08-02-2012
|
#31
|
Prof. Dr. Sinsi
|
İlahi Armağan -62- Meclis
Abdullah b Mes'ud (ra) arkadaşlarına şöyle derdi: “Siz, kalbimin cilâsısınız”
Her kim dediklerimi Allah için dinler ve ondan faydalanırsa, kalbim hoş olur, açılır Aksi hâlde onlar yanımda durmasın, çünkü kalbimi karartırlar
İbrahim Peygamber ateşten halâs bulunca hayli zengin oldu Malı mülkü çoğaldı Şam'a gitti, orada büyük bir ev inşa etti Orada bir münzevi hayatı yaşadı Parayı bıraktı Kendini ateşe atan kavmin çaresini aramadı Onlar, o büyük peygamberin terbiyesini kabul etmediler Onlar için Hak'la sohbetin, sevginin ve vuslatın bir değeri yoktu
* * *
Biri şöyle soruyordu: “Hâle mi uyulur, yoksa kale (söze) mi?”
Şu cevabı aldı:
Söze aldanan ancak avam tabakasıdır Hâle ise, havas tabakası uyar, o da ehli olanda bulunursa
Sen kimsin? Nabzını bana aç, hâlini bildireyim Hastalığının neden ileri geldiğini teşhis edeyim, hastalık derecem söyleyeyim ve ondan kurtulma çarelerini arayayım
Peygamber (sav) Efendimiz’in önemli bir sünneti vardı Hastaları ziyaret ederdi Biz sağlara koşuyoruz
Gayretimize göre, ayaklarımız evlerinize gitmez Ellerimiz, malınızdan alıp yemez Bu emri biz hâlden ve kader canibinden aldık
Bir zat vardı On erkek evladı olmuştu Ölüm geldi, onu götürdü Peder, hepsini sevmesine rağmen servetinin, onlardan en çok sevdiği birine kalmasını arzuluyordu
Neticede kader hükmünü icra etti; on evladın dokuzu da birer birer öldü En çok sevilen hayatta kaldı, cümle servet ona intikal etti Bu kaderin bir hükmüydü Olanda bir ayıp var mı? İşler yerini buldu vesselam
Allah'ım, halkın şerrini bizden uzak kıl Nefsin şerrini bize uzlaştırma Hevânın ve tabiatın şerrini bizden ırak eyle
|
|
|