Yalnız Mesajı Göster

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-02-2008   #19
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük



Sabr-ı Cemîl:
Başa gelen belâ ve musîbetten dolayı feryad etmeden, insanlara şikâyette bulunmadan yapılan sabır, gösterilen tahammül
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
(Ya'kûb aleyhisselâm, oğullarına) dedi ki:Hayır, nefisleriniz sizi aldatıp böyle (büyük) bir işe sürüklemiş Artık bana düşen sabr-ı cemîldir Sizin bu yaptıklarınız üzerine sabrımla Allahü teâlâdan yardım isterim (Yûsuf sûresi: 18)
Sabır, kazâya rızâ göstermekten dolayı değil de başka maksadlarla olursa, buna sabr-ı cemîl denmez (İsmâil Hakkı Bursevî)

SABÛR (Es-Sabûr):
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden) Her şeyi vakti gelince ve belli miktarı ile yaratan, bu hususta acele etmeyen, kendisine şirk (ortak) koşan ve başka günâhları işleyerek isyân edenleri cezâlandırmaya kâdir (gücü yetici) iken, cezâ vermekte acele etmeyen
Güneş doğduktan sonra yüz kere es-Sabûr ism-i şerîfini söyleyen kimse, belâlardan kurtulur (Yûsuf Nebhânî)

SÂCİD:
Secde eden Namazda alnını ve burnunu yere koyarak secde eden (Bkz Secde)
Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki:
İblîsten başka bütün melekler secde ettiler, o (iblis) sâcidlerden olmadı (A'râf sûresi: 11)

SAD SÛRESİ:
Kur'ân-ı kerîmin otuz sekizinci sûresi
Sad sûresi Mekke'de nâzil oldu (indi) Seksen sekiz âyet-i kerîmedir Sad harfi ile başladığı için sûreye Sûret-üs-Sad denilmiştir Sûrede; müşriklerin (puta tapanların) bozuk yolda oldukları, Nûh, Sâlih, Hûd, Şuayb, Dâvûd, Süleymân, Eyyûb, İbrâhim, İshak, Ya'kûb, İsmâil, İlyâs, Zülkifl ve Âdem aleyhimüsselâmın kıssaları, hak yolda peygamberlerin çektikleri eziyetler ve sonunda nusret-i ilâhiyyeye (Allahü teâlânın yardımına) kavuştukları bildirilmektedir (İbn-i Abbâs, Râzî, Kurtubî)
Allahü teâlâ, Sad sûresinde meâlen buyuruyor ki:
(Habîbim) Kuvvet sâhibi Dâvûd'u an! O, her zaman Allah'a tövbe ederdi (Âyet: 17)
Kim Sad sûresini okursa, Allahü teâlânın, Dâvûd aleyhisselâmın emrine verdiği dağların ağırlığının on katı sevâb verilir Ve büyük küçük bütün günahlara ısrardan muhâfaza edilir (Hadîs-i şerîf-Kâdı Beydâvî Tefsîri)

SADAKA:
1 Allahü teâlânın rızâsına niyet ederek ve karşılık beklemeden muhtâc olanlara, fakirlere, hibe edilen mal, para ve her türlü iyilikte, ihsânda bulunma
Allahü teâlâ, âyet-i kerîmelerde meâlen buyuruyor ki:
Ey îmân edenler! Sadakalarınızı; insanlara gösteriş için malını harcayan, Allah'a ve âhiret gününe inanmayan kimse gibi başa kakmak ve eziyet etmek sûretiyle boşa çıkarmayın (Bekara sûresi: 264)
Akrabâya sadaka vermek, ecîr (sevâb) bakımından iki kattır (Hadîs-i şerîf-Kenzül-Ummâl)
Yediğin şey sadakadır Zevcene yedirdiğin şey, senin için sadakadır Hizmetçine yedirdiğin şey, senin için sadakadır Her iyilik sadakadır (Hadîs-i şerîf-Dimyâtî)
Hoş (güzel) söz, bir sadakadır (Hadîs-i şerîf-Sahîh-i Müslim)
Mü'min kardeşinin yüzüne tebessüm etmek sadakadır (Hadîs-i şerîf-Edeb-ül-Müfred)
Sadaka; belâları önler, ömrü uzatır, bedene sıhhat verir, malı arttırır (S Abdülhakîm Arvâsî)
Ölüler için duâ ve istiğfâr ederek ve onlar için sadaka vererek, imdâdlarına yetişmek lâzımdır (Ahmed Fârûkî)
Zekât borcu veya başka borcu olanın sadaka vermesi sevâb olmaz, günâh olur (S Abdülhakîm Arvâsî)
2 Zekât
Allahü teâlâ, âyet-i kerîmelerde meâlen buyuruyor ki:
Sadakalar; Allah'tan bir farz olarak ancak fakirlere, miskinlere, (zekât toplayan) me'murlara, gönülleri (İslâm'a) ısındırılacak olanlara, (esirlik ve kölelikten kurtulmak isteyen esir ve) kölelere, (borcuna karşılık malı olmayan) borçlulara, Allah yolunda çalışıp cihâd edenlere, (parasız kalmış) yolcuya mahsûstur (Tevbe sûresi: 60)
Onların mallarından sadaka al ki, bununla onları (günahlarından) temizleyesin, onların (sevâblarını) artırıp yüceltesin Ve onlara duâ et; çünkü senin duân, onlar için bir rahatlık ve huzûrdur (onların ızdırablarını yatıştırır) Allah onların îtirâflarını (senin de duânı) işitici, kalblerindeki pişmanlığı bilicidir (Tevbe sûresi: 103)
Sadaka vermekle mal azalmaz Allahü teâlâ, affedenleri azîz eder Allah rızâsı için affedeni, Allahü teâlâ yükseltir (Hadîs-i şerîf-Berîka)
3 Ganîmet
Allahü teâlâ, âyet-i kerîmede meâlen buyuruyor ki:
(Ey Resûlüm!) Onlardan, sadakaların taksimi husûsunda seni ayıplıyanlar da vardır Sadakalardan onlara da bir pay verilirse râzı olurlar, şâyet onlara sadakalardan verilmezse hemen kızarlar (Tevbe sûresi: 58)

Sadaka-i Câriye:
Yapıldıktan sonra sevâbı devâm eden hayırlı, iyi işler Devamlı hayra sebeb olan sadaka
Bir mü'min vefât edince, bütün amelleri biter Yalnız üç ameli bitmeyip, bunların sevâbı amel defterine yazılmaya devâm eder Bu üç amel; sadaka-i câriye, faydalı ilim (kitabları) ve kendisine hayırlı duâ eden sâlih evlâddır (Hadîs-i şerîf-Sahîh-i Müslim ve Sahîh-i Buhârî)

Sadaka-i Fıtır:
İhtiyâcı olan eşyâdan ve borçlarından fazla olarak, nisâb yâni dinde zenginlik ölçüsü miktarında malı, parası bulunan her hür müslümanın, Ramazân bayramının birinci günü sabâhı, fakirlere vermekle yükümlü oldukları belli miktarlardaki buğday, arpa, h urma veya kuru üzüm yahut kıymetleri kadar altın veya gümüş Fıtra da denir (Bkz Fıtra)
Allahü teâlâ, sadaka-i fıtr veren zenginlerinizi günâhlardan temizler (mallarına, işlerine bolluk ve bereket verir) Sadaka-i fıtr veren fakirlerinize de, daha fazlasını verir (Hadîs-i şerîf-Ebû Dâvûd)
Sadaka-i fıtr olarak 1750 gr buğday veya buğday unu veya 3500 gr arpa veya bu miktâr hurma veya kuru üzüm verilirBunların kendisi verilebildiği gibi, kıymeti kadar altın ve gümüş de verilebilir (Kâşânî, İbn-i Âbidîn)
İslâmiyet'in vâcibleri yedidir Sadaka-i fıtr, yakın akrabânın nafakası, vitr namazı, kurban kesmek, umre yapmak, anaya babaya hizmette bulunmak ve hanımının kocasına hizmeti (Alâüddîn Haskefî)

SADÂKAT:
Dostluk; bir kimseye Allahü teâlâ için kalbden bağlılık; doğruluk İnsana sadâkat yaraşır görse de ikrâh, Doğruların yardımcısıdır hazret-i Allah
(Ziyâ Paşa)

SÂDÂT:
1 Seyyidler Hazret-i Hüseyin'in soyundan gelenler (Bkz Seyyid)
Sâdât'ın kıymetini bilmelidir Çünkü onlar Resûlullah'ın torunları olup O'nun mübârek zerrelerini taşırlar (İmâm-ı Rabbânî)
2 Evliyânın büyüklerinden olan zâtlar

SÂDIK:
1 Velî, Allahü teâlânın sevgili kulları
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
Ey mü'minler! Allahü teâlâdan korkun ve dâimâ her zaman sâdıklar ile birlikte bulunun (Tevbe sûresi: 120)
2 Doğru, yalan ve uydurma olmayan Doğru sözlü, sözünde duran
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
"Bu (Allahü teâlânın Cennet'te cemâlini göstereceği) zaman sâdıka sıdkının fayda vereceği zamandır (Mâide sûresi: 119) Sâdık dost ve hâlis kimyâ, Az bulunur, hiç arama
(İmâm-ı Şâfiî)
Sâdık dost, arkadaşının hüzün ve sevinçte ortağı olandır (İmâm-ı Şâfiî)
Sâdık öyle kimsedir ki, dili hak söz konuşur ve sevâb kazandıracak laf söyler Sâdık, Allahü teâlânın kılıcıdır Kılıca karşı kim durabilir Kılıca karşı duran iki parça olur (Zünnûn-i Mısrî)
Sâdık kul, amel etmeden, hâlis kul amel edince, amelin tadını alır (Ebû Türâb Nahşebî)




__________________
Alıntı Yaparak Cevapla