Yalnız Mesajı Göster

Atatürk Ve Türk Dil Kurumu

Eski 08-03-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürk Ve Türk Dil Kurumu



Atatürk ve Türk Dil Kurumu




TDK’nin kurucu ve koruyucu (hami) başkanı Yüce Atatürk, 12 Temmuz 1932 tarihinden itibaren ölünceye dek TDK ile yakından ilgilenmiş; çalışmalarını takip etmiş, bazen Genel Merkez Kurulu ve Terim Kolu toplantılarına başkanlık etmiş, bazen de bazı yönetici ve üyelerle sofrasında uzun uzadıya Kurum çalışmalarını ele almış, yönlendirici uyarılarda, tavsiyelerde bulunmuştur





Atatürk’ün Hayatında Türk Dil Kurumu




2 Eylül 1930 Yılında Yazdığı Not



11 Temmuz 1932:I Türk Tarihi Kurultayı’nda seçilen Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti (Türk Tarih Kurumu) Merkez Heyeti üyelerinden Âfet (İnan), Yusuf (Akçura), Sâmih Rifat (Horozcu), Sadri Maksudî (Arsal), Hâmit Zübeyr (Koşay) ve Macar Prof Zayti Ferenç, Cumhurbaşkanı ve Türk Tarihi Tetkik Cemiyetinin de kurucu ve koruyucu (hami) başkanı Gazi Mustafa Kemal tarafından Çankaya Köşkü’ne davet edilirler Prof Clemens Holzmeister’in planını çizdiği yeni köşke henüz taşınılmıştır Ruşen Eşref (Ünaydın) Bey de köşke davetlidir

Türk tarihiyle ilgili konular görüşüldükten sonra Gazi, şu soruyu sorar:

“-Dil işlerini düşünme zamanı da gelmiştir Ne dersiniz?”

Düşüncesinin sevinçle karşılanması üzerine:

“-Öyle ise Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti gibi bir de ona kardeş bir dil cemiyeti kuralım Adı, Türk Dili Tetkik Cemiyeti olsun” der

O akşam, Gazi’nin önerisiyle Sâmih Rifat Bey Başkan, Ruşen Eşref Bey Umumi Kâtip (genel yazman) olurlar Ruşen Eşref Bey'in önerisi üzerine de Yakup Kadri (Karaosmanoğlu) ve Celâl Sahir (Erozan) Beyler de kurucu üyeliklere uygun görülürler Ertesi gün, kuruluş izninin alınması kararlaştırılır

12 Temmuz 1932:Türk Dili Tetkik Cemiyeti (TDTC)’nin İçişleri Bakanlığından kuruluş izni alındı İzinnamenin ekindeki Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti tüzüğünün benzeri ilk tüzük de yürürlüğe girdi







18 Ağustos 1932: Gazi Mustafa Kemal, TDTC’nin kuruluş amacı ve yapması gereken çalışmalar konusunda gazeteci Yunus Nadi (Abalıoğlu) ile Yalova’da görüştüler Yunus Nadi Bey, o sırada hazırlıkları sürdürülen I Türk Dili Kurultayı’nı düzenleyen TDTC Teşebbüs Heyeti üyesiydi Gazi’nin düşüncelerine çok değer verdiği bir yazardı Kurul (heyet) toplantılarına düzenli olarak katılamadığından, daha sonra yerine başka bir üye alındı TDTC kurulalı henüz bir ay geçmişti Cumhuriyet gazetesinin 21 Ağustos 1932 tarihli baskısında yer alan ve Söylev ve Demeçler kitabına girmemiş “Gazi Hz ile Bir Hasbıhâl” başlıklı makalede yayımlanmış bu sohbette şunlar konuşulmuştur:

“Büyük Reis ve Rehber, birkaç gün evvel kendilerini Yalova’daki son ziyaretimizde maksadın Türk milletine kendi mazisinde mevcut ve kendi mazisinden mevrus (miras) ve bu itibar ile bittabi daha mütekâmil (gelişmiş) şekiller ile istikbaline de şamil kendi kültürünü ortaya çıkararak göstermek olduğunu izah ettikten sonra Türk Dili Cemiyetinin bu yoldaki mesaisinden ortaya cidden hayret olunacak neticeler, yani hakikatler çıkması muhakkak bulunduğunu bütün bir emniyet ve kuvvetle beyan buyurdular ve:

“-İsterseniz”, dediler, “evvela mevzuubahsimiz olan kültür kelimesini ele alalım

Şöylece bir tesadüf bu kelime bile bizi tenvire (aydınlatmaya) kifayet etti

Bunları söyleyerek büyük reis bize yanlarındaki bir kitabı uzatarak:

“-Evvela”, dediler, “bu kitabın ismini, müellifini (yazarını) ve basma tarihini okuyunuz

Okuduk:

-Lûgat-i Çağatay Müellifi Şeyh Süleyman Efendi Buharî İstanbul 1298

Sonra da:

“-Şimdi”, dediler, “bu kitapta kilturmak kelimesini bulunuz!”

Bulduk

“-Kelimenin karşısındaki mana izahlarını okuyunuz” dediler

Şöylece okuduk:

-Getürmek, ihzar, isal İrat ve peyda etmek Sevk ve ikame etmek Takarrür



4 Ocak 1933
Türk Dil Kurumuna Başkanlık Ettiği Toplantılardan Biri




Bundan sonra Gazi Hz şunları söylediler:

-“Türkçe fiillerinde mek ve mak lahikalarının (eklerinin) kaldırılmasıyla geri kalan maddenin asıl kelime olduğunu bilirsiniz Kilturmak fiilinin asıl maddesi kilturdur demek Fransızca, İngilizce, Almanca gibi belli başlı Garp dillerinde pek az telaffuz farkıyla kullanılan kültür kelimesi ile bu kiltur kelimemiz arasında telaffuz itibarıyla olduğu gibi mana itibariyle de mevcut olan kuvvetli tetabuka (uygunluğa) dikkat etmemek mümkün müdür? Malûmdur ki garp dillerinde kültürün manası hem maddidir, hem manevi Türkçede de aynı Nihayet Çağatayî Türkî de yapılacak işe takarrür edecek son şeklini vermeye kiltur diyor Frenk tarlayı ekmeye kültür dediği gibi ulum ve fünunda tekemmül muhassalasına da kültür diyor Şeyh Süleyman Efendi Buharî’nin bu kiltur kelimesini Garp lisanlarından almamış olduğuna şüphe yok Öyle bir şey hatıra dahi gelemez Bu zatın Türk dilleri şubelerinden Çağataycanın kelimelerini toplamış ve onların manalarını yazmış olduğu meydandadır Pek ufak bir telaffuz farkıyla kelime bütün manaları itibarıyla Asya’da ve Avrupa’da aynıdır Acaba onun asıl menşei Asya mıdır, Avrupa mıdır? Burasını tetkike çok zaman ve imkânımız vardır Fakat şimdiden söylenebilir ki kelime esasen Asyalıdır Avrupa’nın hâlen çok müterakki (ileri) olduğunda şüphe olmayan kültürü dahi aslen Türk’tür demek olur






Filhakika biz kültür kelimesini Garp medeniyetinde gördükten sonra onu Arapça bir kelime ile ifade etmek için hars kelimesini almışız Hars ve haraset, kültürün aslına ve iştikaklarına maddi ve manevi manalarıyla tetabuk eden (uygun düşen) bir kelimedir Garp dillerindeki kültür kelimesine menşe olarak Latince kültüra (cultura) ve kültive (cultiver) mukabili olarak da kültivare (cultivare) kelimelerini buluyoruz ki aynı ile hars ve haraset demektir Fakat şimdi asıl Türk dilinde kiltur kelimesini buluyoruz, bunun da aynen kültür demek olduğunu görüyoruz





Gazi Hznin bu yolda verdikleri izahlara ve tafsillere (açıklamalara) nazaran yukarıya kaydetmiş olduğumuz bu kültür ve kiltur tetabuku şöylece ilk misallerden biridir İlk tetkiklerin umumi bir göz gezdirişten ibaret olan ilk araştırmaları ortaya şimdiden böyle yüzlerce misal koymuştur Bu tetkikler ise yoktan bir şey icat etmek veya yakıştırmak için yapılmıyor Evvela Türk’ün tarihi tespit olunmuştur Bu tarih, tarihe hâkim olan bir hayattır Ondan sonradır ki şimdi bu hakikatin diğer evsaf ve eşkâli üzerinde çalışmaya geçilmiştir Vereceği müspet neticeler evvelinden bilinerek diyebiliriz ki Türk’ün kültürü uyanmıştır, ayaklanıyor (Yunus Nadi)






27 Ağustos 1932:Gazi Mustafa Kemal, TDTC’yi kurarak Dil Devrimi çalışmalarına başlaması dolayısıyla kendisini kutlayan Sivas Millî Türk Talebe Birliği Araştırma Heyetinin telgrafını cevaplandırdılar:

Millî Türk Talebe Araştırma Heyetine:

"Dilimiz çok zengindir, güzeldir Bunu ortaya çıkaracaklar, sizin gibi duygusu derin, yorulmaz Türk gençleridir Türkçemizi günün en ileri bilgi dili yapmak, değerli araştırmanızdan beklenir Sizlere uğurlar dilerim

2 Eylül 1932: Gazi Mustafa Kemal, Dolmabahçe Sarayı’nda TDTC Başkanı Sâmih Rifat (Horozcu), Umumi Kâtip (Genel Yazman) Ruşen Eşref (Ünaydın) ve TDTC Teşebbüs Heyetinden gazeteci Yunus Nadi (Abalıoğlu) ile görüştüler O günlerde Sâmih Rifat Bey çok hastaydı Gazi’nin emriyle Sarayda TDK’ye bir büro tahsis edilmiş, bir odaya da Sâmih Rifat Bey yatırılmıştı Doktor gözetiminde, hasta yatağından Kurultay hazırlıklarını yürütmekteydi Basına herhangi bir açıklama yapılmamış olmakla beraber, söz konusu görüşmede Kurultay hazırlıkları üzerinde durulduğu kesindir






5 Eylül 1932: Gazi’nin emriyle ünlü şair Yahya Kemal (Beyatlı) Paris Büyük Elçiliğine çekilen bir telgrafla I Türk Dili Kurultayı’na davet edildi Telgraf Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Y Hikmet (Bayur) imzasıyla çekilmiştir

10 Eylül 1932: Atatürk’ün Nöbet Defteri; Gazi, I Türk Dili Kurultayı Düzenleme Kurulu (TDTC Teşebbüs Heyeti) üyelerinden Ruşen Eşref (Ünaydın), Ragıp Hulûsi (Özdem), Ahmet İhsan (Tokgöz), Ruşenî (Barkın), İhsan (Sungu) ve Ahmet Cevat (Emre) ile Dolmabahçe Sarayı’nda görüştüler Bu görüşmelerin toplu veya tek tek yapıldığı hakkında elimizde bir belge yok Ancak, her ne şekilde olursa olsun Kurultay hazırlıkları ve sunulacak tezler üzerinde durulduğunu kesinlikle söyleyebiliriz Kurultay’ın 26 Eylül 1932 tarihinde Dolmabahçe Sarayı’nda toplanacağı gerçeğinden yola çıkarak bu kanıya ulaşmış bulunuyoruz Hastalığı sebebiyle Başkan Sâmih Rifat, yatağından kaldırılmamış olmalıdır

15 Eylül 1932: Gazi, Dolmabahçe Sarayı’nda I Türk Dili Kurultayı Düzenleme Kurulundan Ruşen Eşref (Ünaydın), Ahmet İhsan (Tokgöz), Ahmet Cevat (Emre), Prof Ragıp Hulûsi (Özdem), Ruşenî (Barkın), Celâl Sahir (Erozan), Reşat Nuri (Güntekin), Hasan Âli (Yücel) ve Prof Dr Saim Ali (Dilemre) Bey'le görüştüler Bu görüşmeler sırasında da I Türk Dili Kurultayı hazırlıklarının gözden geçirildiğine şüphe yoktur Kurucu ve Koruyucu Başkan, Kurultay’da sunulacak tezleri önceden okuyup bilgi sahibi olmaktaydı Başkan Sâmih Rifat’ın yatağından kaldırılıp hırpalanmamasına dikkat edilmiştir görüşündeyiz



Atatürk Öğrenciler Arasında Ders Dinlerken



20/21 Eylül 1932: Atatürk’ün İstanbul’daki hayatını, çalışmalarını gün gün inceleyen Niyazi Ahmet Banoğlu’na göre, Gazi bu günlerde de Dolmabahçe Sarayı’nda I Türk Dili Kurultayı’nı düzenleyen TDTC Teşebbüs Heyeti üyeleriyle toplantılar yapmış, Kurultay’da sunulacak tezleri incelemiştir Her ne kadar, Atatürk’ün günlük çalışmalarının not edildiği Nöbet Defteri’nde bu konuda bir bilgi bulunmamaktaysa da, Gazi’nin dil konusuna verdiği önem dolayısıyla verilen bilginin doğru olduğuna inanıyoruz

21 Eylül 1932: Gazi’nin emri üzerine Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğince Sofya’da yaşayan Ermeni Dil Bilgini Agop Martayan’a (Ata’nın isteği üzerine TDK’de görev alarak 1936-1978 yılları arasında çalıştı Soyadı, Ata tarafından “Dilaçar” olarak verildi) I Türk Dili Kurultayı’na yetişmek üzere vize verilmesi hakkında Dahiliye (İçişleri) Vekili (Bakanı) Şükrü Kaya’ya bir telgraf yazıldı ve Agop Martayan Kurultay’a katıldı







22 Eylül 1932: Gazi, Dolmabahçe Sarayı’nda I Türk Dili Kurultayı’nı düzenleyen TDTC Teşebbüs Heyeti üyelerinden Ruşen Eşref (Ünaydın), Ragıp Hulûsi (Özdem), Ruşenî (Barkın), Ahmet İhsan (Tokgöz), Hasan Âli (Yücel), Celâl Sahir (Erozan), İhsan (Sungu), Ahmet Cevat (Emre), Reşat Nuri (Güntekin) ve Prof Dr Saim Ali (Dilemre) Beylerle görüştüler Bu görüşmelerde Kurultay hazırlıklarının gözden geçirildiği kesindir

24 Eylül 1932: I Türk Dili Kurultayı’nı düzenleyen kurul üyeleri ve bazı dil bilginleri, Gazi’nin başkanlığında saat 1500’te Dolmabahçe Sarayı’nda toplandılar Saat 1500’te başlayıp gece yarısına değin süren toplantıda iki gün sonra başlayacak olan Kurultay’da sunulacak tezler gözden geçirildi Başkan Sâmih Rifat Bey yine yataktaydı Son gücünü açılış gününe saklıyordu Toplantıya Ruşen Eşref (Ünaydın), Ragıp Hulûsi (Özdem), Ruşenî (Barkın), Ahmet İhsan (Tokgöz), Hasan Âli (Yücel), Celâl Sahir (Erozan), İhsan (Sungu), Ahmet Cevat (Emre), Reşat Nuri (Güntekin), Dr Saim Ali (Dilemre) ve Sofya’dan Gazi’nin isteği üzerine gelen Ermeni dil bilgini Agop Martayan (Dilaçar) katıldılar


18081934
İstanbul'da Toplanan IITürk Dil Kurultayı'nın Toplantılarını İzlerken



26 Eylül 1932: Cumhurbaşkanı, Kurucu ve Koruyucu Başkan Gazi Mustafa Kemal, 1330-1900 saatleri arasında, Dolmabahçe Sarayı’nda çalışmalarına başlayan I Türk Dili Kurultayı’nın açış toplantısında hazır bulundular Kurultay açış konuşmalarını ve oturumda sunulan Sâmih Rifat Bey'in “Türkçenin Ari ve Sami Lisanlarla Mukayesesi” başlıklı konferansını dinlediler

27 Eylül 1932: Gazi Mustafa Kemal, konuğu ABD Genelkurmay Başkanı Gen Mc Arthur’la birlikte saat 1400-1800 arasında I Türk Dili Kurultayı çalışmalarını izlediler Ahmet Cevat (Emre), Prof Dr Saim Ali (Dilemre) ve Agop Martayan (Dilaçar)’ın tezlerini ve tartışmalarını dinlediler Ayrıca, Ruşen Eşref (Ünaydın) ve Celâl Sahir (Erozan) Bey'le bir süre görüştüler

28 Eylül 1932: Gazi Mustafa Kemal, saat 1400’ten itibaren Kurultay toplantı salonunu teşrif ederek; Mehmet Saffet, Hakkı Nezihi, Artin Cebeli ve Prof Yusuf Ziya (Özer) Beylerin tezlerini dinlediler Ayrıca TDTC yöneticilerden Ruşen Eşref (Ünaydın) ve Celâl Sahir (Erozan) Beylerle görüştüler






























Alıntı Yaparak Cevapla