Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MET´ Uzun ve yüce olmak
MET´ Vurmak * Çekmek
Ne vakit Ne zaman mânasında olup, mutlak ve mübhem vakit edatıdır Bazan "Min" harfi-i cerri yerinde ve suâl için de kullanılır
META´ Fayda Menfaat * Kıymetli eşya Tüccar malı
-UL GURUR Gurur metaı İnsanı aldatıp Allah yolundan alan dünya zevki veya menfaatı, insanlara riyakârlık için kullanılan dünya malı
METAB Tevbe etmek * Rücu etmek, geri dönmek, caymak, vazgeçmek
MET´ABE (C: Metâib) Meşakkat, zahmet Yorgunluk
METABİ´ (Matbaa C) Matbaalar, basımevleri
METABİH (Matbah C) Mutfaklar
METAF Tavaf edecek yer
METAFİZİK (Bak: Mâba´det tabia)
METAİB Yorgunluklar Meşakkatler Eziyet verecek şeyler
METAİB-İ SEFER Muhârebe veya yol yorgunlukları
METAİB Seçilmiş ve güzel şeyler
METAL Lât: Mâden * Matbaacılıkta harfleri teşkil için eritilen kurşun, karışık madde
METALİ´ Matla´lar Tulu´ edecek yerler veya zamanlar Güneş veya benzerinin doğduğu yerler * Ast: Herhangi bir yıldızın i´tidal-i rebii (Arz´ın güneş etrafındaki gezmesinde, 20 Mart´ta bulunduğu) noktasından geçmek üzere başlangıç kabul edilen daire ile bu yıldızın semavî istiva dairesi üzerindeki ara kesitleri arasında kalan kavis * Edb: Kaside veya gazelin ilk beyitleri
METALİB İstekler Arzular Taleb edilen şeyler
METALİB-İ İSTİKBAL İstikbale aid istekler Gelecek için olan arzu ve talebler
METANET Sağlamlık Kavilik Sözünden ve kararından dönmemeklik İnsanın, fikrinde sabır, azminde kavi ve akidesinde rüsuh sahibi olması (Mukabili zaaf´dır) (Hak, iman ve İslâmiyet uğrunda metanet göstermek, çok kıymetli bir seciyyedir)
METANET-İ KALBİYE Kalb sağlamlığı
METARIK (Mıtrak ve Mıtraka C) Mızraklar Tokmaklar Çekiçler Değnekler, sopalar
METAVİ´ (Mıtvâ C) İtâat edenler Mutiler
METBENE Samanlık
METBU´ Kendine uyulan Tâbi olunan Halkın, kendine tâbi olduğu zat * Hükümdar
METBU-U MÜFAHHAM Hükümdar Padişah
METBUİYYET Kendine uyulmaklık Başkasının kendisine tâbi olması Birisine tâbi oluş
ME´TEM (C: Meâtim) Kadınlar cemiyeti
METERS f Harpte, korunmak gayesiyle yapılan toprak tümsek, siper * Kapının açılmaması için arkasına konulan ağaç
METH Yerinden koparmak ve çıkarmak * Cima Tohum bırakmak için çekirgenin kuyruğunu yere sokması * Vurmak ve uzaklaştırmak
METH Kuyudan su çekmek ve sulamak
METHAF Müze
ME´TÎ Gelecek yer
METİN Sağlam Metanet sahibi Kendine güvenilir olan (Bak: Metânet)
METİNÂNE f Metanetle, sağlamlıkla
METİT Çulha tarağı
METK İğne ucu Zeker ucu
METL Tahrik etmek, kımıldatmak, harekete getirmek
METN Sağlam ve sert yer * Yüksek yer * Her nesnenin yüzü, üstü, arka ve ortası * "Vurmak ve seyr" mânâsına mastar * Bir yazının tamamı Yazının aslı veya sureti
METOD Fr Bir neticeye ulaşmak için takib edilen fikir yolu Usul Kaide Yol Sistem
METR Kesmek * Çekmek * Atmak (Bazan fercten kinâye olur)
METREBE Fakirlik, miskinlik
METRUD (Bak: Matrud)
METRUK Terk olunmuş Bırakılmış * Boşanmış olmak * Ölen bir kimsenin bıraktığı eşya
METRUKAT (Metruk C) Bırakılan şeyler, metruklar, miraslar
METRUKE (Terk den) (Erkekten) boşanmış * Kocası tarafından bırakılmış kadın
METRUKİYYET (Terk den) Terk edilme, boşanmış olma * Bırakılmışlık, kullanılmazlık * Bir işten çekilip uğraşmama
METS Necisle atmak
METT Çekmek * Ulaşmak * Kuyudan su çıkarmak
METTA Hz Yunus´un (AS) annesinin adı
METTE f Burgu
METTİHA (METYİHA) Hafif sopa * Yaş çubuk
MET´UB (Ta´b dan) Bitkin, yorgun
METUH Devamlı suyu çekilen işlek kuyu * Suyu ağzına yakın olan kuyu
METVÎ (Bak: Matvî)
METY Çekmek
MEUNET Birisinin ölmeyecek kadar yiyip içeceği * Külfet * Masraf Bir şeyin toplamak, devşirmek, nakil ve boşaltmak ve saymak gibi levazımının teslim yerine kadar olan masraflarına denir
ME´V Çekmek
ME´VA Mekân Varılacak yer Mesken * Sığınacak yer
MEV´A Her nesnenin evveli
MEVACİB (C: Mevacibât) Maaşlar, aylıklar * Tar: Yeniçerilerin üç ayda bir defa verilen ulûfeleri
MEVACİB-İ LEŞKER Asker aylıkları
MEVACİBAT (Mevâcib C) Mevâcibler Maaşlar, aylıklar
MEVACİD Vecd hâlleri Kalbî zevk veren istiğrak halleri (Bak: Vecd)
MEVADD (Madde C) Fezâda, boşlukta yer kaplayan varlıklar Maddeler Cisimler * Kısımlar * Kanunlar Kaideler İşler Hususlar * Söz ve beyana sebeb olan mevcudat Her şeyin aslı, mayası
MEVADD-I HAYATİYYE Hayata lüzumu bulunan maddeler
MEVADD-I İBTİDÂİYE İlkel maddeler, ham maddeler
MEVADD-I MUZIRRA Zararlı maddeler Zarar veren şeyler
MEVADD-I MÜNCEZİBE Cezbolunan, çekilen maddeler
MEVADD-I NÂFİA Faydalı maddeler
MEVADD-I ZÜLÂLİYE Azotlu maddeler
MEVAHIF Zayıf deve
MEVAHİB Hibe olunan şeyler Karşılıksız verilenler (Bak: Mevhube)
MEVAHİB Mevhibeler İhsanlar, bahşişler
MEVAHİB-İ KUDRET Cenab-ı Hakkın verdiği nimetler
MEVAHİR Yararak akıp gidenler (Denizdeki gemi gibi)
MEVAIZ (Mev´ıza C) Öğütler, nasihatlar
MEVAİD (Mev´ud ve Miad C) Söz verilmiş vakitler Vaad edilen muayyen, belli zamanlar
MEVAİD-İ KÂZİBE Yerine getirilmeyen va´dlar Yapılmayan va´dlar
MEVAİD (Mâide C) Sofralar, mâideler
MEVAKA Hamâkat, ahmaklık
MEVAKIF Durulacak yerler Vakıflar Durak yerleri
MEVAKIT (Mevkıt C) Evvelden belirtilmiş olan vakitler
MEVAKİ´ Mevkiler Duracak yerler
MEVAKİ-İ BAÎDE Uzak mevkiler
MEVAKİ-İ HARBİYE Muhârebe mevkileri Savaş yerleri
MEVAKİ-İ MÜHİMME Önemli mevkiler Ehemmiyetli yerler
MEVAKİB (Mevkib C) Cemaatler, kalabalıklar, güruhlar, topluluklar
MEVAKİN (Mevkin C) Kuş yuvaları
MEVAKİT (Mikat C) Hacıların ihrâma girdikleri yerler * Bir iş için tâyin edilen vakitler
MEVALÎ Efendiler * Azad edilmiş köleler * Azad edenler * Mevleviyyet pâyesine ulaşmış sarıklı âlimler * Dost ve komşular * Yardımcılar
MEVALİD (Mevlid C) Doğulan yerler Mevlidler Doğma vakitleri Milâdlar
MEVALİD Mevcudlar Doğmuşlar Vücud bulmuşlar Mevludlar
MEVALİD-İ SELÂSE Nebat, hayvan ve maden
MEVALİD-İ TÜRABİYE Topraktaki mevâlid Mâdenler, nebatlar
MEVAMİT Resul-i Ekrem´in (ASM) İncil´deki bir ismi
MEVANİ´ Mâni´ler Engeller Mâni olanlar Mâniâlar
MEVARİD Gelecek yerler Varacak yerler Caddeler, yollar Bir yere vasıl olacak yollar
MEVARÎS Miraslar Verasetle nâil olunan mülk ve mallar
MEVASİK Mevsuk şeyler Misaklar Ahd ü peymanlar Yeminler Sözleşmeler
MEVASİM Mevsimler * Pazar yerleri
MEVASİM-İ ERBAA Dört mevsim Rebi´ (İlkbahar), Sayf (Yaz), Harif (Sonbahar), Şitâ (Kış)
MEVAŞİ Davar, koyun, keçi, inek ve öküz gibi hayvanlar
MEVAT (Mevt den) Cansız şeyler Sürülmemiş topraklar * Sahibsiz yerler
MEVATIN (Mevtın C) Yurtlar Şenlendirilmiş ve bayındır yerler
MEVATİ (Mevti C) Ayak basılan yerler
MEVATÎ Mevâta yani cansız şeye ait, bununla alâkalı * İşlenmemiş toprağa ait
MEVAZI´ (Mevzi C) Mevziler, yerler
MEVAZİN (Mizan C) Mizânlar ölçüler Terâziler
MEVBED Mecusiler reisinin ulusu
MEVBİK (C: Mevbikat) Korkulu yer
MEVBİKAT (Mevbik C) Korkulu yerler
MEVBİL Kaba büyük sopa * Bir kucak odun
MEVC Dalga Denizin dalgası * Titreşim * Mc: Devir, devre
MEVCÂ-MEVC Çok dalgalı Dalga dalga
MEVCE Bir dalga * Ses, elektrik ve hararetin yayılma dalgalarından herbiri
MEVCET-ÜŞ ŞEBÂB Gençlik çağı
MEVCEDAR f Dalgalı
MEVCENÜMUD f Dalga gibi
MEVC-HÎZ f Dalga kaldıran
MEVCUB Kendisine bir şey vâcib kılınmış
MEVCUD Var olan Bulunan Hazır olan Topluluğun hepsi * Kâinat Mükevvenat
MEVCUD-U HARİCÎ Maddî vücudu bulunan eşya
MEVCUD-U MANEVÎ Mânevi varlık
MEVCUDAT Var olan her şey Kâinat Yaratılmış şeyler
MEVCUDAT-I BAHARİYE Bahar mevsimindeki renk renk, çeşit çeşit varlıklar
MEVCUDEN Kendisi berâber olarak Mevcud olarak
MEVCUDÎN (Mevcud C) Mevcudlar, var olan ve bulunan şeyler Mevcudât
MEVCUDİYET Mevcudluk, varlık, mevcud ve var olma
MEVC-ZEN f Dalgalanan, dalgalı deniz Dalga vuran
MEVDU (Mevdua) Emanet bırakılmış, tevdi olunmuş
MEVDUAT (Mevdu C) Emanet bırakılmış şeyler * Bankaya konan para ki, faizle olduğundan haramdır (Bak: Riba)
MEVDUD(E) Sevilmiş, kendisine muhabbet edilmiş Sevgi gösterilmiş
MEVDUNE (Mevzune) Altın, inci veya elmasla işlemeli şey Murassa
MEVECAT (Mevce C) Dalgalar
MEVEDDET Dostluk Sevgi Muhabbet Muhabbet etmek Sevmek
MEVETAN Canı olmayan nesneler * İhya olunmayan, ekilip biçilmeyen arazi
MEVFUR (Vefir den) Tam olan şey Çoğaltılmış Çok Kesir Bisyâr Evfer * Edb: Aruz kalıblarından biri
MEVH Avucuyla su içmek
MEVH Kuyunun suyu çok olmak
MEVHİBE İhsan Sevgi Hediye
MEVHİBE-İ İLÂHİYE Cenab-ı Hakk´ın ihsan ve hediyesi
MEVHİL (Vahl den) Çamurlu yer
MEVHİN Gece yarısına yakın vakit
MEVHUB (C: Mevâhib) (Vehb den) İhsan edilmiş, verilmiş, hibe olunmuş, bağışlanmış * Fık: Karşılıksız olarak birine verilmiş
MEVHUBAT (Mevhub C) Bağışlar, ihsanlar, bahşişler
MEVHUBE Verilmiş İhsan edilmiş Karşılıksız olarak birisine verilmiş mal
MEVHUM Aslı olmayıp evham mahsulü olan Vehim
MEVHUMÂT Mevhumlar Asılsız olduğu hâlde zihinde meydana gelen şeyler
MEVHUME Vehim, kuruntu ve hayâl nev´inden bir şey
MEVHUN Zayıf ve arık adam Zayıflamış kimse
MEV´İD Va´din yerine getirildiği yer * Vaad etmek Vaad Söz vermek
MEV´İD-İ MÜLÂKAT Buluşma yeri
MEV´İL Sığınacak yer * Sel suyunun karar kıldığı yer
MEV´İZA Mev´ize Öğüt Nasihat * Bir cemaate veya kimseye kalbini yumuşatacak ve iyiliğe sevkedecek surette hakikatları ders vermek
MEV´İZA-İ DİNİYE Dinî nasihat
MEV´İZAKÂR f Nasihat veren, öğüt eden Nâsih
MEVK Bir şeyin ucuz olması
MEVK Örümcek, ankebut
MEVKIF Durak Durulacak yer Ayakta duracak yer İstasyon
MEVKİ´ Yer * Sınıflandırılmış yerlerden her biri * Vapur, tren gibi yerlerde sınıflandırılmış, değeri yüksek olan yer * Bir şeyin bulunduğu veya vukua geldiği yer
MEVKİB Kafile Alay Atlı veya yaya giden kafile Cemaat
MEVKİB-İ İKBAL Talihli kafile
MEVKİD Ateş ocağı
MEVKİN (C: Mevâkin) Kuş yuvası
MEVKİT (C: Mevâkit) Tâyin ve tesbit edilip kararlaştırılan yer veya zaman
MEVKUD (İkad dan) Yakılmış Yandırılmış olan
MEVKUF Durdurulan Vakfedilen Dâimi bir halde bırakılan * Tevkif edilen Tutulup hapsedilen * Ait, bağlı
MEVKUFAT (Mevkufe C) Bir zaman için tutulup alıkonulmuş mal veya para * Vakfedilmiş mal, emlâk * Gelirden artıp hazineye mâl edilen para
MEVKUFEN Mevkuf olarak
MEVKUFÎN (Mevkuf C) Tevkif edilmiş kimseler Tutuklular Mevkuflar
MEVKUFİYYET Maznunun hüküm giyinceye kadar hapsedilmesi Hapsedilme hâli * Bağlı olma
MEVKÛL (Vekâlet den) Bir vekile emanet edilen
MEVKÛLÜN İLEYH Kendisine bir iş bırakılan adam Vekil
MEVKUM Hüznü şiddetli olan
MEVKUT Vakitli Vakti belli olan Mahdud ve muayyen olmuş vakit
MEVKUTE Zamanı muayyen, belirli olarak çıkan matbuât Gazete, mecmua gibi şeyler
MEVKUZE Ağaçla vurulmuş
MEVLA Sahib Rabb * Efendi Köleyi âzad eden * Şanlı Şerefli Mâlik * Mün´im-i Mutlak olan Cenab-ı Hak (CC) * Terbiye eden, mürebbi * Yardımcı, muavenet eden * Dost ve komşu * Azâd olan
MEVLÂ-YI KERİM İkram sahibi olan Cenab-ı Hak (CC)
MEVLANA "Efendimiz, mevlâmız" mânâsında olan bu kelime, hürmeten büyük kimselere söylenmiştir Hazret mânâsında da kullanılır
MEVLANA CAMİ (Bak: Câmi)
MEVLANA HALİD (Hi: 1192-1242) Yüzyıl evvelinin müceddidi olduğu milyonlarca irşad ettiği kimselerin şehadetiyle sabit olmuştur Şam´da vefat etmiştir Hz Osman bin Affan (RA) soyundandır İlim ve takvada ve her çeşit makbul vasıflarda, devrindeki en ileri âlimlerin ve velilerin fevkinde idi Bütün ömrünü zühd ve verâ ile geçirdi Çok âlim ve veli yetiştirdi Nahivde, kelâmda, fıkıhda, tasavvufda kıymetli eserler verdi O zamanda Hindistanda bulunan Kutub Abdullah Dehleviden ders almıştı
MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ Hi: 672 de Belh´de doğdu Konya´ya geldi ve yerleşti Mühim eseri Farsça ve manzum yazdığı Mesnevi´sidir İkişer mısralı kafiyeli şekilde olduğundan bu isim verilmiştir Mevlevi Tarikatının piri ve serefrâzıdır
MEVLEVÎ Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretlerinin tarikatından olan müslüman
MEVLEVİYYET Mevlevilik Mevlevi tarikından olmak * Mollalık * Müderrislikten sonra gelen ilmiye sınıfından oluş * Eyâlet kadılığı; yani, bir eyâletin bütün hukuki ve kazai işlerine bilfiil bakan kadı "Mevâli" de denir
MEVLİD Doğma Dünyaya gelme * Doğulan yer veya zaman * Peygamberimiz Hz Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm´ın doğumunu anlatan manzum eser, dini manzume (Bak: Süleyman Çelebi)
MEVLİD-HÂN Mevlid okuyan
MEVLİM İncitip acıtan Elem veren
MEVLUD Çocuk Yeni doğmuş çocuk * Birisinin doğması * Mevâlid-i selâseden herbiri
MEVLUDAT (Mevlud C) Belirli bir zaman içinde doğanlar
MEVLUDÜN LEH Çocuk kendisinin olduğu tebeyyün eden, bilinen baba
MEVMAT (C: Mevâmi) Sahrâ Çöl * Yazı
MEVN Bir kimsenin zahmetini çekmek * Nafakalarını vermek
MEVR Başka te´sirle bir şeyin dalga gibi gidip gelmesi Çalkanmak * Suyun yeryüzüne yayılması * Hayvanlardan yün almak * Yol, tarik * Toz, gubar * Rücu etmek, döndürmek
MEVRİD Varılan yer Vasıl yeri * Cadde Yol Tarik
MEVRİD-İ NASS Nass ile gelen mes´ele Nass olan yer Kat´i delil olan husus
MEVRUD (C: Mevrudât) Gelmiş Vürud etmiş Gelen
MEVRUDÂT (Mevrude C) Gelen şeyler
MEVRUDE (C: Mevrudât) Ulaşmış, gelmiş
MEVRUS(E) Vereseye âit olan Miras edilmiş Miras edilen eşya
MEVRUSAT Mirastan gelenler
MEVS Yolmak Traş etmek
MEVS Ekmeği suyla ıslatmak
MEVS Yıkamak
MEVSIK İtimad etmek Emniyet etmek İnanmak * Yemin Sözleşme
MEVSİL (Vusul den) Kavşak Kavuşacak yer * Ek yeri
MEVSİM (C: Mevâsim) Pazar yeri * Arap pazargâhları * Yılın dört kısmından biri * Zaman Vakit Alâmet
MEVSİM-İ HARİF Sonbahar, güz devresi
MEVSİM-İ SAYF Yaz mevsimi, yaz devresi
MEVSİM-İ ŞİTÂ Kış mevsimi
MEVSİM BE MEVSİM Zaman zaman Mevsimden mevsime, zamanı geldikçe
MEVSUF Vasıflanan Bir sıfatla tavsif edilen * Kendisinde bir sıfat mevcud olan, kendisine bir sıfat isnad edilmiş olan
MEVSUK Kendisine inanılır olan Şâyân-ı itimad olan * Sağlam * Vesikalı Delile dayanan hakikat
MEVSUK-UL KELİM Sözlerine inanılır Söylediği şeylere itimad edip güvenilir
MEVSUKAN Sağlam, delile dayanır, itimad edilir şekilde
MEVSUKİYET Sağlamlık, gerçeklik İnanılır hâl
MEVSUL Erişen Vasıl olan * Birleşmiş Kendine başka şey vasıl olmuş olan Bitirmiş Vasledilmiş
MEVSULE Bitiştirilmiş
MEVSUM (Vesm den) İşaretlenmiş, damgalanmış, nişanlanmış * Ad verilmiş, isimlendirilmiş
MEVSUME Tamamen baştan aşağı süslü zırh * Bahar yağmuru ile ıslanmış toprak
MEVSUT Ortada Vasat olan
MEVT Ölüm Âhirete göç Dünyadan gitmek * Mevt, mü´minler için dünya vazifelerinden ve imtihanından bir paydostur(Sual: Furkan-ı Hakîm´de $ gibi âyetlerde: "Mevt dahi, hayat gibi mahluktur, hem bir ni´mettir" diye ifham ediliyor Halbuki zâhiren mevt, inhilâldir, ademdir, tefessühtür, hayatın sönmesidir, hâdim-ül-lezzattır Nasıl mahluk ve ni´met olabilir Elcevab: "Birinci Suâl"in cevabının âhirinde denildiği gibi, mevt, vazife-i hayattan bir terhistir, bir paydostur, bir tebdil-i mekândır, bir tahvil-i vücuddur, hayat-ı bâkıyeye bir dâvettir, bir mebde´dir, bir hayat-ı bâkıyenin mukaddimesidir Nasılki hayatın dünyaya gelmesi bir halk ve takdir iledir; öyle de, dünyadan gitmesi de bir halk ve takdir ile, bir hikmet ve tedbir iledir Çünki, en basit tabaka-i hayat olan hayat-ı nebâtiyenin mevti, hayattan daha muntazam bir eser-i san´at olduğunu gösteriyor Zira meyvelerin, çekirdeklerin, tohumların mevti tefessüh ile, çürümek ve dağılmakla göründüğü halde, gayet muntazam bir muamele-i kimyeviye ve mizanlı bir imtizâcat-ı unsuriye ve hikmetli bir teşekkülât-ı zerreviyeden ibaret olan bir yoğurmaktır ki, bu görünmeyen intizamlı ve hikmetli ölümü, sünbülün hayatiyle tezahür ediyor Demek çekirdeğin mevti, sünbülün mebde-i hayatıdır; belki ayn-ı hayatı hükmünde olduğu için, şu ölüm dahi hayat kadar mahluk ve muntazamdırHem zihayat meyvelerin yahut hayvanların mide-i insaniyede ölümleri, hayat-ı insaniyeye çıkmalarına menşe´ olduğundan; "o mevt, onların hayatından daha muntazam ve mahluk" denilirİşte en edna tabaka-i hayat olan hayat-ı nebatiyenin mevti; böyle mahluk, hikmetli ve intizamlı olsa, tabaka-i hayatın en ulvisi olan hayat-ı insaniyenin başına gelen mevt, elbette yer altına girmiş bir çekirdeğin hava âleminde bir ağaç olması gibi, yer altına giren bir insan da, âlem-i berzahta elbette bir hayat-ı bâkıye sünbülü verecektir M)(Sizlere müjde! Mevt: İdam değil, hiçlik değil, fena değil, inkıraz değil, sönmek değil, firâk-ı ebedî değil, adem değil, tesâdüf değil, fâilsiz bir in´idam değil; belki, bir Fâil-i Hakîm-i Rahim tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır Saadet-i ebediyye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır Yüzde doksandokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır M)
MEVT-İ AHMER Kızıl ölüm Kanlı ölüm Öldürülmek * Tas: Nefse karşı koymak
MEVT-İ EBYAZ Ani ölüm * Açlık
MEVT-İ ESVED Boğazı sıkılmak veya suya atılmak suretiyle husule gelen ölüm
MEVT-İ HÂİL Korkunç ölüm
MEVTA Ölüler Ölmüşler Cenâzeler
MEVTA´ Ayağın bastığı yer
MEVTAÎ Ölü gibi, ölüye benzer
MEVT-ALUD f Ölüm gibi Ölümlü Korkunç Ölü gibi
MEVTAN (Mevetan) Cansız * Baygın
MEVTIN (C: Mevatın) Yerleşip oturulan, yurt edinilen yer
MEVTÎ Ölümle ilgili, mevte ait
MEV´UD Söz verilmiş Vaadedilmiş Vâdeli Vadesi muayyen ve mukadder olan * Evvelden takdir olunmuş
MEV´UDE Küçükken diri diri gömülüp öldürülen kızcağız
ME´VUM Koca başlı ve gövdeli kimse
MEV´ÜF Afete uğramış nesne
MEVVAC Çok dalgalanan Çok dalgalı Fırtınalı * Radyo
MEVVAR Seri, çabuk, hızlı, sür´atli
MEVZ Muz ağacı
MEVZİ´ Bir şey konulacak yer
MEVZU´ Bahis Üzerinde durulan mes´ele * Aşağılanmış olan * Konulmuş Vaz olunmuş * Uydurma Doğru ve hakikat olmayan * Geçer olan, muteber, işlemekte olan, câri
MEVZU-U BAHS Kendisinden bahsedilen Bahis konusu
MEVZUA Kabul edilmiş esas İlk önce ele alınan fikir Müsellem ve âşikâr olan kaziyye, hüküm
MEVZUAT Bahsedilen hususlar Bir şeyin esasını teşkil eden hususat Tatbikat halinde olan hükümler ve kaideler
MEVZUAT-I BEŞER İnsanların koyup kabul ettikleri hükümler ve kanunlar
MEVZUN Vezinli Ölçülü Tartılı Düzgün * Yakışıklı * Her bir vasfı ölçülü ve i´tidal üzere bulunup, sırf iyi ve güzel şeylere nâil olan
MEVZUNAT (Mevzun ve Mevzune C) Vezinli ve tartılı şeyler
MEVZUNEN Vezinli olarak Ölçülü olarak
MEVZUNİYET Düzgün, hesaplı ve düzenli * Mevzun olma hâli
MEY f şarap, içki (Bak: şarab)
MEY´ Eriyip akma
MEY´A (Mey´at) Yiğitlik başlangıcı * Atı koşuya alıştırmak * Erimiş sıvı madde * Yere dökülen bir sıvının akıp gitmesi * Bir şeyin ilk zamanı Tâzelik vakti
MEYADİN (Meydan C) Meydanlar Geniş yerler Arsalar
MEYADİN-İ HARB Savaş meydanları Muhârebe alanları
MEYAMİN (Meymenet C) Bereketler, mutluluklar, uğurlar
MEYAMİN (Meymun C) Bereketliler, uğurlular * Maymunlar
MEYAN (Bak: Miyân)
MEYASİR (Meysere C) Ordunun sol kanatları Sol cenahlar * Zenginlikler, servetler
MEYASİR (Meysur C) Kolaylaştırılmış şeyler
MEYASİR Acem merkepleri (Atlas ve ipek ile süslenen eşeklerdir)
MEY-AŞAM f İçki içen Şarap içen
MEYAZİB Oluklar Su yolları
MEYD Deprenmek Sallanmak * Ziyaret etmek * Hareket etmek * Kırağı çalmak * Meyletmek * Neşv ü nemâ bulmak * Başı dönüp midesi bulanmak
MEYDAN Arsa * Geniş yer * Etrafı çevrilmiş, üstü açık geniş yer
MEYDAN-I HARB Savaş meydanı, muhârebe alanı, harp meydanı
MEYDAN-I HAŞİR Haşir meydanı Haşrin yeri(Sual: Meydan-ı Haşir nerededir Elcevab: $ Hâlik-ı Hakîm´in herşeyde gösterdiği hikmet-i âliye, hatta tek küçük bir şey´e, çok büyük hikmetleri takmasiyle tasrih derecesinde işaret ediyor ki: Küre-i Arz; serseriyane, bâd-ı heva azim bir dâireyi çizmiyor belki mühim bir şey etrafında dönüyor ve meydan-ı ekberin daire-i muhitasını çiziyor, gösteriyor Ve bir meşher-i azimin etrafında gezip, mahsulât-ı mâneviyesini ona devrediyor ki, ileride o meşherde, enzar-ı nâs önünde gösterilecektir Demek, yirmibeş bin seneye karib bir daire-i muhitanın içinde, rivayete binaen Şâm-ı Şerif kıt´ası bir çekirdek hükmünde olarak o daireyi dolduracak, bir meydan-ı haşir bastedilecektir Küre-i Arzın bütün mânevi mahsulâtı, şimdilik perde-i gayb altında olan o meydanın defterlerine ve elvahlarına gönderiliyor ve ileride meydan açıldığı vakit, sekenesini de yine o meydana dökecek; o mânevi mahsulâtları da, gaibden şehadete geçecektir Evet Küre-i Arz; bir tarla, bir çeşme, bir ölçek hükmünde olarak o meydan-ı ekberi dolduracak kadar mahsulât vermiş ve onu istiab edecek mahlukat ondan akmış ve onu imlâ edecek masnuat ondan çıkmış Demek Küre-i Arz bir çekirdek ve meydan-ı haşir, içindekilerle beraber bir ağaçtır, bir sünbüldür ve bir mahzendir Evet, nasılki nurani bir nokta, sür´at-i hareketiyle nurani bir hat olur veya bir daire olur Öyle de: Küre-i Arz; sür´atli, hikmetli hareketiyle bir daire-i vücudun temessülüne ve o daire-i vücud mahsulâtiyle beraber, bir meydan-ı haşr-i ekberin teşekkülüne medardır $ M)
MEYDAN-I İMTİHAN-I İNS Ü CÂN İnsan ve cinlerin imtihan meydanı, yani dünya
MEYDAN-I MAHŞER Mahşer meydanı
MEYDAN DAYAĞI Eskiden askeri mekteblerle kışlalarda tatbik edilen cezalardan biridir Meydanda tatbik edildiği için bu adı almıştır Arkadaşını yaralamak, hoca ve zâbitine hakarette bulunmak gibi büyük kabahatlerden dolayı verilen bu dayak cezası, saf saf dizilen bütün talebelerin; asker ise kışladaki askerlerin huzurunda atılırdı Cezaya çarpılacak talebe yahut asker, meydana getirilerek cezayı icab ettiren kabahatle meydan dayağının tatbiki için verilen karar okunduktan sonra serilen bir battaniye üzerine yüzükoyun yatırılır, başının ucuna ve ayaklarının üstüne kuvvetli birer hademe yahut asker oturtulur, okulun inzibât subayı, asker ise bölüğün subaylarından biri ince kızılcık sopasıyla kaba etlerine vururduBu gibi cezalar, herkes ibret alıp bu suçlar işlenmemesi için herkesin gözü önünde icra edilirdi
MEYEH Su, mâ
MEYELAN Bir tarafa eğilmiş olma Ziyâde meyil gösterme İltizam(Fıtrat yalan söylemez Bir çekirdekteki meyelân-ı nümuvv der: "Ben sünbülleneceğim, meyve vereceğim" Doğru söyler Yumurtada bir meyelân-ı hayat var Der: "Piliç olacağım" Biiznillâh olur Doğru söyler Bir avuç su, meyelân-ı incimad ile der: "Fazla yer tutacağım" Metin demir onu yalan çıkaramaz; sözünün doğruluğu demiri parçalar Şu meyelânlar, iradeden gelen evâmir-i tekviniyenin tecellileridir, cilveleridir M)
MEYEZD f Düğün veya işret meclisi
MEY-FÜRUŞ f Şarap satan, meyhâneci, şarapçı
MEY-GUN f Şarap renginde olan, kırmızıya yakın olan
MEY-GÜSAR f İçki arkadaşı Birlikte içki içen
MEYH şefâat etmek * Vermek * Avuçta su tutmak * Sallanarak yürümek
MEYH Kuyunun suyunun çok olması
MEY-HANE f İçki satılan ve içilen yer
MEY-HAR (Mey-hâre) f İçki içen, içkici, ayyaş
MEYHEM "Hâlin nedir, nasılsın " mânasına kullanılır
MEY-HOŞ f Ekşimtrak, mayhoş
MEY-KEŞ f İçki içen, şarap içen
MEYL Ortadan bir tarafa eğik olmak * İstek Yönelme Arzu * Sevme, tutulma, âşık olma * Gönül akışı
MEYL-İ TAHADDÎ Meydan okuma meyli Üstünlüğünü göstermek fikri
MEYL-ÜT TAHRİB Bozma ve yıkma isteği, meyli
MEYL-ÜT TEFEVVUK Üstünlük elde etmek meyil ve arzusu (Bak: Himmet)
MEYL-ÜT TEVESSÜ´ Genişleme isteği Genişleme meyli
MEYL-ÜT TEZEYYÜD Tekellüfle sözü uzatma, artırma arzusu
MEYLA´ Otsuz sahra, çöl * Acele, hızlı, seri
MEYLA Çok budaklı ağaç
MEYLAB Za´ferân
MEYLAK Seri ve aceleci kimse
MEYLEN Eğilerek, meylederek O taraftan olarak
MEYLETMEK Bir tarafa doğru eğilmek Bir tarafa yönelmek * Sevgisini vermek, eğilmek Gönül vermek
MEYLİYAT Bir tarafa meyleden istekler
MEYMENE Sağ kol, sağ taraf * Meymenet, yümn-ü bereket Bereket Kuvvetlilik Uğurluluk Kutluluk
MEYMUM Denize atılmış olan
MEYMUN Bereketli, uğurlu Kuvvetli Kutlu
MEYN (C: Müyun) Yalan Yalan söyleme
MEY-PEREST (C: Meyperestân) f Devamlı şarap içen
MEYS Ceviz ağacı * Sallana sallana yürümek
MEYSA (C: Miyes) Yumuşak yer
MEYSAN Sallana sallana yürümek
MEYSEME (Vesm den) Damga, damgalanmış
MEYSERE (C: Meyâsir) Ordunun sol cenâhı Sol cenâh * Zenginlik, servet
MEYSİR Meyser Kolaylık yeri Kolaylık * Kumar Arablar arasında ok ile oynanan kumar * Kumar için kesilen hayvan
MEYSUR Kolay Kolay olmuş Asan Kolay kılınmış şey
MEYSURAT (Meysur ve Meysure C) Kolaylatılmış şeyler Asan edilmiş şeyler
MEYŞ Halt etmek, karıştırmak * Koyun sütünü keçi sütüne karıştırmak * Yünü kıla karıştırmak * Sözün birazını söyleyip, bir kısmını söylememe
MEYT (Meyyit) Ölü Cansız Ölmüş Hareketsiz
MEYT (MİYÂT) Irak olmak, ırak etmek Uzak olmak, uzaklaştırmak Karışmak
MEYTE Hayvan leşi
MEYTEHÂR Hayvan leşi yiyen
ME´YUS Ümidsiz Kederli Ye´se düşmüş Ümidi kesik
ME´YUSÂNE Ümidsizlikle (Bak: Ye´s)
MEYVE (C: Meyvecât) f Meyva, yemiş
MEYVE-İ DİL "Gönül meyvesi": Evlât, çocuk
MEYVE-İ HUŞK Kuru yemiş
MEYVEBAR f Yemiş veren, meyveli
MEYVECAT (Meyve C) f Yemişler, meyveler
MEYVEDAR f Yemişli, meyveli, meyve veren
MEYVEFÜRUŞ f Meyve satan, yemiş satan Manav
MEYVEHA (Meyve C) f Meyveler, yemişler
MEYYAL Çok meyleden, eğilen Çok istekli, düşkün
MEYYAL-İ İNHİDÂM Yıkılmak üzere bulunan Neredeyse göçecek durumda olan
MEYYAL-İ İ´TİLÂ Yükselmeğe çok meyilli ve istekli
MEYYAN Yalancı
MEYYİT (Mevt den) Ölü Cansız Ölmüş
MEYYİT-İ MÜTEHARRİK Hareket halindeki ölü * Mc: Sağ olup, gayret sahibi olmayanlara söylenir
MEYYİT-İ SÂMİTE f Susan ölü Sessiz ölü * Hareketsiz
MEYYİTÂNE f Ölü gibicesine Ölmüşçesine
MEYYİTE Hayvan leşi * Kadın cenazesi
MEYZ Ayırmak, birşeyi denklerinden üstün tutmak * Bir yerden bir yere geçmek
MEYZER (C: Meyâzir) Peştemal
MEZ´ Evmek, acele, sür´at * Kesmek
MEZ´ Haberin bazısını söyleyip bazısını gizlemek
MEZA "Geçti" mânâsına mâzi fiilidir
MEZABBE Keleri çok olan yer
MEZABIT (Mazbata C) Mazbatalar, tutanaklar
MEZABÎ Yer yarmak, kazmak
MEZABİH Mezbahalar Hayvan kesilen yerler
MEZABİL (Mezbele C) Mezbelelikler, süprüntülükler, çöplükler
MEZABİR (Mizber C) Kalemler, kamışlar
MEZAD Artırma ile yapılan satış * Tuluk, dağarcık
MEZADE (C: Mezaid) Tuluk, dağarcık
MEZAHİB Mezhebler İslâm itikadı ve amel hususunda esas ittihaz olunan yollar (Bak: Müctehid)
MEZAHİB-İ ERBAA Dört mezheb (Bak: Mezheb)
MEZAHİM Zahmetler Sıkıntılar Belâlar
MEZAHİM-İ HÂZIRA Bu zamandaki belâlar, zorluklar, anarşik hadiseler İçtimâi zorluklar
MEZAHİR Şereflenmeler Mazharlar Eşyanın göründüğü yerler Eşyanın görünen tarafları Zâhir ve meşhud olanlar (Bak: Müzâhir)
MEZAHİR Çiçekli yerler
MEZAK Tatmak * Zevk tadacak yer Damak * Zevk Tat duyma
ME´ZAK (Me´zel) : Dar yer
MEZAK Sür´atli yürüyen deve
MEZALİK (Mezlaka C) Kaygan yerler Ayak kayacak yerler
MEZALİM Zulümler Haksızlıklar Eziyet ve işkenceler
MEZA MA MEZA Geçen geçti Giden gitti
MEZAMİR (Mızmar C) Koşu meydanları
MEZAMİR Zebur kitabının sureleri * Düdükler
MEZAMM Zemmetmek Ayıplamak
MEZAN Zannolunan yerler veya şeyler Zan ve şübhe verecek şeyler
MEZAN-ÜL ÎCAZ İcaz zannedilen yerler
MEZAR Ziyaret yeri Ziyaretgâh * Mezar Kabir Ölünün gömüldüğü yer Makber
MEZAR-I ZÂR f Ağlayan mezar
MEZARAT (Mezar C) Kabirler Mezarlar
MEZARE Kalb katılığı * Büyüklük, azamet
MEZARET Kalbin şiddeti
MEZARİ´ (Mezraa C) Tarlalar, bostanlar Zirâat olunacak yerler
MEZARİ-İ MÜNBİTE Münbit ve verimli tarlalar
MEZARİ´ (Mezru C) Sürülüp tohum atılmış ve zirâat olunmuş yerler, tarlalar
MEZARİB (Mızrâb C) Mızraplar Kanun, ud gibi çalgı âletleri
MEZARİK (Mızrâk C) Mızraklar, kargılar
MEZARİSTAN f Mezarlık
MEZARRE Isırmak
MEZAYA Meziyyetler İyilikler Hasletler
MEZAYA-YI GALİYE Çok kıymetli, yüksek meziyetler
MEZAYIK Dar ve sıkıntılı yerler
MEZBAHA Hayvanları kesecek yer
MEZBELE Çöplük Pis şeylerin bulunduğu süprüntü yeri
MEZBELE (C: Mezâbil) Otun sıcaktan solacak olduğu yer
MEZBUB Sinekli
MEZBUBE Sineği çok olan yer
MEZBUH Kesilen Zebhedilen Boğazlanmış * Kurban edilmiş
MEZBUHÂNE f Boğazlanır gibi Boynundan kesilircesine * Çırpınarak, son ümid ve son kuvvetle
MEZBUL Solmuş çiçek * Zayıf, arık ve zebun olmuş olan
MEZBUR(E) Adı geçen İsmi yukarıda geçen (Bak: Merkum) * Taş ile örülmüş kuyu
MEZC Katma Karıştırma
MEZC-İ İTTİHAD İttihadın verdiği imtizac Kuvvetli birlik ve beraberlik
MEZCEN Karıştırmakla Katma suretiyle
MEZCETMEK Katmak Karıştırmak
MEZCÎ Katıp karıştırmakla alâkalı Mezce dair
MEZCUC Süngülenmiş Süngü ile dürtülmüş
MEZD Misvak ağacının yemişi
MEZE Tad Çeşni Zevk * Eğlence, alay, lâtife
MEZEBBE Sinekli yer * Dizin aşağısındaki kaba etlerin etrafı
MEZELLET Alçaklık Zelillik
ME´ZEM (C: Meâzim) Dağ içinde olan dar yol Cenk yeri, dövüş meydanı
MEZEMMET Ayıplama Kınama Yerme * Kınanacak, yerilecek iş
MEZEN Usul, kaide Yol Âdet Örf
ME´ZENE (C: Meâzin) (Ezan dan) Ezan okunacak yer
ME´ZER (C: Meâzir) Sığınacak yer, melce
MEZFUFE Gönderilmiş
MEZG Yemeği ağızda çiğnemek
MEZH (Müzâh-Müzâha-Mizâh) : Lâtife, şaka * Mezc, katma, karıştırma
MEZHAR (C: Mezâhır-Mezâhir) Karın içi * Damar
MEZHEB Yol Gidilen yol Tutulan çığır * Dinin esaslarında ve esas temel mes´elelerde bir olmakla beraber, teferruatta bazı muhtelif mes´eleler olması sebebiyle birbirinden az farklı müctehidlerin yolları Müctehidlerden, kendilerine tâbi olunanların seçtikleri meslekleri Füruatta Hanefi ve Şâfii; ve Akaidde Mâturidi ve Eş´ari gibi Bu "Mezheb" kelimesi asıl ve esas mânasına da kullanılır Beyn-el ulemâ ve mukakkiklerce ince tedkik neticesinde Kur´ân-ı Kerim´in esaslarından, Peygamber´in (ASM) emir ve sünnetlerinden ayrılmamış "Dört Mezheb" Hak olarak seçilmiştir: 1- Hanefî Mezhebi, 2- Şâfiî Mezhebi, 3- Hanbelî Mezhebi 4- Mâlikî Mezhebi (Bak: İmam)(Eğer desen: Hak bir olur; nasıl böyle dört ve oniki mezhebin muhtelif ahkâmları hak olabilir Elcevab: Bir su, beş muhtelif mizaçlı hastalara göre nasıl beş hüküm alır; şöyle ki: Birisine, hastalığının mizacına göre su, ilâçtır, tıbben vacibdir Diğer birisine, hastalığı için zehir gibi muzırdır; tıbben ona haramdır Diğer birisine az zarar verir; tıbben ona mekruhtur Diğer birisine, zararsız menfaat verir; tıbben ona sünnettir Diğer birisine, ne zarardır, ne menfaattir; âfiyetle içsin, tıbben ona mübahtır İşte hak burada taaddüd etti Beşi de haktır Sen diyebilir misin ki: "Su, yalnız ilâçtır; yalnız vacibdir, başka hükmü yoktur"İşte bunun gibi, ahkâm-ı İlâhiyye; mezheplere, hikmet-i İlâhiyyenin sevkiyle ittiba edenlere göre değişir, hem hak olarak değişir ve herbirisi de hak olur, maslahat olur Meselâ, hikmet-i İlâhiyyenin tensibiyle İmam-ı Şâfiî´ye ittiba eden, ekseriyet itibariyle Hanefîlere nisbeten köylülüğe ve bedeviliğe daha yakın olup, cemaatı birtek vücud hükmüne getiren hayat-ı içtimaiye de nâkıs olduğundan, herbiri bizzat dergâh-ı Kadıy-ül-Hâcat´ta kendi derdini söylemek ve hususi matlubunu istemek için, imam arkasında, Fâtiha´yı birer birer okuyorlar Hem ayn-ı hak ve mahz-ı hikmettir İmam-ı A´zama ittiba edenler, ekseriyet-i mutlaka itibariyle, İslâmî hükümetlerin ekserisi, o mezhebi iltizam etmesiyle, medeniyete, şehirliliğe daha yakın ve hayat-ı içtimaiyeye müstaid olduğundan; bir cemaat, bir şahıs hükmüne girip, birtek adam umum namına söyler; umum, kalben onu tasdik ve rabt-ı kalb edip, onun sözü, umumun sözü hükmüne geçtiğinden, Hanefî mezhebine göre imam arkasında Fâtiha okunmaz Okunmaması ayn-ı hak ve mahz-ı hikmettirHem meselâ, mâdem, şeriat, tabiatın tecavüzatına sed çekmekle onu tâdil edip nefs-i emmareyi terbiye eder Elbette ekser etbâı, köylü ve nim-bedevi ve amelelikle meşgul olan Şâfiî Mezhebine göre: "Kadına temas ile abdest bozulur; az bir necaset zarar verir" Ekseriyet itibariyle hayat-ı içtimaiyeye giren, nim-medeni şeklini alan insanlar, ittiba ettikleri mezheb-i Hanefîye göre: "Mess-i nisvan abdesti bozmaz, bir dirhem kadar necasete fetva var"İşte, bir amele ile bir efendiyi nazara alacağız Amele, tarz-ı maişet itibariyle; ecnebi kadınlarla ihtilâta, temasa ve bir ocak yanında oturmaya ve mülevves şeylerin içine karışmaya mübtelâ olduğundan; san´at ve maişet itibariyle, tabiat ve nefs-i emmaresi meydanı boş bulup tecavüz edebilir Onun için, şeriat onların hakkında, o tecavüzata sed çekmek için, "Abdest bozulur, temas etme; namazını ibtâl eder, bulaşma" mânevi kulağında bir sada-yı semâvi çınlattırır Amma o efendi, namuslu olmak şartiyle, âdât-ı içtimaiyesi itibariyle, ahlâk-ı umumiye namına, ecnebi kadınlara temasa mübtelâ değil, mülevves şeylerle nezafet-i medeniye namına kendini o kadar bulaştırmaz Onun için şeriat, mezheb-i Hanefî namiyle ona şiddet ve azimet göstermemiş; ruhsat tarafını gösterip, hafifleştirmiştir "Elin dokunmuş ise, abdestin bozulmaz; hicab edip, kalabalık içinde su ile istinca etmemenin zararı yoktur Bir dirhem kadar fetva vardır" der, onu vesveseden kurtarır İşte, denizden iki katre sana misal S)
MEZHER Çiçeklik Bir çiçeği içine alan şeylerin hepsi
MEZHERE Çiçek yeri Çiçek bahçesi
MEZHÜVV Kibirli, gururlu
MEZİ İlm-i Halde: Kadınla oynamak veya şehvetle yanına gelmek gibi hâllerde erkeğin tenasül cihazında zuhur eden yapışkan renksiz akıcı cisim (Bu hâl abdesti bozar, gusül icab ettirmez)
MEZÎD Çoğalma Ziyade etme
MEZÎK Su ile karışık süt
MEZİL Daralıp gönlündeki sırrı ifşâ eden, sıkıntıdan içindeki sırrı açıklayan * Ayağı uyuşmuş * Malını ve sırrını herkese gösterip açıklayan * Küçük cüsseli, zayıf, hafif kimse
MEZİLLET Yanlışlığa sebeb olacak şey * Ayak kayacak yer
MEZİR Zarif kimse * Katı kalbli ve cesur * İşlerinde nüfuzlu olan
MEZİR Fâsid olmak, fesatçılık yapmak
MEZİYYAT (Meziyyet C) Meziyyetler Üstünlük vasıfları
MEZİYYET İyilik İyi ve salih hareket ve faaliyet(Dünyaca havas tanınan insanlardaki meziyet, sebeb-i tevazu´ ve mahviyet iken, tahakküm ve tekebbüre sebep olmuştur Fukaranın aczi, avâmın fakrı, sebeb-i merhamet ve ihsan iken; esaret ve mahkûmiyetlerine müncer olmuştur M)
MEZİYYET-İ İFÂDE İfâde meziyeti
MEZK Yarma, yırtma Kesme
MEZK (Mezâk-Mezka) : Tatmak, tadına bakmak * Tadacak yer
MEZKUM Zükâm hastalığına tutulmuş Nezle olmuş, nezleli
MEZKÛR Zikri geçen Zikredilmiş Evvelce bahsi geçmiş olan (Bak: Mezbur-Merkum)
MEZL Muztarib olmak, acı ve ıztırab çekmek
MEZLAKA Ayak kayacak yer Kaypak yer * Mc: Yanlışlığa düşmeye sebeb olan hal
MEZMERE Çok şiddetli hareket ettirmek
MEZMUM Zemmolunmuş Makbul olmıyarak ayıplanmış Kötü
MEZMUN (Bak: Mazmun)
MEZMUR Terennümle okunan kaside, ilâhi ve münâcat * Hz Dâvuda (AS) inen "Zebur"un Surelerinden herbiri
MEZNEB (C: Mezânib) Kepçe * Suyun akacak olduğu yer
MEZR (Mezra) Zarif adam * Bir kimseye düşmanlık etmek * Parmakla çimdiklemek * Su kırbasını tamamen doldurmak * Tadını anlamak için biraz ağzına almak, içmek
MEZR Fâsit olma Bozuk olma * Pis * Ayrılık
MEZRAA Tarla Ekilip mahsul alınan mülk, yer
MEZREVAN Dizin aşağısındaki kaba etlerin etrafı
MEZRU´ Ekilmiş Tohum ekilmiş yer
MEZRU´ (C: Mezruât) (Zirâ dan) Arşınlanmış, ölçülmüş Arşınla ölçülmüş
MEZRUAT Ekili olan şeyler Ekili yerler
MEZRUAT (Mezru C) Arşınlanmış şeyler Ölçülmüş nesneler
MEZ´UB Koyununa kurt gelen
MEZ´UK Mesrur, neşeli, sürurlu * Tuzlu
ME´ZUN İzinli, izin almış Salâhiyetli * Diplomalı İcâzetli
ME´ZUNEN İzinli olarak
ME´ZUNÎN (Me´zun C) Mezunlar İzin almış kimseler Salâhiyetliler İcâzet sahibleri Diplomalılar
ME´ZUNİYET Me´zun olma İzinli ve salâhiyetli olma Diplomalı olma
ME´ZUNİYET-İ KAT´İYE Kat´i mezuniyet, kesin izin
ME´ZUNİYET-İ RESMİYE Resmi izin ve selâhiyet
MEZ´UR (Mez´ure) Korkmuş, çekinmiş
MEZZ(E) Emmek, mass
MEZZA´ (C: Mezâyi) Koğucu * Yalan * Sırrını gizlemeyen kişi
MEZZAH Lâtifeci, şakacı
MEZZER Halep vilâyetinden getirilen siyah taş

Alıntı Yaparak Cevapla