Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Sovyetler Birliği'nin Dağılması: Yeni Dünya

Eski 06-24-2009   #3
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : Sovyetler Birliği'nin Dağılması: Yeni Dünya



Bulgaristan

Doğu Almanya'da, 1989 Ekiminde Komünist Lider Erich Honecker'in iktidardan düşürülmesi, Bulgaristan'ı da etkiledi
Honecker ve Bulgaristan komünist Partisi Lideri Teodor Jivkov (Zhivkov) Moskova'nın kapısındaki en sadık hizmetkarlar olmuşlardı Özellikle Jivkov II Dünya Savaşından sonra bütün Sovyet uydusu sosyalist ülkelerde bir takım kımıldanmalar ve çalkalanmalar olmuş, fakat Bulgaristan'dan tek bir ses bile çıkmamıştı Bunun tek sebebi 1954 yılından beri, yani 35 yıldır, Bulgaristan'ı demir yumrukla yöneten ve Bulgaristan'daki 15 milyonluk Türk kitlesinin de amansız düşmanı olan Jivkov'du Kendisine "Çar" deniyordu 35 yıl içinde, Sovyet Rusya'da bir çok lider gelip geçmiş, fakat Jivkov hepsi ile geçinerek iktidarını sürdürmeyi başarmıştı

İlginçtir, 35 yıllık, yıkılmaz sanılan diktatör Jivkov, inanılmaz bir şekilde kolaylıkla yıkıldı Söylediğimiz gibi, bunda, Honecker'in devrilmesinin büyük etkisi olmuştur Zira, Honecker'in düşürülmesinden iki hafta sonra, 3 Kasım 1989 da Sofya'da binlerce insanın katıldığı gösteriler başladı Göstericiler "glasnost" ve "demokrasi" diye bağırıyorlardı Bu gösteriler üzerine, Bulgaristan komünist Partisi 9 Kasım 1989 toplantısında, Jivkov'u zorla istifa ettirdi Jivkov'un düşürülmesinde Gorbaçov'un da vizesi vardı Zira, Gorbaçov Jivkov'dan hiç hoşlanmamıştı

78 yaşındaki Jivkov'un yerine, 53 yaşındaki Petar Mladenov Parti Genel Sekreterliğine getirildi Mladenov, glasnost ve perestroyka taraflısıydı ve "sosyalizm çerçevesinde" reformların yapılması gerektiğine inanıyordu Parti'de de muhafazakarları tasfiye edip, ılımlılara dayanma yoluna gitti Mladenov serbest seçimlerden de söz etmekteydi
Bu gelişmeler, ülkedeki muhalif ve demokrasi taraftarları güçlere cesaret verdi ve demokrasi için mücade eden 9 siyasal grup, Aralık 1989 başında Demokratik Güçler Birliği adı ile birleştiler Başkanlığına da Zheliu Zhelev getirildi





Bundan sonra, bir yanda halk ve Demokratik Güçler Birliği, diğer yanda Komünist Partisi olmak üzere bir mücadele başladı Halk rejime karşı tepkisini gösterilerle ortaya koymaya çalışırken, Demokratik Güçler Birliği de Komünist Partisi'ni demokratik bir anayasa için zorlamaya başladı Halk, gösterilerde "Kahrolsun komünizm" diye bağırırken, Bulgaristan'daki soydaşlarımız da bu gösterilere katılarak, "Türk esaretine hayır", "İsimlerimizi geri verin" diye bağırmaktaydı


Bu karşılıklı çatışma içinde, Komünist Partisi, yavaş yavaş geri adım atmaya başladı 1990 Ocak ayında, ülkenin yönetimini, Komünist Partisi'nin tekeline veren, Anayasa'nın 1'inci maddesi kaldırıldı 1990 Şubatında Başbakanlığa ılımlılardan Lukanov getirildi Bulgaristan Parlamentosu, Nisan 1990 başında, çok partili, hür ve serbest seçim yapılması kararını aldı Bunun üzerine, Komünist Partisi, adını Bulgaristan Sosyalist Partisi şeklinde değiştirdi

Haziran 1990 da, gerçekten demokratik ve iki turlu seçimler yapıldı Bu seçimlerde, 400 milletvekilliğinden, Bulgaristan Sosyalist Partisi 211, Demokratik Güçler Birliği 144, soydaşlarımızın Hak ve Özgürlükler Hareketi 23 milletvekilliği elde etti

Görüldüğü gibi, komünistler yine iktidarı ellerinde tutmaktaydılar Bu durum, 1990 Aralık ayına kadar devam etmek üzere, yoğun gösterilere ve grevlere sebep oldu Nihayet, tarafsızlardan Dimitar Popov'un, bütün partilerden meydana gelen bir koalisyon hükümeti kurmasiyle ortalık sükunete kavuştu Tabiatiyle bu, Bulgaristan'da her şeyin düzeldiği anlamında değildi Popov'un koalisyon kabinesinde, Bulgaristan Sosyalist Partisi, Demokratik Güçler Birliği ve Çiftçi Partisi birer Başbakan yardımcılığına sahip bulunuyorlardı Toplam olarak, kabinede, Sosyalist Partiden 7, Demokratik Güçler'den 3, Çiftçi Partisinden 2 ve partisiz 6 üye bulunuyordu



Çekoslavakya





Çekoslavakya'daki 1953 ayaklanmalarından sonra, bu ülkenin tarihindeki en önemli olay, Dubçek liderliğindeki "milli komünizm", "insancıl komünizm" gibi liberal sayılabilecek hareketlerin başlaması üzerine, Sovyetlerin 1968 Ağustosunda bu ülkeyi askerleriyle işgal etmesidir Bu olaydan sonra, Çekoslovakya komünizmin karanlığına gömüldü
Fakat 1975 Helsinki Nihai Senedi'ni değerlendirmede ilk harekete geçen de Çekoslovakya oldu 1 Ocak 1977 de 242 aydın ve milliyetçi tarafından imzalanan ve "Charter 77" veya "77 Misakı" denen bir belge, hem Çek hükümetine verildi ve hem de Batılı hükümetlere gönderildi Belgede, Çekoslovakya'da insan haklarını gerçekleştirilmesi isteniyordu "Charter 77" hareketi böyle başladı Liderleri arasında Prof Jiri Hayek, Dr Vaclav Havel ve Prof Jan Patocka ile Dubçek'in 1968'deki arkadaşlarından bazıları bulunuyordu

Prag Hükümeti, bu insan hakları hareketine karşı sert tepkiler gösterdi ve tedbirler aldı Fakat hareket yürümesini yavaşlatmadı Çekoslovakya'yı bağımsızlığa ve demokrasiye bu hareket götürdü
1987 de Glasnost ve Perestroyka'nın ortaya çıkması üzerine, Charter 77'ye, 1988 Haziranında Prag 88 adı ile yeni bir örgüt katıldı ve bu tarihten itibaren Çekoslovakya'nın içi karışmaya ve kitleler harekete geçmeye başladı 1988 Ağustosunda, binlerce insan Prag sokaklarında "Ruslar evinize dönün", "Dubçek! Dubçek!" diye bağırmaya başladılar

Gösteriler 1989 yılında daha genişleyerek devam etti Bu durum Çekoslovak Komünist Partisi içinde çözülmelere sebep oldu Ekim ve Kasım aylarında gösteriler iyice yoğunlaştığı gibi, göstericilerle polisler çatışmaya başladı Bu duruma bir süre dayanan Komünist Partisi 1989 Aralık ayında, ancak yarısı komünist olan bir koalisyon kabinesi kurdu Bu, Komünist Partisi'nin ülkeyi yönetme tekelinden vazgeçmesi ve hatta komünist iktidarın yıkılması demekti Nitekim, Çekoslovak parlamentosu da 28 Aralık 1989 da Dubçek'i Parlemento başkanı ve ertesi gün de Vaclav Havel'i Devlet Başkanı seçti

Komünist Partisi iktidarının yıkılmasından sonra, Çek Cumhuriyeti, Slovak Cumhuriyeti ve Çekoslovak Federal Cumhuriyeti, isimlerindeki "Sosyalist" kelimesini attılar Çekoslovakya'nın adı, Çekoslovak Federal Cumhuriyeti oldu Çek ve Slovak Cumhuriyetleri federal sisteme son vererek, ayrı bağımsız devletler oldular

1990 Haziranında yapılan federal seçimlere pek çok siyasal parti katıldı Komünist Partisi, bu seçimden ikinci parti olarak çıkmakla beraber, ancak % 136-% 137 oranında oy alabildi
Çekoslovakya bu şekilde kendisini komünizm boyunduruğundan kurtarmakla beraber, bu sefer Slovak milliyetçiliği hareketi ile karşı karşıya kaldı Esasında, I Dünya Savaşı sonunda kurulan Çekoslovakya, o tarihten beri Çek ve Slovak milliyetçilerinin mücadelesine sahne olmaktan kurtulamadı Milliyetçilik konusunda Slovaklar çok faal idiler Çekoslovak Cumhurbaşkanı Vaclav Havelde bölünmenin karşısında olmasına rağmen, Slovak'ları önleyemeyeceğini gördüğünden, her iki taraf da, 1992 Haziranında "ayrılma" kararı aldılar Bunun üzerine 17 Temmuz 1992 de Slovak Milli Konseyi (Slovak Parlementosu) bir Bağımsızlık Deklarasyonu kabul etti 23 Temmuzda da, Çek ve Slovaklar arasında, ayrılmanın esaslarını belirten bir anlaşma imzalandı Bu anlaşmayı, "Çekoslovakya Federal Parlementosu"da 30 Eylül 1992 de onaylıyarak, son görevini de yapınca, bölünme resmileşti ve Avrupa sahnesine Çek Cumhuriyeti ile Slovakya adında iki yeni devlet ortaya çıktı



Doğu Almanya






Baltık ülkeleri ile Çekoslovakya, Macaristan ve Polonya gelişmeleri, oldukça uzun bir zaman dilimine yayıldığı halde, Doğu Almanya, Bulgaristan ve Romanya'da komünist iktidarların yıkılması, hemen hemen bir kaç aylık bir süreç içinde gerçekleşmiştir


Doğu Almanya'da komünist sistemin yıkılmasının en önemli tarafı, iki Almanya'nın birleşmesi sonucu vermesi dolayısıyla, Avrupa'nın stratejik yapısında, yine yeni bir yapılanmaya sebep olmasıdır Ortaya, bir "Birleşmiş Almanya"nın çıkışıdır 18 Ocak 1871 de, Versay Sarayı'nda Bismarck'ın "Alman İmparatorluğu"nun kuruluşunu ilan ettiğindenberi İki Almanya'nın birleşmesi, Alman tarihinin en önemli olayıdır
Önce şunu belirtelim ki, Sovyet uyduları içinde, Moskova'nın en sağlam iki uydusu ve Moskova'ya en fazla sadakatle bağlanan iki sosyalist ülke, Doğu Almanya ile Bulgaristan'dı İlginçtir, her ikisi de eş zamanlı olarak yıkılmıştır

Şüphesiz, Polonya gibi, doğu Almanya'da da Varşova Paktı adına Sovyet kuvvetleri bulunuyordu Komünist Partisi'nin Moskova'ya olan sadakati de buna eklenince ve hele Sovyet hegemonyasına karşı bir uydu ayaklanmasının 1953 Haziranında doğu Berlin ve Pilsen (Çekoslovakya)'de meydana geldiği gözönüne alınınca, Sovyetlerin bu ülke üzerindeki kontrollerinin durumunu anlamak zor değildir O kadar ki, Batı Almanya'da büyük NATO ve Amerikan kuvvetlerinin varlığı karşısında, Doğu Almanya Sovyetler için, Polonya'nın da önünde bulunan, çok önemli bir "ileri hat" (frontline) teşkil etmekteydi
Bu sebeple, 1975 Helsinki belgesi ile 1987 Glasnost ve Pereştroyka'nın Doğu Almanya üzerinde bir etki yapması beklenemezdi Kaldı ki, Gorbaçov'un, Polonya ve Doğu Almanya'ya karşı çok da "yumuşak" baktığını söylemek de mümkün değildir

Bu sebeple, Doğu Almanya gelişmeleri, daha önceden gelişmekte olan bir hareketin sonucu olmadı Her şey, 1989 Temmuzunda, Doğu Alman Hükümeti'nin, halka "turistik çıkış vizesi" vermesiyle başladı Bu vize politikasının amacı, rejimden hoşlanmayanların ülkeden çıkıp gitmesini sağlamaktı Lakin komşu ülkelere Doğu Almanya'dan öyle bir turist (!) akını oldu ki, sayıları onbinleri buluyordu Lakin, bu "turist" akını komşu ülkeleri öyle bir sıkıntıya sokmaya başladı ki, konu bir milletlerarası sorun haline geldi Çünkü, komşu ülkelere giden Doğu Alman vatandaşları, oradaki Alman veya Batı büyükelçiliklerine sığınıyorlardı Sorunun milletlerarası nitelik kazanması, Doğu Alman Hükümeti ve Sovyet Rusya için büyük handikap oldu

Diğer taraftan, Doğu Almanya'da ortaya çıkan bu durum, 1989 Ekiminden itibaren, Doğu Almanya'nın bir çok büyük şehirlerinde komünist rejim alehtarı gösterilerin patlamasına ve Yeni Reform, Barış ve İnsan Hakları İçin Teşebbüs ve Şimdi Demokrasi gibi komünist aleyhtarı siyasal grupların ortaya
çıkmasına sebep oldu



Gösterilerin ağırlık merkezi Leipzig şehriydi Burada yapılan gösterilerde, halk, bu sırada çok meşhur olan "We are the people" şarkısını söylüyor ve "Duvar yıkılmalıdır" derken "hür seçim" istiyorlardı Bu gösterilere 100-200 bin insan katılmaktaydı
Doğu Alman halkının bu ayaklanması karşısında, Komünist Partisi, bir yumuşama işareti vermek üzere, Moskova'nın en güvendiği adam olarak bilinen ve 18 yıldır görevde bulunan Erich Honecker'i Parti liderliğinden uzaklaştırdı Lakin bu olay da halkı tamin etmekten uzak kaldı Gösteriler Dresden ve Doğu Berlin'e de yayıldı Honecker'in yerine geçen Egon Krenz, hala "Alman topraklarında sosyalizm ile kapitalizm hiç bir zaman yan yana yaşamamıştır" diyordu Lakin, Hükümet, 9 Kasım 1989 günü Doğu ve Batı Berlin arasındaki meşhur duvarı açmaktan da geri kalmadı Böylece Doğu ve Batı Almanya arasında seyahat ve göç serbestisini ilan etmiş oluyordu Binlerce Doğu Berlin'li alış-veriş için Batı Berlin'e akın etti Bunun arkasından, 2 Ocak 1990 da Berlin Duvarı'nın yıkılacağını ilan etti ve 14 Ocaktan itibaren de duvar yıkılmaya başlandı Böylece, tarihe "Utanç Duvarı" diye geçen ve 1961 Ağustosunda, Doğu Alman halkının Batı'ya kaçışını önlemek için inşa edilmiş olan Duvar, ortadan kaldırılmış oldu Utanç Duvarı'nın yıkılması bir bakıma, Doğu Almanya'daki komünist rejimin de sonu oldu 1990 yılı geldiğinde rejim, ülke üzerindeki kontrolünü tamamen kaybetmiş bulunuyordu Zira, şimdi konu milletlerarası bir nitelik kazanmaya başlamıştı
Batı Almanya, Doğu'daki bu gelişmelerle, tabiatiyle gayet yakından ilgilenmeye başladı Ekim 1989'dan itibaren gösteriler ayaklanma halini alarak, Doğu Almanya'nın her tarafına yayılmaya başlayınca, Federal Almanya Başbakanı Helmuth Kohl, 1989 Kasımında, Doğu Almanya ile Batı Almanya'nın birleşmesini öngören 10 maddelik bir plan teklif etti Bu yumuşak plan, önce iki Almanya arasında bir işbirliğini, sonra da Konfederasyonu ve daha sonra da federal bir birleşmeyi öngörmekteydi Gorbaçov'un bu teklife ilk tepkisi, "Bu sorunu tarih yaratmıştır, çözümünü de tarih sağlayacaktır" oldu ise de, bu tutumunu fazla devam ettiremedi Çünkü, Doğu Almanya'nın kontrolü çoktan Moskova'nın elinden kaçmıştı

Başbakan Kohl ile Dışişleri Bakanı Genscher'in; Şubat 1990 da Moskova'ya yaptıkları ziyarette, Gorbaçov, her iki Almanya'nın birleşmesi için "yeşil ışık" yaktı Ne var ki, iki Almanya'nın birleşmesi basit bir olay değildi Savaştan sonra, gerek Almanya, gerek Berlin Şehri konusunda, Müttefikler arasında çeşitli anlaşmalar imzalanmıştı Yani sorun, Amerika, İngiltere ve Fransa'yı da ilgilendirmekteydi Bu sebeple, iki Almanya'nın birleşmesi için, Amerika, Sovyetler Birliği, İngiltere ve Fransa ile, Doğu ve Batı Almanya arasında 12 Eylül 1990 da, Moskova'da bir anlaşma imzalandı 10 maddelik bir metin ile bir ek mektup ve bir deklarasyondan ibaret olan bu anlaşma, 3 Ekim 1990 da yürürlüğe girdi

İki Almanya'nın birleşmesinin en önemli sorunlarından biri de Polonya-Doğu Almanya sınırı idi Sovyetler, Polonya'ya Oder-Neisse sınırını vererek, Doğu Almanya'dan toprak almışlardı Bu sebeple Birleşmiş Almanya ile Polonya arasında, 14 Kasım 1990 da Varşova'da imzalanan bir anlaşma ile, Almanya, bu sınırın değişmezliğini kabul etti ki, bu suretle Polonya'ya 104000 Km karelik bir Alman toprağını terk etmiş olmaktaydı
1932'denberi ilk defa olarak 3 Aralık 1990 da demokratik seçimler yapıldı



Kafkaslar

Bu açıkladığımız gelişmeler açısından, Sovyetler Birliği'nin Kafkas Cumhuriyetlerini iki kısımda ele almak gerekir Birincisi, Gürcistan gelişmeleridir Gürcistan gelişmeleri, Abkhazia ve Ossetya'nın da bağımsızlık çabaları ile, Moldova gelişmelerini hatırlatır

İkincisi ise, bizim "Kafkas Üçgeni" dediğimiz, Ermenistan, Azerbaycan ve Karabağ arasında meydana gelen ve bu güne kadar da milletlerarası nitelikte devam eden durum ve krizdir Karabağ sorunu ile, Ermenistan ve Azerbaycan'ın bağımsızlık gelişmeleri birbirine karışmıştır



Gürcistan





Gürcistan'da "milliyetçi" hareketin özelliği, kendi içindeki etnik milliyetçilerle de mücadele etmenin çelişkisi içine düşmesidir Moldova'da olduğu gibi


Glasnost ve Perestroyka Gürcistanı da etkilemekle beraber, bu ülkede milliyetçilik hareketinin ancak 1989 da ortaya çıkmaya başladığını görüyoruz Gürcistan'ın Sovyetler Birliği'ne katılmasının 68'inci yıldönümü olan 25 Şubat 1989 günü Tiflis'te 15000 kişinin katıldığı gösteriler yapıldı Sovyetlerin 1921'deki işgali protesto ediliyordu Polisin dağıttığı ve tutuklamaların olduğu bu gösteriler, Gürcü milliyetçiliğinin lideri durumunda olan, Milli Demokratik Parti tarafından düzenlenmiştir
Gürcistan'da bu şekilde başlayan Gürcü milliyetçiliği hareketi giderek artarken, 1989 yılında, ir yandan Abkhazia, diğer yandan da Osetya halkı da bağımsızlık için ayaklandı Bu şekilde, ürcüler bir yandan ülkedeki Rus kuvvetleriyle mücadele ederken, öte yandan bu iki etnik illiyetçilik mücadele durumunda kaldılar Bu dörtlü mücadele içinde, giderek, bir diğer milliyetçi lider Zviad Gamsakhurdia sivrilmeye başladı Gamsakhurdia'nın sivrilmesiyle, sahneye çıkan 16 tane milliyetçi ve hürriyetçi gruplar birbirleriyle de mücadeleye başladılar
Bunun sonucu olarak 1990 yılı tam bir karmaşa içinde geçti
Gürcistan'ın 1990 Aralık ayında, bağımsızlık için ayaklanan Güney Osetya'yı ilhak kararı, Moskova ile arasının gerginleşmesine sebep oldu Bu arada, 1990 Kasımında, Zviad Gamsakhurdia, Gürcistan Meclis Başkanlığına seçildi Meclis Başkanı aynı zamanda, Cumhurbaşkanlığı görevini de yapmaktaydı 1991 Mayısında ise Gamsakhurdia resmen cumhurbaşkanı seçildi

Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Gamsakhurdia tam bir diktatör oldu En küçük bir muhalefete bile hoşgörü göstermediği gibi, kendisini eleştirenleri ve muhaliflerini en sert şekilde bertaraf etmeye başladı Bu ise, bütün ülkede genel bir hoşnutsuzluğa ve tepkilere sebep oldu Bunun sonucu olarak Aralık 1991 sonlarında başkent Tiflis'te ayaklanmalar patlak verdi Bu ayaklanmalar üzerine Gamsakhurdia 1992 Ocak ayı başlarında Tiflis'ten kaçtı Fakat taraftarları da vardı ve bunlar mücadeleye devam ettiklerinden çatışmalar çıktı Bu durum karşısında bir Askeri Konsey, Gürcistan'ın yönetimini eline aldı Askeri Konsey, 1992 Martında bir Devlet Konseyi kurdu ve bunun başkanlığına da, 1990 yılında Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanlığından istifa etmiş olan ve aslen Gürcü, Eduard Şevardnadze'yi getirdi 1992 Ekiminde yapılan seçimlerde ise, Şevardnadze, oyların % 90'ını alarak Meclis Başkanı seçildi Meclis Başkanı, aynı zamanda Devlet Başkanı idi Bu seçimlerin ilginç bir yanı da, Ossetya ve Abkhazya'lıların da seçimlere yoğun bir katılım göstermeleridir



Kafkas Üçgeni

Kafkas Cumhuriyetlerinden Ermenistan, Moskova'ya en sadık cumhuriyetlerden biriydi Bu sebeple, bu cumhuriyette bağımsızlık hareketi, diğerleri gibi şiddetli ve sarsıntılı olmamış ve Ermenistan bağımsızlığını, resmen 23 Eylül 1991 de ilan etmiştir

Azerbaycan'ın bağımsızlık hareketi ise, Ermenistan ile patlak veren Karabağ (Nagorno Karabakh) sorunu ile beraber ve bundan doğan çatışmalar içinde gelişir

Yazılı kaynaklarda, 12'inci Yüzyıldan itibaren Karabağ adına rastlanmaktadır ve bulgular buranın eski bir Türk yurdu olduğunu göstermektedir 1747 de merkezi Şusa şehri olan bir Karabağ Hanlığı kuruldu Fakat Rusya, 1805 de bu hanlığı kontrolu altına alır ve 1822 de de bu Hanlığa son verip, burasını bir eyalet haline getirir

Karabağ, Çarlık Rusyası'nın egemenliğine girdikten sonra buraya Ermeni göçleri başladı 1823 de Karabağ'da yaşayan toplam 20095 ailenin 15729'u Azeri, 4366'sı ise Ermeniydi Rusya ile Osmanlı Devleti arasında imzalanan 1829 Edirne barışı ve 1877-78 Türk-Rus savaşından sonra, Anadolu'dan Kafkaslara geniş Ermeni göçleri başlamıştır 1908 yılıgeldiğinde, Kafkaslara göç eden Ermenilerin sayısı 1 milyonu bulmuştu Bu göçler sonucu Karabağ'ın da nüfus yapısı Ermeniler lehine bir gelişme gösterdi 1917 yılında Karabağ'da yaşayan nüfusun 317861'i Azeri iken, Ermenilerin sayısı da 243627olmuştu Bir miktar da başka etnik gruplar vardı
Sovyetler Birliği'nin kurulması ile birlikte, Karabağ, Azerbaycan sınırları içinde "özerk" bir bölge haline getirildi Ayrıca, Karabağ'ın Zengezur kısmı da Ermenistan'a verildi
Stalin zamanında, Karabağ'ın Ermeni nüfusu hızla artmaya başladı Çünkü, Stalin, Karabağ'da belirli bir Ermeni göçü politikasını izledi Bunun sonucu olarak, günümüze gelindiğinde, Karabağ'ın nüfusunun % 75'i Ermeni ve % 25'i de Azeri olmuştur

1987'den itibaren Sovyet Rusya'da değişim rüzgarlarının esmeye başlaması üzerine, Karabağ'daki nüfus çoğunluğundan yararlanmak isteyen Ermenistan, bu tarihten itibaren Karabağ'ın kendisine bağlanmasını istemeye başladı Aynı zamanda Karabağ Ermenileri de aynı istikamette gösterilere başladılar Bunun sonunda Karabağ Sovyeti 1988 Şubatında Karabağ'ın Ermenistan'a katılmasına karar verdi Sovyet'in (parlamento) 140 üyesinden 110 Ermeni idi

Moskova Ermenistan'ın ve Karabağ Ermenilerinin bu isteklerini reddetmekle beraber, Karabağ Azerileride hareketlendi Bu ise Karabağ'da Ermeni-Azeri çatışmalarına sebep oldu Bu kadarla da kalmadı Ermeni-Azeri çatışmaları Azerbaycan'a da sıçradı Olaylar ne Karabağ'da ve ne de Azerbaycan'da durmadı Çatışmalar her gün şiddetini arttıran bir gelişme gösterdi Zira, olaylar biraz sonra, Ermenistan ile Azerbaycan arasında resmen bir savaşa dönüştü 1989 yılı sonunda Kafkaslarda, tam anlamı ile bir savaş sürmekteydi

Bu şartlar içinde Azerbaycan Yüksek Sovyeti (parlamento), 1989 Eylülünde kabul ettiği bir kanunla, Azerbaycan'ın "egemenliğini" ilan etti Buna göre, Azerbaycan Sovyetler Birliği'nden ayrılıyor; Azerbaycan sınırlarının dokunulmazlığı ve Karabağ üzerindeki azeri egemenliği vurgulanıyordu

Bu kanunun çıkması, esas itibariyle Azerbaycan Halk Cephesi'nin etkisiyle oldu Yüksek Sovyet 1989 Ekiminde Halk Cephesi'ni resmen tescil etti Yani bir siyasal kuruluş olarak kabul etti Halk Cephesi'nin programına göre, Azerbaycan Sovyetler Birliği içinde, siyasal, ekonomik ve kültürel egemenliğe sahip ve kendi milli bayrağı olacaktı ve Azerbaycan halkına da Azeri Türkleri
denecekti




Azerbaycan'daki bu gelişmeler üzerine, Ermenistan'da da, Karabağ ve Rusya'nın diğer yerlerinden gelen ermenilerin toplantısında da Ermeni Milli Hareketi'nin kurulmasına karar verildi Milli Hareket'in başkanlığına Levon Ter-Petrosyan getirildi

Bu durum karşısında Moskova harekete geçti Moskova, her iki tarafın arasını bulmak için bir takım uzlaştırıcı formüller ortaya attı Mesela, buna göre, Karabağ Azerbaycan sınırları içinde kalmakla beraber, Karabağ'da 5000 kişilik bir Sovyet kuvveti bulunacak ve ayrıca, Azerbaycan, Karabağ Ermenilerinin haklarını garanti altına alan kanunlar çıkaracaktı

İlginçtir, bu teklifi ne Azerbaycan ne de Ermenistan kabul etti Bu teşebbüsün de sonuçsuz kalması üzerine, 1989 da nisbeten yavaşlamış görünen Ermeni-Azeri çatışmaları, hem Karabağ ve Azerbaycanda ve hem de Ermenistan ile Azerbaycan arasında, 1990 Ocak ayından itibaren hem şiddetlendi ve hem de çatışmaların alanı genişledi Bu gelişmeler içinde, Ermenistan da 23 Ağustos 1990 da bağımsızlığını ilan etti Lakin, bu ilana göre, Ermenistan'ın Sovyetler Birliği'nden ayrılması söz konusu olmuyordu

Bir başka ilginç gelişme de, 1989 yılından itibaren Türkiye'nin Azerbaycan ile münasebetlerini, belirli bir şekilde artırmaya başlamasıydı Bu durum, Ermenistan'ı da Türkiye'ye yaklaşmaya sevkettiyse de, Ermenistan'ın hala Doğu Anadolu topraklarından söz etmesi, Türkiye'nin tepkilerine sebep oldu ve Türkiye bugüne kadar Ermenistan ile resmen diplomatik münasebet kurmamıştır Bunun bir sebebi de, Karabağ sorununun çözülememiş olmasıdır Bugün Karabağ tamamen Ermenilerin kontrolü altındadır ve Türkiye'nin de dahil olduğu bir çok milletlerarası aracılık teşebbüsleri bir sonuç vermemiştir

Azerbaycan'a gelince: Karabağ sorununun, Azerbaycan içinde bir takım çalkantılara sebep olduğu da bir gerçektir 1989 Eylülünde egemenliğin ilanından sonra, 1990 Mayısında, Ayaz Mutalibov Meclis Başkanı, yani devlet başkanı seçilmişti 1991 Eylülünde yapılan İlk cumhurbaşkanlığı seçimini ise, yine, seçime tek aday olarak giren Mutalibov büyük çoğunlukla kazandı Eski bir komünist olan Mutalibov'un bir yandan diktatörce yönetimi, diğer yandan Karabağ sorununda yeterli kararlılıkla hareket etmemesi, hoşnutsuzluğa sebep oldu ve Bakü'de başlayan Mutalibov aleyhtarı gösteriler üzerine, kendisi 6 Mart 1992 de istifaya zorlandı Yerine, geçici olarak, Meclis Başkanı Yakub Memedov cumhurbaşkanlığını üstlendi

Yeni cumhurbaşkanı için seçim 7 Haziran 1992 günü yapıldı Seçimlerde, 39 milyon kayıtlı seçmenin % 70'i oy verdi Halk Cephesi lideri Ebulfez Elçibey, oyların % 60'ını alarak Cumhurbaşkanı seçildi 52 yaşındaki Elçibey, koyu bir komünist düşmanı ve bir Türk milliyetçisiydi Elçibey, Mutalibov'un Aralık 1991 de katıldığı, fakat Azerbaycan Meclisi'nin onaylamadığı, Bağımsız Devletler Topluluğu'ndan Azerbaycan'ı çıkaracağını taahhüt etmişti

Türkiye, Azerbaycan'ın 30 Ağustos 1991 de bağımsızlığını ilan etmesi üzerine bu yeni Türk Devleti'nin 9 Kasım 1991 de resmen tanıdı Elçibey'in, bir yıl süren Cumhurbaşkanlığı sırasında ise, Türk-Azeri münasebetleri ve işbirliği büyük gelişme gösterdi Bir halde ki, iki Türk Devleti arasındaki bu yaklaşma, şimdi gözlerini yeniden Kafkaslara çeviren Rusya'yı rahatsız etmeye başladı
Söylediğimiz gibi, Elçibey'in Cumhurbaşkanlığı ancak bir yıl sürdü 3 Haziran 1993 de, yine tarihi bir Türk şehri olan Gence'de, Suret Hüseyinov, 3-5 bin kişilik bir kuvvetle ayaklandı O sırada 34-35 yaşlarında olan Hüseyinov, Karabağ cephesinde, Ermenilere karşı yapılan muharebelerde başarısız olduğu için, komutanlıktan azledilmişti Gence'de tekstil işi yapıyordu ve zengindi Fakat, komutanlıktan azledilmesini hazmedememişti
Cumhurbaşkanı Elçibey, Hüseyinov ayaklanması üzerine, bugün de anlaşılmayan bir sebeple, 18 Haziran 1993 de, istifa dahi etmeksizin Bakü'den, Nahcivan'daki köyüne kaçtı Bunun üzerine Hüseyinov, 21 Haziranda, Azerbaycan'ın yönetimini eline aldığını ilan etti Azerbaycan Parlamentosu, Elçibey'den, görevine dönmesini veya istifa etmesini istediyse de, Elçibey'den hiç bir cevap alamadı Elçibey, sadece görevini devam ettirdiğini söylüyordu Bunun üzerine, Parlamento 24 Haziran 1993 te, Ebulfez Elçibey'in görevinin sona erdiğini ilan etti
Bu arada, Meclis Başkanı İsa Kamberov da 13 Haziranda istifa ettiğinden, Meclis, 18 Haziranda, Haydar Aliyev'i Başkan olarak seçti Aliyev, Azerbaycan Komünist Partisi'nin eski Genel Sekreteri ve KGB'nin (Devlet Güvenlik Komitesi) bir Generali idi Bu suretle Azerbaycan'da Haydar Aliyev yönetimi başlıyordu
Ayrıca, Meclis, 30 Haziran 1993 te, Suret Hüseyinov'u Başbakanlığa getirdi Hüseyinov, Savunma, İçişleri ve Güvenlik Bakanlıklarını da üzerine aldı
Azerbaycan, 24 Eylül 1993'te de Bağımsız Devletler Topluluğu'na katıldı

Azerbaycan'da 3 Ekim 1993 de Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı Haydar Aliyev, 4 milyon seçmenden % 988'inin oylarını alarak Cumhurbaşkanı seçildi

__________________

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?




Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
Alıntı Yaparak Cevapla