Yalnız Mesajı Göster

İslam Ansiklöpedisi (A)

Eski 11-04-2012   #32
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam Ansiklöpedisi (A)



Ashâbu's-suffe

Hz Peygamber (sas)'in mescidine bitişik sofada barınan ve islâmî tedrisatla meşgul olan sahabiler

Suffe, eski evlerdeki seki, sed gibi yüksekçe eyvan demektir Dilimizde buna sofa da denir İslâm tarihinde "suffe" denilince, Hz Peygamber (sas)'in Medine'deki mescidinin bitişiğindeki bu isimle anılan yer anlaşılır Burada barınan sahabîlere de "ashab-ı suffe" veya "ehl-i suffe" denir (Tecrîd-i Sarih Tercümesi, VII, 46)

Ashab-ı suffe ictimaî, siyasî ve askerî nedenlerle Medine döneminde ortaya çıkmıştır Kavim ve kabileleri arasında İslâm'ı yaşama imkânı bulamayıp gerek Hz Peygamber (sas)'le beraber Mekke'den ve gerekse muhtelif yerlerden Medine'ye hicret eden fakir, yeri, yurdu olmayan kimseler burada barınırlardı İslâmiyet'te ilk yatılı medrese burası olmuştur Bundan sonra buranın durumu örnek alınarak İslâm aleminde medreseler hep camilerin etrafına yapılmıştır (Elmalılı M Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, II, 940)

Medineli müslümanlar olan Ensar evini-barkını,bütün mal varlığını geride bırakarak şehirlerine hicret eden müslümanlara maddî ve manevi yönlerden çok yardımcı oldular Fakat buna rağmen, yer-yurt sahibi yapılamıyan bazı kimsesiz müslümanların açıkta kalmaması için böyle bir yer yapıldı Suffe ehlinin ihtiyaçlarıyla Hz Peygamber (sas) bizzat ilgilenir, Beytü'l-mâl'e ve kendisine gelen malların büyük bir kısmını onlara ayırırdı Kendisinin yetişemediği hâllerde Ashab'a tavsiye eder, evlerine Suffe ehlinden götürebilecekleri kadar misafir almalarını söylerdi Bu sebeple bunlara: Edyâfu'l-müslimîn (Müslümanların Misâfirleri) de denilmiştir (Buhârî, Rikak, 17) Suffe ehlinin ihtiyaçlarıyla Peygamberimiz, kendi ailesinin ihtiyaçlarından daha çok ilgilenirdi Bir defasında, değirmen çekmekten yorgun düştüğü için bir hizmetçi isteğinde bulunan kızı Fâtıma'ya peygamberimiz: "Kızım! sen ne diyorsun? Ben, daha henüz Ehli Suffe'nin ihtiyaçlarını temin edebilmiş değilim " demişti

Ashab-ı Suffe hayatlarını Peygamber medresesinden ilim ve irfan tahsil etmeye adamış seçkin kimselerdir Bunlar daima Mescid-i Nebevî'de bulunurlar, kendilerini ilim ve ibadete verirler, hep oruçlu olurlar, Kur'an tahsil ederler, Hz Peygamber'in vaz ve irşâdını dinlerler, onunla beraber savaşlara iştirak ederlerdi Onların geçimleriyle bizzat Hz Peygamber ilgilenir ve ashabın zenginlerini de onla ra yardım etmeye teşvik ederdi

Gücü kuvveti yerinde olan Suffeliler, dağdan sırtlarında odun taşımak dahil olmak üzere ellerinden gelen işleri yapıyor, mümkün mertebe ihtiyaçlarını sağlamaya çalışıyorlardı Yoksa Suffe, bir tembeller yuvası değildi Son derece ihtiyaç ve zaruret içinde olsalar da, iffet ve vakarları onlara, başkalarından bir şey istemeye izin vermiyordu Şu ayetin onlar hakkında indirildiği rivayet edilir (Kurtubî, el-Câmi'u li Ahkâmi'l-Kur'an, III, 340)

"Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adayıp yeryüzünde dolaşamayanlara; hayalarından dolayı, kendilerini tanımayanların zengin sandıkları yoksullara verin Onları yüzlerinden tanırsın; yüzsüzlük ederek insanlardan bir şey istemezler Sarfettiğiniz iyi bir Şeyi, Allah Şüphesiz bilir " (el-Bakara, 2/273)

Peygamberimize bir şey ikram edildiği zaman Efendimiz, ne maksatla getirildiğini sorardı Sadaka olduğu söylenirse kendisi kabul etmez Ashabı Suffe'ye gönderirdi Şayet hediye olduğu söylenirse, bir kısmını ailesi için alıkor, bir kısmını yine Ashab-ı Suffe'ye gönderirdi

Buhârî'nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifde Resulullah (sas): "İki kişilik yiyeceği olan, Ashab-ı Suffe'den bir üçüncüsünü, dört kişilik yiyeceği olan, bir beşincisini, yahut da altıncısını alıp birlikte götürsün" buyurmuş ve bizzat kendisi on tanesini evine götürmüştür Ebû Bekir (ra) da üç tanesini götürmüştür (Tecrid-i Sarih Tercümesi, II, 540)

Suffede sadece, kimsesiz sahabîler değil, zaman zaman, sevgili peygamberimizi görmek için gelen ve kalacak başka bir yeri olmayan misafirler de kalıyordu Bunun yanında, evlenip ev-bark sahibi olarılar da Suffe'den ayrılıyordu Bunun için, Ehli Suffe'nin sayısı daima aynı kalmamıştır Kaynakların bildirdiğine göre Suffeliler'in sayısı;10-30-70-90-400 arasında değişmektedir Bu rakamlar da, sayılarının zaman zaman değiştiğini göstermektedir

Peygamberimiz Suffe ehlinin sadece maişetiyle değil, ibadet ve ilim hayatıyla da yakından ilgileniyordu Şu hadise bunu göstermektedir: "Bir gün Resulullah (sas) evinden çıkarak mescide girdi Mescidde iki halk ile karşılaştı Bunlardan biri Kur'an okuyor ve Allah'a dua ediyor, diğeri ise ilim öğreniyor ve öğretiyordu Bunları görünce "İkisi de hayır işliyorlar

Bunlar Kur'an okuyor ve Allah'a dua ediyorlar Allah, dilerse verir, dilerse vermez Ama şunlar, ilim öğreniyor ve öğretiyorlar Şüphesiz ben bir muallim (öğretmen) olarak gönderildim" buyurdu ve ilimle meşgul olanların yanına oturdu" (Dârimî, İbni Mâce)

Bu iki topluluk da Ehli Suffe'den idi Çünkü onlar, gündüzleri mescidde ilim ve ibadetle meşgul olur, Suffe'yi yatakhane ve ilmî müzakere yeri olarak kullanırlardı (Ebû Dâvud, Büyû', 36) İlimle meşgul olan Suffe ehline başta Kur'an-ı Kerîm olmak üzere; yazı, hadisler, çeşitli dînî bilgiler öğretiliyordu Öğretmenleri ise; başta sevgili Peygamberimiz olmak üzere, Abdullah b Mes'ud, Übey b Ka'b, Muaz b Cebel, Ebu'd-Derdâ, Ubâde b es-Sâmit gibi bilgin sahabîler idi Ehli Suffe ilme son derece düşkündü Dünyevî meşgaleleri de olmadığı için zamanlarının çoğunu, ilmî müzakerelere ve Peygamberimizle beraber olmaya verebiliyorlardı Belki de Peygamberimiz, böyle bir imkânın doğması için onların ihtiyaçlarını gidermeye bu kadar ihtimam göstermiştir

Ashab arasında,1000'den fazla hadis rivayet edenlere "Müksirûn*: Çok hadis rivayet edenler" denir ve bunların hepsi yedi sahabîdir Bu yedi sahabînin de üçü; Ebû Hüreyre, Abdullah b Ömer, Ebû Saîd el-Hudrî idi Bu sahabîlerden Ebû Hüreyre şöyle der:

"Benim fazla hadis rivayet etmem çok görülmesin! Muhacir kardeşlerimiz çarşıda, pazarda ticaretle, Ensar kardeşlerimiz de tarlada bahçede ziraatle uğraşırken Ebu Hüreyre, boğaz tokluğuna Peygamber'in mübarek nasihatlarını ezberliyor, onların şahit olmadığı olaylara şahit oluyordu" (Buhârî)

ilme ve Hz Peygamber'in yanında olmaya düşkünlüğünden olsa gerek ki, Hz Ömer'in oğlu Abdullah, Suffe'de kalmayı, Mescid-i Nebevî'ye hayli uzak olan baba evine tercih etmiş ve ilimle, hadis öğrenme ile daha fazla meşgul olmuştur

Peygamber Efendimiz Suffe'de yetişen bu elemanları, bilgi ve kabiliyetlerine göre çeşitli hizmetlerde kullanıyordu Meselâ;

Yeni müslüman olan kabilelere Kur'an ve diğer dînî bilgileri öğretmek, onları İslâmî yönden eğitmek için Ehli Suffe'den muallim ve mûrşidler görevlendiriyordu Raci' ve Bi'ri Maûne* vak'alarında kalleşçe şehit edilen yetmiş kurrâ, böyle bir göreve giderken müşrikler tarafından şehit edilmişti İslâm'ı öğrenmek için kısa bir süre Medine'ye, Hz Peygamber'in yanına gelenler; bir taraftan sevgili Peygamberimiz'le görüşürken, öbür taraftan, bilhassa Suffe ehlinden olan muallimlerden çeşitli İslâmî bilgileri öğreniyorlardı Peygamberimiz, Suffe ehlinden olan Bilâl-i Habeşi ve Abdullah b Ümmü Mektûm'u müezzinlikle görevlendirmişti

Kısacası Suffe; leylî-meccânî (parasız-yatılı) bir eğitim ve öğretim yuvası, çeşitli hizmetler için de hazır bir kuvvet idi

Ehli Suffe'den olan ve yukarıda ismi geçen sahabîlerden başka, bu babda Ebû Zerr el-Gıfârî, Huzeyfe, Ammar, Habbâb, Ebû Hüreyre, Selmân-ı Fârisî, Suheybi'r-Rûmî, Ukbe b Âmir, Ükkâşe, Abdullah b Mesud, Berâ b Mâlik gibi önemli sahabileri sayabiliriz

Akif KÖTEN

Durak PUSMAZ

ASHÂBU'Ş-ŞİMÂL

Sol; sol el, sol taraf, uğursuz, bedbaht kimselerdir Bu tabir Kur'an-ı Kerîm'de Vakıa suresinin kırkbirinci ayetinde geçmektedir Devamındaki ayetlerin ifade ettiğine göre, ashabu'ş-şimâl, Allah'ı ve ahiret gününü inkâr eden, zevk ve sefa!arına düşkün olan kimselerdir (el-Vakıa, 56/45-47)

Bunların ahirette çekecekleri feci azap şekilleri de aynı surede belirtilmektedir (el-Vakıa, 56/41-56) Kıyamet gününde amel defterleri sol taraflarından verilir Bunlara ashab-ı meş'eme de denir (bk Ashab-ı meş'eme)

Durak PUSMAZ

ASHÂBÜ'L-FERÂİZ

İslâm miras hukukunda belirli pay sahibi mirasçılar Ferâiz'in tekili olan farîza, belirli pay demektir Mirastaki payları tek tek belirlenen mirasçılara, belirli pay sahibi mirasçılar anlamında bu isim verilmiştir Bu gruba giren mirasçılar onbir olup, değişik durumlara göre bunlar için kırk pay durumu (hâl) söz konusudur Kitap, sünnet ve icma ile belirlenen bu onbir mirasçı ve paylarının dayandığı deliller şunlardır:

Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulur:

"Allah size (miras hükümlerini şöylece) emir ve tavsiye eder: Çocuklarınız hakkında, erkeğe iki dişinin payı vardır Kızlar ikiden fazla ise, mirasın üçte ikisi onlarındır Kız bir tane ise mirasın yarısı onundur Ölenin çocuğu (oğul veya kız) varsa, ana ve babadan herbirine terikenin altıda biri verilir Ölenin çocuğu olmayıp da ona ana ve babası mirasçı olduysa, üçte biri anasınındır Ölenin erkek veya kız kardeşleri varsa, terikenin yine altıda biri anasınındır Bu hükümler, miras bırakanın yapacağı vasiyetin infazından veya borcun ödenmesinden sonradır Siz babalarınızdan ve oğullarınızdan hangisinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz Bu hükümler Allah'tan birer farîzadır Şüphesiz Allah her, şeyi bilicidir, tam hüküm ve hikmet sahibidir " (en-Nisâ, 4/11)

"Karılarınızın çocuğu yoksa terikenin yarısı sizindir Eğer onların çocuğu varsa, size terikesinden (düşecek hisse) dörtte birdir Bu da, onların yapacağı vasıyetin veya borcun ifasından sonradır Eğer çocuğunuz yoksa, bıraktığınızdan dörtte biri onların (karılarınızın) dır Şayet çocuğunuz varsa, terikenizden sekizde biri yine onlarındır Bu da, yapacağınız vasiyetin veya borcun ödenmesinden sonradır Eğer mirası aranan erkek veya kadın, çocuğu ve babası olmayan bir kimse olur ve onun (ana bir) erkek veya kız kardeşi bulunursa, bunlardan her birinin hissesi altıda birdir Eğer ona bir erkek veya kız kardeşlerin sayısı birden fazla ise, onlar üçte biri zarara uğratılmaksızın oralarında eşit olarak taksim ederler Bu hükümler yapılan vasiyetin ve varsa borcun ödenmesinden sonradır Bu emirler size Allah'tan bir vasiyettir A!!ah her Şeyi bilen, ve yarattıklarına çok yumuşak davranandır" (Nisâ, 4/12)

"İşte bunlar Allah'ın hükümleridir Kim Allah'a ve Peygamberi'ne itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan Cennetlere koyar ki onlar orada ebedî kalıcıdırlar Bu, en büyük bir kurtuluştur" (en-Nisâ, 4/13)

"Kim de Allah'a ve Peygamber'ine isyan eder, Allah'ın sınırlarını açarsa, onu da -içinde daimi kalıcı olarak ateşe koyar Onun için küçültücü bir azap vardır" (en-Nisâ, 4/14)

"Habibim, senden fetva isterler De ki: " Âllah, babası ve çocuğu olmayanın mirası hakkındaki hükmünü şöylece açıklar: Eğer çocuğu ve babası olmayan bir erkek ölür, geride (ana-baba bir veya baba bir) bir tek kız kardeşi kalırsa mirasın yarısı onundur Eğer mirasçı erkek kardeş ise, çocuksuz (ve babasız) ölen kız kardeşinin bıraktığının tamamını alır Eğer aynı şartlarla kalan kız kardeş, iki veya daha fazla ise, erkek kardeşinin bıraktığının üçte ikisi onlarındır Eğer erkek ve kız kardeşler birlikte mirasçı olmuşlarsa, erkeğin hissesi iki dişinin hissesi kadardır Allah size, yanılırsınız diye, hükümlerini açıklıyor A!/ah, her şeyi hakkıyla bilendir" (el-Mâide, 5/176)

"Hısımlar Allah'ın kitabınca birbirine daha yakındırlar Allah, her şeyi hakkıyla bilendir" (el-Enfâl, 8/75)

"Ana-baba ile yakın hısımların bıraktıklarından erkeklere, ana-baba ile yakın hısımların bıraktıklarından kadınlara, azından da çoğundan da farz kılınmış birer hisse vardır" (en-Nisâ, 4/7)

Hz Peygamber'in mirasla ilgili bazı hadisleri de şöyledir:

"Ferâiz (miras) ilmini öğreniniz ve öğretiniz Çünkü ferâiz, ilmin yarısıdır" (Buhârî, Ferâiz, 2; Ebû Dâvud, Ferâiz, 1; Tirmizî, Ferâiz, 2)

"Miras hisselerini sahiplerine verin Kalan miktar, en yakın erkek hısımındır" (Buhârî, Ferâiz, 5, 7, 9-10; Müslim, Ferâiz, 2-3; Tirmizî, Ferâiz, 8)

İbn Mes'ud (ra)'dan rivayet göre:

"Hz Peygamber bir kız, oğlu kızı ve kız kardeş ile birlikte mirasçı olunca; kıza yarım hisseyi, oğul kızına üçte ikiyi tamamlamak için altıda biri, kız kardeşe de geri kalanı hükmetmiştir" (Buhârî, Ferâiz, 8, 12; Tirmizî, Ferâiz, 4; İbn Mâce, Ferâiz, 2)

"Kız kardeşleri, kızlarla birlikte olunca asabe yapınız" (Buhârî, Ferâiz, 12; Dârimî, Ferâiz, 4)

"İbn Büreyde şöyle demiştir: Peygamber (sas) nineye yanında anne olmadığı zaman altıda bir vermiştir" (İbn Mâce, Ferâiz, 4)

Bazı miras hükümleri de icma deliline dayanır Ana-baba bir kız kardeş bulunmayınca, baba bir kız kardeşin onun yerine geçeceği prensibi gibi

Yukarıdaki delillerde yer alan mirasçıların payları şöyledir:

A Koca (Zevc) 1- Koca, ölenin (karının) çocukları veya oğlunun oğlu veya kızı ile birlikte mirasçı olduğunda, terikenin dörtte birini alır Ölenin kızından fürûu burada dikkate alınmaz

2-Bunlar bulunmadığında yarısını alır

B Karı (Zevce) 1- Karı, ölen kocasının çocukları veya oğlunun oğlu veya kızı ile birlikte bulunduğunda sekizde bir alır

2- Bunlar bulunmadığında dörtte bir alır

Eş (zevce) birden fazla ise her iki durumda belirlenen payı aralarında eşit olarak paylaşırlar

C Baba 1- Baba, ölenin oğlu veya oğlunun erkek fürûu ile birlikte bulunduğunda altıda bir alır

2-Ölenin kızı veya oğlunun kızı yahut oğlunun oğlunun kızı ile birlikte bulunduğunda altıda bir ve ilâve olarak asabe* sıfatıyla ashabü'l-ferâizden artanı alır

3-Bu iki grup mirasçı bulunmadığından asabe olur Başka mirasçı yoksa terikenin tam****** varsa bunlardan artanı alır

D Anne

1- Ölenin çocukları veya oğlunun oğlu veya kızı, yahut ölenin birden fazla erkek veya kız kardeşiyle birlikte bulunduğunda altıda bir alır

2-Ölenin babası ve eşi ile birlikte bulunduğunda eşten artanın üçte birini alır Bu durumda baba asabe olarak geriye kalanı alır

3-Bu iki grup mirasçı bulunmadığında bütün terikenin üçte birini alır

E Dede Burada ashabü'l-ferâiz olarak pay sahibi olan dede, ölenin babasının babası veya onun babasıdır Buna sahih dede (cedd-i sahih) denir Annenin babası gibi ölen ile arasına kadın giren dedeye ise fasit dede denir ve miras hukuku bakımından zevi'l-erhâm* grubu içinde yer alır

Baba sağ olmayınca dede onun yerine geçer Buna göre dedenin dört hâli vardır İlk üç hâli babanınki ile aynıdır Dördüncü hâl, babanın sağ olması hâli olup, bu durumda dede mirasçı olamaz

F Kız 1- Ölenin oğlu olmayıp da bir kızı varsa terikenin yarısını alır

2-Aynı durumda iki veya daha fazla kız varsa, üçte ikiyi aralarında paylaşırlar

3-Ölenin oğlu varsa asabe (bigayrihi asabe) olur Ashabü'l-ferâiz'den artanı oğul iki, kız bir hisse almak üzere paylaşırlar

G Oğulun Kızı Ölenin kızı bulunmayınca oğlunun kızı onun yerine geçer

1-Ölenin oğlu veya kızı bulunmaz da, oğlunun bir tane kızı olursa terikenin yarısını alır

2-Aynı durumdaki oğulun kızı birden fazla ise, üçte ikiyi aralarında eşit olarak paylaşırlar

3-Ölenin oğlu bulunmaz ve oğlunun kızı ölenin bir kızı ile birlikte bulunursa altıda bir alır

4-Aynı durumda ölenin birden fazla kızı varsa oğulun kızı mirasçı olamaz 5-Ölenin oğlu olmayıp da, onun oğul ve kızları beraber bulundukları takdirde, müşterek asabe olurlar ve ashabü'-ferâiz'den artanı ikili-birli paylaşırlar

6-Oğlun kızları oğul ile birleştiklerinde mirasçı olamazlar

HAna-Baba Bir Kız Kardeş 1-Bir tane ise terikenin yarısını alır 2-İki veya daha çok ise üçte ikiyi paylaşırlar

3-Ölenin ana-baba bir kız kardeşi aynı durumdaki erkek kardeşiyle birlikte bulunurlarsa, müşterek asabe olurlar ve ashabü'l-ferâiz'den artanı ikili-birli paylaşırlar

4-Ölenin kızı, oğlunun kızı ve oğlunun oğlunun kızı ile birlikte bulunurlarsa asabe olup kalanı alırlar

5-Ölenin oğlu, oğlun oğlu, babası veya sahih dedesi ile birlikte bulunurlarsa mirasçı olamazlar

İBaba Bir Kız Kardeş

Ana-baba bir kız kardeş bulunmazsa baba bir kız kardeş onun yerini alır

1-Bu durumdaki kız kardeş bir tane ise, terikenin yarısını alır

2-Birden fazla iseler, üçte ikiyi eşit olarak paylaşırlar

3-Bu durumdaki kız kardeş bir tane ana-baba bir kız kardeşle birlikte bulunurlarsa altıda bir alır

4-Ana-baba bir kız kardeş birden fazla ise baba bir kız kardeş mirasçı olamaz

5-Baba bir kız kardeş baba bir erkek kardeşle birlikte bulunursa, müşterek asabe olurlar, kalanı ikili-birli paylaşırlar

6-Ölenin kızı veya oğlunun kızı ile birlikte bulunursa asabe olur ve kalanı alır

7-Ölenin oğlu, oğlunun oğlu, babası, dedesi, ana-baba bir erkek kardeşleri, asabe olan ana-baba bir kız kardeşleriyle beraber bulunurlarsa mirasçı olamazlar

J Ana Bir Kardeşler

1-Bir tane ise altıda bir alır 2-Birden fazla iseler, terikenin üçte birini erkek-kadın ayırımı yapmaksızın eşit olarak paylaşırlar

3-Ölenin oğlu kızı, oğlunun oğlu veya kızı, babası, dedesi ile birlikte bulunurlarsa mirasçı olamazlar

KNine

Buradaki nineden maksat, araya fasit dede girmeyen, anne veya baba tarafından büyük annedir Babanın annesi veya onun annesi, annenin annesi veya onun annesi gibi ki, bunlara sahih nine denir Araya fasit dede girmesi hâlinde, ondan sonraki nineye fasit nine denir Ölenin annesinin babasının annesi gibi Bunlar miras hukuku bakımından zevi'l-erhâm içinde yer alırlar

1-Sahih nineler mirasçı oldukları durumlarda altıda bir alırlar Nine birden fazla ise bunu eşit olarak paylaşırlar

2-Nine ana ile beraber bulunursa veya baba ve dededen nineler baba veya dede ile birlikte bulunurlarsa mirasçı olamazlar Keza yakın derecedeki nine uzak olanı mirastan düşürür (el-Cassâs, Ahkâmü'l-Kur'an; İbnü'l-Arabî, Ahkâmü'l-Kur'an; İbn Kesîr, Te,fsîru'l-Kur'ani'l-Azîm, miras ayetlerinin tefsiri; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, II, 322-329; İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, IV, 39 vd; el-Mevsılî, el-İhtiyâr, V, 85-86 vd; Seyyid Şerif el-Cürcâni, Şerhu's-Sirâciyye, s 3-4, vd; el-Kâsânî, Bedayiu's Sanâyi', III, 99; Fetâvâ'l-Hindiyye, I, 353; Bilmen, Hukuk, İslâmiyye ve İstılâhâtı Fıkhıyye Kâmusu, İstanbul 1951, IV, 507-535; Ebû Zehra, Ahkâmü't-Tarikât ve'l-Mevârîs, Kahire, (ty) s 121-180; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, Şahıs, Âile ve Çözümlü Miras, İstanbul 1983, s 417-491)

Hamdi DÖNDÜREN

ASHÂBÜ'S-SÜNEN

Kütüb-i Sitte'den Sünen adıyla anılan hadis kitaplarının müellifleri hakkında kullanılan bir usûl-i hadis terimi Bu hadis mecmuaları, tahâret (temizlik)'ten vasiyete kadar olan bütün ibadet ve İslâm hukuku ile ilgili hadisleri ihtiva eden kitaplardır İşte bu tür kitapları tertip edip meydana getirenlere, sünen sahipleri anlamına

"Ashab-ı Sünen"; Kütüb-i Sitte'nin ilk ikisi olan Buhârî ve Müslim'e de

"Cami" adı verilmektedir Meşhur ashab-ı sünen (sünen sahipleri) şunlardır:

1) Ebû Dâvud Süleyman b el-Eş'as es-Sicistânî 817'de Horasan'daki Sicistan şehrinde doğmuş ve 888'de ölmüştür "Sünen-i Ebî Dâvud" isimli kitabı 5274 hadisi ihtiva etmektedir

2) Ebû Îsâ Muhammed b İsâ et-Tirmizî 821' de Mekke'de doğmuş 892'de Tirmiz'de ölmüştür "el-Camiu's-Sahih" isimli eseri "Süneni Tirmizî" diye meşhur olmuştur İçerisinde 3956 hadis vardır

3) Ebû Abdurrahman Ahmed b Şuayb en-Nesâî 830'da Horasan civarındaki Nesâ şehrinde doğmuş, 915' de Mekke'de vefat etmiştir "elMücteba" ismini verdiği hadis kitabı Sünen-i Nesâî" diye meşhur olmuştur

4) Ebû Abdullah Muhammed bYezid b Mâce, Kazvin'de yaşamış ve 886'da vefat etmiştir "Sünen-i İbni Mâce" isimli kitabı 4000 hadis içermektedir

"Ashabü's-Sünen" denilince ilk plânda meşhur olan bu dört zat kasdedilir (Tecrid-i Sarih Tercümesi, Mukaddime, 51) ve bunlara Ashabü's-Süneni'l-Erbaa" adı verilir Bunların dışında ed-Dârimî (ö 720), ed-Dârekutnî (ö 819) ve el-Beyhâkî (ö 1066) gibi hadisçilerin de "Sünen" isimli eserleri vardır Bu muhaddislere de Ashabu's-Sünen denilmektedir

Hz Peygamber (sas)'in söz, fiil ve takrirlerini bize kadar ulaştıran ve genellikle Merfû* hadisleri ihtiva eden "Sünen"ler yalnız bunlardan ibaret değildir Bunlardan başka telif edilmiş yirmibeş kadar Sünen vardır (Kettânî, er-Risâletü'l-Mustatrefe, 32-37)

Alıntı Yaparak Cevapla