Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Osmanlı İmparatorluğu ve Memlûkarda Askeri teşkilat

Eski 04-15-2009   #3
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : Osmanlı İmparatorluğu ve Memlûkarda Askeri teşkilat



Memlûklar da Askeri teşkilatMemûklularda Askeri Teşkilat Memlûk ordusunun esasını Kafkasya ve Kıpçak bozkırlarından getirilen Türk gençleri oluşturuyordu Memlûk ordusu sultanın muhafız birliği, tımarlı askerler, emirlerin askerleri ve yardımcı kuvvetlerden meydana geliyordu Nil Nehri üzerinde bulunan Ravza adasında yetiştirilen ve saray köleleri de denilen muhafız birlikleri ordunun çekirdeğini oluşturuyordu Sultana hizmet eden memlûklar iki sınıftı Birinci sınıf, sultanın şahsına ait memlûklardı Sultan tahttan indirildiğinde veya öldüğünde bu memlûklar de görevden alınır, saraydan uzaklaştırılarak diğer emirlerin hizmetine verilirdi ikinci sınıftaki sultan memlûkları ise saltanat hizmetinde bulunurlar, sultan değiştiğinde veya öldüğünde görevlerinde kalırlardıTımarlı askerler, tımar sahiplerinin özel olarak yetiştirdiği askerlerdi Kendilerine tımar (ikta) verilen sultanın komutanları ve emirlerin çocukları topraklarından elde ettikleri gelirlerinin üçte biri ile geçinirler, üçte ikisi ile de asker yetiştirirlerdi Memlûk ordusunun en kalabalık bölümünü, emirlerin yetiştirmek zorunda bulunduklar köle askerler (Tımarlı askerler ) oluştururdu Bunların dışında beylerin besledikleri askerler de vardı Bunlarda iktalı idiler Ayrıca valiler de düzenli asker beslemek zorunda idiler Memlûk Devleti’nin Akdeniz ve Kızıldeniz’de donanma gücü de vardı Fakat bu donanmalar kara ordusu kadar güçlü değildi Savaş kararları, sultanın başkanlığını yaptığı şûra tarafından verilirdi Orduya bizzat sultan veya emirlerden biri komuta ederdi Memlûk ordusu tamamen atlı birliklerden oluşuyordu Ayrıca gerek askerî teşkilatta, gerekse devlet yönetiminin çeşitli alanlarında düzenli olarak işleyen bir posta teşkilatı kurulmuştu At, çok hızlı gidebilen hecin develeri ile güvercinlerin kullanıldığı posta teşkilatı, o dönem için oldukça ileri düzeyde idi


Harbe hazırlanmakta EsasSavaş alanına mümkün olduğu kadar çok kuvvetle gitmekti

Geride çok az bir kuvvet bırakılır, bu kuvvetlerin başına, dâhili asayiş için çok becerikli ve itimat edilen kişiler bırakılırdı
Osmanlı devleti, bekası için, ordusunu hazır tutardı Bu bakım­dan orduyu her yöne götürecek, yolları daima bakımlı, yürüyüşe, geçmeğe elverişli bulundurulurdu Yollar üzerinde, ikmal noktala­rı olurdu Dinlenme yerleri, ordunun her türlü ihtiyacına karşılık verecek şekle sokulur, bu sebeple, yığmak ve yürüyüşlerde her hangi bir zorlukla karşılaşılmazdı Yüz binlerle ifade edilen ordu­nun 24 saatlik ihtiyacı göz önüne alınırsa teşkilatın mükemmelliği daha iyi anlaşılır



İlk Yığınak Yerleri ve Buralarda İkmal DüzenleriDevletin kuruluşu ve yükselme devrinde savaşa çıkacak ordu­ya çoğunlukla, padişahlar komuta ederlerdi Harbe, padişahların katılmadığı da olurdu Böyle hallerde orduya devletin sadrazam (Serdar-ı Ekrem) adıyla komuta ederdi Savaş için hareket başlan­gıç noktası İstanbul ise; Davutpaşa - Veliefendi çayırı veya boğazın doğusunda, Üsküdar-Sahra-i Cedit alanlarında, hareket başlangıç noktası Edirne ise şehir civarında uygun bir yerde yığınak yapılır, burada ordugâh kurulurdu Buralarda askerlerin barınmaları için çadırlar kurulur, son hazırlıklar bu yığınak yerlerinde tamamlanır­dı Ordugâhın uygun bir yerine padişah için bir Otağ-ı Hümayun (Padişah Çadırı) kurulur, bu çadırın önüne de 7 tuğ dikilirdi Ordu­ya sadrazam komuta ediyorsa Sadrazam için ordugâhta kurulacak çadırın önüne 5 tuğ dikilirdi
Eyalet askerlerinin de katılmasıyla yığınak tamamlanır, sıra yürüyüşe gelirdi
Savaş Avusturyalılar veya Venediklilerle yapılacaksa, yığınak yeri olarak; İstanbul, Edirne, Filibe, Sofya, Niş veya Belgrat’ta sa­vaşa elverişli olan bir yerde yığınak yapılırdı Bütün ordu burada toplanır ve bu yerden yürüyüşe geçilirdi Eğer bu savaş Macar ve­ya Bosnalılarla yapılacaksa Osmanlı orduları Drava nehri üzerin­deki meşhur OSK köprüsünden nehri n karşı yakasına geçer, orada elverişli bir yerde yığınak yapardı Şayet savaş Ruslara karşı ola­caksa o zaman da Babadağı-İsakçı bölgesinde (Bender), (Hotin) gibi merkezlerde yığınak kurulurdu Rumeli yönünden (batıda) ya­pılacak harpler için, Anadolu eyalet askerleri, Üsküdar’a gelir, ora­dan kayıklarla Rumeli kıyılarında boş bir alanda toplanırlardı Sa­vaş Anadolu içlerinde (Doğuda) yapılacaksa, yığınak yerleri; Er­zurum, Kars, (Ahıska) gibi sınır şehirleri civarındaki kaleler önem kazanırdı Rumeli’de yapılacak bir harbe, Halep, Şam, Mısır eya­let askerleri, memleketlerine yakın limanlarda gemilerle, Selanik veya Gelibolu limanına getirilir, oradan kara yürüyüşleriyle yığı­nak yerlerinde toplanılırdı Süvari birliklerinin gemi ile taşınması müşkülatı karşısında, kara yollarından yürütülerek yığınak yerleri­ne getirilirdi En yakın limandan Gelibolu ’ya geçirilir oradan esas yığınak yerinde toplanırdı
Anadolu bölgesinde bulunan eyalet askerleri Rumeli’deki yığı­nak bölgesine, valilerinin komutasında en yakın limana doğru yü­rüyüşe geçirilirdi İstanbul veya Gelibolu iskelelerine çıkılır, yığınak yerinde toplanırlardı Yürüyüşlerinde bunların yeme içmeleri, doğrudan doğruya kendi bölgelerinden sağlanmış ve yiyecek mad­deleriyle dolu taşıma araçlarını beraberlerinde bulundururlardı Oradan yer içerlerdi Yiyecekleri bitince barış zamanında yol bo­yunca önemli noktalarda açılmış yiyecek dağıtma noktalarından ikmal yaparlardı Yiyecek tevzi noktaları üçer-dörder günlük me­safeler içinde hazır bulundurulurdu Misal; Konya’dan kalkan bir eyalet asker gurubu; sağladığı yiyecek maddelerini ilk dağıtım noktası olan Akşehir’e kadar, yanındaki ağırlıklardan sağlardı Akşehir’e gelince birlik burada bir iki gün dinlenirken, boş araçlar bu­radaki yiyecek dağıtım noktasından temin edilir, tekrar diğer bir dağıtım noktasına doğru yürüyüşe geçilirdi İki tevzi noktası ara­sında birlikler, yiyeceğini yanındaki ağırlıklardan sağlardı Bütün askeri kıtalar yığınak yerlerinden düşman yönüne yürüyüşünde ise; Ordunun yedirilmesi şöyle olurdu: Daha barış zamanında sağ­lan~ çok sayıda at, deve ve arabalar, o devirlerde ordunun yiye­cek işlerine bakan levazım işleri genel müdürü yerinde bulunan bir zatın komutasında toplanırdı Bu taşıma araçları cinslerine göre, kol, katarlar haline sokulur, her kol ve katarın başına bir komutan verilirdi Her 8 deve bir kol, 9 kol bir katardı Bunların başına bir katar komutanı, her hayvanın başına birer seyis ve ayrıca yükleme ve indirme için her katara 20 kadar hizmetkâr görevlendirilirdi Katar komutanları, katarın sevk ve idaresinden ve katarı daima do­lu bulundurmaktan sorumlu tutulurdu
Şayet bu kollar arabalardan kurulu ise beher kol 7 araba 7 kol da bir araba katarı meydana getirirdi Her arabada 3’ er kişi görev­lendirilirdi Bunlar doğrudan ordunun başkomutanından emir ve talimat alır bu talimata göre yürüyüşü düzenlerdi Yürüyüşte, geri hizmetlerden, yiyecek ikmalini kıtalar, önce beraberlerinde ta­şıdıkları araçlardan yaparlardı Kendi ağırlık araçları boşaldıkça, katarlardan sağlarlardı
Yiyecek maddelerini taşıyan katarlar da boşalınca, onlar da, yol boyunca yer yer açılmış yiyecek dağıtım yerlerinden ikmallerini yaparak bu önemli işi devam ettirirlerdi




__________________

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?




Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
Alıntı Yaparak Cevapla