Yalnız Mesajı Göster

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-02-2008   #20
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük



SADİST:
Başkasına eziyet ve sıkıntı vermekten, sapık işleri yapmaktan zevk alan ruh hastası kimse
Tıp ve fen fakültelerinde okuyup da, mahlûklardaki san'at inceliklerini, aralarındaki hesaplı bağlantıları gören ve anlayabilen aklı başında bir kimsenin, Allahü teâlânın varlığına, birliğine, büyüklüğüne, ilmine, kudretine inanmaması mümkün değildir İnanmayanın, anormal, geri kafalı, câhil olması, yâhut inâdcı, şehvetlerine düşkün bir budala olması veya nefsinin esiri, işkence yapmaktan zevk alan, zâlim bir sadist olması lâzım gelir Kâfirlerin hayat hikâyeleri incelenirse, bu üç kısımdan biri olduğu hemen ortaya çıkar (Seyyid Abdülhakîm bin Mustafa)

SADR-I EVVEL:
Peygamber efendimiz ve arkadaşlarının (sahâbe-i kirâmın) ve onları gören müslümanların (Tâbiînin) yaşadığı asır
Sadr-ı evvelden sonra, minâre, mekteb, kitab gibi sonradan yapılmış şeyler bid'at yâni dinde reform değildir Bunlar dîne yardımcı şeylerdir İslâmiyyet bunlara izin vermiş hattâ emretmiştir (Abdülganî Nablüsî)

SAF:
Dizi, sıra Namazda cemâatin sırası
Saflarınızı düzeltiniz Dosdoğru yapınız (Hadîs-i şerîf-Sünen-i Ebû Dâvûd)
Safları düzeltmek namaz kılmanın bir parçasıdır (Hadîs-i şerîf-Taberânî)
Saflarınız ileri geri olmasın Böyle olursa kalbleriniz de böyle karışık olur (Hadîs-i şerîf-Günyet-üt-Tâlibîn)
Cemâatle namaz kılarken öndeki safta boş yer var iken, arka safta durmak ve safta yer yok iken, saf arkasında yalnız durmak mekrûhtur Safta yer olmayınca, yalnız başına durmayıp, rükû'a kadar birini bekler Kimse gelmezse, öndeki safa sıkışır Öndek i safa sığmazsa, güvendiği birini arkaya çeker Güvendiği kimse yoksa, yalnız durur (İbn-i Âbidîn)

Saf Sûresi:
Kur'ân-ı kerîmin altmış birinci sûresi
Saf sûresi Medîne'de nâzil oldu (indi) On dört âyet-i kerîmedir Dördüncü âyet-i kerîmede mü'minlerin saf saf olup Allah yolunda savaştıkları anlatıldığı için Sûret-üs-Saf denilmiştir Sûrede; insanların yapamayacakları şeyler hakkında söz vermeleri nin kötülüğü, düşman karşısında azimle cihâd edenlere karşı Allahü teâlânın muhabbeti, İslâmiyet'i kabûl etmeyenlerin kötülenmesi, Allahü teâlânın dînini koruyacağı, en hayırlı işin îmân ve Allah yolunda cihâd etmek olduğu, bildirilmektedir (İbn-i Abbâs, Râzî, Taberî, Kurtubî)
Allahü teâlâ Saf sûresinde meâlen buyuruyor ki:
Ey mü'minler! Allahü teâlânın (dînini yaymakta O'nun Resûlüne) yardımcı olunuz Nitekim Meryem oğlu Îsâ aleyhisselâm, havârîlere; "Allahü teâlânın dînini yaymakta kimler bana yardımcıdır?" demişti Havârîler de; "Biziz, Allahü teâlânın dîninin yardımcıları" demişlerdi (Âyet: 14)
Müşrikler istemese de, İslâm dînini diğer bütün dinlerden üstün kılmak için resûlü Muhammed'e (aleyhisselâm sebebi hidâyet olan) Kur'ân ve İslâm dîni ile birlikte gönderen Allahü teâlâdır (Âyet: 9)
Kim Saf sûresini okursa, Îsâ aleyhisselâm ona duâ eder Dünyâda kaldığı müddetçe onun için istigfâr (tövbe) eder, kıyâmet günü onun arkadaşı olur (Hadîs-i şerîf-Envâr-üt-Tenzil ve Esrâr-üt-Te'vîl)

SAFÂ VE MERVE:
Kâbe-i muazzamanın yakınındaki iki tepenin adı Hac ve umre esnâsında sa'y denilen hac vazîfesini yaparken Safâ tepesinden sonra Merve tepesine gidilir
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
Şüphe yok ki, Safâ ile Merve Allah'ın şeâirinden (Allahü teâlâya ibâdet etmeye vesîle olan nişâneler, alâmetlerden) dir İşte kim o Beyti (Kâbe'yi) hac veya umre niyetiyle ziyâret ederse, bunları (Safâ ile Merve'yi) güzelce tavâf etmesinde bir günâh yoktur (Bekara sûresi: 158)
İbrâhim aleyhisselâm, İsmâil aleyhisselâmla annesi Hâcer'i Mekke'ye bıraktığında erzakları ve suları bitti Çocuğuna su aramak için önce Kâbe yakınındaki Safâ tepesine çıktı Sonra vâdiye karşı durup, baktı Kimseyi göremeyince, Safâ tepesinden vâdiye indi Vâdiye varınca ayağını çelmesin diye entârisinin eteğini topladı Sonra çok müşkil bir işle karşılaşan bir insan azmiyle koştu Nihâyet vâdiyi geçip Merve tepesine geldi Orada da biraz durdu ve bir kimse görebilir miyim diye baktı fakat hiçbir kimseyi göremedi Hâcer, bu sûretle Safâ ile Merve arasında yedi defâ gidip geldi İşte bunun için hacılar Safâ ile Merve arasında sa'y ederler Hâcer son defâ Merve üzerine çıktığında bir ses işitti ve iyice dinledikten sonra şimdiki zemzem kuyusunun bulunduğu yerde bir melek (Cebrâil aleyhisselâmı) görüp oraya gitti (Hadîs-i şerîf-Sahîh-i Buhârî)
Haccın vâciblerinden birisi, Safâ ile Merve tepesi arasında sa'y ederken Safâ'dan başlamaktır Safâ tepesine çıkınca, Kâbe'ye döner Tekbir, tehlîl ve salevât getirir Sonra iki kolunu omuz hizâsında ileri uzatıp ve avuçlarını semâya doğru açıp duâ e der Sonra Merve'ye doğru yürür Safâ'dan Merve'ye dört, Merve'den Safâ'ya üç kere gidilir (Molla Hüsrev)

SÂFFÂT SÛRESİ:
Kur'ân-ı kerîmin otuz yedinci sûresi
Sâffât sûresi, Mekke'de nâzil oldu (indi) Yüz seksen iki âyet-i kerîmedir İlk âyet-i kerîmede geçen saf tutmuş melekler mânâsına gelen Sâffât kelimesi sûreye isim olmuştur Sûrede; Allahü teâlânın birliği, kâfirlerin âhirette uğrayacakları azablar, îmân edenlere âhirette verilecek mükâfâtlar, Nûh, İbrâhim, İshak, Mûsâ, Hârûn, İlyâs, Lût ve Yûnus aleyhimüsselâmdan, sâlih kullardan, Allah yolunda olanların mutlaka gâlib geleceği bildirilmektedir (İbn-i Abbâs, Râzî, Taberî, Kurtubî)
Allahü teâlâ Sâffât sûresinde meâlen buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, göklerin ve yerin ve bunlar arasında ne varsa hepsinin Rabbidir O, maşrıkların (doğuların) da Rabbidir Hakîkat biz (size) en yakın göğü bir zînetle, yıldızlarla (donatıp) süsledik (Onu itâatten çıkan) her mütemerrid şeytandan koruduk Böylece onlar, mele-i a'lâya kulak verip dinleyemezler, her yandan koğularak atılırlar Onlar için (âhirette de) ardı arası kesilmez bir azâb vardır (Âyet: 5-9)
Kim Yâsîn ve Sâffât sûresini Cumâ günü okur, sonra da Allahü teâlâdan dilekte bulunursa, Allahü teâlâ ona dilediğini verir (Hadîs-i şerîf-İbn-i Neccâr)
Kim kıyâmet günü tam ve kâmil anlamda sevâb almayı arzu ederse, oturmakta olduğu meclisten kalkacağı sırada, Sâffât sûresinin son üç âyet-i kerîmesini okusun (Hadîs-i şerîf-Tefsîr-i İbn-i Kesîr)

SAFİYY:
Peygamberimizin sallallahü aleyhi ve sellem ganîmet taksîminden önce kılıç, zırh ve at gibi seçip aldığı bâzı şeyler
Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, Bedr muhârebesinde zülfikâr isimli kılıcı safiyy olarak almışlardı (Ebû Ubeyd Kâsım bin Sellâm)

SAFİYYULLAH:
"Allahü teâlânın temiz kıldığı, seçtiği" mânâsına, Âdem aleyhisselâmın lakabı
Âdem aleyhisselâm Safiyyullahtır Allahü teâlâ onu kendi kudreti ile halketti (yarattı) Kendi rûhundan üfledi Aksırınca ona hamdetmeyi, her şeyin ismini ve faydasını bildirdi Melekleri ona secde ettirdi Bütün insanların babası oldu Onu yeryüzünd e kendi halîfesi kıldı Şeytanı onun sebebiyle ebedî kovdu Kendisi Safiyyullah olduğundan, temiz ve habîs rûhları, cennetlik veya cehennemlikleri ayırır, fark ederdi (Bkz Âdem Aleyhisselâm) (Molla Miskin Muhammed Muîn)

SAFİZM:
Kadının kadına şehvetle bakması ve dokunması Kadınlar arasındaki homoseksüellik
Safizm, yabancı erkeklerin bakması ve dokunması gibi haramdır Allah'tan korkan kadınların, kocasından başkasına, erkek ve kadın, kim olursa olsun yabancıya süslenmeleri câiz değildir (İmâm-ı Rabbânî)

SAFVET:
Temizlik, hâlislik, paklık
Safvet ancak güzel ahlâk ile mümkündür (Celâleddîn Muhammed Devânî)
Safvet niyete bağlıdır Niyeti hayır olanın âkıbeti (sonu) de hayır olur Niyeti bozuk olanın âkıbeti de bozuktur (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)

SAGÂİR:
Küçük günâhlar Küçük sayılan günahlar (Bkz Günâh-ı Sağîre)
Sagâiri tekrâr işlemekte ısrâr etmek, büyük günâhtır (Muhammed İznikî)
Sagâirden birini yapmamak bütün cihânın nâfile ibâdetlerinden daha sevâbtır (Abdülhakîm Arvâsî)
Farz namazları vakti girmeden önce kılmak ve vakti çıktıktan sonra kılmak kebâirdir, büyük günâhtır Büyük günâh, ancak tövbe etmekle affolur Sagâiri affettirecek şeyler çoktur Tövbe ederken kılmadığı namazları kazâ etmesi lâzımdır (İbn-i Nüceym)

__________________
Alıntı Yaparak Cevapla