Yalnız Mesajı Göster

Edirne Hakkında Bilgi

Eski 08-14-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Edirne Hakkında Bilgi



Edirne
Edirne’nin bir bölümü Bulgaristan ve Yunanistan toprakları içerisinde kalan Meriç Havzasının doğu kesiminde yer almaktadır Genellikle geniş ve alçak tepelerden oluşan arazisinin kuzey, kuzeydoğu, güney ve güneydoğu kesimleri alçak tepeler ve platolarla kaplıdır Bu iki engebeli bölge arasında akarsular yer almaktadır Istranca Dağlarının bulunduğu kuzey ve kuzeydoğu kesiminde dağlar, batıya ve güneye doğru alçalır, tamamen plato görünümünü alır Edirne’nin güney ve güneydoğu kesimlerinde çok yüksek olmayan Koru Dağları bulunmaktadır Bunlar kıyıya paralel biçimde uzanır, Saroz Körfezi’ne doğru da yamaçları dikleşir İpsala-Enez arasındaki Çandır Dağları ise ilin Uzunköprü yönünde güney kesimini kaplar

Edirne akarsu yönünden de oldukça zengindir Bulgaristan’ın Rodop Dağlarından çıkan ve Bulgaristan-Yunanistan-Türkiye sınırlarından Edirne’ye Meriç Nehri girmektedir Türkiye’nin Yunanistan’la olan doğal batı sınırını, 187 km boyunca güneye doğru akan Meriç Nehri oluşturur Bulgaristan’ın Rodop Dağlarından çıkan Arda Nehri ise, Yunanistan’ı geçtikten sonra Edirne sınırları içerisine girer ve Meriç ile birleşir Bu nehrin Türkiye sınırları içindeki uzunluğu da 1 kmdir Ayrıca Meriç’in kollarından Tunca Irmağı yine Bulgaristan’daki Balkan Dağlarından çıkar, Edirne il merkezini geçtikten sonra da Meriç’e katılır Tunca’nın Edirne içerisindeki uzunluğu da 32 kmdir
İlin en büyük akarsularından olan Ergene, Istranca Dağlarındaki Karatepe’den çıkar, güneybatı yönünde akarak Edirne’nin önemli bir bölümünü sular Ergene, aynı zamanda Meriç’i besleyen önemli bir akarsu koludur Bu büyük nehirlerin dışında il toprakları içerisinde irili ufaklı çay ve dereler vardır Keşan’ın kuzeydoğusundaki Keşan Deresi, Demircili yöresinden doğar ve Kavak Deresi ile birleşerek, Büyükdoğanca Deresine katılır Süleoğlu Deresi de il topraklarındaki bir başka akarsudur Edirne sınırları içerisinde özellikle Enez yöresinde küçük ölçüde göller de bulunmaktadır Dalyan, Taşaltı, Tuzla, Bücürmene, Sığırcık ve Pamuklu bunların başında gelirBu göllerden en önemlisi Enez’in kuzeydoğusundaki Meriç Nehri ile bağlantılı Gala Gölü’dür Yaz aylarında suları azalan ilkbahar ve kış aylarında bütün Edirne vadisini kaplayan bu akarsular üzerinde su taşkınlarını önlemek ve arazi sulamak amacıyla Altınyazı, Kadıköy gibi barajlar da yapılmıştır

Kapıkule ile Edirne arasındaki Kazanova ve Eneze kadar uzanan İpsala Ovası bunların başında gelmektedir Ayrıca Tunca Vadisi’ndeki Tunca Ovası, Ergene Ovası da onları tamamlamaktadır Bu ovaların alüvyonlu toprakları, tarıma elverişli alanlar oluşturmuştur Yüzölçümü 6276 km2 olan Edirne’nin toplam nüfusu 401606’dır
İlin ekonomisi, tarım, hayvancılık, sanayi ve turizme dayalıdır İl topraklarının büyük bir bölümünde buğday ve ayçiçeği yetiştirilir Ayrıca susam, şeker pancarı, fasulye, kavun, karpuz üretimi de önemlidirAyçiçeğinin önemli derecede ekilmesinden ötürü, bunların işlenmesi de burada yapılmaktadır Trakya Yağlı Tohumlar ve Tarım Satış Kooperatifleri Birliği’nin merkezi Edirne’dedir İlin kuzeyindeki engebeli alanlarda koyun, kıl keçisi ve sığır besiciliği yapılır Hayvansal ürünlerden süt, beyaz peynir ve kaşar peyniri burada üretilir

1970’lerin ikinci yarısından sonra yoğun bir sanayileşmeye sahne olmuştur Gıda ve dokuma dallarında ağırlık kazanan sanayiinin büyük bir bölümü Uzunköprü, Havsa, Meriç ve Keşan gibi ilçe merkezlerinde kurulmuştur Merkez ilçeye bağlı Demirhanlı Köyü’nde rezervli linyit yatakları bulunmaktadır Edirne’de bacalı sanayii kurulmasına izin verilmemiştir Osmanlı eserleri bakımından önemli olan Edirne’de, turizmin de ekonomisinde etkili olduğu görülmektedir Ayrıca Osmanlı eserlerinin yanı sıra başta Enez olmak üzere yörede höyüklerin de bulunuşu tarih öncesi çağlara ait kalıntılar da turizm ve kültür yönünden önem taşımaktadır Edirne Sarayiçi'nde her yıl düzenlenen Kırkpınar Güreşleri ve Kakava Şenlikleri de ilin turizmine ve ekonomisine katkıda bulunmaktadır

Cumhuriyetin ilk yıllarında Ord ProfDrArif Müfit Mansel’in başlattığı arkeolojik kazılar, daha sonraki yıllarda PrDrAfif Erzen, Prof DrMehmet Özdoğan, DoçDrSait Başaran tarafından yürütülmüştür Bu kazılar sonunda, yöredeki yerleşimin Kalkolitik Çağda (MÖ5500-3500) başladığı anlaşılmıştır Ayrıca Bulgaristan’daki Karanova kültürlerinin uzantısının Edirne yöresinde de devam ettiği görülmüştür Yörede MÖ1200’lerde Balkanlar’dan gelen Trak kabileleri, ardından Odrysler burya yerleşmişlerdir513’te IDareios Trakya’yı Pers topraklarına katmış, pers egemenliğinin yıkılmasından sonra da Odrysler MÖVyüzyılın ortalarında güçlü bir devlet kurmuşlardırIVyüzyılda bu devletlerin yıkılmasıyla birlikte IIPhlippos yöreyi Makedonya Krallığı’na bağlamış ve bu durum MÖIIIyüzyılın sonlarında Kelt akınlarına kadar sürmüştür168’de Edirne yöresi Roma egemenliğine girmiştir İmparator Cladius döneminde MS44-46’da burası Roma’nın Trakya eyaleti konumuna getirilmiştir İmparator Hadrianus buradaki Orestia kasabasını (Bugünkü Edirne), stratejik yönden önemli olduğundan imar etmiş ve Hadrianapolis ismini buraya vermiştir Hadrianus’un kente kazandırdığı en önemli yapı kale olup, tümüyle bir Roma Castrum’u planına sahiptir Bu kalenin dört köşesinde dört yuvarlak burç ve bu burçların arasında dört köşeli on ikişer küçük kule ve dokuz kapı dizilmiş, surların önüne de bir hendek yapılmıştır Roma İmparatorluğu döneminde, en parlak devrini yaşamış, askeri, ticaret ve ziraat konularında sürekli olarak gelişme göstermiştir Bununla beraber Roma döneminde Got ve Hun akınlarından kent zarar görmüştür
Edirne yöresi Haçlı seferleri sırasında bir süre Latinlerin egemenliğine girmişse de yeniden Bizanslılar egemen olmuşlardır Osmanlılar 1361’de burayı ele geçirmiş, Sultan IMurat Osmanlı başkentini 1365’te Bursa’dan Edirne’ye getirmiştir Bundan sonra Yıldırım Beyazıt ve diğer Osmanlı Padişahları Balkanlara ve Avrupa’ya yaptıkları seferlerde Edirne’yi üs olarak kullanmışlardır Yıldırım Beyazıt’ın Ankara Savaşı’nda (1402) yenilmesinden sonra, oğullarından Süleyman Çelebi Edirne’de tahta çıkarılmış, bunun sonucu olarak da bir süre Edirne kardeşler arasındaki taht kavgalarına sahne olmuştur Edirne 1410’da Musa Çelebi’nin, 1413’te Osmanlı Birliği’ni yeniden kuran Çelebi Mehmet tarafından ele geçirilmiş ve İstanbul’un fethine (1453) kadar geçen süre içerisinde başkentlik yapmıştır İstanbul’un fethinden sonra Edirne’nin önemi uzun süre devam etmiştir

XVI yüzyılda Edirne hızlı bir gelişme kaydetmiş ve görkemli Osmanlı anıtları yapılmıştır XVIII yüzyılın ikinci yarısında şehir yeniden büyük önem kazanmıştır Bunda Osmanlı padişahlarının burada oturmalarının büyük payı olmuştur Edirne ikinci bir başkent olma özelliğini hiçbir zaman kaybetmemiştir I Ahmet, II Osman ve IV Murat’ın av eğlenceleri düzenleyerek Edirne’de kalmaları da şehre duyulan ilgiyi arttırmıştır IV Mehmet ise, Edirne’yi ikinci bir devlet ve yönetim merkezi haline getirmiştir Saray-ı Cedid (Yeni Saray ) ve bazı köşkler bu dönemde yapılmıştır

yüzyılın sonlarına doğru başlayan Avusturya seferleri ve bunun sonucunda uğranılan bozgunlar, Edirne’yi olumsuz etkilemiştir XVIII yüzyıl Edirne’nin gerileme devridir 1745 yılında meydana gelen büyük yangında 60 kadar mahalle harabeye dönmüş, 1751 depreminde de pek çok bina yıkılmıştır 1766-1768 seferlerinde Edirne yine hareket üssü olmuş, fakat savaşlar yenilgi ile sonuçlanmıştır

Edirne, tarihte bir çok olaya da sahne olmuştur Sultan IIMustafa’nın tahttan indirilmesiyle sonuçlanan askeri-sivil ayaklanması (1703), tarihe Edirne Olayı olarak geçmiştir Bu ayaklanma sırasında Edirne’de bulunan padişahın, bir an önce İstanbul’a dönmesi ve uzlaşma sağlanması istenmiştir Padişahın tahttan çekilmesi üzerine isyancılar Edirne’ye yürümüşler ve Sultan IIIAhmet bu isyanı bastırmıştır

Bu yüzden de bu antlaşmaya Edirne Antlaşması ismi verilmiştir

Edirne, 1828-1829 Rus Savaşı sonunda çok zor günler geçirmiş ve Rus işgaline uğramıştır Bundan sonra Cumhuriyetin kuruluşuna kadar çeşitli saldırı ve karışıklıklarla karşılaşmıştır 1912’de Bulgarların işgaline uğramış, Londra Antlaşması (1913) ile Bulgaristan’a bırakılmış, birkaç ay sonra da tekrar Osmanlılara verilmiştir Yunanlılar 25 Temmuz 1920’de Edirne’yi işgal etmiş, Mudanya Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra 24 Kasım 1922’de bu işgal sona erdirilmiştir Edirne Lozan Antlaşması (1923) ile bugünkü sınırlarına kavuşmuştur Bu antlaşmayı simgeleyen Lozan Anıtı, Trakya Üniversitesi’nce Karaağaç’ta 2000 yılında yaptırılmıştır Kurtuluş Savaşı’ndan sonra savaş tazminatı olarak Karaağaç Türkiye’ye geri verilmiştir

2000-1000 arasına tarihlenen Dolmenler ve Menhirler bulunmaktadır Bunlardan bazıları Edirne Müzesindedir Roma dönemine tarihlendirilen kalenin burçlarından bir tanesi Saat kulesine dönüştürülmüştür Kaleye ait kalıntılardan bir duvar bugün, Sultan Oteli’nin bahçesindedir Ayrıca Edirne yöresinde Edirne Müzesi’nin, Trakya Üniversitesi’nin ve İstanbul Üniversitesi’nin yapmış olduğu kazılarda da tarih öncesi dönemlere ait kalıntı ve buluntular ortaya çıkarılmıştır Osmanlı döneminden, Selimiye Camisi, Eski Cami, Yıldırım Cami, Fatih Cami (Enez Ayasofyası), Sokullu Külliyesi (Kasım Paşa Külliyesi), Üç Şerefeli Cami, Muradiye Cami, II Bayezid Cami Ve Külliyesi, Gazi Mihal Camisi, Kadı Bedrettin Camisi, Lari Camisi, Saruca Paşa Camisi, Sitti Sultan Camisi, Süleymaniye Camisi, Ayşe Kadın Camisi, Beylerbeyi Camisi, Mehmet’in yaptırdığı Bedesten, IIMurat’ın Darülhadisi günümüze gelebilen eserler arasındadır Bunların yanı sıra Gazi Mihal Köprüsü, Saraçhane Köprüsü, Tunca ve Meriç Köprüleri, Yalnızgöz ve Beyazıt Köprüleri, Ekmekçizade Ahmet Paşa Köprüsü, Ali Paşa Çarşısı ve Sarayiçi’ndeki yapılar bulunmaktadır Burada Cihannüma Kasrı, Kum Kasrı Hamamı, Babussaade Kapısı, Matbahi Amire ve Adalet Kasrının kalıntıları vardır Trakya Üniversitesi’nin Sultan IIBeyazıt Külliyesi’nde açmış olduğu Sağlık Müzesi, Genel Kurmay Başkanlığı’nın Buçuktepe’de yaptırdığı Şükrü Paşa Anıtı ve tabyaları, Sarayiçi’ndeki Balkan Şehitliği Edirne’nin tarihini yansıtan eserler arasındadır
Edirne'de Türk Sivil mimarisi örneklerinden olan ahşap konutlar il merkezinde ve Karaağaç'ta bulunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla