa katılmıştır 1913'te Balkan savaşının sona ermiş olmasına rağmen Seyit terhis edilmemiştir

1914'te Birinci dünya savaşı patlak verince Seyit de Çanakkale'de topçu eri olarak vazife almıştı

Çanakkale Boğazı'nın Rumeli yakasında, Kilitbahir denilen mevkide 28 lik Mecidiye bataryasında Şeyit'le birlikte kırk kişi vazifeliydi

17 Mart 1915'te Çanakkale'deki bütün birliklerde yoğun bir faaliyet görülmekteydi Ertesi gün, düşmanın büyük bir hücuma geçeceği haber alınmıştı

Seyit Onbaşının bataryasında da hazırlıklar tamamlanmış ve düşmanın taarruzu beklenmeye başlanmıştı

18 Mart 1918'de ilk önce Fransız daha sonra İngiliz zırhlıları Çanakkale boğazında görülmüşlerdi Kıyılan yoğun top ateşine tutan düşman zırhlıları aynı şiddette karşı ateşle karşılaşınca duraklamışlar, fakat ateşlerini kesmemişlerdi

Anadolu ve Rumeli kıyılarından ateş ve dumanlar göklere yükselmekteydi, düşman ateşi aralıksız devam ediyordu

İngilizlerin en büyük savaş gemilerinden Queen Elizabeth ve Ocean zırhlıları Koca Seyit'in bataryasının bulunduğu Kilitbahir önlerine gelmiş, kıyıyı top ateşine tutmuştu

Ateş çemberi genişleye genişleye Koca Seyit'in bataryasına ulaşmıştı Bataryanın sağına soluna mermiler peşpeşe düşmeye başlamıştı Durumun kritik oluşunu gören batarya komutanı "sığınağa!" emrini vermişti Fakat batarya erleri sığınağa ulaşmadan müthiş bir gürültü kopmuş, sanki yer yerinden oynamıştı Koca Seyit de o gürültüden sonrasını hatırlamıyordu Düşman gemilerinden atılan bir mermi cephaneliğe isabet etmiş, cephanelik havaya uçmuştu

Bataryadaki erlerden on dördü şehit olmuş, yirmi dördü ise yaralanmıştı Sadece Seyit ile Ali isimli arkadaşı yara almadan kurtulmuşlardı

Sağlık erlerinin müdahelesiyle kendine gelen Seyit gözlerini açınca etrafta şehit olan arkadaşlarının cesetlerim görmüş ve arkadaşlarından durumu öğrenmişti Bataryada ikisinden başka kimse kalmamıştı

Bataryanın toplarından ikisi toprağa gömülmüş ve kullanılmaz hale gelmişti Sadece bir tanesi kullanılabilir haldeydi Onun da vinci kırılmıştı

Koca Seyit, bir denizde hâlâ ateş püsküren düşman zırhlısına bir yerde yatan şehitlere bir de topa bakmış ve büyük bir hırsla her biri 215 okka (276 kilo) ağırlığındaki mermilere yönelmişti Arkadaşı Niğdeli Ali şaşırmıştı, Koca Seyit ne yapmak istiyordu Seyit, şaşkın şaşkın kendisine bakan arkadaşına "yardım et de mermiyi yükleneyim" demiş, ardından da "Ya Allah" diyerek koca mermiyi kavramış ve Ali'nin yardımıyla sırtlamıştı 276 kiloluk yüküyle 28'lik topun altı basamağını çıkan Koca Seyit mermiyi topun ağzına yerleştirmeyi başarmıştı İmanın hem nur hem de kuvvet olduğunu göstermişti Koca Seyyit Bu hakikati bütün dünyaya ilan edecekti Şimdi bütün dikkatini vermiş önünde canavar gibi duran Ocean'ın üzerine çevirmişti topun namlusunu Hedefi iyice tesbit edip nişanının doğru olduğuna kanaat getirdikten sonra "Ya Allah, bismillah!" diyerek topu ateşlemişti Topun gürlemesiyle birlikte karşıdaki düşman gemisinden yoğun siyah bir duman yükselmişti Anında yalpalamaya başlamıştı Koca gemi isabet almıştı Gemi personelinin sesleri kıyıdan duyuluyordu Vurmuştu Koca Seyit, koca kefere gemisini Ve mağrur düşmanın koca gemisi batacaktı

Düşmanlar Mecidiye bataryasının safdışı edildiğini zannetmekteydiler Kilitbahir cephesindeki komutanlar da aynı kanaate varmışlardı Fakat Mecidiye bataryasından ateşlenen bir top düşman gemisini batırmıştı işte

Batarya komutanı Hilmi Bey derhal Mecidiye bataryasına koşmuş ve topu Seyitle arkadaşının ateşlediğini öğrenmişti Hemen oracıkta onbaşı rütbesini takmıştı Seyit'e Komutanlar takdirlerini bildirmekteydi Seyit ise Anadolu insanının tevazuu ile kızarmakta ve "fazla birşey yapmadığını, sadece arkadaşlarının intikamını aldığını" söylemekteydi "Nasıl yaptın?" sualine ise şu cevabı veriyordu "Cenb-ı Hakkın yardımıyla"

Koca Seyit'in Ocean'ı batınşı bir anda her tarafa yayılmıştı Mehmedcik taze moralle düşmanı şiddetli top ateşine tutmuştu Gün batımına kadar devam eden şiddetli savaşta düşman perişan edilmişti Düşman Çanakkale'yi geçememişti Geçemiyecekti de

Çanakkale kahramanlarından Koca Seyit 1918'de terhis edilmişti Köyüne dönen Seyit geçimini temin için çalışmaya başlamıştı Fakat hain gözler cennet vatanın üzerinde olunca rahatlık yoktu

Düşmanların hücumları bitmiyordu Daha düne kadar Osmanlı devletine bağlı olan "uşak tabiatlı" Yunanlılar 15 Mayıs 1919'da İzmir'i, 28 Mayıs 1919'da da Ayvalık ve Edremit'i işgal etmişti Vatan istila altındaydı, Çanakkale'nin şanlı gazisi Seyit onbaşı durabilir miydi? Durmadı ve işgal haberini alır almaz cepheye koştu

Karış karış vatanını müdafaa eden yediden yetmişe Anadolu insanıyla omuz omuza verip vuruşuyordu Koca Seyit, Ordunun 26 Ağustos 1922'de başlattığı büyük taarruza da iştirak etmiş ve 28 Ağustos'ta cereyan eden muharebede iki yerinden yaralanmıştı Büyük zaferin kazanıldığını hastanede yatarken öğrenmişti Koca Seyyit Dünyalar kendisinin olmuştu Artık asırlardır olduğu gibi şanlı bayrağı semalarda hür olarak dalgalanacak, Ezan-ı Muhammedi vatan semalarından eksik olmayacaktı

Savaşın kazanılmasından sonra mütevazı hayatını devam ettirmişti Koca Seyyid, fakirdi, çoluk çocuğunun geçimini sağlamak için binbir meşakkatle dağdan odun getiriyor, odun kömürü yapıp satıyordu

Koca gazinin madalyası bile yoktu O da "müracaat et sana madalya versinler, maaş bağlasınlar" diyenlere, "Biz madalya için, maaş için dövüşmedik 'Ya şehid olacağız ya gazi' dedik Ücretini Cenab-ı Allah'tan bekledik ve Rabbim bize gazilik rütbesini nasib etti" demiştir

1939 yılının Aralık ayında vefat eden Koca Seyit geride maddî hiç bir servet bırakmamıştı Madde bakımından belki dünyanın en fakir insanıydı, fakat, şanlı tarihe malolan şanlı hatıralar bırakmıştı

Alıntı Yaparak Cevapla