Yalnız Mesajı Göster

Atatürk Düşmanlığı ve Mustafa ARMAĞAN

Eski 10-10-2008   #1
dejavu2009
Icontr

Atatürk Düşmanlığı ve Mustafa ARMAĞAN



Atatürk Düşmanlığının Kökleri
Ne acıdır ki Türkiye’de Atatürk’ün ölümünden hemen sonra gizliden gizliye bir Atatürk düşmanlığı yapılmaya başlanmıştır Bir kısım iç ve dış “Türkiye düşmanları”, tahrike açık cahil yobazlar, eski düzenin devamından yana devrim karşıtları ve hatta Atatürk’ün bazı silah arkadaşları Atatürk’ün ölümünden hemen sonra harekete geçerek adeta Atatürk’ü ikinci kez öldürmenin hesaplarını yapmaya başlamışlardır

Atatürk düşmanlığı yapanlar, Atatürk düşmanlarının temel kaynakları ve Atatürk düşmanlığının belli başlı nedenleri şunlardır:
1 Dinci kesim:
a) Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışının sorumlusu olarak Atatürk’ü görenler ve Atatürk’ün saltanatı ve halifeliği kaldırıp cumhuriyeti ilan etmesine tepki duyanlar
b) Atatürk’ün eskimiş Osmanlı toplumsal düzeni yerine çağdaş ve laik bir toplumsal düzen kurmasına; Atatürk devrimlerine tepki duyanlar
2 Marksist-Kominist Kesim:
a) Atatürk’ün eski Osmanlı düzeninin yerine kominist bir düzen kurmamasına tepki duyanlar
b) Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı yıllarında ve sonrasında Kominist yapılanmaya izin vermemesine, hatta Kominizmle mücadele etmesine tepki duyanlar Bu kesimde çoğunlukla Kominist Mustafa Suphi’yi Mustafa Kemal’in öldürttüğü inancı yaygındır
3 Bölücü Kesim:
a) Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı yıllarında Kürt unsurlardan da yararlandığını, hatta bu sırada, “ilerde Kürtlere devlet kurma sözü verdiğini” ileri sürerek Kurtuluş Savaşı sonrasında Atatürk’ün bu sözünü tutmadığını düşünenler
b) Atatürk’ün 1930’larda Türk milliyetçiliğini ön plana çıkararak Kürtleri yok saydığını iddia edenler
c) Atatürk’ün 1925’deki Şeyh Sait İsyanı’nı ve 1930’lardaki Kürt İsyanlarını aşırı şiddet kullanarak bastırdığını, bu sırada Kürtlere eziyet edildiğini düşünenler
4 Atatürk’ün bazı silah arkadaşları:
a) Kurtuluş Savaşı sonrasında Atatürk’ün “fazlaca ön plana” çıkmasından rahatsızlık duyan Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Refet Bele ve Ali Fuat Cebesoy gibi Kurtuluş Savaşı’nda bir şekilde yer almış kişilerin Atatürk’e yönelik ağır eleştirileri…
b) Atatürk’ün ölümünden sonra, İkinci Adam İsmet İnönü’nün Atatürk’e yönelik “eleştirel bazı uygulamaları” Örneğin; paralardan Atatürk resimlerinin kaldırılması, devlet dairelerinden Atatürk fotoğraflarının indirilmesi gibi…
Birkaç Özel Adam…
“Atatürk düşmanlığının” doğuşunda özellikle DrRıza Nur, Kazım Karabekir ve Said-i Nursi’nin çok özel bir yeri vardır
1 Dr Rıza Nur: Kurtuluş Savaşı’nda ITBMM’de milletvekili olan, daha sonra İsmet Paşa’nın başkanlığındaki Lozan heyetinde yer alan Dr Rıza Nur, 1927’de Atatürk’ün Nutuk’ta kendisini eleştirmesine tepki duyarak, yazdığı eserlerde, özellikle “Hayat ve Hatıratım” adlı 1000 sayfalık eserde, Atatürk’ü küçük göstermeye çalışarak, Atatürk’e ağır hakaretlerde bulunmuştur Sonraları “ruh hastası” olduğu anlaşılan Rıza Nur’un yalan ve iftiraları uzun süre Atatürk düşmanlarının bir numaralı kaynağı olmuştur

Dr Rıza NUR


2 Kazım Karabekir: Kurtuluş Savaş’ında Doğu Cephesi’ndeki katkılarından dolayı tanınan Karabekir, savaş sonrasında Atatürk’ün fazlaca ön plana çıkmasını içine sindiremeyerek ve Atatürk’ün Nutuk’ta ona yönelik ağır eleştirilerine kızarak kaleme sarılacak ve özellikle “İstiklal Harbimiz” adlı eserinde Atatürk’ü ipe sapa gelmez şekilde eleştirecektirAtatürk, dinsiz ve namussuz olmamızı istiyordu!” “Atatürk Kuran’ı Türkçeleştirerek Kuran’ın ilahi mesajını etkisizleştirmek istiyordu!” gibi akıl dışı eleştirileri uzun süre sorgulanmadan kabul görmüştür Karabekir, söz konusu eleştirilerinde “Atatürk Kurtuluş Savaşı’na karşıydı; Kurtuluş Savaşı’nı ben başlattım ve yürüttüm!” diyecek kadar ileri gitmiştir Karabekir’in Atatürk’e yönelik “temelsiz eleştirileri” uzun yıllar boyunca Atatürk düşmanlarının en önemli refaransı olmuştur

Kazım KARABEKİR



3 Said-i Nursi: Asıl Adı Said-i Kürdi olan ve doğduğu “Nurs Köyünden” dolayı Nursi adını alan Said-i Nursi, (Bu şekilde Kuran’daki Nur süresinde benden bahsediliyor diyecekti!) bir İslam alimidir Meşrutiyet yıllarında “Osmanlı nasıl kurtulur?” sorusuna yanıt arayan din adamlarından biriydi Çok sayıda dinsel içerikli esere imza atan Nursi, Meşrutiyet yıllarında Padişahçı-dinci Volkan Gazetesi’nin kurucularından biriydi Said-i Nursi, İngilizler için çalışan bir Nakşibendi’di olan ve zamanına göre çağdaş İslamcı yazılarıyla tanınan Derviş Vahdeti’yle birlikte Volkan Gazetesi dışında bir de İttihad-i Muhammed-i Cemiyeti’ni kurmuştu Said-i Nursi ve Derviş Vahdeti Volkan’daki yazılarıyla softaları ve alaylı askerleri kışkırtmışlar ve 1909 yılında Meşrutiyet rejimine karşı “gerici” 31 Mart İsyanı’nın patlak vermesinde etkili olmuşlardı(Sina Akşin, Kısa Türkiye Tarihi, İş Bankası Yay, İst 2007, s60)
İşte Meşrutiyet yıllarının “kışkırtıcılarından” Said-i Nursi, Kurtuluş Savaşı yıllarında da Mustafa Kemal’in din temelli olmayan “çağdaş bir devlet kuracağını” anlayarak Kurtuluş Hareketi’ne uzak kalmayı tercih etmiştir Ayrıca Atatürk’ün de, “fazlaca tutucu” görüşlerinden dolayı Nursi’yi istemediği açıktır
Said-i Nursi, laik ve çağdaş bir devlet kurarak şeriat devletine son veren Atatürk’e çok ağır ifadelerle saldırmıştır Nursi’ye göre Atatürk “ahir zamanda gelecek olan deccaldir, süfyandır” Nurculara göre de “Cumhuriyet kefere düzendir

Said-i NURSİ (KÜRDİ)



Özellikle 1980’lerden sonra Fethullah Gülen önderliğinde büyük bir hızla büyüyen NURCU HAREKET, Said-i Nursi’nin kitaplarını refarans olarak almıştır Nursi’nin risalelerini okuyan genç nesillerin Atatürk’e düşman olmaları gecikmemiştir
Atatürk düşmanlığının yakın tarihli aktörleri sözüm ona bazı “aydınlardır” Sağda ve solda konuşlanan (konuşlandırılan) bu aydınlar(!) meydanı da boş bularak Atatürk düşmanlığını körüklemişlerdir
Bu aydınların özellikle “dini kullanan kesimde” (dinci kesim), sürekli yeni bir devrimden söz eden Marksist- Leninist kesimde, Kürt bölücülüğü yapan kesimde ve 80’lerden sonra İkinci Cumhuriyetçi diye adlandırılan kesimde konuşlandıkları görülmektedir
İdris Küçükömer, İsmail Beşikçi, Fikret Başkaya, Kadir Mısırlıoğlu, Mustafa Müftüoğlu, Abdurrahman Dilipak, Hasan Hüseyin Ceylan, Mehmet Altan bu aydınlar arasında gösterilebilir
Tabii, özellikle 1950′den sonraki "karşı devrimci" siyasileri de unutmamak gerekir…
Atatürk düşmanlığında, bu aydınlardan özellikle İdris Küçükömer, Fikret Başkaya gibi sol ve Kürtçü aydınlarla, Kadir Mısırlıoğlu ve Abdurrahman Dilipak gibi “dinci” (dini kullanan) aydınlar çok önemli bir rol oynamışlardır Örneğin, Fikret Başkaya’nın “Paradigma’nın İflası” Kadir Mısırlıoğlu’nun “Lozan Zafer mi Hezimet mi” adlı çalışması ve Abdurrahman Dilipak’ın “bizi nasıl katlettiler” cümleleriyle süslü, kaynaksız kitapları, Atatürk düşmanlarının en çok başvurduğu kaynaklardandır
Fakat her şeye rağmen 1980’den sonra laik ve çağdaş cumhuriyetten yana gerçek bilim insanlarının arşiv çalışmaları sonucunda Atatürk hakkındaki pek çok gerçek belgelerle gün ışığına çıkmıştır Böylece Atatürk istismarcıları, yavaş yavaş ortadan kaybolmuştur
1990’lardan sonra Atatürk’e yönelik olumsuz yargılar, ağır eleştiriler içeren kitapların sayısında büyük azalma görülmüştür Gerçekler gün ışığına çıktıkça “aydın yalanları” azalmıştır



Son Aktör: Mustafa Armağan
Bu durum özellikle Atatürk düşmanı yobaz kesimi ve Türkiye düşmanı dış çevreleri rahatsız etmiştir Bu nedenle olsa gerek son yıllarda yeni bir aktör ortaya çıkarılmıştır İşte o yeni aktör İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunu Mustafa Armağan’dır

Mustafa ARMAĞAN
Mustafa Armağan “Atatürk düşmanı” dinci kesimin “yeni aktörü” olarak 1990’larda sahne almıştır(ya da aldırılmıştır) (Armağın’ın bu durumun farkında olup olmadığını bilmiyorum!)
Peki ama İslamcı Timaş Yayınları’ndan yayınlanan kitapları büyük ilgiyle karşılanan, Nurcu Zaman Gazetesi’nde yazdığı tarihsel içerikli makaleler gündem oluşturan Mustafa Armağan kimdir?
Biraz araştırılınca Armağan’ın adeta yeni bir Kadir Mısırlıoğlu ya da Abdurrahman Dilipak olduğu kolayca anlaşılacaktır
Armağan’ın çok satan kitaplarında ve gündem yaratan makalelerindeki temel görüş, Atatürk’ün sözüm ona eksikleri, yanlışları ve olumsuz özelikleridir Mustafa Armağan, Atatürk ve cumhuriyet tarihini inceden inceye eleştirirken yine o eski “dinci numarasına” başvurarak bazı Osmanlı padişahlarını yücelterek Osmanlı’yı “dikensiz gül bahçesi” gibi göstererek Atatürk’ü ve cumhuriyeti gözden düşürmeye çalışmaktadır
“Abdülhamit’in Kurtlarla Dansı”, “Efsaneler ve Gerçekler” gibi kitaplarında hep Osmanlı’nın pozitif yönlerini ön plana çıkarma, buna karşın cumhuriyetin negatif yönlerini vurgulama gayreti vardır Armağan bunu yaparken “tabu yıkıcısı rolüne” soyunarak bu konularda zaten kafaları karışık olan insanları etkilemektedir İkinci Cumhuriyetçilerin ve Kartelci –İslamcı medyanın da desteğiyle Armağan, “Atatürk düşmanı” çevrelerin dört elle sarıldıkları bir yazar haline gelmiştir
Bir Yobaz Yalanı: “Atatürk İngiltere’nin Anadolu Valisi Olmak İstedi!”
İşte bu Armağan, son bombasını Fethullahçı Zaman Gazetesi’nde, 27 Kasım 2007’de patlattı ve “Atatürk, Anadolu Topraklarında İngiliz İdaresinde Bir Vali Olarak Çalışmayı Teklif Etti!” diye bir açıklama yaptı
Tabii yine yer yerinden oynayacak, irticacı Atatürk düşmanları o küpürü kesip saklayacak ve belki de çok yakında birileri bu gazete küpüründeki açıklamayı “belge” olarak kullanıp “Atatürk İngiliz Yanlısıydı!” diye kitap yazacak…!
Vah memleketim vah!…
Peki ama “Atatürk’ün İngiliz Valisi Olmak İstediğini” iddia eden Mustafa Armağan’ın bu önemli iddiasının kaynağı nedir?
Çok güçlü bir kaynak beklerken bir de ne görelim: Büyük tarihçimizin kaynağı G WARD PRİCE’NİN “EXTRA SPECİAL CORRESPONDET” (Çok Özel Yaşamlar) , 1957, s104 adlı bir kitapmış… Daha da ilginci, büyük tarihçimiz bir anıda geçen bu açıklamayı orijinal kaynağından değil Gotthard Jeaschke’nin çok bilinen “Kurtuluş Savaşı İle İngiliz Belgeleri”, TTK, Ankara 1991, s98 adlı kitabından almış ve bunu “büyük bir buluş gibi” kamuoyuna çok yeni bir bilgi diye sunmuş
Armağan, Zaman Gazetesi’ndeki açıklamasında şöyle diyor:
“Atatürk, 14 Kasım 1918’de Britanya resmi makamlarına Anadolu topraklarında İngiliz İdaresinde bir vali olarak çalışmayı teklif etti Bu bilgi İngiliz Daily Mail gazetesinin muhabiri GWPrice’nin hatıralarını yazdığı “Çok Özel Yazışmalar” adlı kitapta yer alıyor
Armağan, Fethullahçı ZAMAN gazetesinde “Kim Kahraman Kim Hain” başlığıyla yazdığı yazıda Atatürk’ün bu beyanatıyla “vatan haini” olarak görülebileceğini ima etti (Vatan, 28 Kasım 2007, s28)
Cürete bakın! Atatürk vatan haini imiş!
Gülsek mi ağlasak mı!…
Ülkemin düştüğü hale bakın!


Amaç: Son Direnç Noktasını da Kırmak…
Bir tarihçi olarak ben Armağan’ın bu açıklamasının tarihi bakımdan hiçbir şey ifade etmediğini biliyorum ve az sonra bunu kanıtlayacağım; ama sıradan vatandaş için bu açıklamalar tehlikelidir Çünkü vatandaş, okuduğuna inanma gibi bir yanlışın içindedir Armağan’ın Atatürk konusundaki bu açıklamasını okuyan sıradan vatandaş da “acaba” sorusunu sorabilir Hatta, bu açıklamaya inanarak “Atatürk de İngilizciymiş” diyerek güvendiği son dalın da kırıldığını hissedebilir
Peki ama Armağan’ın bu yalanı kime yarar sağlar
Hemen söyleyelim: Atatürk ve Türkiye düşmanlarına yarar sağlar…
Bu zor günlerde, ulusal birlik ve beraberliğe en fazla ihtiyacımız olan bu günlerde Mustafa Armağan Atatürk’ü halkın gözünden düşürerek kime nasıl bir hizmet yapmaya çalışmaktadır?…
Artık uyanma zamanı gelmiştir
Artık birilerince görevlendirilen, ya da birilerine alet olan “aydın tayfasına” bazı sorular sormanın zamanı gelmiştir Artık onlara “Yalanını da al git” demenin zamanı gelmiştir
Peki ama Mustafa Armağan, neden durup dururken “Atatürk İngiliz valisi olmak istiyordu” diye deli saçması bir açıklama yapmıştır?
Aslında Armağan, durup dururken bu açıklamayı yapmamıştır Kendince tam zamanında yapmıştır Çünkü birincisi, son zamanlarda Türkiye halkı “gericiliğe” ve “bölücülüğe” karşı Atatürk etrafında kenetlenmeye başlamıştır Bu “ulusal bağlaşmayı bozmak gerekiyordu” İkincisi, (26-27 Ekim 2007) Vatan Gazetesi, İngiliz arşivlerinde ortaya çıkan belgeler ışığında, manşetten “Vahdettin’in nasıl bir vatan haini olduğuna ilişkin” bir yazı dizisine yer veriyordu Yıllardır “Vahdettin’i aklamaya çalışan” Armağan, bu yazı dizisine bozularak basit önerme mantığıyla “Atatürk de İngilizciydi!” diyerek, İngilizci Vahdettin’i bir kere daha aklamak istemiştir Çünkü ortaya çıkan yeni belgelerde Vahdettin’in sıkça İngiliz yetkililerine mektuplar yazarak para yardımı istediği ortaya çıkmıştır Armağan, Vahdettin’in sıkıştığını görünce adeta imdada yetişerek, “Atatürk de İngilizciydi” gibi saçma sapan bir açıklama yapmıştır Kanıt olarak da tarihçiler için ancak doğruluğu kanıtlandıktan sonra ikinci el kaynak olarak kullanılabilecek bir anıya başvurmuştur Ayrıca gazeteci ve tarihçi görünümündeki İngiliz ajanlarının Atatürk’e geçmişte de iftiralar attıkları bilinmektedirÖrneğin İngiliz ajan-tarihçi HJArmstrong bunlardan biridir Armstrong "Bozkurt" adlı kitabında Atatürk hakkında akıl almaz iftiralara yer vermiştirAma daha sonra Armstrong’un Atatürk ve Türkiye düşmanı bir ajan olduğu anlaşılmışı
Armağan, böyle bir açıklama yapmak için kullandığı kaynağın çok yetersiz olduğunun farkındadır; ama "misyounu gereği" konuyu değiştirmek için apar topar böyle bir açıklama yapmak zorunda kalmıştır
Ama bu sefer kelimenin tam anlamıyla "çuvallamıştır"
Armağan’ın bir İngiliz gazetecinin anısına dayanarak “Atatürk İngiltere’nin Anadolu Valisi Olmak İstedi!” şeklindeki açıklamasını “yalanlayan kanıtları” da önümüzdeki günlerde ortaya koyacağım…

Sinan MEYDAN

__________________
CURIOSITY "MERAK"

İLGİNÇ BİR DİZİ;

http://www,dizimag,com/stephen-hawki...eady-dizi.html
Alıntı Yaparak Cevapla