Yalnız Mesajı Göster

İslam Ansiklöpedisi (A)

Eski 11-04-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam Ansiklöpedisi (A)



Aile

Neseb veya evlilikle bir araya gelmiş, ana-baba ve çocuklardan oluşan topluluk Büyük baba, nine, torunlar da aile tanımı içine girdiğinden onlarda ailenin bir parçasıdırlar

Kadın ve erkeğin birbirlerine karşı duydukları his, arzu, duygu, ve meyiller Sünnetüllah gereğidir (Âli İmrân, 3/14) Allah'u Teâlâ insana, yaratılışındaki fıtrata uygun olarak bu duyguları vermiş, yalnız bu meyillerin tatmin yolunu da belli prensiplerle sınırlamıştır Bu sınırlar, sünnete uygun evlenmelerdir İslâm'a uygun olmayan evlenme ve ilişkilerle meyiller yasaklanmıştır

Evlilik, eşler arasında maddî ve manevi tatmini sağladığından sükunet ve rahatlık unsurudur Neslin devamı ve gelişebilmesi için evlilik müessesesine ihtiyaç vardır Kur'an-ı Kerîm ve sünnet'de belirlendiği şekilde olmadıkça bir aile yuvası kurulmasından söz edilemeyeceği gibi, doğan çocukların da meşru olacağı düşünülemez

İlk aileyi ilk insan Hz Âdem (as) ile Hz Havva kurmuştur O zamandan beri aile müessesesi olgunlaşmış ve gelişmiştir Bununla beraber, toplumların, ekonomik durumun, iklimin etkisiyle çeşitli aile tipleri meydana gelmiştir

Aile ana-baba, çocuklar, biraz daha geniş anlamıyla karı-kocanın akrabasından oluşur

İslam ailesinin kurulması için ilk şartı mümin bir erkekle mümine bir kadın olması, birbirleriyle sıhriyetin Kur'an'da yasaklananlardan olmaması gerekir Kur'an'da, anne, baba, kızlar, oğullar, kardeşler, teyzeler ve yeğenlerle evlenmenin haramlığı ile süt kardeşler arasındaki evliliğin yasak olduğu hükme bağlanmıştır Yine Kur'anî hükme göre hala ve amca ile evlenmek yasaktır İslâm'ın getirdiği hükümler, iki kız kardeş ve hanımın yeğenini bir arada nikâhlamayı yasakladığı gibi, hanımın vefatından sonra bunların nikâhlanabileceğini de mümkün kılmıştır Hala ve amca çocuklarının evlenmeleri ise helâl kılınmıştır Çocukların eşleri ile kayınvalide, üvey anne ve üvey baba ile ve evli kadınlarla evlenmek haramdır

"Sizlere, analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle gerdeğe girdiğiniz kadınlarınızın yanında kalan üvey kızlarınız -ki onlarla gerdeğe girmemişseniz size bu engel yoktur-, öz oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeş bu arada olmak suretiyle evlenmek size haram kılındı Geçmişte olanlar geçmiştir Doğrusu Allah bağışlar ve merhamet eder"; "Evli kadınlarla evlenmeniz de haram kılındı" (en-Nisâ, 4/23-24) buyurulmaktadır

Ailenin huzurlu olması için, aileyi oluşturan bireylerin birbirlerine karşı görevlerini yerine getirmeleri gerekir Bu görevler şöyle özetlenebilir:

a- Karı-kocanın birbirlerine karşı görevleri: Karı-koca birbirlerinin eksiklerini, kusurlarını görmemeli, namus ve iffetlerini korumalıdırlar Böylece bütünleşerek aile saâdetini sağlamalıdırlar Dinimiz aile reisi olarak erkeği tanır: "Erkekler kadınlar üzerinde hakimdir " (en-Nisâ, 4/34) ayeti bunu ifade eder Çünkü erkekler kadınlardan daha güçlü olarak yaratılmışlardır Ailesinin geçimini sağlamak erkeğin görevidir İslâm buna o kadar önem verir ki, bir erkeğin Allah rızasını gözeterek aile fertlerine yaptığı harcamayı sadaka kabul eder (Riyâzu's-Sâlihîn, I, 331)

Kocanın hanımına karşı hak ve görevlerini hadisler ışığında şöyle sıralayabiliriz:

Bir kimse hanımına iyi davranmalı, onu kırmamalı, kaba davranışlardan sakınmalıdır Peygamber Efendimiz (sas) şöyle buyurur: "Ey ümmetim! kadınlara hayırla muamele etmenizi tavsiye ederim Çünkü onlar sizin emriniz altındadır Fazla tahakküme hakkınız yoktur Ancak açıktan fuhuş irtikâb etmiş olsalar o zaman durum değişir " (Riyâzu'sSâlihîn, I, 319)

Koca, hanımına hanım da kocasına ilgi göstermeli, saadeti evlerinde aramalıdırlar Meşru olmayan yollara düşmemelidirler İffet ve namus konusunda titiz davranmalıdırlar: "Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarını zinadan korusunlar " (en-Nûr, 24/30) ayeti bunu ifade eder

Erkek, hanımına ve çocuklarına dinî emirleri hatırlatmalı iyi yönde eğitmelidir "Ailene namaz kılmayı emret" (Tâhâ, 20/132) "Yedi yaşındaki çocuğa namaz kılmayı öğretiniz On yaşına vardıklarında (kılmazlarsa) cezalandırınız" (Riyâzu's-Sâlihîn, I, 339)

Koca, kendi mal varlığı ve imkânlarına göre hanımının nafakasını sağlayıp her türlü ihtiyacını gidermekle yükümlüdür (Ebû Davud, Nikâh, 41) Bu hususta cimrilik ettiği takdirde hanımı ilgili yöneticilere ve yargı makamlarına başvurup durumunu anlatabileceği gibi kocasına danışmadan malından harcama yapabilir Koca, hanımına asla çirkinsin dememeli, yaptığı işte sürekli kusurlar aramamalı (İbn Mâce, Nikâh, 3), hanımını asla dövmemeli (Buharî, Nikâh, 93), hanımını sürekli zan altında tutup onu gizlice takip etmeye kalkışmamalıdır (Müslim, İmâre, 56)

Hanımının kocasına karşı görevlerine gelince; hanım, ailenin reisi olan kocasına karşı bütün meşru ve İslâmi meselelerde itaat eder Kadın eşinin malını ailesinin her türlü sırrını, namusunu, çocuklarını korumalıdır Kadın durup dururken kocasından boşanmayı istememelidir Çok zor durumda kalmadan kocasından ayrılmak isteyen kadına Cennet kokusu haramdır (Ebû Dâvud, Talâk, 18) Kadın kocasından izinsiz olarak evinden dışarı çıkmamalıdır (Buhârî, Nikâh, 116)

Kadının kocasını memnun etmesi onun en önemli görevidir Bu konuda Hz Peygamber şöyle buyurur: "Herhangi bir kadın, kocası kendisinden razı olduğu halde ölürse Cennet'e girer" (Riyâzu's Sâlihîn, I, 326) Yine başka bir hadislerinde Resulullah Efendimiz: "Kadın kocasının yatağını (mazeretsiz) terkederek gecelerse, o kadına melekler sabaha kadar lânet ederler" (Aynı eser, 323) buyurmuşlardır Kadın kocasına olgun ve iyi davranmalı, zenginliği ve güzelliği ile övünmemeli, ev işlerini düzenlemeli, çocuklarına bakmalı, kocasının malını israf etmemelidir (Tecrîd-i Sarîh Tercümesi, V, 174)

b- Anne babanın çocuklarına karşı görevleri:

Anne ve babanın ilk görevi, çocukların ihtiyaçlarını karşılamaktır Peygamber Efendimiz (sas) şöyle buyurur: "Bir adamın hayır için harcadığı paranın en faziletlisi, ailesine sarfettiği parayla, Allah yolunda kullanacağı atı için verdiği ve bu de Allah rızası için (mücahid) arkadaşlarına sarfettiği paradır " (Riyâzu's-Sâlihîn, I, 329)

Çocukların ihtiyaçları temin edilirken ne israfa kaçılmalı, ne de cimrilik yapılmalıdır Her iki husus da dinimizin uygun görmediği şeylerdir

Anne-baba çocuğunu güzel terbiye etmeli, anlayamayacağı bilgilerden ona bahsetmemeli, eğitimde basitten mürekkebe (karmaşığa) gitmelidir Evvelâ Allah'ı tanıtmalı, imanı kavratmalı, inandırmalı, uygun yasa vardıklarında da ibadetleri öğretmelidirler Ayrıca neyin iyi, nelerin kötü olduğunu anlatmalı, yeme-içme, oturup-kalkma adabını öğretip bunları benimsetmelidir Bunlar yapılırken anne babanın çocuklarına iyi örnek olmaları gerekir Çünkü çocuklar daima büyüklerini taklit ederler

Anne-baba, çocuklarına adaletle davranmalı, onların kıskançlık duygularını kamçılamamalı, kız-erkek ayrımı yapmamalıdır

Anne-baba çocuklarına güzel isimler koymalı, sünnet ettirmeli, İslâmî bilgi ve duygularını geliştirmelidir

Anne-baba çocuklarına sevgi ve merhamet göstermelidir Peygamber Efendimiz, bir dizine Üsâme'yi, diğer dizine de Hasan'ı oturtur, sonra: "Allah'ım bunlara rahmet ve saâdet ihsan buyur, çünkü ben bunların hayır ve mutluluğunu diliyorum" buyurmuştur (Tecrid-i Sarih Tercümesi, XII, 127)

Anne-baba evlenme cağına gelen çocuklarını, temiz ve ahlâklı kimselerle evlendirmelidirler Hz Peygamber şöyle buyurmaktadır: "Geride kendisine dua edecek hayırlı bir çocuk bırakan kimsenin amel defteri kapanmaz, kendisine sürekli olarak hayır yazılır" (Ebû Davud, Vesâyâ, 14)

c- Çocukların anne ve babalarına karşı görevleri:

Çocuklar anne ve babalarına itaat etmeli ve iyilikte bulunmalıdırlar: "Biz insana ana babasına iyilik yapmasını da tavsiye ettik" (Lokman, 31/14) Çünkü bir çocuğun yetişip büyümesinde en büyük fedakârlığı, anne ve baba gösterir

Çocuklar anne ve babalarına karşı saygı ve şefkat göstermeli, istediklerini yerine getirmeli, onları memnun etmelidir "Anne babaya güzellikle muamele edin, eğer onlardan biri veya ikisi senin yanında ihtiyarlık hâline ulaşırsa sakın onlara "öf" bile deme, onları azarlama, ikisine de iyi ve yumuşak söz söyle" (Lokman, 31/14)

"Rabbin şunları kesin olarak buyurdu: Ancak O'na ibadet edin, ana-babaya ihsan ve iyilik yapın Birisi yahut ikisi de yanında ihtiyarlarsa sakın onlara "öf" bile deme, onlara darılma ve yüzlerine bağırma, ikisine de ikram et ve tatlı söz söyle ikisine de merhamet besleyerek tevazu göster ve de ki: "Rabbim ikisine de merhamet et, onlar beni küçük iken nasıl terbiye etmişlerse sen de her ikisine merhamet et" Rabbiniz gönlünüz dekini daha iyi bilir Ana-baba haklarında iyilik ederseniz Allah size mağfiret eder Çünkü o, günaha tövbe edenleri muhakkak affedicidir" (isrâ, 17/23-25)

Abdullah b Mes'ud diyor ki: "Peygamber (sas) Efendimize:

-Allah'ın katında en sevgili amel hangisidir? diye sordum, Peygamber (sas):

-Vaktinde eda olunan namazlar, buyurdu

-Namazdan sonra hangisi daha sevgilidir? dedim

-Ana-babaya iyilik etmektir, buyurdu

-Sonra hangisidir? dedim

-Allah yolunda cihaddır, buyurdular (Riyâzu's-Sâlihîn, I, 347)

Çocuklar anne-babaları hakkında kötü konuşmamalı, onlara sövmemelidir, vasiyetlerini yerine getirmeli, dostlarına ikramda bulunmalıdırlar: "Ey Rabbimiz kıyamet günü, beni, anne-babamı ve bütün müminleri mağfiret eyle " (İbrahim, 14/41) diye dua etmelidir

Baliğ olan çocuklar ana-babalarının odalarına her zaman izin alarak girmelidirler Baliğ olmayan küçükler de şu üç vakitte ana-babalarının veya başkalarının odalarına izin ile girmelidirler:

Sabah namazından önce, yani yataktan kalkıp giyinileceği zaman; öğle uykusu sırasında yatsı namazından sonra yatılacağı zaman

Çünkü bu vakitler karı-koca arasında mahrem vakitlerdir Allah'u Teâlâ, bütün müminlere bunu çocuklarına öğretmelerini emretmiştir (en-Nûr, 24/58)

Hz Peygamber, "kime iyilik edeyim" diye soran bir sahâbiye şu karşılığı vermiştir: "Ananıza (bunu üç defa tekrarlamıştır) sonra babanıza, sonra en yakın olanlara" (Buhârî, Edeb, 2; Müslim, Birr, 1,2; Ebû Dâvud, Edeb, 120) Yine Peygamber Efendimiz "Anne Cennet kapılarının ortasındadır" (İbn Hanbel, V, 198); "Cennet annelerin ayakları altındadır" (Nesâî, Cihad, 6) buyurmuştur

Çocuklar ana-babalarına karşı daima saygılı olmalı, onlara karşı tatlı dilli, güler yüzlü davranmalıdırlar Ana-babanın bütün söylediklerini Allah'a itaatsizlik söz konusu olmadıkça, dinlemek ve kabul etmek gerekir Her işte onların rızasını almaya çalışmalıdır Onların hizmetlerini kendi hizmetinden önce görmelidir Öldüklerinde de onları rahmetle anmak, onlar için hayır dua etmek, hayır yapmak, vasiyetlerini yerine getirmek gerekir

Allah'a şirkten sonra en büyük günah ana-babaya itaatsizliktir Ana baba İslâmî emirleri yerine getirmede ve yasaklardan kaçınmada titizlik göstermiyorlarsa ve hatta kâfir iseler bu onların ana-baba olmalarından doğan haklarını ortadan kaldırmaz Dolayısıyla onlara Allah'a isyan teşkil etmeyen hususlarda itaat etmek ve her zaman iyi davranmak gerekir

d- Kardeşlerin birbirlerine karşı görevleri:

Kardeşler birbirlerine karşı iyi davranmalı, küçükler büyüklere itaat edip onlara saygı beslemeli, büyükler de küçüklere hoşgörü ile davranmalıdırlar Ancak bu şekilde âilede mutluluk ve huzur sağlanabilir

Kardeşler maddî hırs sebebiyle, aralarındaki birlik ve beraberliği, ahengi bozmamalıdırlar

Kardeşlerin kabiliyetleri birbirlerini kıskançlığa sevketmemelidir Kimi insan ilme meraklıdır, o sahada ilerler, şan şöhret sahibi olur; kimi insan da ticarete meraklıdır, o sahada çalışır, ilerler, zengin olabilir Bunları olgunlukla karşılamalı, herkesin aynı şey olamayacağı, aynı sahada çalışamayacağı gerçeği unutulmamalıdır

Aralarındaki -varsa tabii- fikir ayrılıklarını, konuşarak, birbirlerinin düşüncelerine hürmet duyarak çözüm yoluna koymalıdırlar Sertlikler ve tartışmalar daima kötü sonuçlar doğurur Ailevî huzursuzluklara, tatsızlıklara neden olur

İslâm aile hukukunun özelliklerine gelince;

Evliliğin gayesi aileye huzur ve mutluluk, toplumda da iyi bir nesil temin etmektir, "Onun (varlık ve kudret) alâmetlerinden birisi de size kendinizden eşler yaratmasıdır, ki siz onlarla huzur ve sükûnete kavuşursunuz Ve aranıza sevgi ve rahmet koymuştur" (er-Rûm, 30/21) "Onlar (kadınlarınız) sizin için elbise, siz de onlar için elbisesiniz"(el-Bakara, 2/187) İslâm cinsî ihtiyacın tatminini tabii karşılamakla beraber evliliğin gayesinin bundan ibaret olmadığını söylemektedir "Doğuran siyah kadın, doğurmayan güzel kadından daha iyidir", "Evlenin, çoğalın: Çünkü ben kıyamet gününde diğer ümmetlere karşı sizinle iftihar edeceğim" (Avnu'l Ma'bûd Şerh Ebu Dâvud, I, 173) Kocanın karısıyla müşterek, yüce ve insanî bir hayat sürmek arzusunun belirtisi olan mehrin sembolik bir şey olması da aynı gayeye matuftur

Ailenin mutluluğu çocukların asaleti ve İslâm toplumunun kurtuluşu evleneceklerin birbirlerini seçerken kullandıkları ölçü ile yakından ilgilidir Bu konuda Resulullah (sas) şöyle bir ölçü koymuştur: "Kadın dört özelliğinden dolayı nikâhlanır: Malı, asaleti, güzelliği ve dindarlığı; eli toprak olasıca, durma dindarını bul!" (Buhârî, Nikâh, 16)

İslâm'da evlilik, formalite ve merasimlerden uzak İslâmî bir akittir Nikâh*'ın ilân edilmesi, yakın dost ve akrabaya ziyafet verilmesi, tef vb çalınıp şenlik yapılması güzel telâkki edilmiş, teşvik görmüş, böyle bir davete icabet etmemek hoş karşılanmamıştır (Buhârî, Nikâh, 66 vd)

Evlilik gerçekleşince karı ve koca Allah önünde birbirlerinin haklarına uymakla yükümlüdürler Bu karşılıklı haklar aile reisliği hariç eşitlik esasına dayanır Evlilik kadının şahsiyetini ortadan kaldırmaz, erkeğin hukukî ve sosyal kişiliği eşinin haklarını gölgelemez Kadın kendi aile ismini taşıyabilir, kendine ait mallar üzerinde tam ve bağımsız bir tasarruf yetkisini kullanabilir

Karı-koca birbirlerine iyi niyet ve güzel ahlâk ile davranacaklardır "İyileriniz, ailesine karşı iyi olandır" (İbn Mâce, Nikâh, 50) Ufak tefek huysuzluk, geçimsizlik ve kusurlara sabredecek, yuvanın yıkılmaması için tahammül göstereceklerdir: "Kadınlara normal ve iyi davranın; onlarda hoşunuza gitmeyen bir şey olursa belki bir şey hoşunuza gitmediği halde Allah onu birçok hayırla doldurmuştur " (en-Nisa, 4/19) Anlaşmazlık büyürse hakeme başvurulacak, hakemler de âilenin devamını sağlayamazlarsa son çare olarak, usulüne uygun "tedricî boşanma" sistemi uygulanacaktır

İslâm aile hukuku, dördü geçmemek üzere ve oldukça güç durumlara ve şartlara bağlı olarak erkeğin aynı zamanda birden fazla kadınla evlenmesine izin vermiştir İlk eş, üstüne evlenilmemesi şartını koşmuş ise ikinci evlilik yapılamayacağı gibi, usulüne uygun evlenmelerde eşlerin hukuk ve şahsiyetini gözönünde bulundurmak gerekir

Manevî ve ahlâkî ilişkiler yanında anne-baba ile çocuklar arasındaki hukûkî münasebetler de itina ile tanzim edilmiştir Ehliyet, velâyet ve vesâyet hükümleri babalı veya yetim bütün çocukların durumları ve menfaatları ile alâkalıdır İslâm muhtaç ana babaya çocuklarının bakmasını, erkeğin karısına ve muhtaç olan akrabasına geçim sağlamasını teminat altına almıştır Nihayet miras hükümleri de yakından uzağa bütün hısımların, ölenin malı üzerindeki haklarını tesbit etmiştir

İslâm hukuku evlilerin zinasını şartları tahakkuk ettiği takdirde- ölüm cezasına çarptırdığı, zinayı bu ölçüde yasakladığı için ona götürmesi muhtemel bütün şüpheli yolları tıkamış, kadınlarla erkeklerin karışık eğlenmelerini, yabancı bir erkekle kadının baş başa kalmasını, kadının, yanında bir yakını bulunmadan, yalnız başına yolculuğa çıkmasını, kadın ve erkeğin birbirine ısrarla bakmalarını yasaklamıştır İslâm'da âile düzeninin oturduğu bu temeller, İslâm hukukunun aile anlayışını her hâliyle ortaya koymaktadır

Akabe

Sarp yokuş, tehlikeli geçit, geçilmesi ve aşılması zor olan dağ yolu, tepe anlamında Arapça bir kelimedir Özel olarak da Hicaz bölgesinde bir yerin adıdır Mekke-i Mükerreme ile Medine-i Münevvere arasındaki bu yer, Resulullah'ın İslâm'ı tebliğinden önce de kutsal bir yer olarak tanınmaktaydı Resulullah (sas) burada Medine-i Münevvere'den gelenlerle görüşüp onlardan bey'at aldığı için müslümanlarca da sevilen bir yer olma özelliğini korumuştur

Akabe kelimesi Kur'an-ı Kerim'de, nefse güç, meşakkatli gelen ve insanı iyilik yapmaktan alıkoyan 'sarp yokuş' anlamında iki yerde ve imtihan mevkii anlamında kullanılmıştır

"Ama o zor geçidi aşmaya girişemedi "

"O zor geçidin ne olduğunu sen bilir misin?" (el-Beled, 90/11-14)

Alıntı Yaparak Cevapla