Yalnız Mesajı Göster

İ Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları

Eski 01-19-2011   #24
Şengül Şirin
Varsayılan

İ Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları



İ HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER

İbret almak: Kötü bir olaydan etkilenerek ders almak”Görmesini bilseydi ibret alırdı her hâlde


İcabına bakmak: 1 Gereğini yerine getirmek 2 Yok etmek, ortadan kaldırmak”O adamın icabına bakarız, merak etme sen

İç çekmek: Üzüntüyle göğüs geçirmek, derin derin soluk alıp hıçkırıkla ağlamak”Yavrucağın iç çekişi dayanılır gibi değildi


İç etmek: Eline geçen bir şeyi sahibine bildirmeden kendisine mal etmek, ortadan kaldırıp kimseye göstermemek”Babasına bildirmeden o kadar parayı iç etmiş

İç gıcıklamak: 1 Huylandırmak 2 İstek uyandırmak


İçi açılmak: Sıkıntısı dağılıp gitmek, ferahlamak”Denizi, kuşları, ağaçları seyre dalarım, böylelikle içim açılır, rahatlarım


İçi cız etmek: Ansızın içi sızlamak, çok üzülmek”O zavallı ihtiyarı birden bire karşımda görünce içim cız etti


İçi çekmek: Canı arzu etmek, istek duymak


İçi çıfıt çarşısı: 1 Başkaları için daima art niyet besleyen, içinden türlü kötülükler geçiren 2 Çok karışık


İçi dışı bir: İkircikli olmayan, iki yüzlü davranmayan, düşündüğünü açıkça söyleyen, özü sözü bir olan”İçi dışı bir olan insanlara her zaman güvenebiliriz

İçi dışına çıkmak: 1 Kusmaktan ötürü çok fena olmak 2 Bindiği taşıtın çok sarsılması yüzünden bedenî rahatsızlık duymak


İçi erimek: Kaygı duymak, çok üzülmek


İçi geçmek: 1 İstemediği hâlde uyuya kalmak 2 İşe yaramaz duruma gelmek 3Yaşlılıktan, zayıflıktan gücü azalmış olmak; hiçbir şeye ilgi duymamak”O artık içi geçmiş bir ihtiyardır


İçi gitmek: Çok fazla istek duymak”Vitrindeki kızarmış tavuklara içim gidiyordu ama param olmadığı için alıp yiyemiyordum


İçi içine sığmamak: Çok heyecanlanmak, coşkunluk duymak ve sevincini belli etmekten kendini alamamak”Annemi karşımda görünce ne yapacağımı şaşırdım, içim içime sığmıyordu, koşup boynuna sarıldım


İçi kabarmak (kalkmak): 1 Midesi bulanmak 2 Duygulanıp heyecanlanmak 3 Taşkın bir ağlama duygusu içinde olmak”Ne berbat bir koku, içimiz kabarmadan kalkalım buradan


İçi kan ağlamak: İçten, büyük bir üzüntü duymak; dıştan belli etmeyerek çok acımak”Çocuğunun yüzüne bakarken içim kan ağlıyordu

İçi kazınmak: Çok acıktığından ötürü midesinde eziklik duymak”Sabahtan beri açtı, içi kazınıyor ama belli etmemeye çalışıyordu

İçinden gülmek: Birisine sezdirmeden içten içe gülmek, eğlenmek

İçinden okumak: 1 Dudaklarını kıpırdatmadan, hiç ses çıkarmadan okumak 2 Ses çıkarmadan sövmek, beddua etmek”Hikâyeyi şimdi de içinizden okuyacaksınız

İçinden pazarlıklı: Sinsi, yapacağı kötülükleri sezdirmeyen”Senin gibi içten pazarlıklı adamlarla iş yapmam ben

İçine atmak: 1 Derdini, sıkıntısını kimseye söylememek 2 Kendisine yapılan kötülüğe karşı sesini çıkarmamakla beraber, bunu unutmamak”O her şeyi içine atar, bir gün kanser olacak diye korkuyorum


İçine dert olmak: Yapmak istediği bir şeyi yapamadığı için kaygılanıp üzüntü duymak”Hastahanedeki arkadaşımı ziyarete bir türlü gidemedim, bu da içime dert oldu

İçine doğmak: Malûm olmak, bir işin olduğunu ya da olacağını sezinlemek, tahmin etmek”Onun bize geleceği sanki içime doğmuştu


İçine işlemek: Duygulanmak, etkilenmek, dokunmak”Babamın o etkili sözleri âdeta içime işlemişti sanki


İçine çekilmek (kapanmak): Duygularını kimseye açmamak, çevresindeki kişilerle ilişkisini kesmek, yalnızlığa gömülmek”Kardeşinin ölümünden sonra içine çekildi, kimseyle görüşmüyor


İçine kurt düşmek: Kuşkulanmak, kendisine zarar geleceğinden şüphe etmek”Tilkiyi civarda dolaşırken gördüğü andan itibaren içine kurt düşmüştü


İçine sindirmek: Benimsemek, iyice kabul etmek


İçine sinmemek: 1 İçi rahat etmemek, yaptığı şeyden memnun olmamak 2 İstediği gibi olmadığı için rahatlık, mutluluk duymamak; tadına varamamak”İşi bitirdim ama hiç de içime sinmedi

İçine sokacağı gelmek: Birini aşırı ölçüde, çok sevmek

İçine yedirememek: Benimsememek, kabul edememek

İçini dökmek: Dertlerini, sıkıntılarını, üzüntülerini anlatmak”Şu koca dünyada içimi dökecek bir insan bulamadım

İçini kemirmek: Bir üzüntü ve düşünce dolayısıyla rahatsızlık duymak”İçini kemiren bu düşünceden kurtulmak istiyordu


İçini (bir) kurt yemek: Sürekli olarak bir kaygı içinde olmak
İçi parçalanmak (paralanmak): Birine acıyarak çok üzülmek”Onun bu hâlini gördükçe içim parçalanıyor


İçi rahat etmek: Endişelenecek bir durum bulunmadığını öğrenerek sıkıntıdan kurtulmak, rahatlamak”Ne yapayım, ben anneyim, onlar sağ salim dönerlerse içim rahat edecektir ancak

İçi sızlamak: Bir şey veya kişinin içine düştüğü durum sebebiyle üzülmek

İçi titremek: 1 Çok üşümek 2 Çok istek duymak 3 Bir zarar gelecek korkusu içinde bulunmak”Hava iyice soğudu, içim titremeye başladı, haydi içeri girelim

İçi yanmak: 1 Çok susamak 2 Büyük bir acı sebebiyle çok fazla üzülmek”Sanki yalnız onun içi yanıyordu


İçler acısı: Oldukça üzücü, çok acıklı


İçli dışlı olmak: Teklifsiz, çok samimi, sıkı fıkı, senli benli olmak”Biz Fatma`yla iyice içli dışlı olduk


İçtikleri su ayrı gitmemek: Sıkı fıkı dost, samimi arkadaş olmak; birbirlerinden saklayacakları bir şeyleri bulunmamak

İdare etmek: 1 Yönetmek, çekip çevirmek 2 Tutumlu olmak, kullanmak 3 Elvermek, yetmek, yetişmek, korumak, kurtarmak 4 Hoş görmek, göz yummak 5 Örtbas etmek”Bu ayakkabıyı bu fiyata veremem, çünkü idare etmez

İfade vermek: Sorguya cevap vermek


İflâhını kesmek: Gücünü tamamiyle yok edip bir daha karşı koyamayacak, düzelemeyecek, iş yapamayacak duruma getirmek”Ben adamın iflâhını keserim, anladın mı?”


İfrit olmak: Çok öfkelenmek; aşırı ölçüde, kendini kaybedecek kadar sinirlenip kızmak”İfrit oluyorum şu adamın hareketlerine


İğne atsan yere düşmez: Çok kalabalık, yürünecek gibi değil


İğne ile kuyu kazmak: Zor denecek bir işi yetersiz araç ve gereçlerle başarmaya çalışmak


İğne ipliğe dönmek: Aşırı derecede zayıflamak, kilo vermek”O iri yarı adam hapisten çıktı ki iğne ipliğe dönmüş


İğneli söz: Dokunaklı, kırıcı, üzücü söz”O iğneli sözlere ben bile dayanamazdım doğrusu


İki ahbap çavuşlar: Hemen her yerde birlikte görülen, birbirlerinden ayrılmayan iki arkadaş, dost


İki arada bir derede (kalmak): Sıkışık, zor şartlar altında (kalmak)


İki ayağını bir pabuca sokmak: Bir kimseyi, bir işi yapması için zorlamak, sıkıntıya sokmak


İki cami arasında kalmış beynamaza dönmek: İki yoldan hangisini tutacağını; şöyle mi, böyle mi yapacağını bilememek; şaşırıp bir şey yapamaz olmak
İki cihanda yüzü ak olmak: Doğru ve faziletli yaşayıp dünya ve ahrette mükâfat görmek


İki çift söz etmek: Bir araya gelip birkaç söz söylemek”Ne zamandır seninle bir araya gelip de iki çift söz edemedik


İki eli kanda olsa: Ne kadar önemli olursa olsun, elindeki iş hiç bırakılamayacak derecede olsa bile”Söyleyin ona, iki eli kanda olsa da durmasın gelsin

İki eli (birinin) yakasında olmak: Ahrette, hesap gününde ondan davacı olmak; hakkını istemek
İki gözü iki çeşme: Sürekli, çok ağlayarak”Kadıncağız iki gözü iki çeşme ağlayıp duruyormuş


İkili oynamak: Birbirine karşı olanlardan hem birini, hem ötekini çıkarı için destelemek”Sendika başkanı ikili oynuyormuş

İki paralık etmek: Değerini, onurunu çok düşürmek”Seni arlanmaz utanmaz seni, beni iki paralık ettin, senin yüzünden topluma çıkamaz oldum!”

İki rahmetten biri: Ağır hasta olan birisi için “ya şifa, ya ölüm” anlamında kullanılır
İki sözü bir araya getirememek: Düşüncelerini, duygularını düzgün bir biçimde anlatamamak, güzel konuşma becerisinden yoksun olmak

İki yakası bir araya gelmemek: Geçim sıkıntısı içinde olmak ve borçtan kurtulamamak, gelir ve giderini denkleştirememek”Bilmiyorum ne zaman iki yakamız bir araya gelecek


İleri geri konuşmak: Yersiz, kırıcı, yaralayıcı biçimde konuşmak


İleri gitmek: Söz ve davranışta ölçü dışına çıkmak; gereksiz, aşırı davranışta bulunmak ve haddi aşmak”O saygısız adamın daha fazla ileri gitmesine fırsat verilmemelidir


İlk göz ağrısı: 1 İlk doğan çocuk 2 İlk sevgili


İmana gelmek: 1 Hak dini olan İslâm`ı kabul etmek 2 En sonunda doğruyu söylemek 3 Önceden kabul etmediği şeyi sonradan kabul edip uymak”İmana gel, tövbe et ki öbür dünyada mutluluğa eresin


İnce eleyip sık dokumak: Titizlik göstermek, bir şeyi en ince ayrıntılarına kadar araştırmak, gözden geçirmek”O kadar da ince eleyip sık dokunacak bir iş değil, kaygılanma


İn cin top oynamak: Issız, sessiz olmak, bir yerde hiçbir canlı yaratık bulunmamak”Adada in cin top oynuyordu sanki

İncir çekirdeğini doldurmaz: Çok az veya pek önemsiz”Ne akılsız adam bunlar, kavga etmelerine sebep olan mesele incir çekirdeğini doldurmaz bile, ayırın şunları

İnme inmek: Felç olmak, bedenin bir yeri hareketsiz ve duygusuz duruma gelmek”Adamın sağ yanına inme inmiş diyorlar


İnsan eti yemek: Birini çekiştirmek
İnsan evlâdı: İyi, anlayışlı, ahlâk sahibi insan”İnsan evlâdı olmasaydı, tanımadığı birine onca yardım yapar mıydı?”
İnsan hâli: Olabilir, doğaldır, hoş karşılamak gerekir


İnsanlıktan çıkmak: 1 Çok zayıflamış, bir deri bir kemik kalmış olmak 2 İnsanî niteliklerini yitirmek, insana yakışmayacak davranışlarda bulunmak


İnsan sarrafı (olmak): İnsanların karakterini çabucak anlayacak duruma gelmiş (olmak)”Dedem insan sarrafıdır, onu bir görse ne biçim bir adam olduğunu hemen anlayıverir


İpe çekmek: Asarak öldürmek


İpe un sermek: İstenilen işi yapmamak için birtakım bahaneler, sebepler ileri sürmek, güçlük çıkarmak, engeller göstermek


İpi koparmak: Bağlı bulunduğu yer ya da kişi ile ilişkisini kesmek, aradaki anlaşmazlığı artırmak


İpin ucunu kaçırmak: Bir yeri yönetmede veya bir şeyi kullanmada gereken ölçüyü kaçırıp, artık duruma hâkim olamamak; çıkmaza girmek”Biraz daha dikkatli olmalıyız, yoksa ipin ucunu kaçıracağız


İpi sapı yok: Birbirini tutmaz, yersiz, anlamsız, işsiz, yersiz yurtsuz, saçma sapan”İpi sapı yok bu sözlerin, daha inandırıcı olmalısın


İpiyle kuyuya inilmez: Kendisine güvenilmez, ona güvenilerek bir işe girilmez”O ipiyle kuyuya inilmez adamla yola çıkmam ben

İple çekmek: Zamanın gelmesini sabırsızlıkla beklemek, çok istemek”Yarını iple çekiyorum


İpucu vermek: Aranılan şeyi bulmaya yarayan işareti, onu açıklamaya yarayan bilgiyi vermek”Bir ipucu vermezsen bu bilmeceyi çözemeyeceğim

İsabet etmek: 1 Nişan alınan yere değmek, rastlamak 2 Çıkmak 3 Yerinde iş görmüş olmak”Böyle karar vermekte çok isabet ettiniz

İskele vermek: Vapura binmek, vapurdan inmek için iskeleyi uzatmak

İsmi var, cismi yok: 1 Sözü edilen bir kimse veya şeyin gerçekte var olmadığını anlatmak için kullanılır 2 Adı olmasına karşılık görevini ve etkinliğini yerine getirmeyen, varlığı ile yokluğu arasında bir fark bulunmayan


İster istemez: 1 Zorunlu olarak, elinde olmadan 2 İstemesi üzerine, hiç vakit geçirmeden, istediği anda”İster istemez ben de ona bağırdım


İstifini bozmamak: Bir olay karşısında aldırış etmemek, durum ve davranışını hiç değiştirmemek”Karşıma geçmiş avazı çıktığı kadar bağırıyordu, bense istifimi bozmadan bekledim


İş ayağa düşmek: İş sorumsuz, yetkisiz ve beceriksizlerin elinde kalmak”Bunlar da işi iyice ayağa düşürdüler


İş başa düşmek: Beklediği yardım gelmeyince, kendi işini kendisi yapmak zorunda kalmak”İş başa düştü desene!


İş çatallanmak (çatallaşmak): Bir işin sonuca oluşması konusunda türlü güçlüklerle karşılaşmak, ya da çeşitli seçeneklerle yüz yüze gelmek, sonuca nasıl ulaştırılacağı bilinemez olmak”İş gittikçe çatallaşıyor, sense aldırmıyorsun bile


İş çığırından çıkmak: Bir iş asıl amaçtan çıkarak düzelmesi güç bir durum almak, bir bozukluk ve kargaşalık baş göstermek


İş inada binmek: Bir işi yapmakta direnmek


İşi düşmek: Birinin yardımına ihtiyaç duymak”Eh, onun da bize işi düşecek bir gün

İşe koşmak: Birini bir iş yapmak üzere görevlendirmek, göndermek

İşi ağırdan almak: Acele etmemek, bir işi yapmak için isteksiz görünmek”Söyle onlara, işi ağırdan almasınlar, müşteriler mal bekliyor

İşi azıtmak: Yanlış ve aşırı yollara sapmak”Bu çocuk da işi iyice azıttı
İşi Allah`a kalmak: Güç şartlar altında, beşerden hiçbir yardım umudu kalmamak”Kime baş vurduysa bir sonuç alamadı, artık işi Allah`a kalmıştı

İşi başından aşmak: Pek çok işi olmak, iş içinde kaybolmak

İşi bitmek: 1 Hâli, gücü kalmamak 2 Yaptığı işi sona ermek”Git de bak, babanın işi bitmiş mi?”


İşi duman olmak: İşi ve durumu kötü olmak, berbat bir durumda bulunmak
İşi iş olmak: İşi yolunda, iyi olmak; hâlinden memnun bulunmak”İşi iş herifin, baksana yan gelip yatıyor her gün


İşinden olmak: Bir süredir yaptığı işi elinden gitmek, görevini yitirmek”Haydi canım, yoluna git de patronunla kavga etme; yoksa işinden olacaksın


İşi sıkı tutmak: Gevşekliğe yol açmamak, işe gereken önemi vermek ve sağlıklı yürümesini sağlamak


İşi tıkırında olmak: İşi çok uygun ve iyi olmak”O konuşmayacak da ben mi konuşacağım, işi tıkırında adamın


İşi yokuşa sürmek: Yapılabilir, görülebilir işi yapmamak için güçlük çıkarmak, bahaneler ileri sürmek


İşkembeden atmak: Uydurarak söylemek, tutarı olmayan sözler sarf etmek”Ona sakın inanmayın, işkembeden atıyor



İş sarpa sarmak: İş, içinden çıkılması zor bir durum almak; engellerle karşılaşmak”İşler sarpa sarmadan çekip gidelim buradan

İşten el çektirmek: Görevden uzaklaştırmak”Yolsuzluk yaptığı iddiası ile işten el çektirdiler ona


İş yok: O şeyde yarar yok, faydası olmaz”O arabada hiç iş yok, almaya değmez


İte kaka: Zorla, güçlükle”Adamı her sabah ite kaka işe götürüyoruz


İtibar kazanmak: Saygınlık görmek, kendisine değer verilmek

İt sürüsü kadar: Gereğinden fazla, oldukça çok, kalabalık”İt sürüsü kadar adam, nasıl başa çıkacağız bunlarla

İyi etmek: 1 Hastalıktan kurtarmak, sıhhatine kavuşturmak 2 Yerinde bir davranışta bulunmak 3 Bir şeyi gizlice almak, kendisine mal etmek

İyi gözle bakmamak: Birisi hakkında iyi düşünmemek, kötü niyet beslemek”Komşuları ona hiçbir zaman iyi gözle bakmadılar

İyi gün dostu: Dostlarının sıkıntılı günlerinde onlardan kaçan kimse”Bize iyi gün dostu gerekli değil

İyi saatte olsunlar: Cinlerden söz edilirken kullanılır

İzinden yürümek: Birine içten bağlanarak onun başladığı işi aynı anlayışla sürdürmek, fikirlerini ve hareketlerini aynen benimsemek

İzi silinmek: Yok olmak, ortadan kaybolmak”Çiçek hastalığının bu kasabada izi silindi hemen hemen, çünkü çocuklar aşılanıyorlar



__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla