Yalnız Mesajı Göster

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-04-2008   #324
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük




ÂDİLE


Doğru olmak, düzeltmek, eşitlemek anlamlarına gelen bir İslâm miras* hukuku terimi Belirli hisse sahiplerinin (ashâbü'l-ferâiz) mirastan alacakları payların toplamının ortak paydaya (mahrec) eşit olması halini ifade eder
Paylar toplamının ortak paydadan fazla olması durumunda "avl*" daha az olması durumunda da "red" söz konusudur Ancak, paylar toplamının ortak paydadan küçük olması halinde mirasçılar arasında asâbe*den birisi bulunursa geri kalanı o alacağından yine denklik sağlanarak red söz konusu olmaz Bu duruma da "âdile' denir Örnek: Ölenin anne, baba ve iki kızı mirasçı olarak kalsa, anne altıda bir, baba altıda bir ve iki kız üçte iki pay alırlar Paylar toplamı altı ve ortak payda (mahrec) da altı olduğundan, mesele "âdile' kabilindendir (es-Serahsî, el-Mebsût, Beyrut, (ty) XXIX, 160, 161; el-Fetâvâ'l-Hindiyye, Bulak 1310, VI, 468; Ömer Nasuhi Bilmen, Istılâhât-ı Fıkhiyye Kâmusu, İstanbul 1969, V, 211)


ADL

Denklik, adâlet, dengeli davranma, doğruluk, hakkâniyet
Adl, "A-De-Le" fiilinden masdardır Bazen "Idl' şeklinde de kullanılmaktadır "Adl', denkliği basîretle idrak olunan; "Idl' ise duyularla idrak olunanı ifade eder "A-De-Le" doğru olmak, doğru davranmak, aynı düzeyde yapmak anlamlarına geldiği gibi, "meyletmek, sapmak" anlamlarına da gelir; yalnız bu anlamda masdarı adı değil "udül"dür
Allah insanı adı üzere; yani düzgün, eli, ayağı, gözü, kulağı, kısaca bütün organları birbirine denk gelecek ve dünya hayatını sürdürmesini sağlayacak bir özellikte yaratmıştır; yani onu tam bir denge üzerinde var etmiştir: "O seni yarattı, tesviye etti ve ölçülü bir biçime koydu (adele)" (el-İnfitâr, 82/7)
Allah, nasıl insanı adı üzere yarattıysa, onun da yeryüzünde adı üzere davranmasını, yani her zaman koyduğu mizan*a uygun hareket etmesini ister: "Allah "adl'le emreder" (en-Nahl, 16/90); "İnsanlar arasında "adl'le hükmolunmasını emreder" (en-Nisa, 4/58) İslâm'da adâlet mülkün, yönetimin temelidir, âlemin nizamı, "amel ve itaatta kaçınılmaz ahlâki bir fazilet"tir Adl, tevhîd ile özdeştir; birbirinden ayırmak mümkün değildir Çünkü, ancak Tevhîd* üzere olunduğu zaman adâleti gerçekleştirmek mümkün olabilir; madem ki kâinattaki düzeni belirleyen ve insanın hayatı için bir mizan ve sistem koyan Allah'tır, o halde insan, Tevhîd üzere yaşayıp Allah'ın mizanına uyarak adl'de bulunabilir Allah'ın ahkâmına tam anlamıyla iman etmemiş bir kimse adı üzere olamaz
Allah mutlak adildir; fakat kullar Allah'a karşı adâlette bulunamaz; yani O'nu bir başka şeyle denk sayamaz; O'nu bir tartının bir kefesine, bir başka şeyi de öbür kefeye koyamaz Böyle bir hareket ve inanç, kesinlikle şirktir Allah'a ortak koşmak demektir; zira Allah hiçbir şeyle tartılamaz, ölçülemez Kur'an'da "Sonra kâfir olanlar Rablerine adı ediyorlar" (el-En'âm, 6/1) buyurulur; yani, kâfirlerin Allah'tan başka Rabler ve ilâhlar kabul edip, bunları Allah'la birlikte aynı kefeye koyup tarttıkları ifade olunur; bu ise Allah'a ortak koşmak, O'na başka varlıkları eşit görmektir
Şu halde, kulun, Allah'ın mutlak adil olduğunu kabul edip, O'nun koyduğu mizanın iki kefesini de denk tutmaya çalışması, yani adı üzere olması, Allah'ı bir başka şeyle tartmaya kalkışmaması İslâmî akîdenin, yani Tevhîd'in gereğidir
Kur'an-ı Kerim'de Cenâb-ı Allah Hayrü'l-Hâkimîn yani adâletle hükmedenlerin en hayırlısı (el-A'râf, 7/87) olarak ifade edilirken, en büyük adâlet sıfatına sahip olan varlık anlamında kullanılmıştır
Adl, Cenâb-ı Allah'ın doksandokuz güzel isminden biri olarak sayılmıştır (Tirmizî, Da'avât, 83) Allah'ın asla zulmetmediği, hak ile hükmedip çok adil olduğu anlamında kullanılan adı sıfatı onun mahlûklarına büyük nimetler vermede âdil olduğunu ifade eder Allah'ın mutlak adil olduğunda bütün İslâm âlimleri arasında tam bir ittifak olmakla birlikte adâlet sıfatının izahında Mutezile* fırkası ayrı bir izah getirmiştir


__________________
Alıntı Yaparak Cevapla