Yalnız Mesajı Göster

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-04-2008   #320
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük




AHD-İ ATİK

Eski ahid, eski sözleşme Ehl-i kitap yani yahudî ve Hristiyanlarca kutsal sayılan kitaplardan bir kısmı Ahdi atik'in Rab Yahve (Yahova) ile İsrailoğulları arasındaki bir sözleşme olduğuna inanılır Yahudi inancına göre Rab, Hz İbrahim (as) ile bir sözleşme yapmış, aynı sözleşme daha sonraki peygamberler ile de tekrarlanmıştır Bu sözleşme ile Rab Yahova İsrailoğullarını kendi kavmi ilân etmiş ve onları diğer insanlardan üstün kılacağını, onları Arz-ı Mev'ud* (Vadedilmiş Topraklar)'a götüreceğini söylemiştir Yahudiler de bu vaade karşılık Rablerine verdikleri sözü tutup onun emirlerinden çıkmayacaklardı Ahd-i Atik'in ilk otuzdokuz bölümünün kutsallığı konusunda görüş birliği olup, bunlar Kitab-ı Mukaddes'in ilk kısmını oluştururlar Dokuz tanesi ise sadece Katolikler tarafından kutsal sayılmaktadır
Ahd-i Atik üç büyük bölümden oluşmaktadır Bunlardan Nebiim ve Kütübim kısımları Hz Davud'a indirilen Zebur'dur Ahd-i Atik'in en önemli bölümü ise Tora (Tevrat) olup Hz Musa'ya indirilen kısımlardır Bunlara Esfâr-ı Hamse (Beş Sifr) adı verilmektedir ki bunlar: Tekvin, Huruç, Levitik, Âdât ve Tesniye'dir Bizim Tevrat dediğimiz bunlardan ibarettir
Tevrat kelime olarak İbranî'ce olup "şeriat ve hak sözler" anlamını taşımaktadır Kur'an-ı Kerim'de de Tevrat kelimesi için "İnsanlar için bir hidayet" olarak indirildiği (Âli İmrân, 3/3-4) ifade buyurulmaktadır Hz Musa hayattayken okuma yazma bilenlerin azlığı ve bu ilâhî kitabı ezberleyenlerin hemen hemen yok oluşu Tevrat'ın elde çok az nüshasının bulunmasına sebep olmuştu Zamanla az olan bu nüshalar çeşitli sebeplerden dolayı korunamamıştı Bilhassa Babil İmparatoru Buhtunnasır'ın Kudüs'ü zapt ve tahrip ederek İsrailoğulları âlimlerini öldürmesi ve şehri tahrip sırasında elde mevcut olan Tevrat nüshalarının yanması Tevrat'ın aslının kaybolmasına yol açmıştı Bunun için de İsrailoğullarının elinde ilâhî bir emirler manzumesi kalmamış, dini hüküm ve itikad esaslarını düzenleyen kutsal kitap kaybolmuştu
İsrailoğulları peygamberlerinden Hz Süleyman (as)'dan sonra gelen yirmidört yahudi hükümdarı, Hz Musa (as) ve ondan sonraki peygamberlerin getirdiği tevhîd akidesini terkederek irtidat etmiş, hatta çoğu putperestliğe geri dönmüştü Bu dönemde İsrailoğulları arasında son derece yaygın hale gelen putperestliğin etkisiyle Mescid-i Aksa'nın içi putlarla dolmuştu
Bize gelen bilgilere göre MÖ 622 yılında İsrailoğulları'nı yöneten Buşia adında bir hükümdar tekrar Hz Musa'nın getirdiği dine dönmüştü Bu hükümdar döneminde yaşayan Azra adında bir kâhin, kaybolmuş olan Tevrat'ın asıl nüshasını Kudüs'te bulup çıkardığını ileri sürmüş ve İsrailoğulları'na kendi uydurduğu bir kitabı Tevrat diye kabul ettirmişti Eldeki Tora (Tevrat)'yı Azra yazmış ve bunun için Hz Musa (as)'ya indirilen Esfâr-ı Hamse (Beş Sifr) dışında birçok ilâve yapılmıştı Zira bu ilâvelerde Hz Musa'nın ölümünden ve ondan sonra meydana gelen olaylardan da söz edilmektedir Hz Musa'nın vefatıyla ilâhî vahiy kesildiğine göre, bu bilgilerin Azra'nın ilâveleri olduğu gayet açıktır Böylece tek kişinin bilgi ve rivayetine dayalı olan bu kitap Tevrat olarak kabul görmüş, nüshaları çoğaltılarak yahudiler arasında yayılmıştı Asırlarca sonra ve kaybolduğu kesinlikle bilindiği halde bu yolla ortaya çıkarılışı, bu kitabın sıhhati hakkında bize belli bir fikir ve kanaat vermektedir Kur'an-ı Kerim'de de Tevrat'ın tahrif edildiği hususunda şöyle buyurulmaktadır:
"Halbuki onlardan (Hahamlık görevi yapan) bir grup, Allah'ın Kelâmını dinleyip iyice anladıktan sonra bunu bile bile tahrif ediyorlar" (el- Bakara, 2/75)
Bu duruma göre bugünkü Yahudilerin elinde olan Tevrat Cenâb-ı Allah tarafından Hz Musa (as)'ya indirilen ve Kur'an-ı Kerim'de zikredilen kitap değildir
Tevrat'ın bugün elde mevcut olan nüshalarına gelince, üç adet olup, şunlardır:
1- Başta Yahudiler ve Hristiyanlardan yalnız Protestan mezhebince kabul edilen ve İbrânice olan nüsha
2- Roma ve Doğu kiliseleri tarafından kabul gören Yunanca nüsha
3- Sâmirî dilinde yazılmış ve yalnız Sâmirîlerin mûteber saydıkları nüsha
Bu nüshalar Tevrat'ın en mûteber nüshaları olduğu halde aralarında birçok tezatlar, birbirine benzemeyen bilgiler, birbiriyle uyum sağlamayan bölümler vardır Meselâ Hz Âdem (as)'in yaratılışından Hz Nuh (as) tufanına kadar geçen zaman Yunanca nüshada 2260, Sâmirî dilinde yazılan nüshada 1307 ve İbrânice nüshada 1650 yıl olarak kaydedilmektedir Azra'nın bulduğunu söylediği nüsha bir dilden diğer dile aktarılırken, bir çok kısım, fıkra ve olay çıkarılmış; yer yer birçok tahrifata uğramıştır Nüshalar arasında çok açık bir üslûp farkı göze çarpmaktadır Bu nüshalarda bazı peygamberler hakkında verilen bilgilerde peygamberlerin "İsmet"* sıfatı ile çelişen hususlar bulunmaktadır Ayrıca birçok hurafe* ve masal özelliği taşıyan kısımlar vardır Bu bilgilerin Allah tarafından bir peygambere vahyedilmesinin mümkün olmadığı gayet açıktır Bu nüshalara sahip çıkan grupların her birinin diğer nüshaların uydurma olduğunu ileri sürüp yalnız kendi nüshalarını kabul etmeleri de ayrı bir durumdur Fakat bütün bunlara rağmen elde bulunan bu kutsal kitapta ilahî bazı bilgileri çağrıştıracak özellikler vardır



AHD-İ CEDİD

Yeni ahid, yeni sözleşme Hristiyanlara göre, putperestliğe sapan yahudîlerin bu durumlarına acıyan Cenâb-ı Allah, İsrâiloğulları ile yeni bir sözleşme yapmıştır Bu sözleşme Hristiyan inancına göre, Allah'ın kendi oğlunu insan şeklinde dünyaya göndermesi, Mesih'in çarmıha gerilmesi ve öldürülüp tekrar diriltilmesi gibi sapık bilgilerle yoğrulmuş bir akîdeyi yansıtan muharref kitap İncil'den ibarettir Buna göre Ahd-i Cedîd yalnız hristiyanlara ait olan kutsal kitaba yani İncil'e verilen isimdir Yahudiler ve hristiyanların müşterek olarak inandıkları Ahd-i Atik'in otuz dokuz bölümü ile Ahd-i Cedîd biraraya getirilerek bunlara "Kitâb-ı Mukaddes" adı verilmiştir
İncil'in Hz İsa'ya Cenâb-ı Allah tarafından indirildiği hususunda Kur'an-ı Kerim'in Mâide Suresi, 5/46 âyeti ile şöyle buyrulmaktadır:
"Ardından da (bu peygamberlerin) izlerince Meryem oğlu İsa'yı kendinden önce gelen Tevrat'ın bir tasdikçisi olarak gönderdik Ona da içinde bir hidâyet, bir nur bulunan İncil'i verdik Bu ondan önceki Tevrat'ın bir doğrulayıcısı ve takva sahipleri için bir hidayet ve öğüt vericidir"
"Göz nuru" anlamına gelen İncil, Hz İsâ (as)'ın kendi konuştuğu İbrânî dilinin bir lehçesi olan Süryanice ile nâzil olmuştur Fakat bugün Hz İsâ'nın konuştuğu lehçe ile tam olarak uyuşan bir nüshası yoktur Bu da bugün hristiyanların elinde bulunan İncil nüshalarının tamamen değiştirilmiş olup aslının bulunmadığını göstermektedir Zira İncil'in Hz İsâ'nın dünyadan ayrılışından en az elli yıl sonra ve başkaları tarafından yazıldığı bilinen bir husustur Ahd-i Cedîd'in içinde dört adet İncil mevcut olup bunların hepsi Hz İsâ (as)'ın hayatını anlatmaktadır
Bugün elde olup Hristiyanlar tarafından kabul gören dört İncil, ilk dönemlerde birçok Hıristiyan tarafından reddedilen ve asla kabul görmeyen kitaplardı Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde din adamları ve kiliselerin elinde çok sayıda ayrı ayrı İnciller vardı Bunun için Hıristiyan dünyasında büyük ayrılık ve kargaşalıklar görülüyordu Nihayet hristiyanlığı Bizans'ın resmi dini olarak kabul eden imparator Konstantinos'un buna müdahale etmesiyle Miladî 325 yılında hristiyanlığın inançlarını ve kutsal kitabını tesbit etmek üzere İznik'te bir konsil (Ruhanî Meclis) toplandı Bu konsile hıristiyan dünyasından ve çeşitli mezhep ve ekolden bin civarında din adamı ve hıristiyan bilgini katılmıştı
Bunların içinden Hz İsâ'nın ilâh olduğuna inanan üç yüz on sekiz kişinin kararıyla bugünkü dört İncil kabul edilerek diğer kitaplarla birlikte hepsine "Ahd-i Cedîd" adı verildi Bu konsilde günlerce süren tartışmalar neticesinde Hz İsâ'nın ilâh olduğu hususu kararlaştırılmış fakat bu karara çok az kimse katılmıştı Matta, Luka, Yuhanna ve Markos adını alan bu dört adet İncil'in Hz İsâ'ya indirilen ve Kur'an-ı Kerim'de zikredilen Semâvî kitapla ilgisi olmadığı, içindeki birçok basit, birbiriyle çelişen bilgi ve hikâyelerden anlaşılmaktadır
Her şeyden önce bu İncillerdeki uslüp aslâ ilâhi bir özellik taşımamaktadır Hz İsâ'nın dünyadan ref'i esnasında üç gün zindanda kaldığı Petros risalesinde yazıldığı halde diğerlerinde mevcut değildir Eldeki İncillerin hiç biri sahih bir rivâyetle adını taşıdıkları müelliflerine ulaştırılamamaktadırlar Bu dört İncil ele alındığında gerek kısım gerekse âyet sayısı itibariyle ve konuyu ele alış şeklinden aralarında çok büyük ve derin farkların ortaya çıkması, bunların ayrı ayrı kimseler tarafından yazıldığını göstermektedir
Bugün hristiyanların elinde bulunan bu dört İncil'den Matta 28 kısım, Luka 24 kısım, Yuhanna 21 kısım ve Markos da 16 kısımdan ibarettir
Bütün bu bilgilere göre bugün bir müslüman olarak Tevrat, Zebur ve İncil'in ilâhi birer münzel kitap olduklarına iman ediyor isek, şu mevcut değiştirilmiş halleriyle değil, Cenâb-ı Allah'ın Hz Musâ, Hz Dâvud ve Hz İsâ'ya indirdiği şekillerine ve sahih metinlerine iman ediyoruz Ancak bununla beraber Kur'an'ı Kerim'in gelişiyle bunların bütün hükümleri mensuh olmuştur Tek hüküm ve şeriat olarak Allah'ın son-mesajı Kur'an-ı Kerim'in hükümleri geçerlidir

__________________
Alıntı Yaparak Cevapla