Yalnız Mesajı Göster

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-04-2008   #214
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük




EVLİYÂ

Veliler, Allah'ın sadık dostları, Allah'ın şerîatına bağlı olan kimseler Kur'an-ı Kerîm'de evliya kelimesi, insanların sahte ilâh ve mâbudlar hakkındaki çeşitli inanç ve davranışlar ortaya koymaları; "Allah'tan başka veliler edinmek" şeklinde ifade edilmektedir: "Allah'ın dışında birtakım veliler edinenler ise; Allah, onların üzerinde gözetleyicidir Sen onların üzerinde bir vekil değilsin" (eş-Şûrâ, 42/6) Bu âyette geçen veliler kelimesi şu anlamları kapsamaktadır:
1 Bir kimsenin başkasının gösterdiği yola göre amel ederek onun koyduğu kurallara, kanunlara ve adetlerine uyması (en-Nisa, 4/118-120; el-A'râf, 7/3, 27, 30)
2 Bir kimsenin başkasının yol göstericiliğine inanması, o şahsın gösterdiği yolun itimat edilir, diğerlerinin yanlış olduğuna iddiâ etmesi (el-Bakara, 2/257; el-İsrâ, 17/97; el-Kehf, 18/17-50; el-Câsiye, 45/19)
3 Bir kimsenin başkasının yaptığı kötülükleri gözardı ederek kendisini öbür dünyada kurtaracağına inanması (en-Nisâ, 4/123-173; el-En'âm, 6/51; er-Ra'd, 13/37; el-Ankebût, 29/22; el-Ahzâb, 33/65; ez-Zümer, 39/3)
4 Bir kimsenin bir başkasının yüce kerâmetleri dolayısıylâ kendisine yardım ederek afetler ve musibetlerden kurtaracağına inanması (Hud, 11/20; er-Ra'd, 13/16; el-Ankebût, 29/41)
Geniş halk kitlelerinden bazı kimseler, İslâm hakkında ciddi bilgileri olmadığı için salih zatların kendi kaderlerini değiştireceklerine inanarak batıl yola sapmışlardır Oysa Allah'tan başka hidâyet edici yoktur Bu tür davranışlar, Allah'tan yüz çevirme ve ondan başkasına yönelme demektir Allah onlara veli olmayacak, onlara azap edecektir Allah'tan başka veli yoktur, velâyet yalnız O'nun hakkıdır: "Rabbinizden size indirilene uyun, O'ndan başka veliler edinmeyin Ne az öğüt alıyorsunuz" (el-A'râf, 7/3)
Lügatte veli; dost, arkadaş, itaatkar, komşu, işi üstlenen kişi anlamlarına gelmektedir İslâmi ıstılahta; Allah dostları, Allah'ın sevgili kulları demektir: "İyi bil ki, gerçekten evliyâullah için korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar'' (Yûnus, 10/62)
Hz Peygamber (sas) de evliyayı şöyle tarif etmiştir: "Onlar görüldüğü zaman akla Allahu Teâlâ gelir Yüzleri nurludur Onlarla beraber bulunanlar şakı olmaz"
Evliyanın kerâmeti haktır Evliya, kerâmetini din için bir delil olarak kullanır İslâm inancında ölüden istekte bulunmak, velileri vesile* edinmek yoktur Kabirleri birer yardım yeri kılmak, ölülere adaklar kesip onlardan şefâat dilemek dine sonradan girmiş bid'atlerdendir Yardım yalnız Allah'tan dilenir, başka kimseden ve özellikle ölülerden yardım istemek şirktir
Allahu Teâlâ müminlerin ancak birbirlerinin velileri veli Hizbullah'ın; Allah'ı, Resulunü ve müminleri veli edinenler olduğunu ve kesinlikle müminlerin dini alaya alan, oyuncak edinenleri veli edinmemelerini kitabında açıklamaktadır (el-Mâide, 5/51 vd ) (Ayrıca bk Veli, Velâyet)


EVS

Medineli bir kabile olup, İslâm döneminde ensârın bir bölümünü oluşturmuştur
Arapların Kahtânoğulları soyundan Ezd kabilesine bağlı bir kol olan Evs kabilesi, önceleri güney Arabistan'da Yemen bölgesinde yaşıyordu Sonra kardeş kabile Hazrec'le birlikte kuzeye göçüp Yesrib (Medine) şehrine yerleştiler O sırada Yesrib'de bulunan yahudilerle önce sulh içinde geçindiler, sonra zamanla duruma hâkim oldular
Fakat riyâset ve kan davası gibi sebeplerle ve yahudilerin de sinsi tahrikleri neticesinde iki kardeş kabile olan Evs ile Hazrec'in arası açıldı ve mücadeleler, yıllar boyu süren kanlı harplere dönüştü Bunların en şiddetlisi, Buâs harbi olup, Yesrib'deki iki yahudi kabilesi Nadîroğulları ve Kureyzaoğluları ile Yesrib dışındaki bazı Arap kabilelerinin yardımını gören Evs, bu harpten galip çıkmıştı Ancak daha önceki muharebeler ve bizzat kabile içindeki dahili kavgalar Evs'i iyice zayıflatmıştı Zaten Evs, Hazrec'e nazaran daha az sayıya ve güce sahip idi
Tam bu sıralarda Evs'e karşı Kureyş'in desteğini sağlamak üzere Mekke'ye giden bir grup Hazreclinin Hz Peygamber'e iman ederek müslüman olması ve bu tevhid dini sayesinde kardeş kabile Evs ile aralarındaki husûmetin kalkıp birliğin sağlanacağı ümidi içinde İslâm'a sarılıp tebliğ gayretini göstermeleri; Evs kabilesinin de İslâm'a yönelmesini sağladı I Akabe'de Hz Peygamber'e bey'at eden on Hazrecli yanında iki de Evsli temsilci vardı Evsliler, II Akabe Bey'atı'na daha kalabalık bir temsilci grubuyla katıldılar ve kendi şehirlerine hicret ettiği takdirde Resulullah'ı ve Mekkeli müslümanları, kendi canlarını, çoluk ve çocuklarını, mallarını korudukları gibi koruyacaklarına and içtiler Gerçekten de Medine'de bu müslümanlara gönülden kucak açtılar, canlarını ve mallarını İslâm'ın hizmetine adadılar ve böylece Hazrec kabilesi ile birlikte ensâr (İslâm'a kucak açıp yardım eden Medineliler) zümresini oluşturdular
Bu tarihten sonra Evs ve Hâzrec'in cahiliye mücadelelerini bırakıp birbirleriyle ancak hayırda yarış ettiklerini görüyoruz Hz Peygamber'in vefâtından sonra halife seçiminde Hazrec'in adayı Sa'd b Ubâde'ye karşı Hz Ebû Bekir'i desteklemeleri, bazılarının iddia ettiği gibi eski kabile rekâbetinin te'siriyle değil, Hz Ebû Bekir'in halifeliğe daha uygun olduğuna gönülden inandıkları için olsa gerektir Zaten kısa bir müzâkereden sonra bizzat Hazrecliler de Hz Ebû Bekir'in halifeliğini kabul edip ona gönül rızâsı ile bey'ât etmişlerdir
Cahiliye döneminde putperest olan Evs kabîlesinin başlıca putu Menât idi Bu kabileden Ebû Amir er-Râhib (el-Fâsık), Yahudiliğin tesiri ile putperestliği biraz değiştirerek yeni bir din ortaya atmışsa da revaç bulmamış; İslâm'ın çıkışı ile bu uydurma din de, putperestlik de Evs arasında tamamen silinmiştir
Hz Peygamber'e iman eden Evslilerin önemli şahsiyetlerinin başında büyük sahabe Sa'd b Muâz hazretleri gelir Allah, cümlesinden razı olsun


EVTAS OLAYI

Hicretin sekizinci yılında Huneyn gazvesinden sonra meydana gelen olay
Mekke'nin fethinden sonra Nasroğulları kabilesinden Mâlik b Avf liderliğinde Hevâzin ve Sakıf kabilelerinden oluşan müşrik ordusu müslümanlara savaş açmış ve kadın, çocuk ve eşyalarını da ordunun arkasına alarak Huneyn vadisine gelmişlerdi Hz Peygamber (sas) de müslüman ordunun hazırlanmasında henüz müslüman olmamış müşrik Savfan b Umeyye'den ordunun silah ve teçhizatını borç almak şeklinde sağlamış ve İslâm ordusu asilerin üzerine gitmişti Ancak müslüman askerler çokluklarıyla övünerek tedbirsizce ilerlerken Mâlik b Avf'ın askerleri onları ok yağmuruna tutarak bozguna uğrattılar Savaş alanında Hz Peygamber (sas) ve en yakın ashâbı kalırken, müslüman askerler geri kaçmaya başladılar
Müslümanlar çokluklarıyla mağrur olmuşlardı Kelede b Hanbel, "Bugün sihir bozuldu" derken, Şeybe b Osman b Ebı Talha adlı müşrik de Uhud savaşında öldürülen babasının intikamını almak için Hz Peygamber (sas)'e saldırdı; ancak bir mucize eseri eli kolu bağlandı kaldı Daha sonra o şöyle dedi: "Resulullah'ı öldürmek istedim, ancak başıma bir hal geldi, hatta kendimden geçtim, onu öldürmeye güç yetiremedim, nihâyet onun korunmuş olduğunu anladım" (İbn Hişâm, es-Sire, IV, 72-80)
Bu sırada Abbâs b Abdülmuttalib'in gür sesini duyan müslümanlar tekrar toplandılar ve mevzilerinden çıkan kâfirleri bozguna uğrattılar Mâlik b Avf Taif'e kaçarken, bir kısım düşman askeri de çocuk, kadın ve eşyalarıyla Nahle ve Evtas ovalarına çekildiler
Hz Peygamber (sas) esir ve ganimetlerin Cirâne'de bekletilmesini emrederek Mâlik b Avf'ı tâkip etti; onun sığındığı Tâif'i haram aylardan Zilkâde girinceye kadar kuşattı, sonra Cirâne'ye döndü (İbn Sa'd, Tabakat, II, 114 vd; İbn Hişâm, es-Sîre, IV, 128)
Hz Peygamber (sas) Ebû Amir Eş'ârî'yi Evtâs'daki asilerin üzerine yolladı Ebû Âmir savaşırken şehid düşünce yeğeni Ebû Musa el-Eş'ari, yerine geçerek âsileri yendi; başlarında bulunan Düreyd b Sımme'yi öldürdü; esirler ve ganimetlerle Hz Peygamber'in yanına döndü Esirler arasında Hz Peygamber'in süt kardeşi olan Sa'd b Bekiroğulları kabilesinden Şeymâ binti Hâris de bulunuyordu Onu Hz Peygamber'in huzuruna çıkardılar Hz Peygamber, onun süt kardeşi olduğunu ve sütannesi Halime'nin yıllar önce öldüğünü duyunca, gözleri doldu Süt kardeşine yanında kalabileceğini söyledi; fakat o, kabilesine dönmek istedi Hz Peygamber de onu yanına bir köle, iki cariye vb hediyelerle kabîlesine geri gönderdi
Allahu Teâlâ, Kur'an-ı Kerîm'de, müslümanların bu savaştaki halini şöyle anlatmaktadır; "Huneyn gününde de hani çokluğunuz, sizi gurura sevketmişti de, size fayda vermemişti Yeryüzü, bunca genişliğiyle size dar gelmişti Sonra ardınıza dönüp, kaçmıştınız Sonra Allah, Resulune ve müslümanların üzerine sükûnet ve huzurunu indirdi" (et-Tevbe, 25/26)
Hz Peygamber, Taif'ten döndükten sonra Cirâne'de Havâzin kabilesinin heyetini kabul etti Onlar, müslüman oldular, esir ve ganimetlerini istediler Hz Peygamber, kadınlarını verdi, mallarını ise ganimet olarak bıraktı Bu sırada kadın esirlerden bazılarını ellerinde bulunduran müslümanlardan yeni İslâm'a girmiş olan Mekkelilerden Akra b Habîs, Uyeyne b Hısn, Abbâs b Mirdâs, ellerindeki esirleri vermek istemediler Resulullah, "Onları bırakınız; o esirlerden herbiri için kendisine düşecek ilk ganimetten size altı hisse verilecektir" dedi (H İbrahim Hasan, İslâm Tarihi, çev: İsmail Yiğit ve diğerleri, İstanbul 1983, I,191) Hz Peygamber, bu yeni müslümanlara, kalpleri İslâm'a ısınsın diye, ganimetten fazlaca verince, ensâr, bu taksimden kırılmıştı Bunu belli edince, Hz Peygamber, onları bütün Arap kabilelerinden daha çok sevdiğini söyledi; kendisinin de onlardan olduğunu belirterek, dua etti Bunun üzerine ensâr, sevinçten ağladı Hz Peygamber, onlara şöyle hitap etmişti:
"Ey ensâr topluluğu, sizden gelen bir söylenti ve nefsinizde hissettiğiniz öfke, bana ulaştı Siz müşrikken, Allah (cc) sizi benimle hidâyete ulaştırmadı mı? Birtakım kimseleri İslâm'a kazandırmak, kalplerini İslâm'a Isındırmak için verdiğim biraz dünyalık yüzünden bana kırıldınız Halbuki ben, sizin dindeki samimiyetinize güvenmiştim Allah'a yemin ederim ki, eğer Hicret olmasaydı, ensârdan bir fert olmayı tercih ederdim"
Ensâr, "Biz, Allah'ın Resulunün bizim payımıza düşmesine râzıyız" dediler (Taberî, III, 138-139)




EVVÂBİN NAMAZI

Akşam namazının sünnetinden sonra kılınan altı rekâtlık gayr-i müekked namaz Evvâb, faal vezninde ism-i fâildir, günâhları terk ve hayırlı işler yapmak sûretiyle Allah'a dönen demektir Çoğulu Evvâbin'dir Evvâbin namazı, Allah'a çok itaat edenlerin namazı demektir Ashab-ı kirâmdan Zeyd b Erkâm, kuşluk vakti birtakım insanların namaz kıldıklarını görmüş de; "Bu adamlar pek âlâ bilir ki, bu saatten başka zamanda namaz kılmak, daha faziletlidir Çünkü Resulullah (sas), "Evvâbin namazı, sıcaktan deve yavrularının ayakları yandığı zaman kılınır" buyurmuştur" (Müslim, Salât, 19)
Zeyd b Erkâm, başka bir rivâyetinde şöyle demiştir: "Resulullah (sas) Kûba'lıların yanına gitti Vardığında, onlar namaz kılıyordu Allah elçisi, onlara, 'Evvâbin namazı, sıcaktan deve yavrularının ayakları yandığı zamandır' buyurdu" (A Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercümesi ve Şerhi IV, 2132)
Bu hadislerde, namazın kaç rekât kılınacağı belirtilmemiştir İslâm âlimleri, sıcağın yükseldiği bu vaktin, kuşluk namazı için en elverişli ve faziletli olduğunu söylemişlerdir Çünkü kuşluk namazının vakti, günün evveli olup, daha erken saatlerde de kılınabilmektedir
Hz Sevbân'dan nakledilen şu hadis de, evvâbin namazının önemini belirtir: "Allah Rasûlü, günün yarısından sonra namaz kılmayı severdi Hz Âişe, Ya Resulullah, sen bu saatte de mi namaz kılmayı seviyorsun? dedi Resulullah (sas): "Bu saatte gök kapıları açılır ve Hak Teâla hazretleri, bu saatte kullarına rahmetle bakar Bu namaz Âdem, Nuh, İbrahim ve İsâ'nın devam ettikleri bir namazdır" buyurdular (el-Askalânî, Bulûgu'l Merâm, Terc A Davudoğlu, II, 48) Evvâbin namazının dört rekât olduğuna dâir çeşitli hadisler nakledilmiştir Akşam namazından sonra ve altı rekât kılındığına dâir hadisler de nakledilir ve bunların uygulamada daha yaygın olduğu bilinmektedir (Tirmizî, Salat, 32 1)
Akşam namazının sünnetinden sonra iki ilâ altı rekat arasında kılınan nafile namaza da "evvâbin" denilmiştir Hz Peygamber, akşam namazından sonra altı rekat nâfile namaz kılanın evvâbinden (günah işleyip, arkasından hemen tövbe eden kimselerden) sayılacağını bildirmiş ve arkasından da şu ayeti okumuştur: "Rabbiniz, içinizden geçenleri çok iyi bilir Eğer salih kimseler olursanız, şüphesiz Allah tövbe edenleri affedicidir" (el-İsrâ, 17/25; bk İbn Kesir, Tefsir, İstanbul 1985, V, 64, 65; Şürünbülâli, Şerhu Nüri'l-İzah, İstanbul 1984 s74)



EYYÂM-I MA'DÛDE

Sayılı günler Kur'an'da bilhassa Ramazan ayı ve Kurban Bayramı'nda teşrik tekbirlerinin alındığı günler için kullanılan bir tabir
Kur'an-ı Kerîm'de orucu emreden ayet-i kerimede şöyle buyurulmaktadır:
"Ey iman edenler, sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi, korunasınız diye oruç sizin de üzerinize yazıldı Sayılı günler olarak" (el-Bakara; 2/183, 184)
Bu sayılı günlerin hangi günler olduğu ise, hemen bir sonraki ayette açıklanmaktadır:
"Ramazan ayı ki, insanlar için hidâyet olarak ve hidâyeti ve doğruyla yanlışı ayırt edici açıklamalar olarak Kur'an o ayda indirilmiştir Sizden kim bu aya çıkar (ve ayı görürse) onda oruç tutsun" (el-Bakara, 2/185)
'Eyyâm-ı ma'dûde' ifadesi, Cenâb-ı Allah'ın emrettiği orucun istenildiği zaman değil; yılın belirli günlerinde, yani Ramazan ayı süresince tutulması gerektiğini ortaya koyduğu gibi; nefsi yeme, içme ve cinsel ilişkiden alıkoyma, ayrıca İslâm'ın hoş görmediği söz ve davranışlardan da mümkün olduğunca uzak tutma demek olan orucun güç bir ibâdet olmadığını ve yılın gelip geçici günlerinden ibaret bulunduğunu da açıklayarak, nefislere kolaylık getirmektedir (Elmalılı, Hak
Dini Kur'an Dili,I, 624-5)
'Eyyâm-ı ma'dûde', Kur'ân'da haccdan sözedilirken de kullanılır Haccla ilgili olarak bir de 'bilinen günler' anlamında 'eyyâm-ı ma'lûme' geçmektedir ki, bundan kastedilen, haccın yapıldığı günler veya Zilhicce'nin ilk on günü, ya da Kurban Bayramı günleridir Buna karşılık, hacc konusunda geçen 'eyyâm-ı ma'dûde' ise, bütün müfessirlerin görüşünce teşrik günleridir 'Teşrik', yüksek sesle tekbir almak demektir Hacc'da olunsun olunmasın, Kurban Bayramı arefesinin sabahından, dördüncü gününün akşa(**YASAK KELIME)na kadar teşrik tekbirleri * alınır 'Sayılı günler' bu beş günü de içine almaktadır Bununla birlikte birinci güne arefe ve bayramın ilk üç gününe 'kurban kesme günleri' de denir Teşrik günleri tabiri bilhassa Zilhicce'nin on bir, on iki ve on üçüncü günleri için kullanılır Sahih-i Buhâri'de İbn Ömer'den rivâyet edilen bir hadiste de ifade olunduğu gibi (İbn Hacer-i el-Askalânî, Bulûgu'l Meram (Selâmet Yolları),II, 561; Seyyid Sabık, Fıkhü's-Sünne, II, 164) Rasûlullah (sas) şeytan taşlamada attığı her taştan sonra tekbir getirirdi Şu halde, arefe ve bayramın ilk günü 'bilinen günler'e girdiğinden, haccın menâsikinin yerine getirilmesini izleyen üç gün özellikle 'sayılı günler' olmaktadır (Elmalılı, Hak Dini Kur'an Dili; II, 730) Kur'ân'da emredilen de 'sayılı günler'de Allah'ı zikretmektir (el-Bakara, 2/203)
Kur'an'da, İslâm'ın Medine'de güçlenmesi karşısında telâşa düşen yahudi bilginlerinin, yahudileri İslâm'a girmekten alıkoymak için, rivâyete göre, Hz Musa'nın Tur'da bulunduğu ve İsrailoğulları'nın buzağıya taptıkları günler kadar Cehennem'de kalacaklarını iddia ettikleri belirtilmektedir (el-Bakara; 80) Azlığını ifade için bu günlere onlar 'eyyâm-ı ma'dûde' adı verilmekteydi


__________________
Alıntı Yaparak Cevapla