Yalnız Mesajı Göster

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-

Eski 11-25-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-



Akincilarin silahlan, bir zirhli gögüslük ve yaka ile mizrak, kalkan ve atlarinin egerine takili basi topuzlu bir bozdogandi Akincilarin tamami zirh kullanmazdi Bunlarin yiyecekleri ve kaplari da kendileri gibi hafifti Atlarinin egerine asili birer küçük kushâne ile yemek islerini görürlerdi Çogu zaman bu tencerede pirinç, kavurma veya koyun pastirmasini pisirirlerdi

XVI asir sonlarina kadar Bati'da önemli hizmetlerde bulunan akincilarin sayisi, zaman ve sartlara bagli olarak azalip çogaliyordu Nitekim 1530 Budin ve 1532 Alman seferinde sadece Mihaloglu Mehmed Bey'in komutasinda 50 binden fazla akinci vardi

Eflak Beyi Mihal'in isyanindaki harekâtta (1595), Vezir-i A'zam Sinan Pasa'nin tedbirsiz hareketi sonucu adeta mahv olurcasina zayiat veren akincilar, bundan sonra pek fazla is yapamadilar Gerçi XVII yüzyilin ilk yarisi içinde cüz'î bir kuvvetle bazi muharebelerde görünmüslerse de eski kuvvet ve kudretlerine ulasamadilar Bundan sonra akincilarin vazifesi, Tatar ve Kirim Hani kuvvetleri tarafindan görülür olmustu Varligini ismen de olsa uzun süre devam ettiren akincilik, 1826 yilinda resmen ortadan kaldirilmisti

DELILER

Serhad kulu askerinin bir bölümünü de "Deliler" teskil ediyordu Bunlarin büyük bir kismi Türk'tü Öncü birliklerden olan ve deli denilen bu atlilar da akincilar gibi gözünü budaktan sakinmiyorlardi Gerçekten bu sinifa mensub olanlar, öyle bir cesarete sahip idiler ki, asir "delil" demek olan bu tabir, cesaretlerinden dolayi halk arasinda "deli" olarak meshur olmustu Iri yan ve cesaretli kimselerden meydana gelen bu hafif süvari birligi, ocaklarini Hz Ömer'e kadar dayandirirlar Fevkalade cesaret, atilganlik ve korkunç kiyafetleri ile düsmana dehset veren Deliler, hep galip gelirlerdi Bu sinif askerî birligin parolasi "yazilan gelir basa" seklinde idi Böyle bir anlayis ve suura sahip olduklari için hiç bir tehlikeden çekinmezlerdi

Sancak beyi veya beylerbeyi maiyetinde olan delilerde, akincilarin bütün silahlan vardi Bunlarin her ellialtmis kisisi "bayrak" adi ile bir birlik meydana getiriyordu Bu birliklerin birkaç tanesi "Delibasi" adinda bir subayin komutasinda idi Birkaç delibasinin askerleri de "Alaybeyi" veya "Serçesme" denilen daha yüksek rütbeli bir subayin komutasina havale edilmislerdi

XVI asirlardan önce pek görülmeyen bu askerî birlik, Türklerden baska Bosnak, Sirp ve Hirvat gibi Müslüman olmus cengaverlerden meydana gelmisti Bunlar, tamamiyle Rumeli halkindan olduklari için orada bulunurlardi

Baslarinda, benekli sirtlan derisinden yapilmis ve üzerine kartal kanatlari takilmis bir baslik bulunurdu Salvarlari kurt veya ayi derisinden olup tüyleri disarda idi Bu kiyafetleri ile deliler, düsmana büyük bir korku verirlerdi

Devlette, zaaf belirtilerinin görüldügü XVIII asirdan itibaren bu askerî birlik de önemini kayb etti Yeniçerilerin ortadan kaldirilmasi ile bunlar da lagv edildi

Serhad kulu askerini teskil eden "Gönüllü" ve "Besliler" diye iki ayri birlik daha vardir Hafif süvari birlikleri olan bu birlikler, zamanlarina göre önemli hizmetler ifa etmislerdi Bunlar, hududlardaki sehir ve kasabalarin muhafazasina memur edilmislerdi Bu birlikler, ulûfelerini bulunduklari yerin maliyesinden aliyorlardi Atli ve tüfekli olan gönüllü sinifi sag ve sol gönüllüler diye ikiye ayriliyorlardi Besliler de sag ve sol besliler diye ayrildiklari gibi "Cemaat-i besluyan-i evvel", "Besluyan-i sani", "Besluyan-i salis" ve "Besluyan-i rabi" gibi isimler alirlardi

TIMARLI SIPAHILER

Osmanli eyâlet kuvvetlerinin en kalabalik ve önemli sinifini timarli sipahi denilen atli birlikler meydana getiriyordu Devletin büyüyüp gelismesinde baslica rolü oynayan toprakli ve timarli süvari teskilâti, daha önceki Müslüman Türk devletlerinde de vardi Osmanlilar, bu sistemi daha da gelistirmislerdi Bu sayede Osmanlilar, bir taraftan topragin islenmesini saglarken, öbür taraftan devletin atli ihtiyacini gideriyorlardi Bu mânâda kendilerine dirlik verilmis olan toprak sahipleri, buna mukabil devletin muhafazasini üzerlerine almislardi Kurulus döneminden itibaren devam edegelen bu sistem, uzun müddet devam etmisti Böylece devletin asker ihtiyaci, kendilerine timar vermek suretiyle halk tarafindan karsilaniyordu

Dirlik verilen timar sahibi, elindeki imkânlardan istifade ile "Cebelû" veya "Cebelî" denilen bir askerî güç bulundurmak zorunda idi Timarli sipahilerin besleyecekleri asker (cebelû) sayisi, timarin gelirine göre degisiyordu Sefer esnasinda timar sahibi olan sipahi, cebelûleri ile birlikte harbe istirak etmek zorunda idi Aksi takdirde geri verilmemek üzere timari elinden alinirdi Mesru bir mazeretinden dolayi gelemeyen veya beylerbeyinin emri ile güvenlik mülahazasiyla yerinde kalip sefere istirak etmeyenler için böyle bir ceza uygulanmazdi Atli olan bu askerî sinif, binicilikte ve kiliç kullanmada son derece maharet sahibi idi Piyadelerin korunmasi bunlarin sayesinde mümkün oluyordu

Cebelûler, genellikle Anadolu gençlerinden teskil ediliyorlardi Bununla beraber bazan sipahinin para ile satin aldigi veya savaslarda esir etmis oldugu kimselerden de olabilirdi Cebelûnun bütün masrafi "sahib-i arz" da denen timar sahibine aitti Sipahi, kendi bölgesinde veya bagli bulundugu sancak dahilinde oturmak zorunda idi

Timarli sipahiler her sancakta bir kisim bölüklere ayrilmislardi Her bölügün "Subasi" denilen çeribaslari ile bayraktar ve çavuslari vardi Timarli sipahilerden her on bölük (bin kisi) bir alaybeyinin komutasi altinda bulunurdu Alaybeyleri ise sipahileri ile birlikte bagli bulunduklari sancakbeylerinin, onlar da eyalet valisi olan beylerbeyinin komutasi altinda sefere giderlerdi Timarli sipahilerin iyi atlari, kiliç, kargi, kalkan ve oklari ile baslarinda migfer, üstlerinde de zirh bulunurdu Savas esnasinda ordunun sag ve solundaki kanatlari teskil ederek hilal seklini almak suretiyle yandan gelecek saldirilara karsi merkezi muhafaza ediyorlardi Savasta ölen sipahinin çocuklari devlet tarafindan himaye edilir ve çocuklarindan birine dört bin, ikincisine üç bin akçalik timar baglanirdi

Bilindigi gibi mirî arazi rejiminin bir sonucu olarak ortaya çikan dirlik sisteminde sipahî, topragin gerçek sahibi degildir Bu sebeple o, tasarruf hakkini elinde bulundurdugu araziyi herhangi bir sekilde satamayacagi gibi varislerine miras da birakamazdi O, devlet tarafindan belli hizmetler karsiliginda kendisine verilen araziyi kullanma (tasarruf) yetkisine sahiptir Kanunnâmelerle belirlenen kaidelerin disina çikamaz Bu bakimdan, vazifesini kötüye kullandigi veya timarinda çalisanlara (reâya) zulm ve teaddi ettigi kesin olarak belirlenen sipahinin topragi elinden alinirdi Kendisi ayrica cezaya da çarptirilirdi Bununla beraber sipahinin seferde ölmesi halinde timari çocuklarina kalirdi Nitekim daha Osman Gazi zamaninda, sipahi, çocuklari ve timarla ilgili bazi kanunlarin yürürlüge girdigi bilinmektedir Asikpasazâde'nin ifadesine göre ölen dirlik sahibinin timari, ogluna verilecektir Sayet ölen kimsenin oglu küçük ve sefere gidemeyecek yasta ise, o zaman onun yerine hizmetçileri sefere gideceklerdir Böyle bir uygulama, seferdeki sipahiye daha bir kuvvet kazandiriyordu Insan ruh dünyasinin karmasik isteklerinden biri de kendinden sonra evlatlarina bir seyler birakma arzusudur Binaenaleyh, tam anlamiyla maliki olmasa bile öldükten sonra topraginin kendi çocuklarina intikal edecegini bilen bir sipahi, sefer esnasinda cephe gerisinden emin demekti Bu da ona ayri bir güç veriyordu Çünkü ölse bile, devletin kendi çocuklarini koruyacagini biliyordu Bu bilgi, ona bir dinamizm veriyordu


Alıntı Yaparak Cevapla