Yalnız Mesajı Göster

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-04-2008   #307
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük




BAHÂÎLİK-BAHÂİYYE


Bahâullah Mirza Hüseyin Ali Nuri (1817-1892)'nin kurduğu batıl bir mezhep
Bâb lâkabıyla tanınan Mirza Ali Muhammed 1844 yılı Mayıs ayında insanlığa yeni bir haber getirdiğini bildirip, Bâbilik* mezhebini kurdu Devlet güçlerine başkaldırmaları sonucu Bâbilerin birçokları öldürüldü Bâb Mirza Ali Muhammed 1850 yılının Temmuz ayında irtidat suçuyla Tebriz'de kurşuna dizildi
Bâb'ın yakınlarından olduğunu ileri süren Mirza Hüseyin Ali, Bâb tarafından haber verilen ve zuhur edeceği bildirilen kişinin kendisi olduğunu açıklayıp, bu mezhebi Bahâilik adıyla yeniden faaliyete geçirdi
Bâbilerin İran şahı Nasirûddin'e karşı giriştikleri bir suikast teşebbüsünden sonra Mirza Hüseyin Ali İran'da tutunamayınca, Osmanlılar'a sığındı Bir müddet Edirne'de ikamet etti Burada sapık inançlarını yaymaya çalışınca Akka'ya sürgün edildi
Bahâullah, davet ettiği dinin yeni bir din olduğunu, Allah'ın kendisine hulûl ettiğini ve her şeyi kendisine vahyettiğini iddia ediyordu Bu inanç ve mezhebini "el-Kitâbü'l-Akdes" adını taşıyan eserinde topladı Kendisinin gaybı bildiğini söyler ve vuku bulacak bir takım haberler verirdi Ölümünden sonra büyük oğlu Abbas, Mısır, Avrupa ve Amerika'yı dolaşarak gezdiği yerlerde Bahâîliği yaymağa çalıştı
Bahâîlik üzerinde Babîliğin, Bâtınîliğin, Hurûfîliğin ve Hristiyanlığın açık etkileri görülmektedir Bahâîliğin temel ilkesi genel bir dilin konuşulması ve genel bir yazının kullanılmasıdır Din birliği esas olup dünya tek vatan, insanlar da bu vatanın vatandaşıdır Vahiy süreklidir Kimseye kötülük yapmamak, mütevâzi olmak şarttır Dünya barışının sağlanması zorunludur Haksızlığı önlemek için haksızlık yapana karşı bütün insanların birleşmesi gerekmektedir Kadınların hak ve hukukunu gözetmek esastır
Her Bahâî bir defaya mahsus olmak üzere malının 19/1'ini vergi olarak cemaate öder İki kadından fazlasıyla evlenmek yasaktır Boşanma asla caiz değildir Ancak eşlerden biri kadınlık veya erkeklik görevini yapamıyorsa o zaman boşanmak mümkündür İddet beklemek gibi bir şart söz konusu değildir Boşanan bir kadın hemen ertesi gün evlenebilir Cenaze namazları dışında cemaatle namaz kılmak yoktur İbadet için müslümanlar gibi abdest alırlar
Ayrıca cünüplük için de yıkanırlar İbadet için kıbleleri Hayfa şehridir Günde üç defa ibadet edilir Yılda ondokuz gün oruç tutarlar Bu oruçları İslâm'da olduğu gibi değil, sadece bir perhizden ibarettir Hac ibadetine benzer ve yalnız erkeklere farz olan bir ibadetleri olup adına hacc diyorlar Bu hacc ibadetlerini de Bahâullah'ın Akka'daki mezarını ziyaretle yaparlar Ayrıca bunun belli bir zamanı yoktur Herkesin istediği zamanda bu ziyaretini yapması mümkündür Bu dinlerinde haram ve helâl işleri kimse tarafından belirlenmiş değildir Herkes kendi istek ve mantığına göre yaşantısını düzenleme hakkına sahiptir
Bahâî takvimine göre bir yılda ondokuz ay vardır Her ay ondokuz gündür Normal yılların hesaplanması 19x19+4 şeklinde, artık yılların hesaplanması 19x19+5 şeklindedir Ondokuz günde bir kez ziyafet toplantıları yapılır
İngiltere, Almanya, İsviçre, Türkistan ve Amerika'da Bahâîlik'le ilgili yayınlar yapılmaktadır Amerika'da iki yılda bir "Bahâî World" (Bahâî Dünyası) adıyla yayınlanan bir yıllıkları vardır
Avrupa, Amerika, Avustralya ve Asya'nın çeşitli ülkelerinde Rûhânî Mahfil adı verilen ve dokuz kişilik bir kuruldan oluşan Bahâî dernekleri ve toplantı merkezleri ile Washington da büyük bir mâbedleri vardır Bahâilik, İslâm ülkelerindeki dirilişi, canlanışı önleme amacını taşımaktadır Emperyalist Batı rejimlerinin ilgi ve desteği de bundan dolayıdır
Bahâîliğin genel merkezi İsrâil'in Hayfa kentindedir



BAHÎRA

Cahiliye devrinde beşinci doğumunda dişi deve doğurduğu için kulağı kesilerek salınıverilen deve Cahiliyye döneminde Araplar belli doğumlardan sonra devenin kulağını yarar ve onu serbest bırakırlardı Deve bundan böyle bir çeşit dokunulmazlık statüsüne kavuşurdu Sahibi artık ne sütünden, ne yününden ne de etinden yararlanabilirdi (İmam Şafiî, Ahkâmu'l-Kur'an, Beyrut 1980, I, 144) Bundan sonra deve, putlar içindir: putlara hizmet eden kâhinler ondan yararlanır (Kurtubî, el-Câmi'li Ahkâmi'l-Kur'an, Beyrut 1965, VI, 335)
Kaç doğumdan sonra devenin bu statüye kavuştuğu konusunda farklı rivayetler vardır Bazı rivayetlere göre beş doğumdan, bazılarına göre, doğurduğu yavruların hepsinin dişi olması durumunda, bazılarına göre ise beşinci olarak doğurduğunun erkek olması durumunda bu işlem sözkonusu olurdu (Kurtubî, age, VI, 336) Beşinci doğumu dişi olduğunda kadınlar onun et ve sütünden yiyemezlerdi (İbn Kuteybe, Tefsîru Garîbi'l-Kur'an, Beyrut 1978, s 147)
Doğumların adedi ve kimlerin o develerden yararlanabileceği konusunda başka rivayetler de mevcuttur
Kur'an-ı Kerim, Mâide suresinin 103 ayetinde Arapların bu geleneğinden bahsetmekte ve böyle bir şeyin caiz olmadığı ifade edilmektedir
Muhtemelen, Peygamber (sas)'e bu konuda sorulmuş bir soru üzerine Kur'an'da bu konuya temas edilmiştir Nitekim sözkonusu ayet, Peygamber'e yöneltilmiş sorular siyakında geçmektedir
Hiç şüphesiz bu develerin durumunun Kur'an'da zikredilmiş olmasının başka hikmetleri de mevcuttur Tevhid akîdesinden uzaklaşmış toplumlarda şekil olarak olmasa bile, espri ve içerik olarak benzer âdetler mevcuttur Meselâ günümüzde kimi karşılama törenlerinde hayvanların kurban edilip kanlarının, kendileri için kesildikleri kişilerin alnına sürülmesi; mezarlara adak adanması aynı espriyi taşımaktadır
Kur'an bu develerden bahsetmekle bu tür adakların da caiz olmadığını anlatmaktadır
Cahiliyenin ilkel kalıntılarından olan bahîra geleneği; sâibe, vesîle ve hâm âdetleriyle birlikte İslâm'ın yasakladığı âdetlerdendir Mâide suresinin sözkonusu ayetinde şöyle buyrulur:
Allah kulağı kesilip salıverilen bahîra, putlara adak edilen sâibe develeri, putlar için kesilen vesileyi, sırtı yüke haram kılınan hâm'ın hiçbirini meşru' kılmamıştır Ancak kâfirler Allah'a yalan iftira etmektedirler Çoğunun da akılları ermez "





BAHÎRA

Resulullah (sas)'ın amcası Ebû Talib ile birlikte gittiği Suriye seyahati sırasında Busra şehri civarında karşılaştığı hristiyan din adamı
Hz Peygamber (sas) yaklaşık dokuz veya on yaşlarında iken himayesinde kaldığı amcası Ebu Talib'in ticaret maksadıyla düzenlediği bir Suriye seferine katılmıştı Mekke'den Suriye'ye giden yol üzerinde Kudüs ile Dımeşk şehirleri arasında bulunan bir yerde bir hristiyan manastırı vardı Bu manastır Busra şehri ile Lut gölüne yakın idi Ebû Talib'in kervanı her zaman olduğu gibi bu manastıra yakın bir yerde konaklamışken bu tapınakta yaşayan Bahira adındaki din adamının dikkatini çeken bir husus olur Kervan uzaktan manastıra doğru yaklaşırken onu adeta sıcaktan koruyan bir bulut parçası sürekli olarak kafilenin üzerinde ve onunla birlikte yürüyordu Bu kervanın bir bulut parçası tarafından gölgelendiğini gören rahip, kervandakileri yemeğe davet eder Ebu Talib ve arkadaşları kervanda bulunanların en küçüğü olan Hz Muhammed'i nöbetçi bırakıp rahibin bu davetine icabet etmişlerdi Davetliler manastıra geldiği halde bulutun kervan üzerinde kaldığını gören rahip, dışarıda kimsenin kalıp kalmadığını sorunca dokuz on yaşlarında bir erkek çocuğunun olduğunu söylemişlerdi Rahip Bahîra onun da getirilmesini istemiş ve asıl merakını bu çocuğu görünce gidermişti
Nakledildiğine göre Bahîra Süryânî rahiplerden idi Kendi döneminin ilimlerine vakıf bir zattı Hz İsâ'nın ulûhiyetini reddettiğinden diğer rahiplerin hışmına uğramış; bağlı bulunduğu manastırın reisi tarafından kovulmuştu Bunun üzerine Bahîra, Busra civarında bir manastıra çekilmişti Yanında kilisenin ileri gelenlerince nesilden nesile intikal eden "el-Enbâ" isminde bir kitap bulunuyordu ki bu kitapta Arabistan'da gelecek son peygamberin vasıfları anlatılıyordu (Tecrid-i Sarîh Tercemesi, VI, 525-526)
Rahip Bahîra'nın elindeki İncil nüshasında ve söz konusu kitapta bulunan yakın zamanda gelecek peygamberin bütün özellikleri, bu çocukta mevcuttu Bahîra Hz Muhammed' in sırtına bakarak iki omuzu arasındaki peygamberlik mührünü görmüş ve amcası Ebû Talib'e şöyle demişti:
"Senin bu yeğenin ilerde büyük bir şöhrete kavuşacaktır Bana sorarsan onu Suriye'ye yahudilerin çok bulunduğu bir yere götürme Onda bulunan alâmetleri görürlerse O'nu öldürmeye kalkışmalarından korkulur Onun için bu çocuğu al ve buradan götür"
Tarih kaynaklarının verdiği bilgilere göre Hz Peygamber'in zuhuruna yakın dönemde yaşayan bütün yahudi ve hristiyanlar gelecek peygamberin bütün özelliklerini tanıyor ve yakın bir zamanda davetine başlayacağını biliyorlardı Bazı Batılı araştırmacı ve ilim adamları son derece basit bir iddiada bulunarak Hz Peygamber'in birçok bilgiyi hatta Kur'an'ı Rahip Bahira'dan aldığını ve İslâm'ı bu bilgiler üzerinde bina ettiğini ileri sürerler Dokuz, on yaşlarında bir çocuğun bir iki saatlik bir görüşme sırasında bu kadar bilgiye sahip olmasının imkânsız olduğu, aklı başında olan her insanın takdir edeceği bir husustur Kaldı ki Kur'an, indiği günden günümüze kadar kendisine güvenen herkese:
"Eğer Kur'an'ın Allah'tan başkası tarafından olduğunu iddia eden varsa, bu Kur'an'ın bir benzerini, bunu yapamıyorsa on suresinin, bunu da beceremiyorsa bari bir suresinin benzerini getirsin " (el-Bakara, 2/23; Hûd, 11/13) diye meydan okumaktadır

__________________
Alıntı Yaparak Cevapla