Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Tarihi Eserler, İzmir

Eski 05-01-2009   #2
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : Tarihi Eserler, İzmir




Kemeraltı Çarşısı
İzmir il merkezinde Anafartalar Caddesi ve Mezarlıkbaşı semtinden başlayarak deniz kıyısını da kapsamına alan ve Konak Meydanı’na kadar ulaşan Kemeraltı Çarşısı 1650–1670 yılları arasında kurulmuştur Deniz kıyısı kısmen doldurulmuş ve bu nedenle de yeni yerleşim alanları ile ticarethaneler açılmıştır Ticarethanelerin başında 1744 yılında yapılan Kızlarağası Hanı gelmiş, daha sonra bunu diğer hanlar izlemiştir

İlk yapıldığı yıllarda Kemeraltı Çarşısı üzeri tonoz ve kiremit örtülü, sokakları kapsayan bir kapalı çarşı görünümünde idi Çarşı XX yüzyılın sonlarına kadar bu özelliğini korumuştur Bugün üzeri açık olan ara sokakların bir bölümünün de üzeri beşik tonozla örtülü idi

XIX yüzyılda İzmir’in ticaret hayatının can noktası olan bu çarşı eski hanlar ve bedestenleri kapsamakta idi Buradaki dükkânlar daha çok yerli halka ve dar gelirli ailelerin gereksinimini sağlıyordu Çarşı demirciler, kömürcüler, çiviciler, baharatçılar ve saman pazarı gibi ticarethaneleri kapsamakta idi Çarşıda her ticarethane gruplar halinde ayrı bölümleri oluşturmuştu

Günümüzde Kemeraltı Çarşısı bu özelliğinden oldukça uzaklaşmış ve İzmir’in önemli bir alış veriş merkezi haline gelmiştir Tonoz ve kubbeli bazı dükkânlar özelliğini korumuş olmalarına rağmen çoğunlukla modern iş merkezleri, mağazalar, kafeteryalar ve sinemalar burada toplanmıştır Bunların yanı sıra Türk el sanatları örneklerini yansıtan seramiklere, çini panolara, ağaç eserlere, madeni eserlere, düz dokuma yaygıları ile halı ve kilimlerin satışının yapıldığı dükkânlar da burada bulunmaktadır




Bedesten (Bergama)
İzmir ili Bergama ilçesi Şadırvan Caddesi’nde bulunan bedestenin kitabesi günümüze gelemediğinden ve kaynaklarda da yeterli bilgiye rastlanmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Yapı üslubundan XV-XVI yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır

Kesme taş, moloz taş ve tuğladan yapılmış olan bedesten dikdörtgen planlıdır İç mekân payelerle üç bölüme ayrılmıştır Bunlarda ortadaki bölüm diğerlerinden daha geniştir Üzeri iki sıra halinde altı tuğla kubbe ile örtülüdür Kemer ayakları da birbirleri ile ve duvarlarla yuvarlak kemerlerle bağlanmıştır




Su Fabrikası (Konak)
İzmir ili Konak ilçesi Halkapınar Semtinde bulunan su fabrikası İzmir’in su sorununu çözmek amacı ile 1895 yılında Halkapınar içme suyunun kente getirilmesi nedeniyle yaptırılmıştır XX yüzyılın başlarında da elektriğin kente gelmesi ile de fabrikanın çalışması daha hızlanmıştır

Belçika Kral IILeopold’ın tahta çıkması ile ekonomik ve siyasi yönden yayılma siyaseti izlemiştir Bu arada İzmir’de elektrik şirketi, tramvay, körfezde vapur işletmesi ve su fabrikası gibi yatırımlara girişmiştir İzmir Osmanlı Su Şirketi’nin h1310 (1892) yılında kurulması ile birlikte kentin su sorununu çözmeye yönelik adımlar atılmıştır İzmir Osmanlı Su Şirketi ile Belçika ortaklığının kuruluşu ile şehre sağlıklı su getirilmesi sağlanmıştır

Su fabrikasının bulunduğu yerde XIX yüzyılın ortalarında kâğıt fabrikası bulunuyordu Osmanlı Devletinin 1867’de kurmuş olduğu Şavk Kâğıt Fabrikası daha sonra kapanmış ve yüzyılın sonunda da buraya Su Fabrikası yapılmıştır Fabrikanın kuruluşunun bir nedeni de Limana yakınlığının yanında Halkapınar’a yakın çevresinde Çınarlı, Mersinli, Değirmendağ gibi yerleşim alanlarının bulunmasıdır Ayrıca ticaretin ve sanayin yoğunlaştığı bu bölgede su fabrikasının kurulması daha da önem kazanmıştır

Su fabrikasının İzmir’de sanayi yapıları arasında kurulması ve su dağıtma düzeni ile şehri tarih boyunca salgınlardan korumuş, bunun yanı sıra sanayi verdiği paydan ötürü de önem kazanmıştır Fabrikada mekanik araç ve düzeneklerle üretime geçilmiştir

Fabrika taş ve tuğladan dikdörtgene yakın planlı bir yapı olup, ortasında sekizgen su toplama havuzu bulunmaktadır Dışarıya yuvarlak kemerli dikdörtgen pencerelerle açılan ve üzeri çatı ile örtülü olan bir yapıdır Yapı iki ayrı bölümden meydana gelmiş olup, bunlardan bir bölümü şehre su dağıtmak amacı ile kurulan pompa istasyonudur

Su fabrikasının yakınındaki kuyu üzerinde bulunan XIX yüzyıl üslubunda bir şadırvan-çeşme yaptırılmıştır Çeşme XIX yüzyıl özelliklerini yansıtmasına rağmen yer yer XVI-XVII Yüzyıl form ve bezemelerine de yer verilmiştir

Yapının çevresinde Helenistik ve Geç Roma dönemlerinden kalma bazı kalıntılar bulunmaktadır Bütün bu alan ve su fabrikası İzmir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun kararı ile koruma altına alınmıştır




Hafsa Hatun Çeşmesi (Tire)
İzmir ili Tire ilçesinde bulunan Hafsa Hatun Çeşmesi’nin yapım tarihini ve banisini belirten bir kitabeye rastlanmamıştır Halk arasındaki söylentiye göre Hafsa Hatun tarafından yaptırılmıştır Yapı üslubundan XVII Yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır

Çeşme moloz taş ve tuğlaların alternatifli olarak dizilmesinden meydana getirilmiştir Tek cepheli dikdörtgen planlı çeşmenin önünde yuvarlak bir kemerin içerisine ayna taşı yerleştirilmiştir Kemerin üst noktası uzatılarak sivri bir kemer şekline dönüştürülmüştür Üstü kırma bir çatı ile örtülmüştür Çeşmenin yalak taşı Helenistik döneme ait bir lahittir Günümüzde kullanılmamakta olup, harap bir durumdadır

Tire ilçesinde bu çeşme dışında XVII-XVIII yüzyıllara tarihlendirilen çeşmeler bulunmaktadır Bu çeşmelerin bazılarının kitabeleri bulunmadığından kimin tarafından ve ne zaman yapıldıkları konusunda yeterli bilgi bulunmamaktadır




Traian Çeşmesi (Selçuk)
İzmir ili Selçuk ilçesi, Ephesos antik kentinde Kuretler Caddesi’nin kuzeyinde, Skolastikia Hamamı’nın sonundaki yan sokak içerisinde bulunan bu çeşme kazılar sırasında ele geçen bir kitabeye göre MS102–114 yıllarında yapılmış ve İmparator Traianus’a (MS98–117) adanmıştır

Çeşme 520x1190 m ölçüsünde olup, ortasında bir havuz ve üç tarafında iki katlı sütunlardan oluşan bir cephe mimarisine sahiptir Mermerden yapılmış çeşmenin sütunları arasında içlerine heykellerin konulduğu büyük nişler vardı Bunlardan ortadaki nişin içerisinde İmparator Traianus’un heykeli bulunuyordu Bu heykel çeşmenin iki katı yüksekliğinde idi Günümüzde bu heykelin kaidesi ile ayağının bir parçası yerinde durmaktadır Havuzun suyu imparator heykelinin altındaki geniş bir kanaldan akıyordu Kitabesi ise çeşmenin yanındaki büyük bir kornişin üzerindedir

Çeşme ele geçen kalıntılarına dayanılarak, genel yapısı hakkında da bir fikir vermek üzere küçülterek onarılmıştır Kazı çalışmaları sırasında burada bulunan heykeller günümüzde Efes Müzesi’ndedir Çeşmenin korniş taşları, korinth üslubunda başlıkları olan sütunları ve üçgen alınlığının rekonstrüksiyonu küçük ölçüde yapılmıştır




Şadırvan (Urla)
İzmir ili Urla ilçesi Yenice Mahallesi, Kapan Sokak’ta bulunan Hacı Turan (Kapan) Camisi’nin önündeki meydanda bulunan bu şadırvan Ahmet Bey isimli bir kişi tarafından 1818 yılında yaptırılmıştır

Cami avlusunda bulunan bu şadırvan, caminin avlusu önünde açılan yol ve meydandan ötürü yıkılmış ve şadırvan yolun kenarında kalmıştır XIX yüzyıl üslubundaki şadırvan sekiz sütunu birbirine bağlayan kemerler Bursa kemerlerine benzemektedir Şadırvanın üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür Şadırvanın ahşap tavanının içerisinde XIX yüzyıl sivil mimarisinde sık sık rastlanan resimlere yer verilmiştir Burada XIX yüzyıl Urla’sına ait çeşitli görünümler bulunmaktadır




Hekim Hamamı (Tire)
İzmir Tire ilçesinde bulunan bu hamamın kitabesi günümüze gelemediği gibi kaynaklarda da onunla ilgili yeterli bilgiye rastlanmamıştır Günümüzde oldukça harap durumda olan hamamın mimari yapısından XIII yüzyılın sonunda Aydınoğulları döneminde yapıldığı sanılmaktadır

Moloz taş ve tuğladan yapılmış olan hamam dikdörtgen planlıdır Soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelen hamamın soğukluk kısmı kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür Ilıklık tonoz örtülü ve dikdörtgen şekildedir Sıcaklık kare planlıdır Üzeri soğuklukta olduğu gibi yüksek yuvarlak kasnaklı, tuğla kubbe ile örtülüdür




İsa Bey Hamamı (Selçuk)
İzmir ili Selçuk ilçesinde, Ayasuluk Kalesi ile St John Kilisesi’nin bulunduğu tepenin yamacında bulunan bu hamam İsa Bey Camisi ile birlikte yapılmıştır Kitabesi günümüze gelemediğinden, yapım tarihi kesinlik kazanamamakla beraber caminin yapım kitabesine dayanılarak h 776 (1375) yılında Aydınoğlu İsa Bey tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır

Hamam kesme taş ve tuğladan yapılmış olup, klasik Türk hamamlarının özelliklerini yansıtmaktadır Soğukluk, ılıklık ve sıcaklıktan meydana gelmiştir Bütün bu bölümler pandantifli kubbelerle örtülmüş olup, kubbe kasnaklarında stalaktitli bir friz çepeçevre dolaşmaktadır

Hamam günümüzde iyi bir durumdadır




Küplü Hamam (Bergama)
İzmir ili Bergama ilçesinde bulunan bu hamam, kaynaklardan öğrenildiğine göre 1427 yılında yapılmıştır Banisi bilinmemektedir XIX yüzyıla kadar hamamda bulunan ve yurtdışına kaçırılan ve bugün Paris Louvre Müzesi’nde bulunan antik mermer bir küp nedeni ile Küplü Hamam olarak anılmıştır

Hamam kesme taş, moloz taş ve tuğladan yapılmıştır Değişik zamanlarda yapılan onarım ve ekler nedeni ile orijinalliğinden tamamı ile uzaklaşmıştır

Klasik Osmanlı hamam mimarisinde olduğu gibi soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir Soyunmalık kısmı yakın tarihlerde yapılan ilaveler ve duvarlara yerleştirilen resimler nedeni ile de alışılagelen soyunmalıklardan farklıdır




Tabaklar Hamamı (Bergama)

İzmir ili Bergama ilçesinde Ulu Cami karşısında bulunan bu hamamın kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Karşısında bulunan Ulu Cami’den ve yapı üslubundan hamamın XIV-XV yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır Hamam 1842 yılındaki sel baskınında hasar görmüş, bundan sonra da kullanılmamıştır

Klasik Osmanlı mimari plan tipinde yapılmış olup, kaba yontma taş ve tuğladan düzensiz bir duvar işçiliği göstermektedir Hamam soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir Kareye yakın dikdörtgen planlı olan hamamın soğukluk kısmının üzeri tonoz örtülü olup, sıcaklık bölümü kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür Kubbe Türk üçgen ve mukarnasları ile ana duvarlar üzerine oturtulmuştur Hamam içerisinde XV yüzyıl bezemelerine benzer süslemelere rastlanmıştır

Hamam günümüzde harap bir durumdadır




Hacı Hekim Hamamı (Bergama)

İzmir ili Bergama ilçesinde bulunan bu hamamın kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Ancak, Hacı Hekim isimli bir kişi tarafından 1513 tarihinde Cami ve arasta yaptırılmıştır Hamamın da cami ile birlikte bu tarihte yaptırıldığı sanılmaktadır

Hamam moloz taş ve tuğladan dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır Soyunmalık bölümünün ortasında dikdörtgen silmeli çerçeve içerisine alınmış yuvarlak kemerli mermerden giriş kapısı bulunmaktadır Hamam soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir Soğukluk bölümü kareye yakın dikdörtgen planlı olup, üzeri kasnaklı kubbe ile örtülüdür Sıcaklık bölümü dikdörtgen planlı ve kubbelidir Çevresinde halvet hücreleri, ortasında da göbek taşı bulunmaktadır Külhan kısmı hamama bitişik olarak eklenmiştir

Hamam değişik zamanlarda yapılan onarımlar nedeniyle özgünlüğünden oldukça uzaklaşmış olup, günümüzde kullanılmaktadır




Çeşme Kanuni Kervansarayı

İzmir ili Çeşme ilçe merkezinde, deniz kıyısında bulunan bu kervansaray kitabesinden öğrenildiğine göre h935 (1528) yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın emri ile yapılmıştır

Kitabenin mealen anlamı:
“Tanrı tarafından korunulan bu binanın yapılmasını kara ve denisin sultanı Sultan Selim oğlu Sultan Süleyman 935 (1528) yılı tarihinde emretti Bunu Babuçcuoğlu Ali yaptı”

Bu kitabeden öğrenildiğine göre kervansarayın mimarı Ali Babuçcuoğlu Ömer’dir Ancak, Osmanlı kaynaklarında bu mimarın başka bir eserine rastlanmamıştır Evliya Çelebi bu kervansarayla ilgili bazı bilgiler vermektedir:

“Kıblesi tarafındaki varoşu ile Çeşme Kalesi Sığla sancağı hükmünde Cezayir kaleminde yüz elli akçe kazadır ve nahiyesi kırk köydür Yüz elli toprak örtülü bağlı bahçeli evlerdir Sahilde bir cami, karşısında bir han-ı azimi var Cümle yetmiş ocaktır Çatısındaki kurşunu kâfirler almıştır ve imareti vardır Bu imaretler Süleyman Hanın veziri iken maktül olan İbrahim Paşa’nın hayratıdır”

Evliya Çelebi’ye dayanılarak kervansarayın Kanuni Sultan Süleyman’ın sadrazamı makbul ve maktül İbrahim Paşa tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır

Kervansarayın dış cephe görünüşü farklılıklar göstermektedir Batı cephesi karışık olarak yontma taş ve tuğla sıraları ile yapılmış olduğu halde yan cepheler moloz taş ve tuğla parçaları ile örülmüştür Orta kısımda bulunan ve asıl yapıdan dışarıya bir çıkıntı meydana getiren giriş ve onun iki yanında da dükkânlar bulunuyordu

Kervansaray Kuşadası’ndaki Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı’na benzemekte olup, onun gibi dış görünüşü bir kaleyi andırmaktadır Kervansarayın üst örtüsü ve merdivenleri kısmen yıkılmış ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1971 yılından sonra orijinal kalıntılarına dayanılarak restore edilmiştir Kesme taş, moloz taş ve tuğladan yapılmış olan kervansarayın iç avlusu 1860x1840 m ölçüsünde dikdörtgen planlı olup, avlu etrafında yolculara ayrılan bölümler, depolar ve bir de mescidi bulunmaktadır Avlunun güneydoğu köşesinde ve doğu-batı yönünde uzanan bir yağhane binası vardır Ayrıca kuzey-güney yönüne de üzeri tonozlu üç oda yerleştirilmiştir Kervansarayın giriş kapısı yanından çıkılan 28 odalı ikinci bir katı bulunmaktadır Klasik Osmanlı kervansaray mimarisi örneklerinden olan bu yapıda her iki kat birbirinin eşi plan düzenindedir

Kervansarayın yuvarlak bir giriş kapısı olup, bu kapı iki renkli taşlarla örülmüş ve dikdörtgen kesme taştan bir çerçeve içerisine alınmıştır Girişin üst kısmında dışa açılan mazgal pencereler bulunmaktadır Cephe görünümü kirpi saçaklı bir kornişle sonuçlanmakta olup, yapının tümü ahşap bir çatı ile örtülmüştür

Kervansarayın arkasında da Çeşme Kalesi bulunmaktadır Kervansaray günümüzde otel olarak kullanılmaktadır





Yoğurtluoğlu (Yavukluoğlu) Medresesi (Tire)
İ

zmir ili Tire ilçesinde, Turan Mahallesi, Beyler Deresi semtinde bulunan Yoğurtluoğlu Camisi ve medresesinin yapım tarihini ve banisini belirten kitabesi günümüze gelememiştir Vakıf kayıtlarında da vakfiyesine rastlanmayan bu yapı topluluğunun XV yüzyılda Yoğurtluoğlu Mehmet Bey tarafından yapıldığı sanılmaktadır Halk arasında Yavukluoğlu Külliyesi olarak tanınmaktadır

Yapı topluluğunun bir bölümünü oluşturan medrese cami avlusunun doğu ve batı yönlerini çevirmektedir Doğu ve batı yönünde yedişer odadan meydana gelen medresenin kuzeydoğusunda kare planlı, kubbeli ve imaret denilen bir bölüm bulunmaktadır Bunun yanı sıra cami çevresinde bazı yapı kalıntılarına rastlanmışsa da bunların ne olduğu anlaşılamamıştır

Medrese kesme taştan ve tuğla hatıllı olarak yapılmıştır Medrese hücrelerinin önünde yuvarlak kemerlerle birbirlerine bağlı bir revak bulunmaktadır Bunun arkasındaki on dört medrese hücresi yuvarlak kemerli bir kapı ve dikdörtgen söveli birer pencere ile avluya açılmaktadır Medrese hücrelerinin içerisinde ocak ve nişlere yer verilmiştir

Medrese uzun yıllar harap durumda kalmış, bir ara yoksullar barınağı olarak kullanılmıştır Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2005 yılında restore edilmiştir






Allionai Köprüsü (Bergama)

İzmir ili Bergama ilçesine 22 km uzaklıktaki Allionai Asklepion alanındaki bu köprünün kitabesi günümüze gelememiştir Yapı üslubundan MS II-III Yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır

Köprü kesme taştan yapılmış olup, üç yuvarlak gözden meydana gelmiştir Bunlardan ortadaki göz diğerlerinden daha geniştir Günümüzde iyi bir durumdadır





Su Kemerleri (Selçuk)

Ephesos’ta yapılan kazılar sırasında çeşitli dönemlere ait çeşmeler ile evlere su sağlayan su kanalları ortaya çıkarılmıştır Su kaynaklarının kente uzaklığından ötürü de ilk zamanlarda su gereksinimi kuyu ve sarnıçlardan karşılanmıştır Sonraki dönemlerde Kuşadası’nın güneyindeki Değirmendere (Kençherios) ile Keltepe’deki su kaynaklarından yararlanılmıştır Efes’e 425 km uzaklıkta bulunan bu kaynaklardan su 08 m genişliğinde, 09 m yüksekliğinde; 065 m genişliğinde ve 045 m yüksekliğindeki kanallarla getirilmiştir Bu kanallar Bülbül Dağı’nın çevresini dolaşmıştır

Bunun dışında İzmir yolu üzerindeki Pranga Suyu (Klaseas) 10 km uzunluğundaki kayalara oyulmuş kanallar ve taş duvarlardan yapılmış terasların aracılığı ile şehre getirilmiştir Bunun için yer yer kemerlere gereksinim duyulmuştur Böylece sular Ayasuluk Tepesi’ne kadar ulaştırılmıştır

Günümüzde Selçuk ilçesinde Bizans döneminde yapılmış su kemerleri bulunmaktadır Bu kemerler doğu yönünden gelerek Ayasuluk Tepesi’ne kadar uzanmaktadır Oldukça yüksek kesme taş ve tuğladan yapılmış, yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanmış olan kemerler günümüze kısmen iyi bir durumda gelebilmiştir





Kızılçullu Su Kemerleri (Buca)

İzmir Buca ilçesi bugün Şirinyer olarak bilinen Kızılçullu (Paradiso) Mevkiinde bulunan Melez Çayı üzerindeki su kemerleri İzmir’e Aydın yönünden girişte dikkati çekmektedir İzmir Kadifekale ve çevresinde kurulan ilk şehre su taşımak amacı ile MÖ 133-MS395 yıllarında, İmparator Agutus döneminde Romalılar tarafından yaptırılmıştır

Gaius Sextillius Pollio Aquaduct’ü olarak da tanınan bu su kemerleri kesme taştan ve tuğladan iki sıra halinde olup, duvarların işlenmesinde Roma harcı kullanılmıştır Harcın içerisine büyük ölçüde yumurta akı katılmıştır Böylece kemerlerin dayanıklılığı sağlanmıştır Kemerler iki sıra halinde üst üste yapılmıştır Ortadaki kemer diğerlerinden daha geniş ve yuvarlaktır İki kenarlarında kesme taştan sel yaranlarla desteklenmiştir Diğer kemerler daha küçük ölçüde olup, hafif sivridirler

Kemerleri Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar da onararak kullanmışlardır Su kemerleri günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir





İzmir Asansörüİzmir Mithat Paşa Caddesi ile Halil Rıfat Paşa Semti arasındaki yükseklik farkından ötürü her iki semt arasındaki ulaşımı kolaylaştırmak amacı ile İzmirli Yahudi iş adamlarından Nesim Levi tarafından bir asansör yaptırılmıştır Günümüzde İzmir’in simgesi olan ve her iki semti birleştiren kulede iki asansör bulunmakta olup, bunlardan sol taraftaki buharla, sağ taraftaki de elektrik ile çalışıyordu

İzmir’in Yunan işgalinden kurtarılmasından sonra asansör sosyal gereksinimi karşılayacak bir konuma sokulmuş, burada 1930 yılında tiyatro sahnesi, sinema salonu ve gazino açılmıştır

Asansör kesme kırmızı taştan olup, oldukça yüksek beyaz taş bir kaide üzerine dört katlı olarak yapılmıştır Katları birbirinden ayıran silmeler bulunmaktadır Her katın cephesinde dikdörtgen planlı altlı üstlü sekiz pencere bulunmaktadır Asansörün en üst katı dışarıya taşkın bir saçakla sona ermektedir Bu saçaklı bölümün üzerinde de daha küçük ölçüde ikişer pencere daha bulunmaktadır

Asansörde 1985 yılında yapılan restorasyon sonucu her iki asansör de elektrikle çalışır duruma getirilmiştir Asansör İzmir Büyük Şehir Belediyesi tarafından1992–1994 yılında yeniden restore edilmiş, Halil Rıfat Paşa semtindeki çevre düzenlemesi sırasında da asansörün üzeri teras ve restoran haline getirilmiştir

__________________

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?




Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
Alıntı Yaparak Cevapla