10-05-2009
|
#3
|
GöKKuŞaĞı
|
Cevap : Ölümsüz Kahramanlar ...
Orada Düşman Var, Çünkü Sağ Askerimiz Kalmadı
13 Tümen 60 Alay 1 Tabur’dan Harputlu Ömer Çavuş, Çanakkale’de akılları durdurmaya, hesapları şaşırtmaya hazırdı 1 Tabur Kirte’deki siperleri tutmuştu
23 Temmuz 1915 çok sıcak bir gündü Saat 1400 civarında düşman denizden ve karadan müthiş bir top ateşine başladı Sıcak hava şimdi kaynıyordu Siperlerimiz alev içinde kaldı
Düşman 3 saat süren top ateşinden sonra “Türk siperlerinde kimse sağ kalmamıştır” diyerek piyade hücumuna geçti
Ömer Çavuş’un taburu İngilizleri en ön siperlerde karşıladı Siperler dardı Askerlerimiz, süngülerini tüfeklerden çıkarıp ellerine aldı Mehmetçik, İngilizlerle boğaz boğaza geldi Süngü-bıçak gıcırtısı, kazma-kürek şakırtısı, yumruk sille, “Allah, Allah ” nidaları, “Hurra” sesleri birbirine karıştıSiperler cesetlerle doluyordu
Kanlı boğuşmanın ardından düşmanın büyük kısmı çekilirken, cephe gerisinde savaş emri bekleyen 2Tabur Komutanı olan biteni anlamak için Emir subayını ileriye gönderdi
Emir subayı siperler arasında dolaşan Ömer Çavuşa rastlayıp sordu:
“Vaziyet nasıl Ömer Çavuş?”
“Tabur subaylarımızdan kimse kalmadı “ dedi Ömer Çavuş Sonra bir an duraklayıp yutkundu Gözleri dolu doluydu Dedi ki:
“Erlerimizden de pek kimse kalmadı “ Ve hüzünle öne yıktığı başını kaldırdı:
“ Ama sağlam İngiliz de bırakmadık”
Ömer Çavuşun “Siperler hep elimizde mi? “ sorusunda verdiği cevap bütün Çanakkale’yi anlatıyordu:
“Yusuf Efendi siperlerinin üç mangalık bir kısmında düşman varÇünkü Efendim, orada sağ kalan erimiz yoktur”
İşte buydu Çanakkale’de vatan savunması Son askerde ölmeden düşmana siper verilmezdi
Emir subayı düşmanın eline geçen siperleri görmek istediO tarafa doğru ilerledilerOnları gören düşman ateşe başladı Onlar da durup çekildiler
Geriye dönerken Ömer Çavuş tertibini anlattı:
“Sağ kalabilen askerlerimizi siperlere birer ikişer nöbetçi diktim Arttırabildiğim 25 eri de şurada toplu tutuyorum”
“Burası emindir artık değil mi?”
“Allah utandırmasın kumandanım”
Emir subayı rastladığı Mehmetçiklerin hatırını sordu”Gazanız mübarek olsun” dedi Onlar da az önce yaşadıklarını birer çocuk saflığında heyecanla anlattılar
Siperler arasında yürürken Ömer çavuş buğulu gözlerle şehitlerimizi takdim etti:
“Yüzbaşı Feyzullah…Yüzbaşı Kazım…Binbaşı Recep…Teğmen Hamdi…Tabur subaylarımızın tamamı şehit oldu Yalnız Yüzbaşı Arif Beyi ağır yaralı olarak geriye gönderebildik”
Şehitlerimiz vuruldukları yerlerde huzur içinde yatıyorlardı Ölü bedenlerde yaralar canlıydı Kiminin göğsündeki büyük yaralardan, kiminin yüzündeki kesiklerden ince bir kan sızıyordu
Onlar bizim hür ve bağımsız yaşamamız için hayatlarını verdiler Öyleyse onları unutarak yaşamak, esir yaşamaktır
Unuttuğumuz her şehit, düşmana teslim edilmiş bir siperdir Vatan için ölmüş insanları unutmak, vatandan vazgeçmektir
Tarihin Görmediği Sahne
Rus Kafkas Ordusu Kurmay Başkanı Aleksandroviç Pietroviç elindeki dürbünü gözlerinden çekmeden bağırır:
“Delirmiş bu Türkler! Açık hedef olmuşlar!”
Binbaşı Mustafa Nihat, Enver ve Hafız Hakkı Paşalardan aldığı emrin nasıl bir emir olduğunu bilir ve ama askerlik namusu itiraz kelimesini silmiştir lügatinden…
Mustafa Nihat Bey ve emrindeki 79 kahraman 400 metrelik mesafeyi sekiz saatte alırlar Hedefe vardıkları zaman artık 18 kişidirler
Mevzilenmek isterler
Nasip olmamıştır ki gece yerini sabah ışıklarına terk ettiği zaman, Pietroviç önce ateş emri verir sonra eline alıp dürbününü tarihin görmediği sahneyi görür
İlk sırada diz çökmüş beşkahraman
Omuz çukurlarında yuvalanmış mavzerleri ile nişan almışlar Tetiğe asılmak üzereler, asılamamışlar
Kaput yakaları Allah’ın rahmetini o civan delikanlıların vücuduna akıtmak istercesine semaya dikilmiş, kaskatı…
Hele bıyıkları ve sakalları… Her biri birer fütuhat oku gibi dimdik
Ve gözleri… Dinmiş olmasına rağmen kahredici tipinin bile örtüp gizleyip kapatamadığı gözleri Hepsi açık İsyan eden ama Allah’larına teslimiyetle bakan gözleri açık Vallahi açık, apaçık!
İkinci sırada bir manzara ki hiçbir heykeltıraş bir eşini meydana getirmeyi başaramamış
Başları korkutucu katılıkta semaya dönük, bilekleri üzerinde kümelenen kara rağmen güçlerini dile getiren, sağrılarındaki fişek sandıklarını debelenip yere atmaya tenezzül etmemiş iki katırın başındaki altı esatir güzel Mehmet…
Ve sağ başta Binbaşı Mustafa Nihat AyaktaYarabbi bu bir ayakta duruştur ki düşmanı da, kindarı da, melunu da Allah’a sığındıkları günkü çaresizlik içinde yere çökertiş velvelesi halinde…
Belinde fişeklerinin o kurban olunası çıkıntılarını örtüp yok etmeye gece düşen tipi bile razı olmamış Boynundaki dürbünü sol eli ile kavramış, havada kalmış kale sancağı gibi… Diğer eli belli ki semaya kalkıp rahmet dilerken öylesine donmuş Hayrettir, başı açık Gür kara saçları bulanmış…
***
Moskova’da Krasknaya Bulvarı’ndaki Askeri Müze’de, Kurmay başkanı Pietroviç’in karargâhına gönderdiği rapor hıçkırıklı bir ağıt gibidir:
“Allahüekber Dağlarındaki son Türk müfrezesini teslim alamadım Bizden çok evvel Allah’larına teslim olmuşlardı”
Kaynak: Recep Şükrü Apuhan (Son Kahramanlar)
__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK
GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
|
|
|